
Esas No: 2014/5659
Karar No: 2014/5659
Karar Tarihi: 20/7/2017
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
SERTAÇ MALİK ESKİŞEHİRLİ BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/5659) |
|
Karar Tarihi: 20/7/2017 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Engin
YILDIRIM |
Üyeler |
: |
Osman
Alifeyyaz PAKSÜT |
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ |
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI |
|
|
Recai AKYEL |
Raportör |
: |
Özgür DUMAN |
Başvurucu |
: |
Sertaç Malik
ESKİŞEHİRLİ |
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, sigorta prodüktörlüğü belgesinin yenilenmesi talebinin
reddedilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının; bu idari işleme karşı açılan davada
yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 15/4/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve
bu kapsamda sunulan görüşlerine atıfta bulunarak başvuru hakkında görüş
sunulmayacağını bildirmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu 14/3/1954 doğumlu olup sigortacı olduğunu ve bu
alanda adli bilirkişilik yaptığını beyan etmektedir.
9. Başvurucu, 24/9/1980 tarihinde Ticaret Bakanlığı (Gümrük ve
Ticaret Bakanlığı) tarafından yapılan mesleki ehliyet imtihanı sonucunda 393
sicil numarasıyla sigorta prodüktörü unvanını kazanmıştır.
10. Başvurucunun sigorta prodüktörü belgesinin yenilenmesine
yönelik 10/1/2008 tarihli talebi Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri
Birliğince (Birlik) 14/1/2008 tarihinde reddedilmiştir. Bu yazıda 14/6/2007
tarihli ve 26552 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 3/6/2007
tarihli ve 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu"nda sigorta prodüktörleri ile ilgili
herhangi bir düzenleme olmadığından bahisle yapılacak bir işlem bulunmadığı
belirtilmiştir.
11. Başvurucu bu idari işleme karşı Birlik aleyhine 7/2/2008
tarihinde İstanbul 1. İdare Mahkemesinde iptal davası açmıştır. Mahkeme
30/12/2008 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde
başvurucunun sahip olduğu sigorta prodüktörü belgesinin 1980 yılında verilmiş olduğuna
dikkat çekilmiştir. Mahkeme buna karşın, 2/8/1995 tarihli Resmî Gazete’de
yayımlanarak yürürlüğe giren Sigorta Prodüktörleri Yönetmeliği’nin geçici 1.
maddesi ile daha önce süresiz olarak verilen prodüktörlük belgelerinin Birlik
tarafından yenileriyle değiştirileceğinin düzenlendiğini belirtmiştir. Mahkeme
bu düzenlemelerden hareketle prodüktörlük belgesini bu Yönetmeliğin yürürlüğe
giriş tarihinden itibaren bir yıl içinde değiştirmeyenlerin belgelerinin
geçersiz sayılacağı yönündeki düzenlemeye rağmen davacı tarafından belgenin
süresi içinde yenilenmediğini tespit etmiştir. Dolayısıyla Mahkemeye göre söz
konusu belge geçerliliğini yitirmiştir. Diğer taraftan Mahkeme ikinci olarak
14/6/2007 tarihinde yürürlüğe giren 5684 sayılı Kanun"da sigorta prodüktörlüğü
unvanına yer verilmediğini ve bu unvana sahip kişilerin sigorta aracısı olarak
kabul edilmediğini belirtmiştir. Mahkeme bu sebeple kanunun getirdiği
düzenlemeyle bağlı yetki içinde olan davalı Birliğin kanun ile öngörülmeyen bir
unvan hakkında belge düzenlemesinin söz konusu olamayacağını vurgulamıştır.
12. Başvurucunun temyizi üzerine bu karar, Danıştay Onuncu
Dairesinin 4/11/2013 tarihli ilamıyla onanmıştır.
13. Onama kararı başvurucuya 20/3/2014 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
14. Başvurucu 15/4/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
15. 21/12/1959 tarihli ve 7397 sayılı mülga Sigorta Murakabe
Kanunu"nun "Diğer sigorta ve reasürans
araçları" kenar başlıklı 37. maddesi şöyledir:
"Sigorta sözleşmelerinde sigortalıyı
temsil ederek ve sigorta şirketinin seçiminde tamamen tarafsız ve bağımsız
davranarak, tehlikelerin sigorta edilmesi için sigorta sözleşmesi yapmak
isteyenlerle sigorta şirketlerini bir araya getiren, sigorta sözleşmesinin
akdinden önceki gerekli hazırlık çalışmalarını yapan ve gerektiğinde bu
anlaşmaların uygulanmasında, özellikle tazminatın ödenmesinde yardımcı olan
gerçek veya tüzel kişilere sigorta brokeri, bu işleri sigorta şirketleri ile
reasürans şirketleri arasında yapanlara da reasürans brokeri denir.
