
Esas No: 2014/8951
Karar No: 2014/8951
Karar Tarihi: 20/7/2017
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
|
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
|
|
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
FETULLAH GÜLEN BAŞVURUSU (3) |
|
(Başvuru Numarası: 2014/8951) |
Karar Tarihi: 20/7/2017 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
Başkan |
: |
Engin
YILDIRIM |
Üyeler |
: |
Osman Alifeyyaz PAKSÜT |
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ |
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI |
|
|
Recai AKYEL |
Raportör |
: |
Osman
SARIASLAN |
Başvurucu |
: |
Fetullah GÜLEN |
Vekili |
: |
Av. Nurullah
ALBAYRAK |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; ulusal bir gazetenin basılı nüshasında ve İnternet
sitesinde yayımlanan köşe yazısında hakaret, iftira, halkı kin ve düşmanlığa
tahrik suçlarının işlendiği iddiasıyla Cumhuriyet savcılığına yapılan şikâyet
neticesinde ilgililer hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi
nedeniyle şeref ve itibarın korunmasını isteme hakkının ihlal edildiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular 13/6/2014, 14/7/2014, 27/4/2014 tarihlerinde
yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. 8/4/2016 tarihinde 2014/12228, 2014/12221 ve 2014/11504 başvuru
numaralı dosyalar kişi yönünden hukuki irtibat nedeniyle 2014/8951 başvuru
numaralı dosya ile birleştirilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. 8/4/2016 tarihinde kişi yönünden irtibat nedeniyle
birleştirme kararı verildiğinden her bir başvuruya konu edilen olayların ayrı
ayrı belirtilmesi gerekmektedir.
A. 2014/8951 Numaralı
Başvuruya Konu Edilen Olaylar
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir.
9. 1/1/2014 tarihinde "Star gazetesi" ile
“www.stargazete.com” adlı İnternet sitesinde “Cemaat Ümmete Saldırıyor”
başlığıyla bir köşe yazısı yayımlanmıştır. Söz konusu yazının içeriği şöyledir:
"Cemaat, ümmete saldırıyor!
Bir taraftan Esed’in
ordusu ve İranlı-Lübnanlı müttefikleri, öbür taraftan Irak-Şam İslam Devleti
denilen çete, Suriye Devrimi’ni kıyasıya bombalıyor.
Batı, Suriye’de en iyi seçeneğin Esed rejimi olduğu konusunda Rusya ile görüş birliği içinde
ve devrimin üzerine gölge düşüren “Irak-Şam” fitnesinden gayet memnun.
El-Kaide ötesi El-Kaide diyebileceğimiz
“Irak-Şam” örgütü, İslamî kimlikli Suriye Devrimi’ni
‘Baas rejiminden beter caniler’ propagandasıyla
lekelemek isteyen herkesin ekmeğine yağ sürüyor.
Mutedil devrimci gruplara hem Esed’le hem de “Irak-Şam” fitnesiyle mücadelelerinde
yardımcı olmak isteyen Türkiye, uluslararası sistemin ağaları tarafından
durdurulmaya çalışılırken, Gülen Cemaati kadroları da o ağalar adına Türkiye’ye
operasyon çekiyor, MİT’in müsbet faaliyetlerini şer
güçlere ihbar ederek Türkiye’nin ayağına sıkıyorlar.
“El-Kaide’ye yardım götüren tır” tezviratı,
doğrudan doğruya El-Kaide’ye ve onun fenalıklarından medet uman uluslararası
güç odaklarına hizmet eden bir tezvirat.
Suriye sınırındaki MİT mensuplarının peşine
“paralel devlet” polislerini takarak sınırdaki her hareketlenmeyi anında tespit
etmeye ve Türkiye’nin Suriyeli mutedil devrimcilere yardımlarını engellemeye
çalışanlar, devrime sabotaj sürecinin ‘selametini’ gözetirken, Suriye’nin
Türkiye sınırındaki topraklarının -şu günlerde bilhassa Akçakale’nin
karşısındaki Tel Abyad’ın- “Irak-Şam” çetesi
tarafından ele geçirilmesini de murat ediyorlar.
El-Kaide düşmanlığı kisvesi altında yapılmaya
çalışılan şeylerden bir tanesi, “Irak-Şam” fitnesini Türkiye’nin kapısına
dayandırmak, bu tehlikeli grubu Türkiye’nin canını iyice yakabileceği bir
pozisyona getirmektir.
Cemaat kadroları, güya infial halinde
“El-Kaide’yi kollayan başbakan”, “Cihadist Erdoğan”,
“Kaidecilere silah taşıyan MİT” diye bağırıp dururken, El-Kaide’ye mevzi
kazandırmak için gereken her şeyi yapmaktan da imtina etmiyorlar; yarın “Irak-Şam”örgütü onların sabotajları
sayesinde Türkiye kapısına dayanıp Anadolu’ya musallat olduğunda da “Erdoğan’ın
beslediği Kaideciler şimdi Türkiye’yi vuruyor, bu belayı başımıza Erdoğan
sardı” diye bağırıp duracaklar.
İlke yok, ahlâk yok, Erdoğan’ın temsil ettiği
Yeni Türkiye’yi durdurma yolunda her şey serbest!
Yeni Türkiye; yani dünya siyasetinde başrol
oynayan Türkiye, yani iktisadi bağımsızlık ve kalkınma yolunda dev adımlar atan
Türkiye, yani toplumsal barış yolunda demokratik açılım üstüne açılım yapan
Türkiye, yani yardım dilenmeyip yardım dağıtan Türkiye, yani kabuklarını ve
zincirlerini kıran Türkiye, yani özgürleşip ayağa kalkan ve bütün İslam
dünyasına da özgürleşip ayağa kalkma umudunu aşılayan Türkiye!
Başbakan Erdoğan’a topyekûn savaş açtılar
diyorduk... Çok iyimsermişiz!
Topyekûn savaş, Türkiye’ye açıldı.
Bugüne kadar dindar bildiğimiz, memleket
sevgilerinden şüphe etmediğimiz Gülen Cemaati kadroları, angaje oldukları
uluslararası güç odaklarının bile öngöremediklerini zannettiğim müthiş bir
iştiyakla Türkiye’ye saldırıyorlar.
Başbakan’a diktatör ve terörist yaftası
yapıştırarak Türkiye’nin uluslararası saygınlığına saldırıyorlar, Halkbank
üzerinden Türkiye’nin iktisadi bağımsızlık siyasetine saldırıyorlar, Türkiye’yi
büyüten işadamlarını itibarsızlaştırarak kalkınmamıza
saldırıyorlar, Oslo-Moslo diye MİT Müsteşarı’nı topa
tutarak Türkiye’nin barışına saldırıyorlar...
Sadece Türkiye’ye değil, Türkiye üzerinden
ümmetin umutlarına, hürriyet ve adaletin hakim olduğu
Yeni İslam Dünyası perspektifine saldırıyorlar.
Şimdi, yolsuzluk iddialarına filan cevap
yetiştirmeyi bırakıp, savunmadan karşı saldırıya geçme zamanı! (tabi ki hukuk çerçevesi içinde)
Kimse ‘iç kavga’ filan demesin; karşımızdaki
kadrolar düpedüz emperyalistlerin hizmetindeki 5. kol!
Kendileri söylüyorlar; ‘Ortadoğu ile
ilgilenmekten vazgeçmeliyiz, Türk-Kürt savaşının önüne geçmek için elimizden geleni
yapma saplantısından da kurtulmalıyız, İsrail’i üzmemeliyiz, Batı’dan başka
istinatgâh kabul etmemeliyiz’ diyorlar; Eski Türkiye’ye dönmek ve dolayısıyla
ümmetin ümitlerini söndürerek -devrim rüzgârlarını dindirerek- İslam dünyasını
da eski haline döndürmek istediklerini açıkça ifade ediyorlar.
