21. Hukuk Dairesi 2017/4220 E. , 2017/7876 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Asıl ve birleşen dava bakımından davacılar murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme bozmaya uyarak ilamında belirtildiği şekilde asıl ve birleşen davanın kabulüne karar vermiştir.
Hükmün taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere, temyiz kapsamına ve sebeplerine göre davalının tüm, davacının ise sair temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, iş kazasına bağlı ölüm nedeniyle sigortalının hak sahipleri tarafından açılan maddi ve manevi zararlarının giderilmesi talebine ilişkindir.
Mahkemece, birleşen dosya davacısı hak sahibi çocuk Satime için 321,47TL maddi, 15.000,00TL manevi, yine diğer 2 çocuktan (Samet, Sebahat) her biri yararına 15.000,00TL manevi tazminata; asıl davada talepte bulunan davacı hak sahibi eş Nuran için maddi tazminat talebinin reddi ile 10.000,00TL manevi tazminata karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerin incelenmesinde; 18.10.2008 günü, davalı Belediyede çalışan davacılar murisi Talat Kocaoğlu"nun, cadde üzerinde bulunan bir apartmanın alt katına sızan yer altı suyunu drenaj ile kanalizasyona tahliye etmek amacıyla açılan çukura girdiği, çöken zeminin altında kaldığı ve öldüğü anlaşılmaktadır.
Çalışma Bakanlığı İş Müfettişi raporunda, olayın iş kazası olarak kabul edildiği, kurum tarafından iş kazası gelirinin bağlandığı, davalı işveren belediyenin %80 kusurlu kabul edildiği (bu kusurun içerisinde kalmak şartıyla %1 kusurun, ceza yargılamasında suçu sabit görülen davalı ... çalışanı dava dışı ..."a yüklendiği), davacıların murisi kazalı işçiye %30 kusur verildiği dosya içeriği ile sabittir.
Borçlar Kanunu’nun 47. maddesi hükmüne göre hakimin, özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek, tazminata benzer fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hakimin, bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, bunun yanında olayın işverenin işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini yeterince almamasından kaynaklandığı da gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. ( HGK 23/06/2004, 13/291-370 )
Bu ilkeler gözetildiğinde, her bir davacı hak sahibi yararına hükmedilen manevi tazminat miktarlarının az olduğu ortadadır.
O halde, davacılar vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edenlerden davacılara iadesi, aşağıda yazılı temyiz harcının temyiz edenlerden davalıya yükletilmesine,