Sigorta ve Reasürans brokerlerinin
Müsteşarlıktan ruhsat almaları zorunludur.
Sigorta ettiren ve sigortacıya bağlı
olmaksızın çeşitli sigorta dallarında sigorta olmak isteyenlere bilgi vererek
sigorta sözleşmesinin şartlarını müzakere ve tehlikenin konusu ve özelliklerine
göre sigorta teklifnamesini hazırlamada yardımcı olan ve çalışmalarının
karşılığı olarak komisyon alan gerçek veya tüzel kişilere prodüktör denir.
Prodüktörlerin faaliyette bulunabilmek için Birlikten Prodüktörlük Belgesi almaları
zorunludur.
Broker ve prodüktörler acentelik yapamazlar.
Sigortacılık mevzuatına aykırı hareketlerinden
dolayı hapis veya birden fazla ağır para cezası ile cezalandırılanlar ile
emniyeti suistimal, dolandırıcılık, karşılıksız çek keşidesi, hırsızlık,
zimmet, ihtilas, rüşvet, irtikap, sahtekarlık gibi yüz kızartıcı suçlardan
dolayı mahküm olanlar, müflisler ve konkordato ilan edenler, brokerlik ve
prodüktörlük yapamazlar ve brokerlik ve prodüktörlük yapan tüzel kişilere ortak
olamazlar.
Brokerlerin ve Prodüktörlerin işe
başlamalarına, kuruluşlarına, faaliyetlerine ve yapamayacakları işlere ilişkin
usul ve esaslar ve defter, belge ve kayıt düzeni ile ilişkin diğer hususlar
yönetmelikle düzenlenir."
16. 2/8/1995 tarihli ve 22632 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanarak
yürürlüğe giren Sigorta Prodüktörleri Yönetmeliği"nin (Yönetmelik) "Tanımlar" kenar başlıklı 3.
maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Bu Yönetmeliğin takip eden maddelerinde
yeralan;
...
e) Prodüktör: Sigorta ettiren ve sigortacıya
bağlı olmaksızın, çeşitli sigorta dallarında sigorta sözleşmesi yapmak
isteyenlere bilgi vererek sözleşmenin şartlarını müzakere ve tehlikenin
konusuna ve özelliklerine göre sigorta teklifnamesini hazırlamada yardımcı olan
ve ayrıca rizikonun takdirine etkili, kendisince bilinen hususları da sigorta
şirketine bildirmek suretiyle aracılık hizmeti ifa eden gerçek ve tüzel
kişileri,
ifade eder."
17. Yönetmelik"in "Prodüktörlerde
aranacak nitelikler" kenar başlıklı 4. maddesi şöyledir:
"Prodüktörlük yapacak gerçek kişilerin;
a) Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmaları,
b) Medeni hakları kullanma ehliyetine sahip
olmaları,
c) En az lise veya dengi okul mezunu olmaları,
d) Sigortacılık mevzuatına aykırı
hareketlerinden dolayı hapis veya birden fazla ağır para cezası ile
cezalandırılmış; emniyeti suistimal, dolandırıcılık, hırsızlık, basit ve
nitelikli zimmet, devlet alım satımlarında menfaat sağlamak, rüşvet, irtikap,
sahtekârlık gibi yüz kızartıcı suçlardan dolayı mahkûm olmamaları,
e) İflas etmiş veya konkordato ilan etmiş
olmamaları,
gereklidir."
18. Yönetmelik"in
"Prodüktörlük belgesi" kenar başlıklı 8. maddesi şöyledir:
"Meslek sınavını kazananlara veya meslek
sınavından bu Yönetmeliğin 7"nci maddesi uyarınca muaf olanlardan 4"üncü
maddede aranan nitelikleri taşıyanlara, gerekli belgelerle başvurdukları
takdirde Birlikçe Prodüktörlük Belgesi verilir."
