
Esas No: 2017/2164
Karar No: 2019/3807
Karar Tarihi: 29.11.2019
BAM Hukuk Mahkemeleri İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2017/2164 Esas 2019/3807 Karar Sayılı İlamı
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2017/2164
KARAR NO : 2019/3807
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 05/06/2017
NUMARASI : 2016/26 Esas - 2017/580 Karar
DAVA : Tazminat (Ölüm ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ: 29/11/2019
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 30/05/2014 tarihinde davalılardan ... sevk ve idaresindeki diğer davalı ...'a ait .... plaka sayılı aracın seyir halindeyken davacı müvekkilinin 14 yaşındaki oğlu ...'ye çarparak ölümüne sebebiyet verdiğini, gerçekleşen kazada müteveffa ...'nin kusursuz olduğunu ... plaka sayılı araç sürücüsü ...'ın %100 kusurlu olduğunu, davalıya ait aracın davalı ... şirketince sigortalandığını, davacının küçüğün annesi olarak desteğinden yoksun kaldığını, bu nedenle 100,00 TL maddi tazminatın tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak müvekkiline verilmesine, 100.000,00 TL manevi tazminatın (sigorta şirketi dışındaki) davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya konu kazaya karışan ... plaka sayılı araç müvekkil .... nezdinde 07/03/2014-2015 tarihleri arasında sigortalandığı, müvekkil şirketin Zorunlu Mali Mesuliyet Sigorta Poliçesi gereğince dava konusu zararlara ilişkin olarak sorumluluğu poliçe limiti ile sınırlı olup sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında ve zarar nispetinde olduğu, davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte davacı taraf ölenin ölmeden önceki sürekli ve düzenli desteğini maddi olgularla ispat etmesi gerektiği, müteveffanın gelir durumunun ispatının davacıya düşeceği, faiz talebinin hukuka aykırı olduğunu kaldı ki yasal faize hükmedilebileceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; Kazanın meydana geldiği 30.05.2014 tarihinde davalı müvekkilinin aracın işleteni olmaması nedeniyle sorumluluğu bulunmadığından davanın husumetten reddine karar verilmesini ve davanın araç işleteni olan 3. şahıslara ihbarını talep ettiklerini, davacı annenin eşinden boşanmış olup boşanma davasında müteveffanın velayetinin babaya bırakılmasını talep ettiğini ve boşandıktan kısa bir süre sonra başkasıyla evlendiğini, dolayısıyla davacının tazminat talep etme hakkının bulunmadığını belirterek öncelikle davanın husumetten reddine aksi taktirde davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı ... davaya cevap vermemiştir.İlk Derece Mahkemesince, " Davanın kısmen kabul-kısmen reddi ile davacı ...'in tespit edilen destekten yoksun kalma tazminat talebinin kabulü ile, tespit edilen 12.854,38 TL'nin davalılar ... ve ... yönünden kaza tarihi olan 30/05/2014 tarihinden, davalı ... şirketi yönünden poliçedeki limitle sınırlı olmak üzere dava tarihi olan 14/08/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine, davacının manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 25.000 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 30/05/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte sigorta şirketi dışındaki diğer davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat talebinin reddine," karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı ... vekili istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı ... vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; ... plakalı aracın davalı müvekkiline ait olduğunu ancak kazanın meydana geldiği 30.05.2014 tarihinde aracın işletenin müvekkil olmadığını, kazaya karışan ... plakalı aracın kaza tarihinden önce dava dışı ...'e (...) 19.05.2014 tarihinde 1 yıllığına kiralandığını, kiralandığı tarihten 2015 yılı şubat ayına kadar aracın dava dışı ... (...) tarafından işletildiğini, kira bedellerinin müvekkil tarafından düzenli olarak faturalandırıldığını, bu nedenlerle davalı müvekkilin aracın işleteni olmaması nedeniyle sorumluluğunun da bulunmadığını, aracın işleteni olmadığından davanın husumetten reddinin gerektiğini, davacı annenin eşinden boşandığını, müteveffanın velayetinin babaya bırakıldığını, boşandıktan kısa bir süre sonra başkasıyla evlendiğini, dolayısıyla müteveffanın davacıya desteğinden söz edilemeyeceğinden davacının tazminat talep etme hakkının bulunmadığını, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, davacı yararına takdir edilen manevi tazminat miktarının da yüksek olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava ölümlü trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkin olup, istinaf açısından uyuşmazlık konusu, HMK'nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır.Dosya kapsamından, 30/05/2014 tarihinde davalı ... şirketine sigortalı bulunan davalı ...'a ait ... plaka sayılı aracın sürücü ... sevk ve idaresindeyken yaya olan ... çarpması ile meydana gelen trafik kazasında davacının oğlu ... vefat ettiği, olay nedeniyle vefat eden oğlunun desteğinden mahrum kalan davacının destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat talep ettiği anlaşılmaktadır.