(Kapatılan) 7. Hukuk Dairesi 2014/4597 E. , 2014/8271 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
.
YARGITAY İLAMI
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen 27.2.2014 tarihli direnme kararının Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu Dairemizin 6352 sayılı Kanunun 40.maddesi ile eklenen 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun geçici ikinci maddesi uyarınca öncelikle inceleme yetkisi bulunduğu anlaşılmakla, dosya incelendi, gereği görüşüldü:
Mahkemece ibraname nedeni ile davanın tümden reddine dair verilen karar davacı vekilinin temyizi üzerine Dairemizin 09.09.2013 gün ve 2013/7792 Esas 2013/14047 Karar sayılı kararı ile “...sair temyiz taleplerinin reddine ancak 19.10.2011 tarihli ibraname ile ödenen alacaklar miktar olarak yazıldığından ve alacağı karşılamadığından Dairemiz uygulamasına göre makbuz hükmündedir. Kıdem farkı alacağının hüküm altına alınması gerekirken reddi bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Mahkemece bozma sonrası yapılan yargılama sonunda, “...Davaya konu olayda ibranamenin Türk Borçlar Kanunu"nun yürürlüğünden önceki bir döneme ilişkin olduğu belirgin olup; iş akdi yürürlükte iken işverenin ibra edilmesi gibi bir durum da söz konusu değildir. Sözleşme 26.09.2011 tarihinde feshedilmiş; ibraname ise 19.10.2011 tarihinde düzenlenmiş; ibranamenin düzenlenmesi aşamasında irade sakatlığı olgusu da ileri sürülmemiştir.
Göz ardı edilmemelidir ki bir eda (alacak) davasında, alacak ile borcun mevcudiyetinin belirlenmesinde önce iddiaya konu alacak hakkının doğup doğmadığı, böyle bir alacak doğmuş ise bu hakkın sona erip ermediği önem taşır ve sona ermenin mutlaka ödeme sebebine dayanması da şart değildir. Ödemeler zaten ödeme belgesi, dekont, makbuz vb. bir delille kanıtlanabilecektir. İbra bakımından önem taşıyan ise, ödeme olsun olmasın borcun/alacaklı bakımından alacağın sona erdirilmiş olmasıdır. O itibarla somut olayda, akdin feshinden bir ay kadar bir süre geçtikten sonra, açıkça tutarların, ilişkin olduğu kalemlerin de sayıldığı ve işçinin fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmayıp, aksine bunların olmadığı ve "...hizmet ilişkisi ve aramızdaki hizmet sözleşmesi ile ilgili olarak yukarıda bazıları tek tek sayılan yasadan kaynaklanan haklarımı tahsil etmiş bulunmaktayım. Bu nedenle .... TİC A.Ş. İle hizmet sözleşmesinden doğan tüm alacaklarımdan dolayı gayrikabili rücu olarak ibra ederim." beyanıyla herhangi bir alacağı kalmadığını gayrikabili rücu şekilde açıklayıp, yazılı olarak beyan (ikrar) ettiği ibranamedeki irade açıklamasına ve hukukî işleme sonuç bağlanma zorunluluğu bulunmaktadır. Kaldı ki, olayda feragat müessesesi de etkili olup, doğmamış bir haktan feragat edilmesi, bundan vazgeçilmesi söz konusu değil; iş sözleşmesi sona erdikten sonra doğan kıdem tazminatı, yıllık izin ve resmi tatil ücreti konusunda üzerinde mutabık kalınan tutar ödenmiş ve fazlaya ilişkin hak konusunda ihtirazi kayıt ileri sürülmemiş olup; bu mutabakata değer vermemek, ahde vefa ilkesine de uygun düşmeyecektir.
Bir hukukî işlemin geçersizlik yahut iptal edilebilirlik sebepleri yasada belirli olup; taraflar arasındaki ibra sözleşmesine karşı iptal nedenlerinden hiçbirinin varlığı iddia edilmemişken; üstelik bozma kapsamıyla kıdem tazminatı dışındaki unsurlar yönünden ibranameye geçerlilik tanınıp, ibranamenin bölünmesi suretiyle sonuca varan bozma ilamının benimsenmesi mümkün bulunmadığından; Yerleşik Yargıtay içtihatlarında da, işçinin alacağından feragat etmeyi düşünmeksizin verdiği veya iş ilişkisi devam ettiği için irade serbestisinin bulunmadığı kabul edilen anlarda verilen ibranameler makbuz niteliğinde sayılmış ise de; somut olayda olduğu üzere, iş ilişkisi son bulduktan sonra özgür iradeyle ve kalan tüm haklardan geri dönülmeksizin feragat beyanı içeren ibranameye değer vermek gerektiğinden; önceki kararda direnme yoluna gitmek gerekmiştir” gerekçesi ile önceki kararda direnilmiştir.
Davacının ibranamenin irade fesadı altında alındığını iddia ve ispat etmemiş olması, ihtirazi kayıtsız olarak imzalamış bulunması ve ibra belgesinin ibra yanında feragati kapsaması nedenleri ile mahkemenin kabulünün ve gerekçesinin yerinde olduğu, Dairemizin bozma kararının yerinde olmadığı, direnme kararının doğru olduğu anlaşılmakla dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacı vekilinin yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan hükmün 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun geçici ek ikinci maddesi uyarınca ONANMASINA, aşağıda yazılı temyiz harcının davacıya yükletilmesine, 15.04.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.