Onları sadece kendi adımıza değil bütün İslam
dünyası adına durdurmaya mecburuz."
10.Başvurucu; anılan köşe yazısının hakaret, iftira, halkı kin
ve düşmanlığa tahrik suçlarını oluşturduğu iddiasıyla avukatı aracılığıyla
17/1/2014 tarihinde suç duyurusunda bulunmuştur.
11. Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı 3/3/2014 tarihli ve
K.2014/4324 sayılı kararıyla söz konusu şikâyetle ilgili olarak “Şikayete konu yazının yayınlanış tarihi dikkate
alındığında içerik olarak güncel olduğu, yazılı ve görsel basının yakından
takip ettiği haber niteliği taşıyan bir konu olduğu, yazının konusu ile ifade
ediliş şekli arasında fikri bağlantının mevcut olduğu, bu haliyle yazının
Anayasal güvence altında olan basın özgürlüğü ve tarafı bulunduğumuz Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi"nin 10. maddesinde tanımlanan ifade özgürlüğü
çerçevesinde kaldığı; Zira Anayasa"nın 25, 26 maddelerinde ifade özgürlüğüne
ilişkin düzenlemelere yer verildiği, yine Anayasa"nın 90/son maddesi gereğince
ulusal hukuk normu haline gelen İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi"nin 10.
maddesinin ifade özgürlüğünü güvence altına aldığı, ayrıca ifade özgürlüğüne
meşru müdahale nedenlerine yer verildiği, ifade özgürlüğünün demokratik
toplumun temel değerlerinden olduğu, bireyin gelişmesi, toplumun ilerlemesi
için hayati öneme sahip olduğu, basının demokratik bir toplumda vazgeçilmez olduğu,getirilecek sınırlamaların demokratik toplumda
gereklilik kriterine uygun olması, acil toplumsal ihtiyacı karşılaması
gerektiği, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi kararlarında da bu hususlara işaret
olunduğu, koruma göremeyecek beyanların, nefret söylemi, açıkça şiddete
yönlendiren hakaret ve iftira içeren beyanlar olduğu, aksi halde ifade
özgürlüğüne hukuki / tazminat müdahalesi mümkün görülse de; ceza hukukunun son
çare olması nedeniyle, özgürlük yararına yorum ilkesinin temel alınması
gerektiği, 5187 sayılı Basın Kanunu"nun 3. maddesine göre; bu özgürlüğün; bilgi
edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını içerdiği; basının
olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri
bilgilendirme, yetki ve sorumluluğuna sahip olduğu; şüpheliye isnad edilen hakaret, iftira, Halkı Kin ve Düşmanlığa Alanen Tahrik Etme Suçunun unsuru olarak yasada aranan
"kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması
halinin" bulunmadığı ve
böylece suçun unsurları yönünden oluşmadığı” gerekçesiyle
kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir.
12. Başvurucunun anılan karara itirazı, İstanbul Anadolu 1. Ağır
Ceza Mahkemesinin 14/4/2014 tarihli ve 2014/356 Değişik İş sayılı kararıyla
reddedilmiştir.
13. Anılan ret kararı başvurucuya 14/5/2014 tarihinde tebliğ
edilmiş olup başvurucunun vekili tarafından 13/6/2014 tarihinde bireysel
başvuru yapılmıştır.
B. 2014/12228 Numaralı
Başvuruya Konu Edilen Olaylar
14. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
15. 8/3/2014 tarihinde “www.stargazete.com” adlı İnternet
sitesinde “Fethullah Gülen, Kopenhag Doğumlu mu?”
başlığıyla bir köşe yazısı yayımlanmıştır. Söz konusu yazının içeriği şöyledir:
"Şu masumiyet pozlarına bakar mısınız? Şu
riyakârlığa, şu küstahlığa, şu pişkinliğe!
Polyanna kılığına bürünüp “Niye sinirleniyorsunuz ki?” diye soruyorlar. “Bu
öfke niye? Ne oldu ki?”
Firavun ve Karun sıfatlarını yakıştırdıkları
Başbakan Erdoğan’a diz çöktürmek için patlattıkları sözde yolsuzluk
dosyalarıyla TÜRGEV üzerinden İmam-Hatip davasına, Halkbank üzerinden de
iktisadi istiklâl davasına saldırdılar…
Ekonomiyi on milyarlarca lira zarara
uğrattılar, döviz kurlarını patlattılar, faiz oranlarının ve dolayısıyla
enflasyonun yükselmesini yol açtılar, milyonlarca vatandaşın alım gücünü
azalttılar, yoksulluğu kamçıladılar…
“Başbakan Erdoğan Kaidecileri kolluyor”,
“Türkiye fundamentalizme kayıyor”, “Erdoğan
taraftarları ‘Cihadist Erdoğan’ sloganı atıyor”
tezviratıyla dünyayı Türkiye’nin terörist bir ülke olduğuna inandırmaya
çalıştılar…
İki ateş arasında kalan Suriyeli devrimcilere
yardım yetiştirmeye çalışan Milli İstihbarat Teşkilatı’nın TIR"larını
durdurdular, MİT elemanlarını düşman ordusu askeri gibi esir aldılar ve bu
rezilliği El Kaide ile mücadele kılıfına sokup uluslararası sistem ağalarını
hükümete karşı kışkırttılar…
İHH İnsani Yardım Vakfı’na baskın
düzenlediler, muhtaçlara aş ve ilaç dağıtmaktan başka gayreti olmayan bu gizde
teşkilatımızı da dünyaya terörist olarak tanıtmaya kalktılar…
Binlerce masum insanı “Selam Terör Örgütü”
tezgâhıyla takibe aldılar, Kur’an ve Sünnet’i
çiğneyerek onların mahrem hayatlarını sinsice izlediler, röntgenciliğin dibini
buldular, pornoculuğu meslek edindiler…
Öğrenci evlerinde Başbakan Erdoğan ve
arkadaşlarına akıl almaz iftiralar attılar ve gençleri onlara beddua etmeye
zorladılar…
Mütedeyyin insanlara çektirmediği eziyet
kalmayan bir partiye oy toplamak için seferber oldular…
Hâlâ devam ediyorlar bu gibi rezilliklere…
Ve bu rezillikleri “Hükümet İsrail’le
ilişkileri bozup Ortadoğu ile yakınlaştığı için”, “küresel politikalar gereği”
yaptıklarını hiç utanmadan itiraf ediyorlar…
‘Biz hainiz ve ihanetimizle alayınızın canına
okuyacağız’ diye bas bas bağırıyorlar lisan-ı hal ile…
Sonra da “Ne oldu ki? Biz size ne yaptık ki?
Niye böyle kızıyorsunuz ki?” diye soruyorlar işte, yüzsüz adamlar!
Biz onlara ne desek, biz onlara ne yapsak,
onların bize dediğine ve yaptığına yetişemeyiz.
Tayyip Erdoğan’a verdiğimiz desteği “kişi
kültü” ilke izah ediyorlar, ama “kişi kültü”nün
dibini bulanlar da onlar.
“Evliya diyorlar”, “Kâinat İmamı” diyorlar Fethullah Gülen için.
“Hocaefendi”lerinin
kırdığı potlar Pensilvanya’dan Erzurum’a yol olur;
gelin görün ki, bizim Erdoğan eleştirilerimiz ciltler dolusu kitap teşkil
edebilecekken onlar “hocaefendileri”ne eleştiri
mahiyetinde tek kelime edemiyorlar.