19. Yönetmelik"in kenar başlıklı geçici 1. maddesi şöyledir:
"14.11.1963 tarih ve 11555 sayılı Resmi
Gazete"de yayımlanan mülga Sigorta Prodüktörleri Yönetmeliği hükümlerine göre
süresiz olarak verilen prodüktörlük belgeleri Birlikçe yenileriyle
değiştirilir. Prodüktörlük belgesini bu Yönetmeliğin yürürlüğe giriş tarihinden
itibaren bir yıl içinde değiştirmeyenlerin belgeleri geçersiz sayılır."
20. 5684 sayılı Kanun"un "Amaç
ve kapsam" kenar başlıklı 1. maddesi şöyledir:
"(1) Bu Kanunun amacı, ülkemiz
sigortacılığının geliştirilmesini sağlamak, sigorta sözleşmesinde yer alan
kişilerin hak ve menfaatlerini korumak ve sigortacılık sektörünün güvenli ve
istikrarlı bir ortamda etkin bir şekilde çalışmasını temin etmek üzere bu
Kanuna tâbi kişi ve kuruluşların, faaliyete başlama, teşkilât, yönetim, çalışma
esas ve usûlleri ile faaliyetlerinin sona ermesi ve denetlenmesine ilişkin
hususlar ve sigorta sözleşmesinden doğan uyuşmazlıkların çözümlenmesine yönelik
olarak sigorta tahkim sistemi ile ilgili usûl ve esasları düzenlemektir.
(2) Türkiye’de faaliyet gösteren sigorta
şirketleri, reasürans şirketleri, Türkiye Sigorta, Reasürans ve Emeklilik
Şirketleri Birliği, aracılar, aktüerler ile sigorta eksperleri bu Kanun
hükümlerine tâbidir.
..."
21. 5684 sayılı Kanun"un 21. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
"(1) Sigorta şirketleri ile reasürans
şirketleri, yeterli sayıda aktüerle çalışmak zorundadır. Müsteşarlık tarafından
aktüerlerin kaydedildiği bir Aktüerler Sicili tutulur. Sicile kaydolunmadan
aktüerlik yapılamaz. Aktüerlik unvanının kazanılması ile aktüerlerin görev ve
yetkilerine ilişkin usûl ve esaslar yönetmelikle belirlenir.
(2)
Brokerlik, Müsteşarlıktan alınan brokerlik ruhsatı ile yapılır. Müsteşarlık,
ruhsat ile ilgili işlemlerin incelemeye ve onaya hazır hale getirilmesi
hususunda ilgili sivil toplum ve meslek kuruluşlarına görev verebilir.
Brokerlerin görev ve yetkilerine ilişkin usûl ve esaslar yönetmelikle
belirlenir."
22. 5684 sayılı Kanun"un 22. maddesinin(1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
"(1) Sigorta eksperliği gerçek veya tüzel
kişilerce yapılır.
(2)
Sigorta eksperliği yapmak isteyen kişilerin;
a) Müsteşarlıktan sigorta eksperlik ruhsatı alması,
b)
Levhaya yazılı olması,
gerekir."
23. 5684 sayılı Kanun"un 23. maddesinin(1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
"(1) Sigorta acenteliği gerçek veya tüzel
kişilerce yapılır. Sigorta acenteliği yapmak isteyenlerin Türkiye Odalar ve
Borsalar Birliğince tutulan Levhaya yazılı olması gerekir.
(2)
Sigorta acenteliği yapacakların niteliklerine ilişkin usûl ve esaslar
yönetmelik ile belirlenir. Sigorta acenteliği yapacaklar, Müsteşarlıktan bu
nitelikleri taşıdıklarını gösteren bir belge alarak Levhaya kayıt olmak için
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğine başvurur. Müsteşarlık, belge alınmasına
ilişkin işlemlerin incelemeye ve onaya hazır hale getirilmesi için Türkiye
Odalar ve Borsalar Birliğine görev verebilir. Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliği bu işlemlerin gerçekleştirilmesi için uygun gördüğü ilgili sivil toplum
ve meslek kuruluşları ile işbirliği yapabilir."
24. 5684 sayılı Kanun"un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
"21/12/1959 tarihli ve 7397 sayılı
Sigorta Murakabe Kanunu yürürlükten kaldırılmıştır."
