7. Hukuk Dairesi 2013/20525 E. , 2014/6943 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : Dörtyol 1.İş Mahkemesi
Tarihi : 30/04/2013
Numarası : 2011/136-2013/231
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay"ca incelenmesi davacı ve davalı tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
1- Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayanağı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalının tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine.
2- Davacı, fazla mesai alacağının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, ek bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Taraflar arasında, fazla mesai alacağının zamanaşımına uğrayıp uğramadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu "eksik bir borç" haline dönüştürür ve "alacağın dava edilebilme özelliği"ni ortadan kaldırır.
Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir.
4857 sayılı Kanundan daha önce yürürlükte bulunan 1475 sayılı Yasada ücret alacaklarıyla ilgili olarak özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediği halde, 4857 sayılı İş Kanunun 32/8 maddesinde, işçi ücretinin beş yıllık özel bir zamanaşımı süresine tabi olduğu açıkça belirtilmiştir. Ancak bu Kanundan önce tazminat niteliğinde olmayan, ücret niteliği ağır basan işçilik alacaklar, Borçlar Kanununun 126/1 maddesi (6098 Sayılı TBK 147) uyarınca beş yıllık zamanaşımına tabidir.
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 7nci maddesinde, iş mahkemelerinde sözlü yargılama usulü uygulanır. Ancak 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 447 inci maddesi ile sözlü yargılama usulü kaldırılmış, aynı yasanın 316 ve devamı maddeleri gereğince iş davaları için basit yargılama usulü benimsenmiştir.
Sözlü yargılama usulünün uygulandığı dönemde zamanaşımı def"i ilk oturuma kadar ve en geç ilk oturumda yapılabilir. Ancak 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlükte olduğu dönemde 319 uncu madde hükmü uyarınca savunmanın değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin verilmesiyle başlayacağından, zamanaşımı defi cevap dilekçesi ile ileri sürülmelidir. 01.10.2011 tarihinden sonraki dönemde ilk oturuma kadar zamanaşımı definin iler sürülmesi ve hatta ilk oturumda sözlü olarak bildirilmesi mümkün değildir.
Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda, 1086 sayılı HUMK hükümlerinin uygulandığı dönemde, ıslah dilekçesinin tebliğini izleyen ilk oturuma kadar ya da ilk oturumda yapılan zamanaşımı defi de ıslaha konu alacaklar yönünden hüküm ifade eder. Ancak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamada, 317/2 ve 319. maddeler uyarınca ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı definde bulunulabileceği kabul edilmelidir.
Cevap dilekçesinde zamanaşımı defi ileri sürülmemiş ya da süresi içince cevap dilekçesi verilmemişse ilerleyen aşamalarda 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 141/2 maddesi uyarınca zamanaşımı defi davacının açık muvafakati ile yapılabilir.
1086 sayılı HUMK yürürlükte iken süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı define davacı taraf süre yönünden hemen ve açıkça karşı çıkmamışsa (suskun kalınmışsa) zamanaşımı defi geçerli sayılmakta iken, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun uygulandığı dönemde süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı definin geçerli sayılabilmesi için davacının açıkça muvafakat etmesi gerekir. Başka bir anlatımla 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamalar bakımından süre geçtikten sonra ileri sürülen zamanaşımı define davacı taraf muvafakat etmez ise zamanaşımı defi dikkate alınmaz.
Zamanaşımı definin cevap dilekçesinin ıslahı yoluyla ileri sürülmesi de mümkündür (Yargıtay HGK. 04.06.2011 gün 2010/ 9-629 E. 2011/ 70. K.).
Somut olayda, dava dilekçesinde 10.000,00 TL fazla mesai alacağı talep edilmiş ve bakiye miktar 18.09.2012 tarihli ıslah dilekçesi ile artırılmıştır. 04.03.2012 tarihli bilirkişi raporu ile dava tarihinden geriye doğru 5 yıl için 22.213,70 TL fazla mesai alacağı hesaplanmıştır. Islah talebine karşı, davalının zamanaşımı savunması sonrasında mahkemece ek bilirkişi raporu alınmış olup, 29.03.2013 tarihli ek bilirkişi raporunda ise, dava dilekçesinde talep edilmiş olan miktar dikkate alınmaksızın, bütün fazla mesai alacağı için ıslah tarihinden geriye 5 yıl için 17.575.61 TL fazla mesai alacağı hesaplanmış mahkemece ıslah tarihinden geriye doğru hesaplama yapılan bilirkişi ek raporu hükme esas alınarak 17.575.61 TL fazla mesai alacağının tahsiline karar verilmiştir. Oysa davacının ıslah tarihine göre 4.638.09 TL fazla çalışma alacağı zamanaşımına uğramış olup davacı dava dilekçesinde 10,000,00 TL talep ettiğinden hüküm altına alınacak fazla çalışma alacağı 22.213,70 TL"sidir. Dava dilekçesindeki 10.000,00 TL talep miktarı açısından dava tarihinden geriye 5 yıl için, ıslah ile artırılan miktar için ise ıslah tarihinden geriye doğru 5 yıl için hesaplama yapılarak hüküm altına alınacak fazla çalışma alacağının buna göre belirlenmesi gerekirken, dava dilekçesinde talep edilen miktar dikkate alınmadan sonuca varılması hatalıdır.
O halde davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazı kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde davacıya iadesine, aşağıda yazılı temyiz harcının davalıya yükletilmesine, 27/03/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.