Edememek ne kelime?
“Kişi kültü”nde
yitip gittikleri için onu eleştirmeyi akıllarının ucundan bile geçiremiyorlar.
“Kainat İmamı” bu,
boru değil!
Mars’ın, Venüs’ün, küçük yeşil adamların da
imamı!
***
Yukarıda Erzurum dedik…
Daha yukarıda bunların “Ortadoğu ile yakınlaşmak”tan rahatsız olduklarını belirttik…
Fethullah Gülen, Erzurum doğumlu değil mi?
Erzurum, Ortadoğu toprağı değil mi?
Türk’ün, Kürt’ün, Arap’ın, hepimizin vatanı
değil mi Ortadoğu?
Efendimiz sallallahu
aleyhi vesellem de bu toprakların çocuğu değil miydi?
Ve İsa, Musa aleyhimusselam?
Türkiye-Suriye sınırı denilen şey, sadece
Türklerle Arapları değil, aynı zamanda Türklerle Türkleri, Araplarla Arapları,
Kürtlerle Kürtleri ayırmıyor mu?
Kabileleri, aşiretleri, aileleri ayırmıyor mu
bu sınır?
Coğrafyamızdaki diğer sınırlar da öyle değil
mi?
Sykes ve Picot’ların “Böl, parçala, yönet”
anlayışıyla ektiği fitne tohumları değil mi bunlar?
Ümmet-i Muhammed’in sadık bir evladı, AK Parti
Hükümeti’nin emperyalist tezgâhlara boyun eğmeyerek Ortadoğu çapında bir
hürriyet, adalet ve birlik düzeni kurmak için gayret sarf etmesinden
rahatsızlık duyabilir mi?
Ey Pensilvanya
Cemaati!
Mensubu olduğunuz ümmete, kendi
kardeşlerinize, bizzat kendinize yabancılaşarak Sykes
ve Picot’larla kendinizi özdeşleştirecek kadar,
onların davası için onlardan bile daha büyük bir hışımla kardeşlerinizin
üzerine yürüyecek kadar “Ev Zencisi” olmuşsunuz işte; ne kızıyorsunuz?
Evet, asıl siz niye sinirleniyorsunuz?
Sadece tespit yapıyoruz burada."
16. Başvurucu; anılan İnternet sitesinde 8/3/2014 tarihinde
yayımlanan bu köşe yazısının hakaret, iftira, halkı kin ve düşmanlığa tahrik
etme suçlarını oluşturduğu iddiasıyla şüpheliler hakkında suç duyurusunda
bulunmuştur.
17. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yetkisizlik kararı
verilerek anılan soruşturma dosyası Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığına
gönderilmiştir.
18. Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı 24/4/2014 tarihli ve
K.2014/6930 sayılı kararı ile kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir.
Gerekçenin ilgili kısmı şu şekildedir:
"Şikayet konusu
suçların basın yayın yoluyla işlenmiş olduğu iddia edilmiş olmakla; basın
özgürlüğü ve bu özgürlüğün kapsamıile sınırlarının olabildiğincekesin bir biçimdeortaya
konulmasıgerekmektedir. AİHM içtihatları, Anayasanın
26,28 ve devamı maddeleri ile5187 sayılı Basın Kanununagöre;Basın özgürdür. Bu özgürlük; bilgi
edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaşratma
haklarını içermektedir.Basın
özgürlüğünün kullanılması ancak demokratik bir toplumun gereklerine uygun
olarak; başkalarının şöhret ve haklarının, toplum sağlığının ve ahlâkının,
millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği ve toprak bütünlüğünün korunması,
devlet sırlarının açıklanmasının veya suç işlenmesinin önlenmesi, yargı gücünün
otorite ve tarafsızlığının sağlanması amacıyla sınırlanabilecektir.
Hakaret suçubakımından
şikayete konu yazıyukarıda verilen kritere göremüştekiye yönelik suç kastıyla yani açıkça aşağılama,
küçültme amacıyla kaleme alınmadığı,kullanılan
ifadelerdeküçültücü ve hakaret içeren birbeyanın bulunmadığı görülmüştür.
İftira suçu ise; TCK.nun
267. maddesinde, yetkilimakamlara ihbar ve şikayette
bulanarak ya da basın ve yayın yoluyla, işlemediğini bildiği halde, hakkında
soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını
sağlamak amacıyla bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat edilmesi şeklinde
gerçekleşen eylemin iftira suçu olarak kabul edilerek yaptırım öngörmüştür.Buna göre, iftira suçunun oluşması için,
isnadın yetkili makamlara ihbar veya şikayette bulunmak suretiyle ya da basın
yayın yoluyla yapılması gerekmektedir. Fail;hiç
işlenmemiş fiil veya kendisine isnatta bulunulan kişi tarafından işlenmemiş bir
fiilin isnat edilmiş olmalıdır. İsnadın belli bir kişiye yönelik olması,
yapılan isnadın hukuka aykırı olması gerekmektedir.Kendisine
hukuka aykırı fiil isnat edilen kişininbu fiili
işlemediğinin bilinmesi, başka bir deyişle iftira suçunun muhtemel kasıtla
işlenemeyeceği, ayrıca kendisine hukuka aykırı fiil isnat edilen kişi hakkında
soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını
sağlamak amacıyla hareket edilmesi gerekmektedir. Bu nedenle iftira suçu
açısından failde kastın ötesinde belirtilen amacın varlığıaranmalıdır.
Şüpheliye İsnat olunan halkı kin ve düşmanlığa
tahrik suçunun oluşabilmesi için, halkın özeliği itibarıyla farklı bir
kesimini, diğer kesim aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik edilmesi eylemi
neticesinde kamu güvenliği açısında açık, yakın ve somut bir tehlikeninoluşması gerekir. Şüpheli tarafındanpaylaşılan
yazı içerikleri bir bütün olarak değerlendirildiğinde kanununun aramış olduğu
açık, yakın ve somut bir tehlikeyi oluşturmaya yönelik beyanlar olmadıkları
görülecektir. Kaldı ki, ifade ve basın özgürlüğü çerçevesinde gerçekleştirilen bir
faaliyetin atılı,halkı kin
ve düşmanlığa tahrik suçuna konu olması mümkün de değildir.
Yüksek Yargıtay içtihatlarında da özet olarak;
ihbar ve şikayet konu iddiaların ispat edilmemiş olmasının tekbaşına
suçun oluşumu için yeterli sayılamayacağı, Anayasal bir hak ve özgürlük olan
düşünceyi açıklama ve ifade özgürlüğü ile basın özgürlüğü kapsamında görüş ve
düşüncelerini açıklayan, güncel ve gündemde olan olaylar ile ilgili yorum yapan
ve haber veren kişilerin ne şekilde iftira kastı ile hareket ettiğinin
belirlenmesi gerektiği, bu kapsamda yapılan haber, yazı ve düşünce
açıklamalarında değinilen hususların hukuka aykırı isnat olarak kabul
edilmesinin mümkün olmadığı ve iftira suçunun oluşturmayacağı, vurgulanmıştır.
Yine Yargıtay"ımız basın yoluyla işlenen
suçlarda; hukuka uygunluk nedenleri arasında yer alan ve kaynağını Anayasa 28
ve devamı maddelerinden alan "hakların kullanılması" kapsamındaki
haber verme ve eleştiri hakkının söz konusu olabilmesi için yapılan basın
açıklamasında bir kısım şartlar aramaktadır.
