
Esas No: 2014/12290
Karar No: 2014/12290
Karar Tarihi: 19/7/2017
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
GÜLFİDAN YILDIRIM BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/12290) |
|
Karar Tarihi: 19/7/2017 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Burhan ÜSTÜN |
Üyeler |
: |
Serruh KALELİ |
|
|
Hicabi DURSUN |
|
|
Kadir ÖZKAYA |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
Raportör |
: |
Dr.Yunus HEPER |
Başvurucu |
: |
Gülfidan YILDIRIM |
Vekili |
: |
Av. Hasan Hüseyin EVİN |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Mesai saatlerinde sendikal etkinliğe katılan devlet memurunun
uyarma cezası ile cezalandırılmasının örgütlenme özgürlüğünün ihlali
niteliğinde olduğu iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 21/7/2014 tarihinde
yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü sunmuştur.
7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
9. Başvurucu, olayların geçtiği tarihte İzmir ili sınırları
içinde bulunan Buca Seyfi Demirsoy Devlet Hastanesinde hemşire olarak
çalışmaktadır. Sağlık Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) İzmir şubesi yönetim
kurulu üyesi olan başvurucu çalıştığı hastanede de iş yeri temsilcisidir.
10. Başvurucu 21/12/2012 tarihinde,
çalıştığı hastanede bir program tertip etmiş; SES"in
yönetim kurulu da bu etkinliğe onay vermiştir. Söz konu etkinlik kapsamında
aynı hastanede çalışan hemşire Ö.A. "Türk ve Dünya Edebiyatında Öncü
Kadınlar" başlıklı bir sunum yapmıştır. 20 dakika kadar süren etkinlik
hastanenin, yatan hastaların bulunduğu Göğüs Hastalıkları Servisinde bulunan
hasta refakatçi odasında ve ziyaret saatinde icra edilmiştir. Başvurucu,
etkinlik saatinde odanın kullanılmadığını ve ziyaret saatinin etkinlik için en
uygun saat olduğunu belirtmektedir.
11. Söz konusu etkinliğin ardından hem başvurucu hem de sunumu
yapan Ö.A. hakkında disiplin soruşturması açılmıştır. Başvurucu hakkında ilk
olarak 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet
Memurları Kanunu’nun "Disiplin
cezalarının çeşitleri ile ceza uygulanacak fiil ve haller"
kenar başlıklı 125. maddesinin (C) fıkrasının (f) bendi uyarınca aylıktan kesme
cezası öngörülmüş ancak bir dizi soruşturma işleminden sonra başvurucunun daha
önce disiplin cezası almamış olması nedeniyle cezası uyarma cezasına
düşürülmüştür. Başvurucunun cezasının indirilmesi ile birlikte sevk maddesinin
de değiştirildiği anlaşılmaktadır. İdareye göre devlet hastanesinin Göğüs
Hastalıkları Bölümünün refakatçi odası yetkililerden izin almaksızın ve amaç
dışı kullanılmış, ayrıca söz konusu etkinlik nedeniyle etkinliğe izinsiz
katılan personelin mesailerinin aksamasına neden olunmuş ve iş gücü kaybına
sebebiyet verilmiştir.
12. Başvurucunun açmış olduğu dava İzmir 5. İdare Mahkemesinin 15/12/2013 tarihli kararı ile reddedilmiştir. İlk Derece
Mahkemesi, etkinlikte yapılan sunumu sendikal faaliyet olarak kabul etmemiştir.
Mahkeme, mesai saatlerinde idareden izin almaksızın böyle bir etkinlik tertip
etmesi nedeniyle başvurucunun "uyarma" cezası ile cezalandırılmasında
bir hukuka aykırılık bulunmadığına karar vermiştir. İlk Derece Mahkemesinin
kararına yapılan itiraz İzmir Bölge İdare Mahkemesinin 18/3/2014
tarihli ve bir gerekçeye dayanmayan kararı ile reddedilmiştir. Karar düzelme
talebi de aynı Bölge Mahkemesince 20/5/2014 tarihinde
reddedilmiştir. Nihai karar başvurucuya 19/6/2014
tarihinde tebliğ edilmiştir.
13. Başvurucu 21/7/2014 tarihinde
bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
14. 657 sayılı Kanun’un "Disiplin
cezalarının çeşitleri ile ceza uygulanacak fiil ve haller"
kenar başlıklı 125. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
“Devlet memurlarına verilecek disiplin
cezaları ile her bir disiplin cezasını gerektiren fiil ve haller şunlardır:
A - Uyarma : Memura,
görevinde ve davranışlarında daha dikkatli olması gerektiğinin yazı ile
bildirilmesidir.
Uyarma cezasını gerektiren fiil ve haller
şunlardır:
a) Verilen emir ve görevlerin tam ve zamanında
yapılmasında, görev mahallinde kurumlarca belirlenen usul ve esasların yerine
getirilmesinde, görevle ilgili resmi belge, araç ve gereçlerin korunması, kullanılması
ve bakımında kayıtsızlık göstermek veya düzensiz davranmak...
C - Aylıktan kesme : Memurun,
brüt aylığından 1/30 - 1/8 arasında kesinti yapılmasıdır.
Aylıktan kesme cezasını gerektiren fiil ve
haller şunlardır: ...
f) Görev yeri sınırları içerisinde herhangi
bir yerin toplantı, tören ve benzeri amaçlarla izinsiz olarak kullanılmasına
yardımcı olmak,”
15. 25/6/2001 tarihli ve 4688 sayılı
Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu"nun "Sendika üyelerinin ve yöneticilerinin
güvencesi" kenar başlıklı 18. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
" Kamu görevlileri, iş saatleri dışında
veya işverenin izni ile iş saatleri içinde sendika veya konfederasyonların bu
Kanunda belirtilen faaliyetlerine katılmalarından dolayı farklı bir işleme tâbi
tutulamaz ve görevlerine son verilemez."
