8. Hukuk Dairesi 2015/7393 E. , 2015/9439 K.
"İçtihat Metni"Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve yıkım
Hazine ile .... ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali ve yıkım davasının kabulüne dair Asliye Hukuk Mahkemesi"nden verilen 11.06.2014 gün ve 36/96 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı .... vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve uyulan bozma ilâmında açıklandığı üzere işlem yapılıp sonucu Dairesinde hüküm tesis edildiğine göre yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddi ile Usul, Kanun ve bozma gereklerine uygun bulunan hükmün ONANMASINA, taraflarca HUMK"nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK"nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 3402 sayılı Kanunun 36/A maddesi gereğince harç alınmasına mahal olmadığına, 27.04.2015 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Davacı Maliye Hazinesi"nin açtığı dava ile, davalı adına tapuya kayıtlı Çanakkale Boğazı kenarındaki taşınmaz üzerindeki yapının bir bölümünün 3621 sayılı Kıyı Kanunu kapsamında kalan Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan kıyı alana tecavüzlü olduğu belirtilerek; bu bölümün davalı adına mevcut tapu kaydının iptal/terkini, el atmanın önlenmesi ve bu alanda kalan yapı bölümünün yıkımına karar verilmesi istenilmiştir.
Yapılan yargılama soncunda mahkemece, davalılar adına tapuya kayıtlı 501 m2 lik taşınmazın tamamının kıyı alanda kaldığı benimsenerek; davalılar adına mevcut tapu kaydının iptal/terkini, davalının el atmasının önlenmesine ve üzerindeki yapının kısmının yıkımına karar verilmiştir. Davalı hükmü temyiz etmiştir.
Kıyılar kamu malı olup; özel mülkiyete konu olmaz (TC. Anayasası m. 43, EMK. m. 641, TMK. m. 715, 3402 s. KK. m. 16, 3621 s. Kıyı Kanunu m.5;13.03.1972 tarih ve 7/4 sayılı YİBK). Davalı taşınmazı satış yoluyla 2001 yılında edinmiş; ancak öncesinde tapu kaydı tesis kadastrosu işleminin 1973 yılında kesinleşmesiyle oluşmuş;3621 Sayılı Kıyı Kanunu 1990 yılında yürürlüğe girmiş; temyize konu bu dava ise, 2001 yılında açılmıştır. Kadastro tespiti Mayıs 1322 tarihinden gelen tedavül tapu kaydının revizyonu sonucu yapılmıştır. Davalılar çok eski yıllarda tesis edilmiş tapu kayıt malikleridir.
Tapu kayıt malikleri tapu kayıtlarının Devlet tarafından himaye görüp Devletçe korunacağı, kesin hükme bağlanan konuda tekrar bir karar verilmeyeceği konusunda meşru bir beklentiye sahiptir. Bu meşru beklentinin korunması gerekir. Ne var ki; kamuya ait olması gereken taşınmazın deniz kıyısında kalan bölümünün kamu dışındaki gerçek ve tüzel kişilerin tasarrufunda kalması da doğru değildir. Bu bakımdan yüksek kamu yararı gereğince Devlet, özel kişilerin mülkiyet hakkına dokunabilir. Ülkemizin de taraf olduğu “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi”nin (1) numaralı Protokolünün 1. maddesi kamu yararı gerektirdiği takdirde mülkiyet hakkından yoksun bırakılabileceğin kabul etmiştir. Bu bakımdan; Devletin davacı olarak kıyı olan bölümün tapu kaydının iptaliyle terkin kararı istemesinde kamu yararının olduğu açıktır. Ancak Devlete tanınan mülkiyet hakkından yoksun bırakmanın karşılıksız olacağı anlamını da çıkarmamak gerekir. Davalı, tapu siciline geçirilmiş ve bu şekilde uzun bir zamandır tasarrufunda bulunan taşınmazının bir bölümüne, Devletin kamu yararı gereğince el koyarak kamuya terk etmesi karşılığında, kendisine uygun bir bedelin tazminat olarak ödeneceği konusunda meşru bir beklenti hakkına sahiptir. Kuşkusuz devlet bu konuda kamulaştırma yapma yetkisine de sahiptir. Ancak davalılar kıyıda kalan taşınmaz için kendisine uygun bir bedel ödenmesi talebinde bulunmadığından; mahkemece bu yönde bir inceleme yapılmamış olması isabetlidir.
Buna karşılık; davalı taraf mevcut tapu kaydına güvenerek taşınmazının üzerinde bina inşa etmiştir.Tapu kaydı iptal edilmediği sürece tapu kayıt malikinin el atmasının önlenmesine ve üzerindeki binanın yıkımına karar verilemez.Kıyı Kanunu davalıların taşınmaza tapu ile malik olmalarından sonra yürürlüğe girmiştir. Mahkemece tapu kaydının bir bölümün iptal/terkinine karar verilmiş ise de, karar kesinleşmemiştir. Diğer yandan, yıkım talebine karşı, davalının TMK.nun 722. maddesi çerçevesinde kullanabileceği hakları mevcuttur. Bunun için, tapu iptal/terkin kararının kesinleşmesinin beklenmesi gereklidir. Bu amaçla mahkemece öncelikle davacının el atmanın önlenmesi ve yıkım talebine ilişkin davasının iptal/terkin davasından ayrılarak (HMK.m167) ayrı bir dava olarak görülmesine karar verilmesi; ayrılan bu davada da HMK.165.maddesi uyarınca, tapu iptal/terkin davasının sonucunun "bekletici sorun" yapılması gerekir. Davacının bütün taleplerinin bir arada görülmesinde "usul ekonomisi ilkesi" nin (HMK.m.30) uygulanması söz konusu değildir.Açıklanan nedenlerle, Değerli çoğunluğun tapu iptal/terkin hükmüne yönelik hükmün onaylanması kararına katılmakla birlikte; el atamanın önlenmesi ve yıkım talebine ilişkin hükmün de onanması kararına katılmıyor; hükmün bu bölümünün açıkladığım çerçevede işlem yapılmak üzere bozulması gerektiğini düşünüyorum.27.04.2015