Öncelikle verilen haberin mutlak olmasa bile
en azından görünüşte gerçek olması yani haberin doğruluğu konusunda; basın
özgürlüğünü kullanan kişinin yapması mümkün olan araştırmalarla belli bir
aşamaya gelmesi gerekir. Bununla birliktehaberin aynı
zamanda güncel olması. Güncel olmayan konuların tekrar tekrar gündeme getirilmemesi.haberin verilmesinde
kamuoyunun ilgisi ve yararının bulunması ifade özgürlüğünün diğer koşulları
olarak aramaktadır.
İfade özgürlüğünün, yalnızca iyi karşılanan
veya rahatsız edici bulunmayan veya kasıtsız kalınan bilgi ve fikirler için
değil, aynı zamanda saldırgan bulunan, sarsıcı bir etki yaratan veya rahatsız
eden türdeki bilgi ve fikirler için de geçerli olduğu, bunların demokratik
toplumun vazgeçilmez özelliği olan çoğulculuğun, açık fikirliliğin ve
hoşgörünün gereğidir
İfade özgürlüğü ile ilgili olarak Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin verdiği kararlarda da belirtildiği üzere; ifade
özgürlüğünün özellikle basın aracılığıyla genel yararı ilgilendiren ve kamunun
edinme hakkı bulunan bilgi ve fikirleri aktarmaya hizmet ettiği durumlarda,
çoğulcu demokratik bir toplumda asli öneme sahiptir. (Informationsvercin
Lentia vd/Avusturya Kararı ), Düşünce özgürlüğünün demokratik toplumun
temellerinden biri ve sıradan haber ve görüşlerden çok toplumu sarsıcı,
kaygılandırıcı görüşler için de korunması gerektiği düşüncesindedir. (Lehideux ve Isomi/Fransa,23.9.1998,
Nilsen ve Johnsen/Norveç),
Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 11.07.2006 gün
ve 162-181 sayılı kararında daaynı ilkeleri kabul
etmiştir. Geneli ilgilendiren ya da ilgilendirmesi gereken tüm olaylar
hakkında, halkı objektif ve gerçekleri yansıtacak biçimde aydınlatmak, çeşitli
sorunlar üzerinde kamuoyunu düşünmeye çağıracak tarzda tartışmalar açmak, onu
toplumsal ve siyasal oluşumlar üzerinde doğru ve gerçeğe uygun bilgilerle
donatmak, yöneticileri eleştirmek, uyarmak ve bu yöntemlerle denetlemek, ayrıca
içinde yaşadığı toplumun ve tüm insanlığın sorunları konusunda bireyi
bilinçlendirmek durumunda olan basına, bu ödevlerini yerine getirirken ihtiyaç
duyacağı bir kısım hakların da tanınması gerekir.Bunların;
bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma hakları olduğu,
temelini Anayasa"nın 28 vd maddelerinden alan ve 5187
sayılıBasın Yasasının 3. maddesinde düzenlenen bu
hakların, basın yoluyla işlenen suçlarda, hukuka uygunluk nedenleri olduğuna
vurgu yapılmıştır.
Yazının veya haberin içerisinden bazı
sözcükler tek tek ele alınarak ve bu sözcükler olumsuz anlamları açısından
bakılarak konuşma bütününü değerlendirme dışı bırakılarak sonuca
varılamayacağını yine Yargıtay CGK.nun 24.4.1989,
9/63-165 sayılı kararı ile olayın değerlendirmesi yapılırken, yazının
bütünlüğünün bozulmamasının gerektiği belirtilen CGK, 25.01.1993, 8/299-10
sayılı kararı dikkate alınarak, yazının bir bütün olarak ele alınması
gerekmektedir, İçerisinden bazı sözcükler tek tek ele alınarak ve bu sözcükler
olumsuz anlamları açısından bakılmak suretiyle sonuca varılmayacağına dikkat
çekilmiştir.
İfade özgürlüğünün içeriği yönünden olgular ve
değer yargıları arasında farklılık bulunabileceği, olguların varlığının
kanıtlanabilir olduğu ancak değer yargılarının doğruluğunun kanıtlanmasını
istemenin, gerçekleştirilemeyecek bir şeyi istemek olduğu AİHM
nin Lingens /
Avusturya Kararı kararındavurgu yapılan başka bir
konudur.
AİHM "nin basın
özgürlüğünü, düşünceyi yayma özgürlüğünün ayrılmaz bir parçası olarak
değerlendirdiği, 28.11.1991 tarihli 8220;Sunday Times
İngiltere Kararında 8221; belirtildiği gibi, basının kamuoyunu bilgilendirmesi
bütün konularda olduğu gibi, mahkeme önündeki konularla ilgili olarak da bilgi
verme görevi, kamuoyunun da bu tür bilgileri alma hakkının bulunduğu
belirtilmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi"nin Dalban/Romanya davasında; bir gazetecinin doğruluğunu
kanıtlayamadığı sürece değer yargılarını ifade etmesinin engellenmesinin kabul
edilemez olduğu, dolayısıyla doğruluğu denetlenebilir olgu veya verilerin yanı
sıra doğruluğunun kanıtlanması söz konusu olamayacak fikir, eleştiri ve
spekülasyonların dile getirilmesinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin (AİHS)
10. maddesi çerçevesinde koruma olduğunu göstermiştir.
Bununla
birlikte, 5187 SayılıBasın Kanunun 12.maddesinde 8220;Süreli yayın sahibi, sorumlu müdür ve eser sahibi,
bilgi ve belge dahil her türlü haberkaynaklarını
açıklamaya ve bu konuda tanıklık yapmaya zorlanamaz 8221; hükmüne amirdir.
AİHM, Perna/İtalya
Davasında, bir İtalyan yargı mensubunu 8220;mutlak bağlılık yemini yapmışa
8221; benzeterek siyasi militanlıkla suçlayan bir gazetecinin hakaretten mahkum
edilmesinin, kullanılan beyanın içeriğinin sembolik olduğu ve savcının siyasi
militanlık yaptığı hakkında eleştirisel bir görüş açıklaması olduğu, yargı
mensuplarının temelsiz saldırılara karşı korunması gerekmekle birlikte
kendilerine verilen görevi gereği gibi yerine getirip getirmedikleri konusunda
halkın ve politikacıların görüş sahibi olmasının yollarından birinin basın
olduğu belirtilerek ifadeözgürlüğünün ihlal
edildiğine karar vermiştir.
AİHMDe Haes ve Gijsels/Belçika
(24.2.1997) kararında da ise , Belçika İstinaf Mahkemesi hakimleri hakkında
ağır ithamlarda bulanarak, kararı veren hakilerin taraflardan biri ile aynı
siyasi görüşte oldukları, aynı arkadaş çevresine sahip oldukları, bu nedenle
kararın tamamen ideolojik olarak verildiği şeklindeki iddiaları içeren 5 ayrı
makale yazan gazetecilerin yerel mahkeme tarafından mahkum edilmesi ile ilgili
olarak, medyanın demokratik bir toplum için çok önemli olduğu, özellikle
başkalarının saygınlığına ve haklarına saygılı olmak gibi kesin sınırlar içinde
kalmak şartıyla medyanın yargının faaliyetleri de dahil olmak üzere kamuoyu
ilgilendiren her konuda haber ve yorum iletme hakkına sahip olduğu,
başvurucuların medya mensubu olarak görevlerini yaptığını, aynı zamanda kamuoyunun
da bu haberleri alma hakkının bulunduğunu, yerel mahkemenin verdiği kararın eleştirerekifade özgürlüğünün ihlaledildiğine
karar verilmiştir.