B. Uluslararası Hukuk
25. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarında,
mülkiyet hakkının kapsamı konusunda, mevzuat hükümlerinden ve derece
mahkemelerinin bunlara ilişkin yorumundan bağımsız olarak “özerk bir yorum”
esas alınmaktadır (Depalle/Fransa
[BD], B. No: 34044/02, 29/3/2010, § 62; Anheuser-Busch
Inc./Portekiz [BD], B. No: 73049/01, 11/1/2007, § 63; Öneryıldız/Türkiye [BD], B. No: 48939/99,
30/11/2004, § 124; Broniowski/Polonya [BD],
B. No: 31443/96, 22/6/2004, § 129).
26. AİHM, Van Marle ve
diğerleri/Hollanda kararından ([GK], B. No: 8543/79-
8674/79-8675/79-8685/79, 26/6/1986) başlayarak çok sayıda kararında
"meslek unvanını", oluşturduğu mesleki itibarı ve müşteri çevresi
(goodwill) nedeniyle birçok açıdan şahsi bir hak niteliği taşıdığı ve ekonomik
bir malvarlığı değeri oluşturduğu gerekçesiyle Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi"ne (Sözleşme) ek 1 No.lu Protokol"ün 1. maddesi anlamında
"mülk" olarak kabul etmektedir (Van
Marle ve diğerleri/Hollanda, § 41; Wendenburg ve diğerleri/Almanya (k.k.),
B. No: 71630/01, 6/2/2003; Olbertz/Almanya
(k.k.), B. No: 37592/97, 25/5/1999).
27. Van Marle ve
diğerleri/Hollanda kararında, yapılan bir kanun değişikliğiyle
muhasebeci olarak çalışan başvurucuların sertifika almaları zorunlu
kılınmıştır. Başvurucuların sertifikalı muhasebeci olabilmek için yaptıkları
başvurular ise kamusal makamlarca reddedilmiştir. AİHM, mülkün varlığını ve
başvurucuların sertifikalı muhasebeci olarak tescil edilmemelerinin, bu
kişilerin mesleki faaliyetlerini ciddi şekilde etkilediğini ve azalttığını
kabul etmiştir. Mahkeme başvuruyu mülkiyetin kamu yararına kullanımının
kontrolüne ilişkin üçüncü kural çerçevesinde incelemiştir. AİHM ilk olarak
kanun değişikliğinin amacının, ekonomik sistemin yapısı bakımından önemli olan
bir mesleğin yapılandırılması kapsamında bu mesleği yürütenlerin yetkin
olmalarını güvence altına almak olduğunu belirtmiştir. Mahkeme ayrıca
yeterliliği bulunmayan önceki muhasebecilerin kanunda öngörülen koşullar
dâhilinde yeni bir mesleğe girme hakkının mevcut olduğuna dikkati çekerek somut
başvuruda adil dengenin sağlandığı sonucuna varmıştır (Van Marle ve diğerleri/Hollanda,§§ 39-44).
28. Muhasebeci olan başvurucunun vergi danışmanlığı icra etme
izninin kaldırılmasına ilişkin
Olbertz/Almanya kararında, başvuru yine mülkiyetin kamu yararına
kullanımının kontrolüne ilişkin üçüncü kural çerçevesinde incelenmiştir. AİHM,
Almanya"nın birleşme sürecinde yeni bir ekonomik düzen oluşturulduğuna ve vergi
danışmanlarının da bu bağlamda yeterli bilgi, uygulama ve donanıma sahip
olmalarının öngörüldüğüne dikkat çekmiştir. Mahkeme, başvurucuya yüklenen
külfetin ağır olduğunu kabul etmekle birlikte kamunun yararı ile
karşılaştırıldığında ve devletlerin bu konudaki geniş takdir yetkileri dikkate
alındığında mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin ölçülü olduğuna karar
vermiştir.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
29. Mahkemenin 20/7/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Mülkiyet Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
30. Başvurucu kendisine 1980 yılında kazandığı bir mesleki
imtihan sonucu süresiz olarak sigorta prodüktörlüğü belgesi verildiğini ancak
yenisiyle değiştirmediği gerekçesiyle bu belgeye dayalı kazanılmış hakkının
geri alındığını belirtmiştir. Başvurucuya göre sigorta prodüktörlüğü belgesi
verilmekle kesinleşmiş ve kişisel bir alacak hakkı doğmuştur. Başvurucu, bu
belgenin yenilenmemesi nedeniyle kazanılmış hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
31. Anayasa’nın 35. maddesi şöyledir:
“Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla
sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına
aykırı olamaz.”
32. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun sigorta prodüktörlüğü
belgesinin kazanılmış hakkına rağmen yenilenmediği iddiasının özü itibarıyla
mülkiyet hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
33. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Mülkün Varlığı
34. Anayasa"nın 35. maddesi kapsamındaki mülkiyet hakkının ihlal
edildiğini ileri süren başvurucu, böyle bir hakkın varlığını kanıtlamak
zorundadır (Cemile Ünlü, B. No:
2013/382, 16/4/2013, § 26). Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanındaki
mülkiyet hakkı, özel hukukta veya idari yargıda kabul edilen mülkiyet hakkı
kavramlarından farklı bir anlam ve kapsama sahip olup bu alanlarda kabul edilen
mülkiyet hakkı, yasal düzenlemeler ile yargı içtihatlarından bağımsız olarak
özerk bir yorum ile ele alınmalıdır (Hüseyin
Remzi Polge, B. No: 2013/2166, 25/6/2015, § 31).
35. Somut olayda öncelikle başvurucuya verilen "sigorta
prodüktörlüğü belgesinin" bir müşteri çevresi ve mesleki itibar sağladığı,
bunun ise başvurucu açısından şahsi bir hak ve ekonomik bir malvarlığı değeri
ifade ettiği, dolayısıyla Anayasa"nın 35. maddesi anlamında mülkiyet hakkı
kapsamında "mülk" teşkil ettiği hususunda tereddüt bulunmamaktadır.
b. Müdahalenin Varlığı ve
Türü
36. Anayasa’nın 35. maddesi ve mülkiyet hakkına temas eden
hükümler içeren diğer hükümleri dikkate alındığında, Anayasa"nın mülkiyet
hakkına müdahaleyle ilgili üç kural ihtiva ettiği görülmektedir. Bu maddenin birinci
fıkrasında herkesin mülkiyet hakkına sahip olduğu belirtilmek suretiyle mülkten
barışçıl yararlanma hakkına yer verilmiş, ikinci fıkrasında da mülkten barışçıl
yararlanma hakkına müdahalenin çerçevesi belirlenmiştir. Maddenin ikinci
fıkrasında genel olarak mülkiyet hakkının hangi koşullarda sınırlanabileceği
belirlenmekle aynı zamanda "mülkten yoksun bırakma"nın şartlarının
genel çerçevesi de çizilmiştir. Maddenin son fıkrasında ise mülkiyet hakkının
kullanımının toplum yararına aykırı olamayacağı kurala bağlanmak suretiyle
devletin mülkiyetin kullanımını kontrol etmesine ve düzenlemesine imkân
sağlanmıştır. Anayasa"nın diğer bazı maddelerinde de devlet tarafından
mülkiyetin kontrolüne imkân tanıyan özel hükümlere yer verilmiştir. Ayrıca
belirtmek gerekir ki mülkten yoksun bırakma ve mülkiyetin düzenlenmesi,
mülkiyet hakkına müdahalenin özel biçimleridir (Recep Tarhan ve Afife Tarhan, B. No: 2014/1546, 2/2/2017, §§
55-58).
37. Başvurucu sigorta prodüktörlüğü belgesinin yenilenmediğinden
yakınmakta ise de aslında 5684 sayılı Kanun ile birlikte söz konusu unvana yer
verilmediğinden bu belgenin bir geçerliliğinin kalmadığı anlaşılmaktadır.
