7. Hukuk Dairesi 2014/4638 E. , 2014/8978 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : Adana 2. İş Mahkemesi
Tarihi : 07/11/2007(25/10/2013 T. Ek Karar)
Numarası : 2005/1478-2007/1378
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen 25.10.2013 tarihli davacının tavzih talebinin taraf değişikliği mahiyetinde olduğu gerekçesiyle reddine dair 25.10.2013 tarihli ek kararın, Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, dosya incelendi. Gereği görüşüldü:
Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle “tebligat”, “adil yargılanma” ve “hukuki dinlenilme hakkı” kavramları üzerinde durulmasında yarar vardır:
Hemen belirtmelidir ki, yetkili makamlar tarafından bir takım hukukî işlemlerin, bunların hukukî sonuçlarından etkilenmeleri amaçlanan kimselere kanuna uygun şekilde bildirimi ve bu bildirimin de usulüne uygun şekilde yapıldığının belgelenmesi olarak tanımlanan tebligat, Anayasa ile güvence altına alınan iddia ve savunma hakkının, daha da özelde hukukî dinlenilme hakkının tam olarak kullanılması ve bu suretle adil bir yargılamanın yapılmasını sağlayan çok önemli bir araçtır.
Bir dâvada dâvalının, dâvacının açmış olduğu dâvadan haberdar olması, dâvaya cevap vermesi ve hatta cevap süresinin işlemeye başlaması için dâva dilekçesinin tebliğ edilmesi gerekir. Aksi durumun, ilgilinin hak arama hürriyetini kısıtlayacağına şüphe yoktur. Aslında hemen her hukuksal işlemin tebligat ile sonuç doğuracağını söylemek mümkündür.
Mahkeme iki tarafa eşit şekilde hukukî dinlenilme hakkı tanıyarak hükmünü vermelidir. Taraflara hukukî dinlenilme hakkı verilmesi anayasal bir haktır. 1982 Anayasası"nın 36. maddesine göre teminat altına alınan iddia ve savunma hakkı ile adil yargılanma hakkı, hukukî dinlenilme hakkını da içermektedir. Yine İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi"nde de hukukî dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmıştır. Bu hakka, tarafın hâkime meramını anlatma hakkı ya da iddia ve savunma hakkı da denilmektedir. Ancak, hukukî dinlenilme hakkı, bu ifadeleri de kapsayan daha geniş bir anlama sahiptir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 27. maddesi hükmü:
"(I) Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler.
(2) Bu hak;
a) Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını,
b) Açıklama ve ispat hakkını,
c) Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini,
içerir".
Hukukî dinlenilme hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. Zira, insan onurunun yargılamadaki zorunlu bir sonucu olarak, yargılama süjelerinin, yargılamada şeklen yer almaları dışında, tam olarak bilgi sahibi olmaları, kendilerini ilgilendiren yargılama konusunda açıklama ve ispat haklarını tam ve eşit olarak kullanmaları ve yargı organlarının da bu açıklamaları dikkate alarak gereği gibi değerlendirme yapıp karar vermesi gerekir.
Hukukî dinlenilme hakkı olarak maddede ifade edilen ve uluslararası metinlerde de yer bulan bu hak, çoğunlukla "iddia ve savunma hakkı" olarak bilinmektedir. Ancak, hukukî dinlenilme hakkı, iddia ve savunma hakkı kavramına göre daha geniş ve üst bir kavramdır.
Bu hak, yargılamanın tarafları dışında, müdahiller ve yargılama konusu ile ilgili olanları da kapsamına almaktadır. Ancak, her yargılama süjesi kendi hakkıyla bağlantılı ve orantılı olarak bu hakka sahiptir. Hakkın temel unsurları maddede tek tek belirtilmiş, böylece uygulamada bu temel yargısal hak konusundaki tereddütlerin önüne geçilmesi amaçlanmıştır.
Bu çerçevede, öncelikle tarafların gerek yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak yokluğunda karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir.