İşleten tanımı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 3. maddesinde “Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır” şeklinde yapılmıştır. 2918 sayılı KTK'nın 3. maddesinde işleten sıfatının belirlenmesinde şekli ve maddi ölçüt olmak üzere iki ayrı ölçüden yararlanılmıştır. Şekli ölçüye göre trafik sicilinde malik görülen kişi işletendir. Maddi ölçüye göre ise, trafik sicilinde adı geçen kişinin önemi bulunmamakta olup önemli olan araç üzerindeki fiili hakimiyet, araçtan ekonomik yarar sağlama, masraf ve rizikolara katlanma gibi ölçütlerdir. İşletenin belirlenmesinde doktrin ve Yargıtay'ın kabul ettiği görüş maddi ölçüdür.Bu yasal düzenleme karşısında, kazaya karışan araçların meydana getirdikleri zararlardan araç sahiplerinin hukuken sorumlu olacağı ilkesi benimsenmiş ise de bu araçların sahipleri tarafından herhangi bir sebeple yararlanılmasının bir başka kimseye devir edilmesi halinde (çok kısa bir süre olmaması kaydıyla), artık üzerindeki fiili hakimiyetin kalmaması ve bu sebeple ekonomik yönden de bir yararlanma olanağının kalktığı durumlarda, o aracı kaza sırasında fiili hakimiyeti altında bulunduran ve ondan iktisaden yararlanan kimsenin işleten sıfatıyla meydana gelen zarardan sorumlu tutulması gerekip, bunun sonucu olarak da araç malikinin sorumlu tutulmaması gerekecektir. Gerek doktrinde, gerekse Yargıtay'ın uygulamalarında, işleten sıfatının belirlenmesinde araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma unsurlarının birlikte bulunması ve fiili hakimiyetin uzun süreli olması gerekmektedir. Ancak bu konuda getirilecek delillerin üçüncü kişileri bağlayabilecek nitelikte ve güçte olması, özellikle zarara uğrayanların haklarını halele uğratacak bir sonuç yaratmaması şarttır.Somut olayda kazaya karışan araç davalı ... adına kayıtı olup, davalı vekili yargılama sırasında son celse öncesinde sunduğu dilekçe ve ekindeki sözleşme ve fatura fotokopileri ile aracın işleteni olmadığını belirtmiş ise de delil ibraz süresi içinde bu belgeleri sunmadığı, daha önce aynı kaza nedeni ile desteğin babası ve kardeşinin açtığı Bakırköy 1.Asliye Ticaret Mahkemesinde aracın kiralanmasında söz etmediği, kaldı ki sunulan sözleşmenin her zaman düzenlenmesinin mümkün olduğu anlaşılmakla bu yöndeki savunmasına itibar edilmeyerek mahkemece işleten olarak kabulü ile sorumluluğuna karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur.Davacı desteğin annesi olup, boşanmış olması ve başkası ile evli olması nedeniyle desteğinden söz edilemeyeceği istinaf itirazı bakımından yerleşik Yargıtay kararları göz önüne alındığında, çocukların anne babaya hayatın olağan akışı içinde herhalükarda ve belirli bir düzeyde yardım ve hizmet ederek destek olacağı kabul edildiğinden bu yöndeki istinaf itirazının da reddi gerekmiştir. Manevi tazminatın miktarı bakımından istinaf talep edilmiş ise de tarafların sosyal ekonomik durumları, kazanın meydana gelmesinde kusur oranları, davacı annenin murisi olan çocuğunun ölümü nedeniyle yaşadığı elem ve üzüntü duygusu göz önüne alındığında mahkemece takdir edilen manevi tazminat müessesinin amacına ve hakkaniyete uygun olduğu kanaatine varılmıştır. Açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davalı ... vekilinin yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yaptığı istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,2-Harçlar Kanunu'na göre alınması gereken 2.585,83 TL karar harcından peşin alınan 645,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.940,83 TL harcın davalı ...'dan tahsili ile Hazineye irat kaydına,3-İstinaf yargılama giderinin davalı ... üzerinde bırakılmasına, artan gider avansının iadesine,4- Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK'nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 29/11/2019
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.