Başvurucunun sahip olduğu meslek unvanının kaldırılarak geçersiz kılınmasının,
mesleki faaliyeti ve bu kapsamda müşteri çevresi ve gelirleri üzerinde
gerçekleşebilecek olumsuz etkileri gözetildiğinde mülkiyet hakkına müdahale
teşkil ettiği açıktır. Müdahalenin türü ise sadece sonucu değil amacının da
değerlendirilmesi suretiyle belirlenmelidir. Sigortacılık sektörünün etkin bir
şekilde işlemesini sağlamak üzere bazı meslek unvanlarının değiştirilmesi,
kaldırılması veya yeniden düzenlenmesi amacıyla yapıldığından müdahalenin
mülkiyetin kamu yararına kullanılmasının kontrolü veya düzenlenmesine ilişkin
üçüncü kural çerçevesinde incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
c. Müdahalenin İhlal
Oluşturup Oluşturmadığı
i. Kanunilik
38. Anayasa"nın 13. ve 35. maddelerine göre mülkiyet hakkına
yönelik müdahalelerde ilk incelenmesi gereken ölçüt, kanuna dayalı olma
ölçütüdür. Somut olayda her ne kadar 7397 sayılı Kanun"da yer almamasına rağmen
Yönetmelik"in geçici 1. maddesine göre sigorta prodüktörlüğü belgesinin
yenilenmesine ilişkin bir koşul getirilmiş ise de müdahalenin mevcut belgenin
geçersizliğine değil yeni kanunda bu unvanın yer almamasına dayandığı
anlaşılmaktadır. Nitekim Yönetmelik düzenlemesi ile 5684 sayılı Kanun"un
yürürlüğe giriş tarihi arasındaki dönemde başvurucunun mesleğini yürütemediğine
ilişkin bir iddia ise açıkça ortaya konulmuş değildir. Dolayısıyla sigorta prodüktörlüğü
unvanının yeni kanuni düzenlemede yer almaması nedeniyle yapılan müdahalenin
5684 sayılı Kanun hükümlerine dayandığı anlaşılmaktadır. Bu Kanun hükümlerinin
ise belirli, ulaşılabilir ve öngörülebilir olduğu açık olduğundan müdahalenin
kanunî bir dayanağı bulunmaktadır.
ii. Meşru Amaç
39. Anayasa"nın 13. ve 35. maddeleri uyarınca mülkiyet hakkı
kamu yararı amacıyla sınırlandırılabilmektedir. Dolayısıyla mülkiyet hakkına
yapılan bir müdahalenin kamu yararına dayalı meşru bir amacının bulunması gerekmektedir.
40. Sigorta, çok çeşitli rizikoları teminat altına alması
nedeniyle hemen hemen toplumun tüm kesimlerini ilgilendiren teknik ve yaygın
bir ekonomik faaliyetin konusunu teşkil etmektedir. Sigortacılık, ekonomik
gelişmeye uzun vadeli fon yaratması ve ülke tasarruf kapasitesini artırması
nedeniyle aynı zamanda önemli bir finansal hizmet görevini de üstlenmiş
durumdadır (AYM, E.2014/139, K.2015/36, 1/4/2015). Sosyal ve ekonomik yaşamda
ortaya çıkan çeşitli risklerin teminat altına alınmasını sağlaması ve ekonomik
gelişmeye uzun vadeli fon yaratması nedeniyle yaygın bir kitleyi ilgilendiren
sigortacılık faaliyetlerine yönelik düzenlemelerin, bu hukuksal kurumun
gerektirdiği güveni sağlayacak nitelikte olması zorunludur (AYM, E.2009/11,
K.2011/93, 9/6/2011).
41. Bu nedenle mesleki bilgi ve niteliğe sahip -uzmanlık
gerektiren- sigorta aracı ve eksperlerinin bulunmasının sigorta ettiren ve
sigortacı açısından olduğu kadar sigortacılık kurumunun istikrar ve güvenliği
bakımından da büyük önem taşıdığı açıktır. Dolayısıyla sigorta alanında
aracılık faaliyetlerinin düzenlenmesi amacıyla kanun koyucunun gerekli
tedbirleri almasının kamu yararının bir gereği olduğu kuşkusuzdur.
iii. Ölçülülük
(1) Genel İlkeler
42. Son olarak kamu makamlarınca başvurucunun mülkiyet hakkına
yapılan müdahaleyle gerçekleştirilmek istenilen amaç ile bu amacı
gerçekleştirmek için kullanılan araçlar arasında makul bir ölçülülük
ilişkisinin olup olmadığı değerlendirilmelidir.
