7. Hukuk Dairesi 2013/9086 E. , 2014/6978 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : Bakırköy 11. İş Mahkemesi
Tarihi : 05/12/2012
Numarası : 2011/200-2012/506
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
Davacı, işverenin H.. kullanıcısı ticari işletmelerin bilgisayarlarında, serverların da sorun olduğunda teknik destek hizmeti veren bir firma olduğunu, çalıştığı tüm dönemde ticari işletmelere telefonla teknik destek hizmeti verdiğini, ancak 3 yıl sonra istifa baskısı ile karşı karşıya kaldığını ve en son ise haksız olarak iş akdinin feshedildiğini belirterek kıdem ve ihbar tazminatı alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı, davacının görevinin müvekkilin hizmet sunduğu firmaların müşterilerine telefonla teknik destek hizmeti vermek olduğunu, ancak davacının 2010 yılı Ekim ayında telefonu açık bırakarak müşterinin ulaşmasını engellediğini, bazı çağrıları sorunun çözüldüğüne dair teyit almadan kapattığını, ve müşteri memnuniyet anketine kendi mailini yazarak müvekkilin davacıyı denetlemesine engel olduğunu, öncesinde ise 22.06.2010 tarihinde müşterileri bilerek haklı bir gerekçe olmadan bekletmesi nedeniyle yazılı ihtar aldığını ,davacının 26.10.2010 tarihli tutanakla bu davranışlarına son vermesi aksi halde sözleşmesinin sonlandırılacağının yazılı olarak ihtar edildiğini, ancak davacının savunma vermekten ve yazıyı tebliğ almaktan imtina ettiğini, bu nedenlerle davacının iş sözleşmesinin 4857 sayılı İş Kanunu’nun 25/2 h –e maddelerine uygun olarak haklı feshedildiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, işyerinde teknik destek uzmanı olarak çalışan davacının önceden uyarılmışsa da de en önemli davranışının en son davranışı olduğu, ihtarın ciddi olup iş ilişkisi açısından aleyhe birtakım sonuçlar doğurması gerektiğini, 26.10.2010 tarihli ihtarnamenin bu şekilde olmadığını, bu ihtarın davacıya tebliğ edildiğine dair herhangi bir tutanak ve yazılı delilin dosyaya sunulmadığı, bu nedenle iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğinin ispatlanamadığı belirtilerek davanın kabulüne karar verilmiştir.
İş sözleşmesinin, işçinin doğruluk ve bağlılığa aykırı söz veya davranışları sebebiyle işverence haklı olarak feshedilip feshedilmediği noktasında taraflar arasında uyuşmazlık söz konusudur.
4857 sayılı İş Kanununun 25 inci maddesinin (II) numaralı bendinde, ahlâk ve iyi niyet kurallarına uymayan haller sıralanmış ve belirtilen durumlar ile benzerlerinin varlığı halinde, işverenin iş sözleşmesini haklı fesih imkânının olduğu açıklanmıştır. Yine değinilen bendin (e) alt bendinde, işverenin güvenini kötüye kullanmak, hırsızlık yapmak, işverenin meslek sırlarını ortaya atmak gibi doğruluk ve bağlılığa uymayan işçi davranışlarının da işverene haklı fesih imkânı verdiği ifade edilmiştir. Görüldüğü üzere yasadaki haller sınırlı sayıda olmayıp, genel olarak işçinin sadakat borcuna aykırılık oluşturan söz ve davranışları işverene fesih imkânı tanımaktadır.
Somut olayda 26.10.2010 tarihli fesih bildiriminde,” hizmetin ifası sırasında müşterilerimizin bizden istediği iş süreçlerine uymadığınız için 22.06.2010 ve 12.08.2010 tarihlerinde yazılı uyarı almış bulunmaktasınız. Son olarak kayıtlarımızda müşterilerimizin kullanıcılarının e-posta adresini yazmanız gerekirken bilinçli olarak birden çok kullanıcıya kendinize ait aynı e-posta adresinizi yazdığınız tespit edilmiştir. Müşterimiz tarafından bu e-posta adreslerine, verdiğimiz hizmet ile ilgili memnuniyet anketlerinin yollandığını bilmenize rağmen, sizin hizmetinizle ilgili memnuniyetin sorgulanmaması için müşterimizi bilerek ve isteyerek yanıltmanız müşterimiz gözünde itibarımızı kaybetmemize neden olmakla ve dolaylı olarak maddi kayba yol açabilmektedir. Bu davranışınız 4857 sayılı İş Kanununun 25.maddesi uyarınca ahlak ve iyi niyet kurallarına aykırılık oluşturmaktadır.. Bu nedenle sözleşmenizin İş Kanunu 25/2 maddesi uyarınca haklı nedenle feshedilmesine karar verilmiştir” ifadeleri yer almaktadır.
Davacı 22.06.2010 tarihli olayda savunmasında ilgili kaydı RPL not Needed şeklinde algılayarak kapattığından dolayı üzgün olduğunu belirtmiştir. 12.08.2010 tarihli tutanak da ise kargo kayıtlarında prose aykırı yönlendirme yaptığının tespit edilerek savunması istenmiş ancak savunma vermektin imtina etmiştir. 26.10.2010 tarihli tutanak da ise davacının 4 farklı tarihte müşterinin e-mail adresine şahsına ait e-mail adresini yazdığının tespit edildiği, 01-26.10.2010 tarihleri arasında ise açtığı kayıtlar incelendiğinde onay prosedürüne uymadığı
belirtilmiştir. İlgili tutanakları imzalayan kişi M.. T.. M.. davalı tanığı olarak dinlenmiş ve beyanında davacıyı 3 kez uyardıklarını, davranışlarının ekibine yük olarak geri döndüğünü, ancak davacının davranışlarını düzeltmediğini belirtmiştir. Davalı tanığı Melih’in davacıya gerekli uyarıları yaptığına dair de dosya içerisine 12.10.2010, 19.10.2010 ve 26.10.2010 tarihli mail yazışmaları da sunulmuştur. Tüm bu açıklamalar bağlamında özellikle davacının son davranışı olan işverenin müşteri memnuniyeti anketi yapabilmesi için, müşterilerin mail adreslerini yazması gereken bölümlere kendi mail adresini yazması olayında dolaylı olarak işverenin kendisini denetlemesine engel olduğu bu haliyle davranışının doğruluk ve dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağı sabittir. Bu nedenle olayımızda davalı açısından iş sözleşmesinin haklı nedenle tazminatsız olarak sonlandırma şartlarının oluştuğunun kabulü ile davacının kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin reddi gerekirken mevcut gerekçe ile kabulü hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalı tarafa iadesine, 27.03.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.