Bu hakkın ikinci unsuru, açıklama ve ispat hakkıdır. Taraflar, yargılamayla ilgili açıklamada bulunma, bu çerçevede iddia ve savunmalarını ileri sürme ve ispat etme hakkına sahiptirler. Her iki taraf da bu haktan eşit şekilde yararlanırlar. Bu durum "silahların eşitliği ilkesi" olarak da ifade edilmektedir.
Bu hakkının üçüncü unsuru, tarafların iddia ve savunmalarını yargı organlarının tam olarak dikkate alıp değerlendirmesidir. Bu değerlendirmenin de, kararların gerekçesinde yapılması gerekir (bkz. 6100 sayılı HMK.nun Hükümet Gerekçesi madde 32).
Yargılama bakımından, sadece bir tarafın dinlenmesi, başka kimsenin dinlenmemesi, tek yönlü karar verilmesi demektir. Yargılamada yer alan taraflar, yargılamanın objesi değil, süjesidir. Hukukî dinlenilme hakkı, doğru karar verilmesinin garantisidir; bu nedenle, haksızlığa karşı koyabilme imkânı tanır. Bu hak, hukuk devletinin, insan onurunun korunması ve eşitlik ilkesinin, hak arama özgürlüğünün, adil yargılanma hakkının bir gereğidir.
Hukukî dinlenilme hakkı yargılamanın süjesi olan herkese aittir. Dava sonunda hukukî durumu etkilenecek olan kişilere, yargılamadaki durumlarına uygun şekilde bu hak tanınmalıdır. Tanık ve bilirkişilerin kendileri ile ilgili bir sonuç doğması halleri dışında, hukukî dinlenilme hakkı bulunmamaktadır. Davada taraflar, çekişmesiz yargı işlerinde ilgililer bu hakka sahip oldukları gibi, fer"i müdahilin de kendi hakkıyla bağlantılı olarak hukukî dinlenilme hakkı bulunmaktadır.
Hukukî dinlenilme hakkı, sadece belli bir yargılama için ya da yargılamanın belli bir aşaması için geçerli olan bir ilke değildir. Tüm yargılamalar için ve yargılamanın her aşamasında uyulması gereken bir ilkedir. Bu çerçevede gerek çekişmeli ve çekişmesiz yargı işlerinde gerekse bu yargılamalarla bağlantılı geçici hukukî korumalarda, icra takiplerinde, tahkim yargılamasında, hatta hukukî uyuşmazlıklarla ilgili yargılama dışında ortaya çıkan çözüm yollarında, her bir yargılama, çözüm yolu ve uyuşmazlığın niteliğiyle bağlantılı şekilde hukukî dinlenilme hakkına uygun davranılmalıdır.
Hukukî dinlenilme hakkına aykırılık istinafa başvuru için bir gerekçe ve temyizde de bozma sebebidir. Hakkın ihlâlinin niteliğine göre, yargılamanın yenilenmesi sebebi olarak kabul edilebilir. Ayrıca adil yargılanma ihlâli çerçevesinde de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi"ne başvurulabilir.
Davalının taraf olmadığı mahkeme kararının davalı yönünden yargılama usul hukuku bakımından kesin hüküm oluşturduğunu söylemek hukuki dinlenme hakkının ihlali anlamına geleceğinden olanaklı değildir. Bu karar şekli anlamda kesinleşmiş ve hukuki anlamda ise yok hükmünde bir karardır.