AİHM; Prager ve Oberschlick/Avusturya, Bladet Tromoso ca Stensaas/Norveç
kararlarında ise basın özgürlüğünün bir derece abartmayı, hatta kışkırtmaya
başvurmayı da içeriği, gazetecinin yazısında kullandığı deyimler 8220; polemik
8221; niteliğinde olsa da , bu ifadelerin nesnel bir
açıklamayla desteklendiğinde, bunların asılsız kişisel saldırı olarak görülemeyeceği,
yönünde değerlendirmeler yapılmıştır.
Yukarıda yapılan açıklamalar dikkate
alındığında, şikayet konusu yazı ve haberlerin TC Anayasasının 25 maddesinde
düzenlenen düşünce ve kanaat özgürlüğü, 26 maddesinde düzenlenen düşünceyi
açıklama ve yayma özgürlüğü ile 28 maddesinde ve 5187 Sayılı Basın Kanunun 3
maddesinde düzenlenen basın özgürlüğü kapsamında, düşünce açıklama, bilgi verme
ve eleştiri sınırları içerisinde kaldığı, açıklanış şekliyle konusu arasında
düşünsel bir bağ bulunduğu ve nesnel bir açıklama ile desteklendiği, eleştiri
ve değer yargılarının sert ve çarpıcı bir üslupla dile getirilmiş olsa bile
belirtilen özgürlükler kapsamında hukuka aykırı kabul edilmesinin mümkün
olmadığı, bu hali ile hakaret, iftira veHalkı Kin ve
Düşmanlığa Alenen Tahrik Etmeksuçlarının unsurları
bakımından oluşmadığı anlaşıldığından, şüpheli hakkında atılı suçlarda ilgili
olarak kovuşturmaya yer olmadığına karar vermek gerekmiştir."
19. Başvurucunun anılan karara yaptığı itiraz, İstanbul Anadolu
8. Ağır Ceza Mahkemesinin 13/6/2014 tarihli ve 2014/768 Değişik İş sayılı
kararıyla reddedilmiştir.
20. Anılan ret kararı başvurucuya 1/7/2014 tarihinde tebliğ
edilmiş olup 24/7/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
C. 2014/12221 Numaralı
Başvuruya Konu Olaylar
21. 19/2/2014 tarihli Sabah gazetesinde “Karanlık Kurul” başlığıyla bir haber yayımlanmıştır.
Haberin içeriği şöyledir:
"Karanlık kurul
Son ses kaydı "Karanlık Kurul"u deşifre etti.
Sarıgül"ün adaylığı CHP MYK"dan önce Gülen"e bildirildi. Aydın Doğan ise ağzındaki
baklayı çıkardı: Tek gerçek demokrat Gülen
İnternete düşen son ses kayıtları, Pensilvanya"da yaşayan örgüt lideri Fethullah
Gülen"in, medya patronu Aydın Doğan"la birlikte hareket ettiğini gösterdi.
Mustafa Sarıgül"ün CHP"den adaylığı sürecinde rol oynayan Gülen"in son dönemde
çok tepki çeken Samanyolu TV"deki Şefkat Tepe dizisinin kirli senaryolarını da
bizzat onayladığı ortaya çıktı. 1999"dan bu yana Amerika"da yaşayan Fethullah Gülen"in daha önce internete düşen 2 ayrı ses
kaydında, işadamlarına ihaleler dağıttığı,
uluslararası lobilerle işbirliği yaptığı ve hükümeti devirmek için projeler
ürettiğine ilişkin diyaloglar gündemi sarsmıştı. Fethullah
Gülen"le Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca arasında geçtiği ileri
sürülen ses kayıtları, SABAH"ın uzun süredir işaret
ettiği kirli ilişkiler ağını da doğrular nitelikte.
AYDIN DOĞAN: TEK DEMOKRAT GÜLEN
(24 Eylül 2013)
H. Karaca: Bugün Aydın Bey"le (Aydın Doğan)
yemek yedik konuştuk. Öncelikle selam ve hürmetleri var zatıâlinize.
Gülen: Teşekkür ederim, sağ olsun.
H. Karaca: "Beni cemaatin yanında diye
göstererek farklı bir noktaya getirmeye çalıştılar. Bize geldiler Hizmet"in aleyhinde yazılar yazmak için" dedi.
"Şu anda gerçek demokratlığı Hoca efendi temsil
ediyor, bir tek Hoca efendi var" dedi. Bir ara, "Hatta ben de artık
Başbakan"ın karşısına geçmeyi düşündüm, aleyhte yazılar yazayım, ne yaparsan
yap bunla bir yere varılamıyor" dedi. (Aydın Doğan, kendisi de Başbakan"ın
aleyhinde yazı yazmak istemiş) Uzun uzun diğer konuları da konuştuk efendim.
Çok memnun oldu. Özellikle 2 husus, zatıâlinizin ilgilendiği konular noktasında
çok memnun oldu. Akşamüzeri damadı geldi, onunla da bir buçuk saate yakın
konuştuk. Onu biraz diğer taraf etkilemeye çalışıyordu. Onlardan bahsedince o
da rahatlamış oldu. O da "Hocamın ellerinden öpüyorum" dedi.
Gülen: Allah razı olsun. Mehmet Ali Bey"den
bahsettiniz değil mi?
H. Karaca: Evet efendim, önce Aydın Bey"le
öğlen yemek yedik, akşam da damadı ile.
"ŞEFKAT TEPE" SENARYOSUNA ONAY...
(21 Eylül 2013)
Fethullah Gülen"le Türkiye"den kendisini telefonla arayan müridi arasında geçen
konuşmanın en çarpıcı bölümlerinden biri de Samanyolu TV"de, Hz. Muhammed"in
ışık huzmesi şeklinde bir kamyonetin kasasına bindirildiği ve büyük tepki alan
Şefkat Tepe dizisinin senaryosuyla ilgili. H. Karaca Gülen"e, dizide Karanlık
Kurul adını verecekleri bir heyet oluşturmalarının uygun olup olmadığını
soruyor. Onay aldıktan sonra da dizinin senaryosunu okuyarak, Gülen"e
onaylatıyor.
H. Karaca: Bu Şefkat Tepe"de bu sezon,
önümüzdeki bölümlerde bir "Karanlık Kurul" yapalım mı efendim?
Gülen: İyi olur bence. Meseleyi, endişe edilen
o şeyi aksettirecek mahiyette. Yani, yakın, uzak, herkesin de şöyle böyle
telaffuz ettiği...
H. Karaca: Başüstüne
efendim. Yarın yeni bölüm var. Bir sonraki bölümden itibaren onu koyalım. (10
Ekim 2013)
H. Karaca: Bu haftaki Şefkat Tepe"yi arz
edebilir miyim efendim?
Gülen: Buyrun. (H.
Karaca senaryoyu uzun uzun anlatıyor):
H. Karaca: Bu, dershaneler...
Gülen: Mahzuru yok. Olsun. Ekrem Bey de
"Gazetede bu meseleyi seslendirelim mi?" diye sormuştu bana bugün. Olsun
yumuşakça sadece o da, siz sert bulduğunuz yanları
varsa onu şey yaparsınız. Allah afiyet versin.
HAYRETTİN KARAMAN"I ÇAĞIRMASINLAR
(10 Kasım 2013)
H. Karaca: Bu Hayrettin Karaman"ın Mabeyn toplantıları vardı, Yazarlar Vakfı"yla beraber. Bunu
Mustafa beyler (Vakıf Başkanı Mustafa Yeşil) soruyorlar. Bundan sonra Hayrettin
beyin organizasyonunda bu Mabeyn toplantılarını
yapalım mı?
Gülen: Burada da böyle ters bir şey konuşuyor
mu?