43. Anayasa’nın 13. maddesinde yer alan ölçülülük ilkesi gereği,
kişilerin mülkiyet haklarına getirilen sınırlamanın hakkın özüne dokunmaması ve
ulaşılmak istenen kamu yararı ile bireyin sınırlandırılan hakkı arasında adil
bir dengenin kurulması gerekir. Bu adil denge, mülkiyet hakkına yapılan
müdahaleyle bireye, şahsi olarak aşırı ve olağandışı bir külfetin yüklenmesi
durumunda bozulmuş olur. Müdahalenin ölçülülüğünü değerlendirirken Anayasa
Mahkemesi, bir taraftan ulaşılmak istenen meşru amacın önemini ve diğer
taraftan müdahalenin niteliğini, başvurucunun ve kamu otoritelerinin
davranışlarını da gözönünde tutarak başvurucuya yüklenen külfeti dikkate
alacaktır.
44. Ölçülülük ilkesi, “elverişlilik”, “gereklilik” ve
“orantılılık” olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. “Elverişlilik” öngörülen
müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını,
“gereklilik” ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını
yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını,
“orantılılık” ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç
arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (AYM,
E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2014/176, K.2015/53, 27/5/2015; E.2016/13,
K.2016/127, 22/6/2016; Mehmet Akdoğan ve
diğerleri, B. No: 2013/807, 19/12/2013, § 38).
(2) İlkelerin Olaya
Uygulanması
45. Sigorta prodüktörlüğü, 7397 sayılı mülga Kanun"un 37.
maddesinde düzenlenmiştir. Bu Kanun uyarınca düzenlenen Yönetmelik"in 3.
maddesine göre sigorta prodüktörleri, sigorta aracılığı hizmeti ifa etmektedir.
Sigorta prodüktörlüğü mesleği bakımından -diğer sigorta aracı ve çalışanlarına
göre- en önemli ayırıcı unsur, sigorta ettiren ve sigortacıya bağlılığının
bulunmamasıdır. Sigorta prodüktörlerinin ifa ettiği temel işlevi ise çeşitli
sigorta dallarında sigorta sözleşmesi yapmak isteyenlere bilgi vermektir. Buna
göre sigorta prodüktörleri, ilgililere sigorta sözleşmesinin şartlarını
müzakere etmede ayrıca tehlikenin konusuna ve özelliklerine göre sigorta
teklifnamesini hazırlamada yardımcı olmaktadır. Bunun dışında sigorta
prodüktörleri, kendisince bilinen hususları sigorta şirketine bildirmektedir.
46. 5684 sayılı Kanun"un genel gerekçesinde 1959 yılından beri
yürürlükte olan 7297 sayılı mülga Kanun"un yapılan kısmi kanun değişikliklerine
karşın hızla gelişen sektörün gerisinde kaldığı ifade edilmiştir. Gerekçede
ayrıca bu Kanun"un sektördeki yapı değişikliği için yeterli olmadığının
anlaşıldığı belirtilmiş ve sektörün ülke ihtiyaçlarına cevap verecek dinamizmi
kazanması için yeni bir denetim hukuku çerçevesinin çizilmesi gerekliliği
vurgulamıştır. Dolayısıyla 5684 sayılı Kanun ile sigorta ve reasürans
şirketlerinin kuruluşu, yönetimi, çalışma esasları, devir, birleşme, tasfiye ve
denetimleri ile gerek uygulamada karşılaşılan sorunlar gerekse uluslararası
alandaki gelişmeler dikkate alınmak suretiyle yeniden düzenlenmiştir.
47. Sigorta sektörünün güvenli ve istikrarlı bir ortamda etkin
bir şekilde çalışması amacıyla kabul edilen 5684 sayılı Kanun ile sigorta
aracılık faaliyetleri de yeniden düzenlenmiştir. Bu doğrultuda, anılan Kanun"un
beşinci bölümünde yer alan 21. ve 23. maddelerinde "aktüerler, aracılar ve
sigorta eksperleri" sigorta alanında faaliyet gösterecek unsurlar olarak
sayılmıştır. Daha önce 7397 sayılı mülga Kanun"un 37. maddesine göre "brokerlar"
ile birlikte sigorta aracılarından biri olarak düzenlenen "sigorta
prodüktörlüğü" unvanına ise 5684 sayılı yeni Kanun"da yer verilmemiştir.
Nitekim başvurucunun sigorta prodüktörlüğü belgesinin yenilenmesi talebi de
Birlik tarafından 5684 sayılı Kanun"da sigorta prodüktörlüğünün düzenlenmediği
gerekçesiyle reddedilmiştir. Başvurucunun bu idari işlemin iptali istemi de
Mahkemece aynı gerekçeyle reddedilmiş, Danıştay da talebini yine bu gerekçeye
dayalı olarak reddetmiştir.
