14. Hukuk Dairesi 2016/501 E. , 2018/5487 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 17.07.2013 gününde verilen dilekçe ile tazminat talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın işbölümü yönünden reddine dair verilen 12.02.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili ve davalılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, miras hissesine mahsuben tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili, 226 ada 5 parsel sayılı taşınmazın muris ..."dan müvekkiline, kardeşlerine ve annesine kaldığını, taşınmaz üzerinde petrol istasyonu bulunduğunu, taşınmazın tek elden idaresinin sağlanması amacıyla miras hissesini annesine bağışladığını, ancak bağış işleminin şarta bağlı olduğunu, taşınmazın işletilmesinden doğan miras alacağının kendisine ödenmesi gerektiğini belirterek dava konusu taşınmazın 1994 tarihinden bu yana tahakkuk etmiş gelir, kazanç ve değerlerinin hibe tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte müvekkiline ödenmesini dava ve talep etmiştir.
Davalılar vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın ticari alacaktan kaynaklanan tazminat istemine ilişkin olduğu belirtilerek dava dilekçesinin işbölümü yönünden reddine, mahkemenin bu davada görevsizliğini dosyanın talep halinde ... Nöbetçi Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili ve davalılar vekili temyiz etmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK"nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK"nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK"nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu"nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK"da yeterli görülmüştür.
6335 sayılı Kanun"un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu"nun 5. maddesi uyarınca ticari davalar Asliye Ticaret Mahkemelerince görülerek karara bağlanır.
Somut olayda; HMK"nın 1. maddesi uyarınca mahkemelerin görevi ancak kanunla belirlenir. Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevi HMK"nın 2. maddesinde belirlenmiş olup 2/1 maddesine göre dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın mal varlığı haklarına ilişkin davalarda aksine bir hüküm bulunmadıkça Asliye Hukuk Mahkemeleri görevli olup 2/(2) maddesine göre de bu kanun ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça Asliye Hukuk Mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir. Başka bir deyişle Hukuk Muhakemeleri Kanunu"na göre Asliye Hukuk Mahkemeleri genel görevli mahkemedir.
Dava miras hissesine mahsuben alacak istemine ilişkin olup ticari ilişki olmadığından Asliye Hukuk Mahkemesi görevlidir. Bu itibarla mahkemece davanın esası incelenerek bir karar verilmesi gerekirken yerinde olmayan gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatıranlara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 11.09.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.