H. Karaca: Tabii onun tesirinde insanlar
olabilirler efendim. Çünkü başı o çekiyor orada. Bir de şöyle bir şey söylemiş.
Bir toplantı yapacaksak, ilk toplantıda Ekrem Dumanlı olsun. Mustafa
Karaalioğlu olsun. Bunların düşünceleriyle cemaatle AK Parti arasındaki fitne
nedir bunu tartışalım. Bir de böyle enteresan bir konu söylemiş.
Gülen: Çağırmasınlar bence.
H. Karaca: O zaman şöyle bir olsun mu efendim?
Mabeyn toplantılarına bir miktar ara verelim.
Gülen: Berhudar olun. Öylesi daha iyi olur.
Şimdi biraz şartlar namüsait.
H. Karaca: Başüstüne
efendim. Allah nasip ederse yarın akşam biz de Zahit beylerle birlikte gelmiş
olacağız.
H. Karaca: Efendim Ahmet Bey (Ahmet
Kurucu-İlahiyatçı) radyoda program yapıyordu yapsın buyurmuştunuz, yorum da
yapıyordu günde 3 dakika. Şimdi bunlar da radyo kurmuşlar Erk diye. Haftada bir
saat yaptığı programı müsaade istiyor yapmayayım diye. Ama günlük yorumları
yapayım diyormuş.
Gülen: Biz yapma demeyelim yani. Böyle bütün bütün uzak olunca yani şimdi ortadan bir şeyler götürüyor.
Öbür türlü tamamen farklı bir cepheye geçer.
SARIGÜL"ÜN ADAYLIĞINI BİLİYORMUŞ
(25 Ekim 2013)
H. Karaca: Aydın Ayaydın geldi. Genel başkan
yardımcısı şu an CHP"de. Selam ve hürmetlerini iletti. Ayrıca, Mustafa
Sarıgül"ün adaylığıyla ilgili, "Sarıgül başvurusunu yaptı. Genel Başkan"ın
cebinde" dedi. "Ayın 3"ünde adaylığı Parti Meclisi"ne gelecek, kabul
edilecek. Adaylığı kesin" dedi. "Gürsel Tekin değil" dedi.
"Öyle ortalıkta dolaşan iddialar doğru değil" dedi. "Kesinlikle
Sarıgül İstanbul adayı olacak, bir problem yok" dedi.
Gülen: Evet, evet.
AMERİKA İLE ARAMIZI AÇMAYALIM
(25 Ekim 2013)
H. Karaca: Amerika"nın Almanya"yı dinlediği
ortaya çıktı ve bununla alakalı da bir gündem oldu. Geçtiğimiz günlerde de
bizim Türkiye Başbakanı ile ilgili de böcek iddiası çıkmıştı "Amerika
herkesi dinliyor" diye. Böyle bir haber yapmanın faydası olur mu? Yoksa
üstü geçti, geçelim mi efendim?
Gülen: Bence Amerika ile aramızı çok bozmamak
lazımdır. Başkaları ne derse desin, biz demeyelim.
İRAN"A KARŞI AZERBAYCAN"I DESTEKLEYELİM
(25 Ekim 2013)
H. Karaca: Bu Azerbaycan"da bizim
ilgilendiğimiz, gidip geldiğimiz konuştuğumuz, Jandarma"nın başında bir arkadaş
vardı, Azeri... O Genelkurmay Başkanı ve Savunma Bakanı olmuş. Çok dost bir
arkadaştı. Ona önümüzdeki günlerde bir ziyarete, hayırlı olsuna
gidilebilir mi?
Gülen: Çok iyi olur. Zaten kazandıktan sonra
arkadaşlar benim namıma bir mektup da götürdüler.
H. Karaca: O mektubu da söylüyor efendim.
İlhan İşbelen"ler (istifa eden AK Parti milletvekili)
gidiyor ziyarete, bu AK Partililer komisyon olarak. Onun görüntüleri bizde var.
Zatıâlinizin selamlarını söyleyince, "Hoca efendinin mektubu geldi bana,
çok memnun oldum" dedi. Kendi ifadesi var.
Gülen: Devam ettirmek lazım bunu… İran"ın
tesirini azaltmak için bizim onların yanında olmamız lazım. "
22. Başvurucu; anılan gazetede 19/2/2014 tarihinde “Karanlık Kurul” başlığıyla yayımlanan haberin hakaret, haberleşmenin
gizliliğini ihlal, kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması
suçlarını oluşturduğu iddiasıyla suç duyurusunda bulunmuştur.
23. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yetkisizlik kararı
verilerek anılan soruşturma dosyası İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına
gönderilmiştir. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 14/4/2014 tarihli ve
K.2014/26568 sayılı kararında "...Her
ne kadar belirtilen haber nedeniyle şüpheliler hakkında atılı suçlardan
şikayette bulunulmuşsa da; yukarıda açıklanan AİHM ve Yargıtay Kararları
kapsamında şikayetçiye yönelik doğrudan hakaret niteliğinde bir söz ve yazının
haber kapsamında yer almadığı, belirtilen yazının basın özgürlüğü kapsamında,
yurt dışı kaynaklı serverleri yurt dışında bulunan
internet sitelerine düşen ses kayıtlarına ilişkin yapılan haber ve yorumdan
ibaret olduğu, anılan yurt dışı kaynaklı internet sitelerine düşen müştekiye
ait ses kaydının şüphelilerce elde edildiğine ve yayınlandığına dair bir delil
olmadığı gibi, şüphelilere atfedilebilecek nitelikte ve özellikle haberin
önceden de yayınlanması da nazara alındığında, kişisel verilerin kayda alınması
olarak nitelendirilemeyeceği, kaldı ki yine müşteki vekilince dilekçede suç
işlendiği iddia edilen haberleşmenin gizliliğini ihlal suçunun oluşmayacağı
çünkü yine haberin aynı gün ve bir önceki gün yayınlanmış olduğu ve aleniyet
kazandığı da nazara alındığında, Anayasa"nın 28. ve devamı maddelerinde yer
alan ayrıca 5187 sayılı Basın Yasasının 3. maddesinde düzenlenen haklar
kapsamında yayın yapılıp bunun hukuka uygunluk kapsamı içerisinde kaldığı"
gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir.
24. Başvurucunun anılan karara yaptığı itiraz, Bakırköy 13. Ağır
Ceza Mahkemesinin 9/6/2014 tarihli ve 2014/258 Değişik İş sayılı kararıyla
reddedilmiştir.
25. Anılan ret kararı başvurucuya 1/7/2014 tarihinde tebliğ
edilmiş olup 24/7/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
D. 2014/11504 Numaralı
Başvuruya Konu Olaylar
26. 15/1/2014 tarihinde “www.ahaber.com” adlı İnternet sitesinde
“Patronun Kim Hoca” başlığıyla bir haber yayımlanmıştır.
Haberin içeriği şöyledir:
" Patronun kim Hoca!
Fethullah Gülen’in sosyal medya üzerinden yayınlanan ses kaydı gündeme bomba
gibi düşerken herkesin merak ettiği en önemli şey Gülen’in telefonda konuşurken
bahsettiği Büyük Patron’un kim olduğu?
Hizmet Hareketi"nin lideri Fethullah
Gülen"in telefon görüşmeleri internete düştü. Fethullah
Gülen telefonla kendisini arayan kişiye Pensilvanya"daki
malikanesinden talimatlar verirken şok ifadeler kullanması dikkat çekti.
Gülen"in kullandığı çarpıcı ifadelerinden
birisi de Mustafa Koç ile ilgili olan bölümdü.