Somut olayda; davacı taraf dava dilekçesinde taraf teşkili konusunda doğru bir şekilde davalı tarafı, American Air Force Exchange Service (AAFES) Genel Müdürlüğüne İzafeten Amerika Birleşik Devletleri -USA olarak gösterildiği, ve davalıya Diplomatik kanalla yurtdışına tebligat çıkartıldığı, 22.11.2005 de No:2076 ile tebligatın Office Of International Judicial Assistance Department Of Justice 1100 L. Street, N.W. Washington, D.C. 20530 adresinin bildirildiği, ancak bu bildirimden önce 09.03.2007 tarihli duruşmada davacı vekilinin, davalının Harp İş Sendikası ile yapılan TİS de yazılı adresini tespit ettiklerini ve Genel Müdürlük Bürosu 10. Tanker Üssü bina no: 3595 İncirlik 01340/ Adana adresine tebligat çıkartılmasını talep ettiği ve bu adrese Davalı American Air Force Exchange Service (AAFES) Genel Müdürlüğü şeklinde yazılarak (Eksik) tebligat çıkartıldığı ve tebligatın ABD sözleşmeli Avukatı Filiz Davvette"nin alıcının tüzel kişiliği olmadığından almaya yetkili kimse olmadığını beyanla 26.03.2007 tarihinde iade edildiği tespit edilmiştir. Bütün tebliğ sorunları bu şekilde başlamıştır. Asıl davalı Amerika Birleşik Devletleri-USA gösterildiği halde tebligatta bu ibare eksik olduğundan haklı olarak tebligat iade edilmiştir. Tebligatın iadesi üzerine bu kez de Ticaret Sicili ve SSK dan adres tespiti istenilmiş ve davalı tüzel kişiliği olmayan AAFES Genel Müdürlüğü"nün belirtilen aynı adresine Tebligat Kanunun 35. maddesine göre 18.10.2007 tebliğ edilmiş ve 07.11.2007 tarihli celsede davanın kabulüne karar verilmiş ve karar tebliğinin de yine 35. maddeye göre yapılıp kararın 06.12.2007 tarihinde temyiz edilmeksizin kesinleştiği anlaşılmıştır. Davacının temyiz talebine konu ettiği sorunun bu şekilde başladığı ve bir türlü aşılamadığı anlaşılmaktadır. Davacının doğru tarafa tebliğ keyfiyetini Mahkemeden istediği, kendi yorumuna göre tavzihi aşan pozisyonun taraf değişikliği anlamına geleceğini gerekçelendirerek reddetmesi talebe ve sonuca ilişkin doğru bir değerlendirme olarak düşünülmemiştir. Zira davacının taraf değişikliği ile herhangi bir talebi bulunmadığı, doğru tarafı zaten doğru bir şekilde dava dilekçesinde belirttiği, tavzih talebinde asıl amacının bu doğru tarafa usulüne uygun tebligat yapılmasını bu tebligatın yapılaması nedeniyle kararın infazındaki güçlüğe işaretle mağduriyetini dile getirip yakındığı açıkça anlaşılmıştır.
Davada olduğu gibi baştan taraf teşkilinin doğru bir şekilde yapılması ve husumetin temsil edilen taraflara doğru bir şekilde talebe ve usulüne uygun tebligat yapılması dava konusunun doğru bir biçimde sonuçlandırılması kadar kamu düzeni ile de ilgili bir husustur. Taraf teşkili doğru bir şekilde yapıldığı halde esasen tebligat aşamasında her nasılsa Mahkemenin usuli işlemlerde yapmış olduğu yanlışlıktan (tebligata davalı adının tam yazılmaması) kaynaklanan ve gerçekte usulüne uygun yapılmadığı anlaşılan tebliğin talebe ve usulüne uygun olarak yapıldığından ve bu hususun kesinleştiğinden söz edilemez.
Davacı, karar gereği işe iadesini sağlamak için işverene Adana 7. Noterliğinin 14.12.2007 tarih ve 30143 sayılı ihtarı ile başvurmuş ve başvurduğunda bu kez Kararda Amerikan Air Forse Exchange Service (AAES)olarak yazılması nedeniyle davacı 07.07.2008 tarihinde tavzih talebinde bulunarak AAFES in açılımının Army Air Force Exchange Service olarak düzeltilmesini istemiş Mahkemece Kararda AAES yazılıp F harfinin sehven yazılmadığı nedenle AAFES Amerikan Air Force Exchange Service olarak düzeltme yapılmış ve davacının Army Air Force Exchange Service olarak düzeltme isteminin davalı taraf değişikliği olacağı gerekçesiyle reddedilmiştir. Kararın infazını sağlayamayan davacı 10.10.2013 te tekrar Mahkemeye başvurarak yeniden tavzih isteminde bulunmuş ve Mahkemece 25.10.2013 tarihli ek kararıyla bu hususta taraf değişikliği mahiyetinde olacağından daha önce de reddine karar verilmiş olduğu gerekçesiyle talep reddedilmiştir. Davacı tarafından tavzih isteminde bulunulan AAFES açılımına sahip Army Air Force Exchange Service ve Amerikan Air Force Exchange Service" in tüzel kişilikleri olmayıp Kara ve Hava Kuvvetleri Satış Servisi olduğu esasen bu düzeltmenin taraf değişikliği teşkil etmeyeceği izahtan varestedir.
