17. Hukuk Dairesi 2017/5373 E. , 2019/6655 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkiline ait, davalıya sigortalı konutun yağmurlar neticesinde yer kaymasından dolayı yan yatarak hasar meydana geldiğini açıklayıp 170.000,00 TL"nin tahsiline karar verilmesini talep etmiş, ıslah dilekçesi ile talebini artırmıştır.
Davalı vekili, hasarın yer kaymasından değil, binanın mutat oturmasından kaynaklandığını, poliçeye göre talebin teminat dışında kaldığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Ordu 1. Asliye Hukuk Mahkemesince, iddia, savunma, toplanan kanıtlara ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davanın kısmen kabulü ile 169.380,00 TL"nin tahsiline karar verilmiş, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuş, Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesince başvurunun esastan reddine karar verilmiş, karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, konut sigorta sözleşmesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkiline ait, davalıya sigortalı konutun yer kayması sonucunda hasar gördüğünü iddia etmiş, davalı vekili ise hasarın yer kaymasından gerçekleşmediği, binanın oturmasından kaynaklandığını, talebin teminat dışında kaldığını savunmuştur.
Somut olayda uyuşmazlık, hasarın yer kaymasından mı yoksa binanın mutat oturmasından mı kaynaklandığı noktasında toplanmaktadır.
Taraflar arasında düzenlenen poliçede yer yer kayması riskinden bağımsız olarak binanın mutad oturmasından ileri gelen hasarların teminat dışında kaldığı düzenlenmiştir.
Eldeki davada önce yaptırılan delil tespitinde jeoloji mühendisinden alınan raporda; mahalle sakinlerinini kullanımında olan su kuyusunun sürekli kullanıldığı için yer altı suyunun seviyesinin düşmesini veya dengede kalmasını sağlarken kuyunun kapatılması ile yer altı suyunu bünyesine çeken kuyu tahrip olunca yer altı suyunun da zemine sızmaya başladığı, yani zeminin su açısından oldukça doygun hale geldiği, buna ilave olarak bir de yüzey suları eklendiği, davaya konu yerde zemin yüksek plasititeli kilden oluştuğu, bu kil çeşidinin suyu bünyesinde tutup ve kolay kolay bırakmadığı, zamanla da yumuşayıp adeta çamurlaştığı, böyle bir zemine bina inşa edilince zeminin bu ağırlığı taşıyamayıp farklı oturmalara neden olduğunu, çünkü binanın temelinde stabil davranan bir zemin bulunmadığını, doğal olmayan zemine artı yer altı ve yer üstü suları girince binalarda farklı oturmalar ve yan yatmaların kaçınılmaz olduğu, bu durumun kaçınılmaz bir sonuç olduğu, binaya ilave kat atılmasının sadece binada oturma ve hasar süresini hızlandırmada etkili olduğunu, binanın oturmasına jeolojik olarak etki eden nedenin zeminin yüksek plasitileli kil olması ve bu zemine yer altı suyu ve yüzey sularının girmesi neticesinde zeminin yumuşayarak stabilitesinden uzaklaşması olduğunu, zeminin bu özelliklerinden dolayı binada hasar oluştuğunu belirtmiştir.
Yargılama sırasında keşif sonucu jeoloji ve inşaat mühendisi bilirkişilerce düzenlenen raporda; arazide siltli killerde tanımlanan nitelikte bir kütle hareketi mevcut olmadığını, taşınmazdaki hasar dikkate alındığında taşınmaz ve çevresinde krip niteliğinde bir hareketin mevcut olduğu düşünülebileceğini, yamaç ve şevlerde yüzeysel kısmın çok yavaş ve sürekli yer değiştirmesine krip (yavaş akma) denildiğini, kripin; başta yer çekimi, yüzeyin ıslanması, kuruması, suyun donması, çözülmesi, yer altı yer üstü suları nedeni ile meydana geldiğini, bitki köklerinin eğilmesi, direk ve duvarların düşeyden sapmasının krip olduğunu ancak taşınmazda düşeyden sapma olmasına karşın taşınmazın hemen çevresinde bulunan elektrik direklerinin düşeyden sapmadığının görüldüğünü, bu durumun ise ortamda krip şeklinde bir hareketin olmadığının, binadaki düşey sapmanın bina ağırlığından kaynaklandığının göstergesi olduğunu, keşif sırasında çekilen fotoğraflarda düşey duruşunu koruyan direk ve bir başka evde yan yatma veya eğilme olmadığını, dava konusu taşınmaz ve bölgedeki yapılar üzerindeki gözlemlerde ve dosyadaki raporlara göre bölgede ani oturmalardan ziyade yaysılı konsolidasyon oturmaların geliştiğinin gözlendiğini, bu durumun zemine yük uygulayan yapılarda izlenirken yük uygulamayan elektrik direklerinde görülmeyeceğini, bu nedenle dava konusu taşınmazın, bir heyelan neticesinde değil, temelde meydana gelen oturmanın sonucu olarak düşeyden saptığını tespit etmişlerdir.
Anılan rapora itiraz üzerine bilirkişiler ek raporda; hasarın poliçe teminat kapsamında olmadığını belirtmişler, mahkemece delil tespiti dosyası ile keşif sonucu alınan rapor arasındaki çelişkiler konusunda uzman bilirkişi heyetinden rapor alınmaksızın, çelişkinin mahkemece giderilmesi yeterli görülerek talebin kabulüne karar verilmiş, bölge adliye mahkemesince de istinaf başvurusu esastan red edilmiştir. Ancak mahkemenin konusunda uzmanlık gerektiren konularda bilirkişinin görüşüne başvurmak zorunda olduğu yasalarda düzenlenmiştir. (H.M.K. 266 md.) Davaya konu hasara neden olan oluşumun bina oturması mı yoksa heyelan mı olduğu konusu uzmanlık gerektiren, nitelikli teknik bir konu olup mahkemenin her iki rapor arasında yorum yolu ile çelişkiyi gidererek karar vermesi doğru görülmemiş, konusunda uzman bilirkişi heyetinden rapor alınarak sonucuna göre karar verilmek üzere hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK"nun 371/1-a maddesi gereğince, Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA ve Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına; aynı Kanun"un 373/1 maddesi uyarınca, dosyanın ilk derece mahkemesine ve kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesi"ne gönderilmesine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 23/05/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.