4. Hukuk Dairesi 2016/771 E. , 2016/4312 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... tarafından, davalı ... aleyhine 05/12/2013 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 20/10/2015 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, haksız eylem nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz olunmuştur.
Davacı, davalı ile aynı askeri birlikte görev yaptıklarını ve davalının amiri pozisyonunda olduğunu, davalının kendisine kantin başkanlığı görevini vermek istediğini ancak kendisinin bu görevden istifa ettiğini, bunun üzerine davalının kendisine karşı olan tavırlarının değiştiğini ve kasıtlı olarak saygınlığını zedelemeye yönelik davranışlar sergilediğini, birliktekilerin kendisi ile görüşmesine engel olduğunu, kendisini birlikte istemediğini ve ihtiyacı olmadığı halde rapor ya da mazeret izni almaya zorladığını, haksız yere hakkında soruşturmalar açarak savunmasını aldığını, bu nedenlerle birliğinden ayrılmak zorunda kaldığını, davalının eylemlerinin kişilik haklarına saldırı oluşturduğunu belirterek uğramış olduğu manevi zararın tazminini istemiştir.
Davalı, kantin başkanlığı görevinin seçimle belirlendiğini ve davacının istifa dilekçesi vermediğini, davacı ile konuşulmaması yönünde bir emir vermediğini, iddiaların doğru olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davacının ikinci üst amiri pozisyonunda olan davalının, kantin başkanlığı görevinin kabul edilmemesine bağlı olarak davacının çalışma arkadaşları ile irtibatını engellemeye yönelik ve davacı hakkında ön yargı oluşturacak davranışlarda bulunduğu, bu durumun davacının kişilik haklarına saldırı oluşturduğu gerekçesiyle istem kısmen kabul edilmiştir.
Kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken veya görevlerini yaparken kişilere zarar vermesi ilgili kamu kurumunun hizmet kusurunu oluşturur. Bu durumda sorumlu, kamu görevlisinin emrinde çalışmakta olduğu kamu kurumu olup dava o kurum aleyhine açılmalıdır. (T.C. Anayasası 40/III, 129/V, 657 Sy. K.13, HGK 2011/4-592 E., 2012/25 K.) Bu konuda yasal düzenlemeler emredici hükümler içermektedir. Diğer yandan Sorumluluk Hukukunun temel ilkeleri açısından bakıldığında da bu şekilde düzenlemenin mevzuatta yer almış olması zarar görenin zararının karşılanması yönünde önemli bir teminattır.
Davaya konu olayda; kamu görevlisi olan ve davacının amiri pozisyonunda bulunan davalının, görevi sırasındaki eylemleri nedeniyle tazminat isteminde bulunulmuştur. Kamu görevlilerinin görevleri kapsamında yetkisini kullanırken kusurlu eylemleri nedeniyle oluşan zarardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve yasada gösterilen koşullara uygun olarak, idare aleyhine açılabileceğine göre, somut olayda davalıya husumet yöneltilmesi olanaklı değildir. Mahkemece, açıklanan olgular gözetilerek davanın husumet nedeniyle reddi gerekirken; işin esasının incelenmesi doğru değildir. Kararın açıklanan nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA; bozma nedenine göre, öteki temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 31/03/2016 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün onanması görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun bozma kararına katılmıyorum.31/03/2016
KARŞI OY YAZISI
Davacı taraf davalının kişisel kusuruna dayanarak tazminat talebinde bulunmuştur. Kamu görevlileri, görev sırasında salt kişisel kusurlarına dayanan eylemlerde kişisel olarak sorumludur.
Anayasa"nın 129/5 maddesi ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu"nun 13/1. maddesi gereğince memurlar ve diğer kamu görevlilerinin kusurlu eylemleri nedeniyle oluşan zararlardan doğan tazminat davalılarının kendilerine rücu kaydıyla idare aleyhine açılabileceğine ilişkin düzenlemeler, haksız eylemi gerçekleştiren kamu görevlisine karşı doğrudan tazminat davası açmaya engel değildir. Zarar görenlerin haksız eylem failine karşı doğrudan dava açamayacaklarını savunmak, temel haklardan olan ve Anayasa"nın 36 ve AİHS"nin 13. maddesinde güvence altına alınan "hak arama özgürlüğüne" aykırı olacaktır. Zarar görenler isterse, doğrudan kişisel kusurlarından dolayı haksız eylemi gerçekleştiren kamu görevlisine karşı tazminat davası açabilecekleri gibi, isterlerse Devlete karşı da dava açabilirler.
Somut olayda davacı, davalının kişisel kusuruna dayanarak dava açtığından pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığı, mahkemece verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğu ve onanması gerektiği düşüncesiyle değerli çoğunluğun kararına katılmıyorum. 31/03/2016