Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Borçlunun daha önce ipotek ettiği taşınmazı hakkında sonradan haczedilmezlik şikayetinde bulunabilmesi için ipoteğin mesken kredisi, esnaf kredisi, zirai kredi gibi zorunlu olarak kurulmuş ipoteklerden olması gerekir. Zira, zorunlu olarak kurulan ipoteğin meskeniyet şikayetine engel teşkil etmeyeceği ilkesi bu ipoteğin sosyal amaçlı olarak verilen kredinin teminatını oluşturmasından kaynaklanmaktadır. Bunun dışında, borçlunun serbest iradesi ile kurduğu ipotekler, adı geçenin bu yerle ilgili olarak meskeniyet iddiasından vazgeçtiğinin kabulünü gerektirir.
Somut olayda, taşınmaz kaydına 21.01.2013 tarihinde haciz uygulandığı ve taşınmaz üzerinde haciz tarihinden daha önce ........ lehine 08.03.2010 ve 15.10.2010 tarihli ipoteklerin mevcut olduğu görülmektedir. Bu durumda, mahkemece banka lehine verilen ipoteğin tapudan mahiyeti belirlenip, ipotek akit tablosu incelenerek zorunlu ipotek olup olmadığı tespit edilmeli, sonucuna göre bir karar verilmelidir. Eksik inceleme ile yazılı şekilde sonuca gidilmesi isabetsizdir.
Öte yandan İİK"nun 82/12. maddesi gereğince, borçlunun "haline münasip" evi haczedilemez. Bir meskenin borçlunun haline uygun olup olmadığı adı geçenin haciz anındaki sosyal durumuna ve borçlu ile ailesinin ihtiyaçlarına göre belirlenir. Buradaki "aile" terimi, geniş anlamda olup, borçlu ile birlikte aynı çatı altında yaşayan, bakmakla yükümlü olduğu kişileri kapsar. İcra mahkemesince, borçlunun sözü edilenlerle birlikte barınması için zorunlu olan haline münasip meskeni temin etmesi için gerekli bedel bilirkişilere tesbit ettirildikten sonra, haczedilen yerin kıymeti bundan fazla ise satılmasına karar verilmeli ve satış bedelinden yukarıda nitelikleri belirlenen mesken için gerekli olan miktar borçluya bırakılmalı, kalanı alacaklıya ödenmelidir. Bu kıstasları aşan nitelik ve evsaftaki yerlerle, makul ölçüleri geçen oda ve salonu kapsayan ve ikamet için zorunlu öğeleri içeren bir meskenin dışındaki yerler, maddede öngörülen amaca aykırıdır. Borçlunun görev ve sıfatı kendisinin yukarıda belirlenenden daha görkemli bir meskende ikamet etmesini gerektirmez.
Somut olayda, meskeniyet iddiası nedeniyle haczedilmezlik şikayetinde bulunulan taşınmazın borçlu adına kayıtlı olup, ...ili, .... İlçesi, .......Mahallesinde bağımsız bölüm olduğu görülmektedir.Temyiz olunan karara mesnet yapılan bilirkişi raporunda; taşınmazın değerinin haciz tarihinde 150.000 TL , keşif tarihindeki değerinin ise
160.000 TL olduğu, borçlunun haline munasip evi yine aynı çevrede Yurt mahallesi, Pınar mahallesi gibi yerlerdeki ikinci el apartman dairelerindeki fiyatların, aynı fiyat çerçevesinde olduğu, yani150.000 TL- 160.000 TL civarında olduğu, borçlunun daha mutevazı bir semtte haline munasip sosyo ve aile sayısına bağlı bir evi satın alabilmesi için 150.000 TL ye ihtiyacı olduğu bildirilmiştir. Rapor bu hali ile hüküm kurmaya elverişli değildir. Zira asıl olan borcun ödenmesi olup, borçlunun mutlaka meskeniyet şikayetinde bulunduğu yerde veya o yere yakın yerlerde meskeninin bulunması zorunlu değildir.
Mahkemece yapılacak iş; bilirkişilerden ek rapor alınarak keşif tarihi itibariyle, Çukurova ilçesinin daha mütevazı semtlerinde, haline münasip evi alabileceği değerin yukarıdaki kurallara göre belirlenmesi gerekmektedir. Bu tespitlerden sonra borçlunun haline münasip ev alabileceği miktar,keşif tarihindeki mahcuzun değerinden az ise mahcuzun satılarak, borçlunun haline münasip ev alması için gerekli bedelin kendisine artanın alacaklıya ödenmesine, satışın borçlunun haline münasip ev alabileceği miktardan az olmamak üzere yapılmasına karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile ve yetersiz rapora dayalı olarak yazılı şekilde hüküm tesisi de doğru görülmemiştir.
HMK’nun 297. maddesinin (1). fıkrasının (e) bendi gereği hükümde “gerekçeli kararın yazıldığı tarihin” yer alması zorunlu olup, kanunun bu emredici hükmüne aykırı davranılması da doğru bulunmamıştır.
SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK. 366 ve HUMK.’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19.12.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.