48. Ekonomik ve toplumsal yaşamın önemli bir parçası olan
sigorta sektörünün ve bu kapsamda sigorta aracılığı faaliyetlerinin yeniden
düzenlenmesi hususunda kamu makamlarının geniş bir takdir yetkisinin bulunduğu
kuşkusuzdur. Belirtilen amaçlarla hareket eden kanun koyucu, sigortacılık sektöründe
yaşanan gelişim ve değişimler karşısında temel hizmet alanı sigorta ettiren ve
sigortacıya bilgi vermek olan sigorta prodüktörlüğü unvanına ihtiyaç
duyulmadığını gözeterek böyle bir aracılık hizmetine ve meslek unvanına gerek
görmeyebilir. Öte yandan bu müdahale başvurucunun meslek unvanının işlevsiz
kalmasına yol açtığından ağır bir müdahale teşkil etmektedir. Ancak somut olay
bakımından yalnızca başvurucuyu ilgilendiren bireysel bir işlemin söz konusu
olmadığı, sigorta sektörünün bütününün, kamu yararı ve toplumsal ihtiyaçlar
doğrultusunda yeniden gözden geçirilmesi anlamında yapılan bir kanun
değişikliğininmevcut olduğu dikkate alınmalıdır.
49. Üstelik 5684 sayılı Kanun"da yine belirli koşullar dâhilinde
sigorta alanında faaliyet gösterecek çeşitli unvan ve mesleklere yer verildiği
görülmektedir. Buna göre başvurucunun kanun ile öngörülen koşulları yerine
getirerek uzmanı olduğunu belirttiği sigorta alanında öngörülen sigorta
acentesi, sigorta eksperi, sigorta hakemi, broker gibi diğer meslek ve unvanları
edinmesi (bkz. §§ 21-23) bakımından bir engel de bulunmamaktadır. Diğer bir
deyişle başvurucunun sahibi olduğu uzmanlık çerçevesinde başka unvanlarla
faaliyet gösterebilmesi olanağı bütünüyle ortadan kaldırılmış değildir. Nitekim
1954 doğumlu başvurucu, başvuru formunda "sigortacı adli bilirkişi"
olarak faaliyet gösterdiğini beyan etmektedir. Buna göre sigorta alanında
yapılan bir köklü değişiklik kapsamında artık ihtiyaç duyulmayan bir meslek
unvanının kaldırıldığı ve başvurucunun kendi uzmanlık alanında faaliyet
göstermesinin engellenmesine ise yol açılmadığı değerlendirilmektedir.Bu
durumda başvuru konusu olayda müdahalenin meşru amacı çerçevesinde zorlayıcı
toplumsal ihtiyaç ve yararın, başvurucuya yüklenen külfet ile
karşılaştırıldığında daha ağır bastığı anlaşılmaktadır. Sonuç olarak kamunun
yararı ile başvurucunun mülkiyet hakkının korunması arasında mevcut olması
gereken adil dengenin bozulmadığı, yapılan müdahaleyle başvurucuya şahsi olarak
aşırı ve olağandışı bir külfetin yüklenmediği değerlendirilmektedir.
Dolayısıyla başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin ölçülü olduğu
sonucuna varılmıştır.
50. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence
altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
51. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
52. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
53. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
idari yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak
davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra
aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği, yargılaması devam
eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının
ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Selahattin Akyıl, B. No: 2012/1198,
7/11/2013, §§ 45, 47).
54. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
idari yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın
karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Selahattin Akyıl, § 41).
55. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda yaklaşık 5 yıl 10 aylık
yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
56. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun"un
50. Maddesi Yönünden
57. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı
fıkrası şöyledir:
“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının
ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi
hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere
hükmedilir…”
58. Başvurucu manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
59. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır.
60. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları
karşılığında başvurucuya net 6.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
61. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç
ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi
gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. 1. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet
hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
2. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 6.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 206,10 TL harçtan oluşan yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgilendirme amacıyla İstanbul 1.
İdare Mahkemesine (E.2008/190, K.2008/2138) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
20/7/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.