4. Hukuk Dairesi 2015/5641 E. , 2016/2997 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... tarafından, davalılar ... ve diğerleri aleyhine 09/07/2013 gününde verilen dilekçe ile tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne dair verilen 11/11/2014 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, basın yolu ile kişilik haklarına saldırı iddiasına dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, .. tarihinde davalı .. ve davalı gazetenin internet sitesinde kendisi hakkında yalan haber yapıldığını, davalı gazetede rütbesini, adını, soyadını açık ve net bir şekilde teşhir ettiklerini, haberdeki gerçeğe aykırı ifadeler nedeniyle kişilik haklarının zarar gördüğünü belirterek manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalılar vekili, haberin görünür gerçeğe uygun olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu haberde, haber verme hakkı dışında gerçek olayla bağlantısı olmayan kişilerin açık kimlik bilgilerini vermek suretiyle yanlış haber yapıldığı, dolayısıyla basının haber verme hakkının hukuka aykırı olarak kullanıldığı gerekçesiyle istem kabul edilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasa"nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu"nun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında .. bölümü ile Türk Medeni Kanunun"un 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Dava konusu gazetenin 12. sayfasında yer olan " .. " başlıklı yazıda; astım hastası .. askerliğini yaptığı, kendisine görev verilirken rahatsızlığının gözönünde bulundurulmasını isteyince, dinsiz ve satanist olmakla suçlandı....... şeklindeki ..."e ait haberin yayınlandığı anlaşılmıştır. Olaya ilişkin olarak .. 2013/257 esas sayılı dosyası incelendiğinde; ... askerlik hizmetini ifa ettiği sırada, bölük komutanı olan davacı .. .."ın kendisine karşı ön yargılı davrandığı, dini inancı hakkında onur, şeref ve saygınlığını rencide edici nitelikte ifadeler kullandığını belirterek, .. başvuru yaptığı, .. de; 05/03/2012 tarihinde .. başvuru yapıldığı ve davacı hakkında yapılan soruşturma neticesinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği anlaşılmıştır. Yine dosya arasında bulunan uzman erbaş, erbaş ve er anket formunda dava konusu yayında geçen ifadelerin aynen yer aldığı ve altında davacının imzasının bulunduğu görülmüştür.
Bu açıklamalar ışığında, dosya kapsamı özellikle ... 2013/257 esas sayılı dosyası ve o dosya arasında bulunan .. , erbaş ve er anket formu birlikte değerlendirildiğinde; dava konusu haberin görünür gerçeğe uygun olduğu anlaşılmaktadır. Basının haberi ilgi çekici kılmak için kullandığı ifadelerin de davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu kabul edilemez. Mahkemece açıklanan olgular gözetilerek istemin tümden reddedilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle kabulü doğru görülmemiş ve kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalıların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 08/03/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.