GÜLEN: "BÜYÜK PATRON BİLMESİN"
Gülen telefon görüşmesinde Mustafa Koç"a
yapılan vergi denetimleri ile ilgili "Bir şey yapamazlar" derken
temaslarla ilgili de "Büyük Patron bilmesin" ifadesini kullandı.
Telefon görüşmesinin bir bölümünde Mustafa
Koç"un kendilerine sponsor olduğu vurgulanırken araya giren Fethullah
Gülen, "Hükümet onlara müfettiş falan göndermiş. Bir sıkıntıları var mı?
Bir sıkıntıları varsa haberimiz olsun. Ona bir şey yaptırmayız" şeklinde
konuşarak bu sözlerinin arkasından da sıkı sıkı talimat verdi.
Mustafa Koç"la ilgili konuşmasını sonlandıran
Gülen, "Bunlarla ilişkimizden büyük patronun haberi olmasın" diyerek
sözlerini noktaladı.
İŞTE O SES KAYDININ DÖKÜMÜ!
- Aloo
- Fettullah Gülen:
Efendim
- Efendim hürmet ederim. Bir iki husus vardı
efendim müsaade ederseniz arzetmek istiyordum. arzetmek istiyordum
- Fettullah Gülen: Buyrun
- Zatıalinizle görüştükten sonra geçen gün
Mustafa Bey aradı Koç. Sizin orada başkentteydi (Washington) bir süredir. aile içinde de teyit ettiler dedi. Memnuniyetle biz sponsor
olmak istiyoruz buna dedi. Kendisi de bizzat bulunmak istiyor efendim. Adnan
Polat Bey de kendisini aramış efendim o görüşmeden sonra. Süleyman abi de teyit
etti onu. Bu şekilde bilgi vermek istedim o konuyu.
- Fettullah Gülen:
Evet iyi olmuş. Yani onların bulunması da iyi. Vaka onlara karşı da yukarıdan
bir tavır var da. Fakat mali şeyleri karışık yoksa problem olabilecek yanları
yoksa bi şey yapamazlar yani. Üzerlerine müfettişler
salınsa bile bi şey yapamazlar.
- Rahat duruyorlar efendim.
- Fettullah Gülen:
Evet. Zannediyorum tedbir aldılar. Haberdardılar.
- Evet Efendim. Teşekkür ettiler efendim o
hususta. Davetiye taslağı gibi kendisini istişare makamında şeyler yapalım mı
efendim. Temas yapalım mı bu konularda.
- Fettullah Gülen:
İyi olur. ama şey, Büyük Patron pek bilmesin. Onunla
temasımızı çok bilmesin.
- Başüstüne efendim.
O konuda zannedersem bir takip altındayız. Ben bazı hususlar var. O gelen
arkadaşlar zatıalinizin o tarafa geldiler. Geçen başıma bir vakıa geldi. Onları
aktarıcam efendim. Size de gelip aktarıcam.
Zannedersem o konuda takip ediyorlar orayala alakalı.
- Fettullah Gülen:
Doğrudur
- O gittiğimiz gün akşam bazı şeyler oldu da
efendim. Telefonlar geldi. Bir de efendim bu Uganda Devlet Başkanı"ndan haber
geldi. Orda bir rafineri meselesi vardı. Uzun süredir gündemdeydi.
Çıkarmamışlardı. Türkiye"den büyük bir firma getirirseniz memnun oluruz
dediler. Onlara (Koç holding) teklif edelim mi edelim. Onların da ilgisi var bu
konuya.
- Fettullah Gülen:
Onların dışında başkası öyle ağır bir yükün altına girebilir mi?
- O yükün altına girebilecek bizim çevremizde
pek bildiğimiz bir insan yok efendim. Türkiye"dekiler de büyükler efendim
genelde içerde şeylere giriyorlar. Onlar sizin göstereceğiniz insanlarla
ortaklık yapmak isteriz gibi bir üslupları da var. İsterseniz biraz daha
çalışalım Öyle şey yapalım.
- Fettullah Gülen:
Öyle yapalım. Biraz da böyle dediğimizi yapacak, diyeceğimiz şeyleri derken
rahat olabileceğimiz birisi olsa daha iyi olur. Olmazsa onları tercih
ederiz."
27. Başvurucu; anılan İnternet sitesinde 15/1/2014 tarihinde
“Patronun Kim Hoca” başlığıyla
yayımlanan haberin hakaret, haberleşmenin gizliliğini ihlal, kişiler arasındaki
konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçlarını oluşturduğu iddiasıyla suç
duyurusunda bulunmuştur.
28. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yetkisizlik kararı verilerek
anılan soruşturma dosyası İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir.
29. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 14/3/2014 tarihli ve
K.2014/17528 sayılı kararında "Anayasamızın
28-32. maddeleriyle 5187 sayılı Yasanın 3 ve taraf olduğumuzAvrupa
İnsan Hakları Sözleşmesinin 10. maddesinde basın özgürlüğünün tarif edilip,
hüküm altına alındığı, basın özgürlüğünün, ifade özgürlüğününayrılmaz
bir cüz"ü olduğu, genel olarak basın özgürlüğünün
doktrinde ve uygulamadaki amacı hakkında, ülke gündemini oluşturan politik
konular, kamuoyunu oluşturan fikirler hakkında yorum yapma ve yayma, kamuoyunun
önünde olan kişiler ile ilgili haber verme ve yorum yapma, eleştirme ve aynı
zamanda bunları basın ve yayın araçları ile kitle iletişime sunma, diğer yandan
da yönetsel konular ile ilgili fikir oluşturma haklarını içerdiği anlatılmakta
ve benimsenmektedir. Hakaret suçunun oluşabilmesi için Yargıtay içtihatlarına
göre, şüphelinin müştekiye karşı belli bir fiil isnat etmesi, bu fiilin
müştekide veya mağdurda incitici, elem verici, aşağılayıcı nitelikte olması
gerekmektedir. Şüphelinin sorumlu olduğu internet sitesindeolay
tarihinde yapılan haber, kim tarafından yabancı menşeili internet sitesine
konulduğu, belli olmayan ses kayıtlarının yazılması, yorumlanması ve değerlendirilmesiyle
ilgili olduğu, bir bütün olarak yazının tamamında müştekiye yönelik herhangi
bir hakaretin söz konusu olmadığı, müşteki vekilinin şikayet dilekçesinde
belirtmiş olduğu, kişiler arasında ki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması
ile kişiler arasındaki haberleşmenin gizliliğini ihlal suçlarının yine
şüphelinin sorumlusu olduğu, internet sitesi tarafından işlendiğine dair
iddiadan başka bilgi ve belge sunmadığı, yurt dışı kaynaklı internet
sitelerinde yayınlanan ve internet sitelerine düşen ses kayıtlarının
kullanılmasıyla ilgili bir durumun söz konusu olduğu, şu haliyle ilgili suçun
şüpheli tarafından işlendiğine dair delil elde edilemediği, mevcut haberin
ülkede günden yaratan, ülkenin gündemini oluşturan iddiaların bütününe ilişkin
haberlerin sunulması ve bu durumun basın özgürlüğü kapsamında
değerlendirilmesini gerektiği, Ceza Genel Kurulu"nun 11/7/2006 gün ve 162-181
sayılı kararında da kabul edildiği gibi; geneli ilgilendiren ya da
ilgilendirmesi gereken tüm olaylar hakkında, halkı objektifve
gerçekleri yansıtacak biçimde aydınlatmak, çeşitli sorunlar üzerinde kamuoyunu
düşünmeye çağıracak tarzda tartışmalar açmak, onu toplumsal ve siyasal
oluşumlar üzerinde doğru ve gerçeğe uygun belgelerle donatmak, yöneticileri
eleştirmek, uyarmak ve bu yöntemlerle denetlemek, ayrıca içinde yaşadığı
toplumun ve tüm insanlığın sorunları konusunda bireyi bilinçlendirmek durumunda
olan basına, bu ödevlerini yerine getirirken ihtiyaç duyacağı bir kısım
haklarında tanındığı, bunların; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve
eser yaratma hakları olduğu, temelini Anayasa"nın 28. vd. maddelerinden alan ve
5187 sayılı Basın Yasasının 3. maddesinde düzenlenen bu hakların, basın yoluyla
işlenen suçlarda, hukuka uygunluk nedenlerini oluşturduğu" gerekçesiyle
kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir.
