8. Hukuk Dairesi 2014/25375 E. , 2015/17469 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Pazarcık Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 21/03/2013
NUMARASI : 2012/610-2013/267
E.. A.. ile Hazine aralarındaki tespit davasının kabulüne dair Pazarcık Asliye Hukuk Mahkemesi"nden verilen 21.03.2013 gün ve 610/267 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili, kamulaştırma işlemine tabi tutulan ve kadastro çalışmalarında kadastro harici bırakılan taşınmaz üzerindeki kapama bağ bahçesi ile meyve ağaçlarının davacıya aidiyetinin tespitine karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece; davanın kabulü ile ziraat bilirkişisi M.. K.."in 04.03.2013 havale tarihli raporunda cins ve yaşları belirtilen 192 adet meyve ağacı ile 1080 adet üzüm bağının davacı E.. A.."a aidiyetinin tespitine karar verilmesi üzerine hüküm; davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, “tespit davası” niteliğinde olup; talep taşınmaz üzerindeki bağ ve meyve ağaçlarının davacı tarafından meydana getirilip getirilmediğinin tespitine ilişkindir.
1- Dosya kapsamına, dava evrakı ile yargılama tutanakları içeriğine, mahkemece deliller değerlendirilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davalı Hazine vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan, yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddine,
2- Bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olur (4721 s.lı TMK 684/1 m). Arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde, üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsar. Bu mülkiyet kapsamına, yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer (TMK 718 m). 22.12.1995 tarih ve 1/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da vurgulandığı gibi Eşya Hukukunda, muhdesattan, bir arazi üzerinde yapı ve tesisler ile bağ ve bahçe şeklinde dikilen ağaçları anlamak gerekir. Muhdesat, sahibine arazi mülkiyetinden ayrı, bağımsız bir mülkiyet veya sınırlı bir ayni hak sağlamaz. Muhdesat sahibinin hakkı, sadece şahsi bir haktır (TMK 722, 724, 729 m.ler). Taşınmaz üzerindeki bina, ağaç gibi bütünleyici parça niteliğindeki muhdesatların taşınmazın arzından ayrı bir mülkiyetinin varlığından söz edilemez. Açıklanan ilke ve esaslara göre, kural olarak muhdesatın arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez.
Diğer yandan, 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu"nun “Beyanlar” başlıklı 1012/2, 3. maddesine göre, taşınmaz mülkiyetine ilişkin kamu hukuku kısıtlamalarının beyanlar sütununa yazılması ve bu sütuna yazılabilecek diğer hususlar tüzükle belirlenir. Özel kanun hükümleri saklıdır. Tapu Sicili Tüzüğü"nün 60.maddesine göre de, kütüğün beyanlar sütununa, mevzuatın yazılmasını öngördüğü hususlar tarih ve yevmiye numarası belirtilerek yazılır. Söz konusu yasal düzenlemelere göre, her beyanın tapu kütüğünün beyanlar sütununda gösterebilmesi mümkün değildir. Bunun için, Türk Medeni Kanunu"nda ya da özel kanunlarda bu konuda bir hükme yer verilmiş olması veya Tapu Sicil Tüzüğü"nde bir düzenleme yapılmış olması gerekir. Mevzuatın yazılmasına izin vermediği bir belirtme kütüğün beyanlar sütununda gösterilemez.
Türk Medeni Kanunu"nda düzenlenen, taşınmazın heyelan bölgesinde kalması (710 m), geçit hakkı (748 m), toprağın iyileştirilmesi (755 m), eklentiler (1012/1 m) ile özel yasalar arasındaki 634 Sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu"nun 41.maddesi, 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu"nun değişik 7. maddesi, 3194 Sayılı İmar Kanunu"nun 11. maddesi, 3621 Sayılı Kıyı Kanunu"nun 12. maddesi, 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu"nun 22. maddesi, 2981 Sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına aykırı yapılara uygulanacak bazı işlemleri düzenleyen yasa uyarınca hak sahibine tahsis beyanları, 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu"nun 15. maddesi, 2924 Sayılı Orman Köylüsünün Desteklenmesine Dair Kanunu"nun 7. Maddesi ve 3402 Sayılı Kadastro Kanunu"nun 19/II. maddesi tapunun beyanlar sütununa şerh verilmesine imkan veren yasal düzenlemelerden bir kısmıdır. Somut olay, tapunun beyanlar sütununa tescile imkanı veren yasal düzenlemelerden hiçbirine uymamaktadır.
Ne var ki, çoğun içinde azda vardır kuralı gereğince, muhdesatın mülkiyetinin aidiyetinin tespiti ve tapunun beyanlar sütununa tescili isteğinin, muhdesatı meydana getirenin tespiti isteğini de kapsadığı kabul edilmelidir. Bu tür tespit davalarında güncel hukuki yararın mevcut olması (HMK.m.106/2) ve iddianın kanıtlanması durumunda, muhdesatın davacı tarafça meydana getirildiğinin tespiti isteğinin kabulüne, muhdesatın mülkiyetinin aidiyeti ve tapunun beyanlar sütununa tescili isteğinin ise reddine karar verilmesi gerekir.
Dosyanın içeriğine, toplanan delillere ve tanık beyanları incelendiğinde; muhdesatın üzerinde bulunduğu taşınmazın kamulaştırma işlemine tabi tutulması nedeniyle tespit davası açmakta güncel hukuki yararının bulunduğu ve hükme konu muhdesatın davacı tarafından meydana getirildiği/dikildiği de kanıtlandığına göre; mahkemece Ziraat Bilirkişisi M.. K.."in 04.03.2013 havale tarihli raporunda cins ve yaşları belirtilen 192 adet meyve ağacı ile 1080 adet üzüm bağının davacı tarafından meydana getirildiğinin tespiti isteğinin kabulüne, muhdesatın aidiyeti isteğinin ise yukarıda açıklanan gerekçeler nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, yanlışa düşülerek yazılı şekilde muhdesatın aidiyetinin tespitine karar verilmesi doğru olmamıştır.
SONUÇ: Davalı Hazine vekilinin sair temyiz itirazlarının yukarıda (1) nolu bentte yazılı nedenle reddine, davalı Hazine vekilinin temyiz itirazı (2) nolu bentte yazılı nedenle yerinde olup hükmün bu yönden bozulması gerekmekte ise de, bu yanılgının giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, hüküm fıkrasının 1 numaralı bendindeki “….Davacı E.. A.."a aidiyetinin tespitine" sözlerinin çıkarılmasına, yerine “…Davacı E.. A.. tarafından meydana getirildiğinin tespitine" sözlerinin yazılmasına, hükmün düzeltilen bu şekli ile ONANMASINA, taraflarca HUMK"un 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK"un 440/III-2. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 06.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.