7. Hukuk Dairesi 2014/228 E. , 2014/7758 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : Trabzon 1. İş Mahkemesi
Tarihi : 21/11/2013
Numarası : 2012/363-2013/909
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
1- Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
2- Davacı davalı işyerinde 07.07.2007 ile 30.04.2012 tarihleri arasında garson olarak , 1000,00 TL aylık ile haftanın 6 günü 10-22.00 saatleri arasında çalıştığını, iki haftada bir Pazar günleri izinli olduğunu, aralarında evlilik izni sebebiyle anlaşmazlık çıktığını, fazla mesai ve diğer alacaklarını isteyince sözlü olarak bir daha işe gelmemesi istendiğini beyan ederek kıdem ve ihbar tazminatı ile fazla mesai, hafta tatili ve genel tatil alacaklarının tahsilini talep etmiştir.
Davalı davacının istifa ederek işten ayrıldığını, bu sebeple kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanamayacağını, diğer talepleri yönünden ise hiç bir alacağı bulunmadığını ileri sürerek davanın reddini istemiştir. Yargılamanın ilerleyen safhalarında zamanaşımı savunmasında bulunmuştur.
Mahkemece davacının haklı nedenle iş akdini feshettiğinin kabulüyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu "eksik bir borç" haline dönüştürür ve "alacağın dava edilebilme özelliği"ni ortadan kaldırır.
Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir.
4857 sayılı Kanundan daha önce yürürlükte bulunan 1475 sayılı Yasada ücret alacaklarıyla ilgili olarak özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediği halde, 4857 sayılı İş Kanunun 32/8 maddesinde, işçi ücretinin beş yıllık özel bir zamanaşımı süresine tabi olduğu açıkça belirtilmiştir. Ancak bu Kanundan önce tazminat niteliğinde olmayan, ücret niteliği ağır basan işçilik alacakları, Borçlar Kanununun 126/1 maddesi (6098 Sayılı TBK 147) uyarınca beş yıllık zamanaşımına tabidir.
Zamanaşımı süresinin dolmasından sonra alacaklıya yöneltilen borç ikrarının, zamanaşımı definden zımni (örtülü) feragat anlamına geldiği, öğretideki baskın görüşlerle ve yargı inançlarıyla da doğrulanmaktadır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 19/11/1963 T. 5924-6419 sayılı kararı). Dahası, zamanaşımı süresinin dolmasından sonra alacaklıya karşı bir borç ikrarında bulunan borçlunun, bu borç ikrarına dayanılarak açılan davada zamanaşımı defini ileri sürmesi, çelişkili davranış yasağını oluşturur. Bu durum Medeni Kanunun 2 nci maddesine aykırı olup, hukuken korunamaz (HGK. 23.02.2000 gün ve 2000/15-71 E, 2000/116 K).
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 7 nci maddesinde, iş mahkemelerinde sözlü yargılama usulü uygulanır. Ancak 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 447 inci maddesi ile sözlü yargılama usulü kaldırılmış, aynı yasanın 316 ve devamı maddeleri gereğince iş davaları için basit yargılama usulü benimsenmiştir.
Sözlü yargılama usulünün uygulandığı dönemde zamanaşımı def"i ilk oturuma kadar ve en geç ilk oturumda yapılabilir. Ancak 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlükte olduğu dönemde 319 uncu madde hükmü uyarınca savunmanın değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin verilmesiyle başlayacağından, zamanaşımı defi cevap dilekçesi ile ileri sürülmelidir. 01.10.2011 tarihinden sonraki dönemde ilk oturuma kadar zamanaşımı definin iler sürülmesi ve hatta ilk oturumda sözlü olarak bildirilmesi mümkün değildir.
Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda, 1086 sayılı HUMK hükümlerinin uygulandığı dönemde, ıslah dilekçesinin tebliğini izleyen ilk oturuma kadar ya da ilk oturumda yapılan zamanaşımı defi de ıslaha konu alacaklar yönünden hüküm ifade eder. Ancak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamada, 317/2 ve 319. maddeler uyarınca ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı definde bulunulabileceği kabul edilmelidir.
Cevap dilekçesinde zamanaşımı defi ileri sürülmemiş ya da süresi içinde cevap dilekçesi verilmemişse ilerleyen aşamalarda 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 141/2 maddesi uyarınca zamanaşımı defi davacının açık muvafakati ile yapılabilir.
1086 sayılı HUMK yürürlükte iken süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı define davacı taraf süre yönünden hemen ve açıkça karşı çıkmamışsa (suskun kalınmışsa) zamanaşımı defi geçerli sayılmakta iken, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun uygulandığı dönemde süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı definin geçerli sayılabilmesi için davacının açıkça muvafakat etmesi gerekir. Başka bir anlatımla 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamalar bakımından süre geçtikten sonra ileri sürülen zamanaşımı define davacı taraf muvafakat etmez ise zamanaşımı defi dikkate alınmaz.
Somut olayda davalı bilirkişi raporuna karşı itirazlarını içerir dilekçesi ile zamanaşımı savunmasında bulunmuş, davacının ıslah dilekçesinin tebliği üzerine de 16.05.2013 tarihli duruşmada bu dilekçeyi tekrar ettiğini beyan ederek zamanaşımı def"ini ileri sürmüştür. Davacının fazla çalışma, hafta tatili ve genel tatil alacaklarının ıslahla artırılan kısımları açısından davalının süresinde zamanaşımı savunmasında bulunduğu dikkate alınarak zamanaşımı savunmasının değerlendirilmesi gerekirken dikkate alınmaması isabetsiz olmuştur.
3- Davacının davalı işyerinde 17 gün yıllık izin kullandığı ve toplam 70 gün yıllık izine hak kazandığı taraflar arasında ihtilafsızdır. Mahkemece hükme esas alınmış olan bilirkişi raporunda yıllık izin alacağı hesaplanırken, hak edilmiş olan 70 günlük izinden kullanılmış 17 gün izni mahsup edilerek 53 günlük alacak hesaplanması gerekirken 57 günlük yıllık izin alacağı hesaplanması, bu hesaplamaya itibarla fazla miktarda yıllık izin ücreti alacağının tahsiline karar verilmiş olması da bozma nedenidir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 09.04.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.