30. Başvurucunun anılan karara yaptığı itiraz Bakırköy 14. Ağır
Ceza Mahkemesinin 9/5/2014 tarihli ve 2014/298 Değişik İş sayılı kararıyla
reddedilmiştir.
31. Anılan ret kararı başvurucuya 16/6/2014 tarihinde tebliğ
edilmiş olup 14/7/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
32. Başvurucu 2/10/2014 tarihli dilekçeleri ile yukarıda ifade
edilen başvurularına ek beyanda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
33. İlgili hukuk için bkz. Fetullah Gülen [GK], B. No: 2014/12225, 14/7/2015, § 11-24.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
34. Mahkemenin 20/7/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
35. Başvurucu; ulusal bir gazetenin 1/1/2014 ile 19/2/2014 tarihli
basılı nüshalarında ve bazı İnternet sitelerinde yayımlanan haber ve köşe
yazılarında (bkz. §§ 10, 16, 22 ve 27) haksız ve mesnetsiz olarak suçlandığı,
bir soruşturma ya da kovuşturma konusu olmayan iddialarla açıkça suçlu ilan
edilerek masumiyet karinesinin çiğnendiği, ayrıca yazıda kullanılan söylem
tarzının nefret söylemi boyutunda olduğu, bu söylemlerin ifade özgürlüğü
kapsamında değerlendirilemeyeceği, söz konusu iddiaların doğru olmaması ve
engellenmesi gerektiğinin açık olmasına rağmen kişilik haklarının saldırıya
uğradığı iddiasıyla ilgililer hakkında yapmış olduğu şikâyetin Cumhuriyet
Savcılığı ve itiraz mercii tarafından söz konusu yayının basın özgürlüğü
kapsamında olduğu gerekçesi ile reddedildiğini belirterek Anayasa’nın 36.
maddesinde tanımlanan adil yargılanma hakkı ile 38. maddesinde güvence altına
alınan “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya
kadar kimse suçlu sayılamaz.” ve “Ceza
sorumluluğu şahsidir.” ilkelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
36. Başvurucu ayrıca, 97(20) sayılı Avrupa Konseyinin Bakanlar
Komitesi Kararı"nda nefret söyleminin hoşgörüsüzlüğe dayalı başka nefret
biçimlerini yayan, kışkırtan teşvik eden veya meşrulaştıran her türlü ifade
etme biçimi ile muhakkak belirli bir kişiye veya gruba yönlendirilmiş yorumları
kapsayacağının belirtildiğini, Birleşmiş Milletler Kişisel ve Siyasal Haklar
Uluslararası Sözleşmesi"nin 20. maddesinde "ayrımcılığı,
düşmanlığı veya şiddeti kışkırtan her türlü ulusal, ırkçı veya dinsel nefret savunusu"nun
hukuk dışı ve yasak olduğunun belirtildiğini, 12/2/2004 tarihli Avrupa Konseyi
Bakanlar Komitesi Deklarasyonu"nda siyasi tartışma özgürlüğünün, ırkçı
fikirleri veya nefreti, yabancı düşmanlığını, herhangi bir hoşgörüsüzlük
biçimini kışkırtan görüşleri kapsamadığının ifade edilmesi suretiyle nefret
söyleminin ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilemeyeceğinin belirtildiğini,
şikâyet konusu iddiaların yer aldığı yazıların basın özgürlüğü kapsamında
değerlendirilmemesi gerektiği ve nefret söylemi de içermesi nedeniyle Savcılık
ve Mahkeme tarafından talebinin reddedilmesinin güncel ve kişisel hakkının
zedelenmesine neden olduğunu ileri sürmüş; hak ihlalinin tespitine ve ihlalin
giderilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
37. Başvurucu 2/10/2014 tarihli ek beyan dilekçesinde, basında
yer alan ifadeler sebebiyle maddi ve manevi varlığının zedelendiğini, şeref ve
itibarına yönelik saldırıların devlet tarafından önlenmediğini belirterek
Anayasa"nın 17. maddesi ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin (Sözleşme) 8.
maddesinde güvence altına alınan maddi ve manevi varlığı koruma ve geliştirme
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Söz konusu dilekçe, başvuru süresi
geçirildikten sonra Anayasa Mahkemesine sunulduğundan değerlendirmelerde
dikkate alınmaması gerekir.
B. Değerlendirme
38. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu, hakkında bazı basın organları ve
İnternet sitelerinde yayımlanan haberler nedeniyle Anayasa"nın 36. ve 38.
maddesinde tanımlanan haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş ise de
belirtilen ihlal iddialarının özü; söz konusu haberlerin şeref ve itibara
yönelik bir müdahale oluşturduğudur. Bu sebeple mevcut davanın koşullarında
şikâyetin bir bütün olarak Anayasa"nın 17. maddesinin birinci fıkrası
kapsamında değerlendirilmesi uygun görülmüştür.
39. Anayasa Mahkemesi, başvurucu tarafından aynı nitelikte
yapılan başka bir başvuruda, konuyu detaylı olarak değerlendirmiştir. Söz
konusu değerledirmeler içinFetullah Gülen kararının29 ve 48 numaralı paragraflar arasında yer
alan bölüme bakılabilir.
40. Devletin maddi ve manevi varlığa yönelik müdahalelere karşı
etkili mekanizma kurma yükümlülüğü, mutlaka ceza soruşturması yapılmasını
gerekli kılmaz. Üçüncü kişilerin haksız müdahalelerine karşı bireyin korunması
hukuk muhakemesi yoluyla da mümkündür. Nitekim şeref ve itibara yönelik
müdahaleler için hem cezai hem de hukuki koruma öngörülmüştür. Hakaret; ceza
hukuku anlamında suç, özel hukuk anlamında ise haksız fiil olarak
nitelendirilmekte ve tazminat davasına konu edilebilmektedir. Dolayısıyla
bireyin, üçüncü kişilerce şeref ve itibarına müdahale edildiği iddiasıyla
tazminat davası yoluyla giderim sağlaması mümkündür (Adnan Oktar (3), B. No: 2013/1123, 2/10/2013, § 35). Bu
kapsamda tazminat davalarında aynı maddi vakıalar çerçevesinde daha düşük bir
ispat standardı kullanıldığı ve tazminat sorumluluğunda asıl gayenin zarar
görenin zararının telafi edilmesi olduğu dikkate alındığında bu yolun daha
yüksek başarı şansı sunabilecek etkili bir başvuru yolu olduğu anlaşılmaktadır
(Işıl Yaykır,
B. No: 2013/2284, 15/4/2014, § 44).
41. Somut olaylarda başvurucu, şeref ve itibarına yönelik
müdahale iddiaları nedeniyle yalnızca cezalandırma talebinde bulunmuş olup
tazminat davası açmamıştır.
42. Açıklanan nedenlerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Anayasa"nın 17. maddesinin ihlal edildiğine ilişkin
iddiaların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına
20/7/2017 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.