İlk Yapılan tebligat zaten tüzelkişiliği olmayan satış mağazasına yapılmış ve ABD avukatı tarafından tüzelkişiliği olmadığı için kabul edilmeyerek iade edilmiştir. Tavzih dilekçesi ile bu kez de Army Air Force Exchange Service (AAFES) Genel Müdürlüğü olarak düzeltilip kararın infaz kabiliyeti sağlanmış olsa bile davalı Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti aleyhine açılan davada davalıya usulüne uygun tebligat yapılmadığından hukuki dinlenilme hakkı ihlal edilmiş olacaktır. Bu dava, davalıya usulüne uygun tebliğ yapılmadan görülüp neticelendirilmiştir. Dava safahatinden davalının baştan beri haberi olmamıştır. Yapılan tüm tebligatların usulüne uygun yapılmadığı görülmüştür.
Saptanan bu durum karşısında ve daha sonra davalı hakkında açılan ve sonuçlanan ve tahsilatı yapılan Adana 3. İş Mah. 2008/69 E. ve 2010/630 K. sayılı 16.09.2010 tarihli kararında olduğu gibi ve yine davacı ile aynı gerekçelerle işten çıkartılan Salih Kara"nın açtığı Adana 1. İş mah. 2005/1674 sayılı ve Yargıtay 22. H.D. 2011/528-1246 E/K sayılı 27.09.2011günlü işe iade kararının onanmasına dair verilen kararda olduğu gibi tebligatın Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti (AAFES) U.S Department of Justice Civil Decision, Office of İnternational Judicial Assistance, Washington, D.C. 20530 UNITED STATES OF AMERİCA adresine yapılarak taraf teşkili sağlanmalı ve yargılama yapılmalıdır.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay ele alındığında; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 21.03.2007 tarih ve 2007/8-161 E., 2007/155 K. sayılı kararı ile de belirtildiği üzere adil yargılanma ve dinlenilme hakkının bir gereği olarak hakim, taraflara duruşmalarda hazır bulunmak, iddia ve savunmalarını bildirmek için imkan vermeli, tarafları usulüne uygun bir biçimde duruşmaya davet etmelidir. Fakat tarafların kendilerine tanınan bu imkana rağmen, duruşmaya gelmek zorunluluğu yoktur. Hukuk davalarında duruşmaya gelmemenin müeyyidesi, dava dosyasının işlemden kaldırılması veya yargılamanın gelmeyen tarafın yokluğunda devam edilmesidir.
Bu nedenle yukarıda yapılan açıklamalar dikkate alındığında davalının hak arama özgürlüğü kapsamında usulüne uygun şekilde bilgilendirilme ve açıklama yapma, savunma hakkı ihlal edilerek gösterilen deliller toplanmaksızın ve varsa tanıklar dinlenmeksizin ya da dinlenmesine gerek görülmemesi halinde gerekçesi de belirtilmeksizin karar verilmesi yanında hukuki dinlenilme hakkı ihlal edilmiştir.
Yapılacak iş; davalı tarafa usulüne uygun tebligat yapılmalı ve tüm delilleri toplanarak çıkacak sonuca göre bir karar vermektir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması ve usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
SONUÇ: Temyiz olunan 25.10.2013 tarihli ek kararın Bozularak Ortadan Kaldırılmasına, davalıya yapılan tebligatın usulsüz olması nedeniyle gerçekte taraf teşkili sağlanmadan verilen kararın yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 25.04.2014 tarihinde oybirliğiyle KESİN olarak karar verildi.