
Esas No: 2019/10021
Karar No: 2019/12709
Karar Tarihi: 10.07.2019
Hırsızlık - mala zarar verme - iş yeri dokunulmazlığının ihlali - Yargıtay 2. Ceza Dairesi 2019/10021 Esas 2019/12709 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Hırsızlık, mala zarar verme, iş yeri dokunulmazlığının ihlali
HÜKÜM : Mahkumiyet
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Gerekçeli karar başlığında suç saatinin gösterilmemesi mahallinde eklenmesi mümkün bir eksiklik olarak görülmüş, Denizli 6. Asliye Ceza Mahkemesince 22.11.2013 tarihinde alınan savunması esnasında 18 yaşını doldurduğu anlaşılan suça sürüklenen çocuğun, müdafii talep etmediğini beyan ettiği gibi CMK"nin 150/2-3. maddesi gereğince de suça sürüklenen çocuğa zorunlu müdafii atanmasını gerektirecek bir durum bulunmadığı anlaşıldığından tebliğnamedeki görüşe iştirak edilmemiştir.
7201 sayılı Tebligat Kanunu"nun 10/2. fıkrasının, “Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.” hükmü ile gerçek kişilere yapılacak tebligat ile ilgili olarak iki aşamalı bir yöntem benimsenmiş olması karşısında, önce bilinen en son adres (bilinen bir adres yoksa ya da bilinen en son adres ile adres kayıt sistemindeki adres aynı ise MERNİS adresi olduğu belirtilmeksizin adres kayıt sistemindeki adres) esas alınarak, Tebligat Kanunu"nun 21/1. maddesine göre normal tebligat çıkarılıp, çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi halinde, aynı Kanun"un 21/2. maddesi uyarınca adres kayıt sistemindeki adres bilinen en son adres olarak kabul edilerek, merci tarafından, tebligata, Tebligat Kanunu"nun 23/1-8 ve Tebligat Kanunu"nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16/2. maddesi hükümlerine göre, “Tebligat çıkarılan adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olduğundan, tebliğ imkansızlığı durumunda, tebligatın, Tebligat Kanunu"nun 21/2. maddesine göre bu adrese yapılması” gerektiğine dair şerh düşülerek tebliğ işlemlerinin tamamlanması gerektiği gözetilmeksizin, sanığın yokluğunda verilen hükmün tebliği gerektiği halde, hükmün doğrudan adres kayıt sistemindeki adresinde, 7201 sayılı Tebligat Kanunu"nun 21/2. maddesine göre yapılan 22.07.2014 tarihli karar tebliği işleminin geçersiz olması karşısında, sanık müdafiinin temyiz isteminin öğrenme üzerine süresinde olduğu kabul edilerek, yapılan incelemede;
1. Sanık hakkında konut dokunulmazlığını bozma suçundan hüküm kurulurken 5237 sayılı TCK’nın 116/4, 119/1-c maddeleri uyarınca tayin olunan 2 yıl 12 ay hapis cezası üzerinden aynı Kanun"un 62. maddesi uyarınca 1/6 oranında indirim yapılması suretiyle 2 yıl 6 ay yerine, 1 yıl 18 ay hapis cezasına hükmedilerek; ayrıca aynı Kanun’un 142/1-b, 143 maddeleri uyarınca tayin olunan 2 yıl 8 ay hapis cezasının 62. madde gereğince 1/6 oranında indirilmesi sırasında cezanın 2 yıl 2 ay 20 gün yerine, 1 yıl 14 ay 20 gün hapis cezasına hükmedilerek eksik ceza tayini aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamış, 5237 sayılı TCK"nin 53. maddesinin bazı bölümlerinin iptaline ilişkin Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarihinde yürürlüğe giren 08.10.2015 gün ve 2014/140 E., 2015/85 K. sayılı kararı da nazara alınarak bu maddede öngörülen hak yoksunluklarının uygulanmasının infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüş, dosya içeriğine göre diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak;
a. Dosya arasına alınan, Sarayköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2015/240 soruşturma nolu iddianamesinde, ..."ın Denizli D Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu"ndan gönderdiği dilekçesinde ve Sarayköy Cumhuriyet Başsavcılığı"nda verdiği ifadesinde müştekinin iş yerine ... ile birlikte girdiklerini, ... ve ..."ün bulunmadığını, başka kimse olmadığını beyan ettiği, ... hakkında nitelikli olarak konut dokunulmazlığının ihlali, bina içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında hırsızlık, mala zarar verme suçlarından kamu davası açıldığının anlaşılması karşısında, belirtilen şahıs hakkında katılana yönelik eylemler ile ilgili açılan davanın mevcut olması halinde, dava dosyasının akıbeti araştırılıp ve dava dosyası getirtilerek incelenip, birleştirme olanağı varsa dava dosyaları birleştirilmesi, yoksa dava evraklarının denetime olanaklı onaylı suretlerinin dosya arasına konulması; aksi halde söz konusu şahsın tanık sıfatıyla beyanının alınması, yapılacak araştırma ve inceleme sonucuna göre deliller bir bütün halinde değerlendirilerek; sanığın hırsızlık suçu açısından hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken, eksik inceleme ve kovuşturma sonucu yazılı şekilde karar verilmesi,
b. Kabule göre de;
Sanığın adli sicil kaydında yer alan ve mahkemece ikinci kez tekerrüre esas alınan Denizli 1. Ceza Mahkemesinin 2006/554 Esas – 2007/104 Karar sayılı ilamındaki mahkumiyet kararının, 16.03.2007 tarihinde kesinleştiği ve 10.12.2008 tarihinde infaz edildiği, TCK"nın 58/2-b maddesi uyarınca, önceden işlenen suçtan dolayı hükmedilen bu cezanın infaz edildiği tarihten itibaren 3 yıl geçtikten sonra yeni suç işlenmesi halinde tekerrüre esas alınamayacağı, sanığın suç tarihi olan 11.02.2012 itibari ile de adli sicil kaydında ikinci kez tekerrüre esas nitelikte başkaca bir mahkumiyet kaydının bulunmadığı hususu gözetilmeden, sanık hakkında ikinci kez mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve buna bağlı olarak şartlı tahliyesine yer olmadığına karar verilmesi,
2. Suça sürüklenen çocuk hakkında konut dokunulmazlığını bozma suçundan hüküm kurulurken TCK’nın 116/4, 119/1-c maddeleri uyarınca tayin olunan 2 yıl 12 ay hapis cezası üzerinden aynı Kanun"un 31/3. maddesi uyarınca 1/3 indirim yapılması sırasında 2 yıl yerine 1 yıl 12 ay hapis cezasına hükmedilerek eksik ceza tayini sonraki uygulama ile sonuç cezanın doğru hesaplandığı anlaşıldığından bozma nedeni yapılmamış, dosya içeriğine göre diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak;
Dairemizce de benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 20.11.2018 tarihli ve 2016/6-986 E., 2018/554 K. sayılı içtihadında belirtildiği üzere Çocuk Koruma Kanunu"nun Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkındaki Yönetmeliğin 20 ve 21. maddeleri ile 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu"nun 35. maddesi uyarınca; fiil işlendiği sırada 15-18 yaş grubu içerisinde bulunan suça sürüklenen çocuğun işlediği fiillerin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiillerle ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin olup olmadığının denetimi bakımından, sosyal yönden inceleme yaptırılmaması ve yaptırılmama gerekçesinin kararda gösterilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuğun ve sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebepten dolayı istem gibi BOZULMASINA, 10.07.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.