16. 4688 sayılı Kanun"un
"Sendika ve konfederasyonların yetki ve faaliyetleri "
kenar başlıklı 19. maddesinin ikinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Sendika ve konfederasyonlar kuruluş amaçları doğrultusunda toplumsal
cinsiyet eşitliğini gözeterek aşağıdaki faaliyetlerde bulunabilirler:..
d) Üyelerin meslekî yeterliliklerinin artırılması ve sorunlarının
çözülmesi ile sendikal faaliyetlerinin geliştirilmesine yönelik kurs, seminer
ve sosyal amaçlı toplantılar düzenlemek, bilimsel çalışmalar yapmak ve
yayınlarda bulunmak."
B. Uluslararası Hukuk
17. İlgili uluslararası hukuk kaynaklarının derli toplu
verildiği bir karar için Eğitim ve Bilim
Emekçileri Sendikası ve diğerleri (B. No: 2014/920, 25/5/2017, §§ 25-30) kararına bakılabilir.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 19/7/2017 tarihinde
yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
19. Başvurucu, 4688 sayılı Kanun"un sendikal hakların çerçevesini
uluslararası sözleşmelere göre kıyasla oldukça daralttığını ve bu sebeplerle
mevcut başvuruda Anayasa"nın 90. maddesine dayanılarak uluslararası sözleşme
hükümlerinin gözönünde bulundurulması gerektiğini
ifade etmiştir. Başvurucu, başvuruya konu etkinliğin SES İzmir Şubesi Yönetim
Kurulunun almış olduğu karar doğrultusunda ve Sendikanın araç ve gereçleri ile
düzenlediklerini ve etkinliği gerçekleştirdikleri odanın o saatte
kullanılmadığını ileri sürmüştür. Başvurucuya göre başvuruya konu etkinliğin
bir sendikal etkinlik olması nedeniyle etkinlik hakkında yapılan soruşturma ve
verilen ceza hukuksuzdur. Başvurucu, verilen cezanın örgütlenme özgürlüğü ve bu
özgürlüğün kullanım biçimlerinden olan sendikal faaliyette bulunma hakkını
ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
20. Bakanlık görüşünde, örgütlenme özgürlüğünün bireyi kamu
gücünü kullanan organların keyfî müdahalelerinden koruduğuna dikkat
çekilmiştir. Bakanlık görüşünde ayrıca, mevcut başvuruya konu etkinliğin
sendika hakkının tanımında ortaya çıkan bireysel ve ortak çıkarları koruma
amacı taşıyıp taşımadığının değerlendirilmesi gerektiği ifade edilmiştir.
B. Değerlendirme
21. Anayasa’nın "Toplantı
ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı" kenar başlıklı 34. maddesi
şöyledir:
"Herkes, önceden izin almadan, silahsız
ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak,
milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve
genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve
kanunla sınırlanabilir.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme
hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda
gösterilir."
22. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvuru, Sendikanın
kolektif eylemler nedeniyle üyelerinin mesleki çıkarlarını koruma özgürlüğü ile
doğrudan ilişkili değildir (Sendika hakkının kapsamı için bkz. Tayfun Cengiz, B. No: 2013/8463, 18/9/2014, § 30-32). Bu nedenle başvurucunun şikâyetinin
"toplantı hakkı" kapsamında incelenmesi gerektiği
değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
23. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
toplantı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Müdahalenin
Varlığı
24. Toplantı hakkının sadece kullanılması sırasında değil
kullanılmasından sonraki işlemlerin de hak üzerinde "sınırlayıcı"
etkisi bulunmaktadır (Toplantı hakkı bağlamındaki bir karar için bkz. Osman Erbil, B. No: 2013/2394, 25/3/2015, § 53; sendika hakkı bağlamında bir karar için bkz.Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri,
§ 48). Bu sebeple başvurucunun katıldığı toplantıya bir müdahalede bulunulmamış
olsa bile daha sonra başvurucunun cezalandırılmasının toplantı hakkına yönelik
bir müdahale olduğu kabul edilmelidir.
b. Müdahalenin
İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
25. Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler,
... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen
sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ...
demokratik toplum düzeninin ... gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
26. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde
belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 34. maddesinin
ihlalini teşkil edecektir. Bu itibarla sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesinde
öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen kanunlar tarafından öngörülme,
Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma,demokratik toplum düzeninin gereklerine ve
ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının
belirlenmesi gerekir.
i. Kanunilik
27. 4688 sayılı Kanun"un 125. maddesinin “kanunla sınırlama”
ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır.
ii. Meşru Amaç
28. Başvurucunun uyarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin
kararın, Anayasa"nın 34. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden
“kamu düzeninin” korunmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir
amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır.
iii. Demokratik Toplum
Düzeninin Gereklerine Uygunluk ve Ölçülülük
(1) Genel İlkeler
29. Anayasa Mahkemesi daha önce pek çok kez "demokratik
toplum düzeninin gerekleri" deyiminden ne anlaşılması gerektiğini
açıklamıştır. Buna göre temel hak ve özgürlükleri sınırlayan tedbir, bir
toplumsal ihtiyacı karşılamalı ve başvurulabilecek en son çare niteliğinde
olmalıdır (Sendika hakkı bağlamında bkz. Eğitim
ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 73; Tayfun Cengiz, § 56; Adalet Mehtap Buluryer,
B. No: 2013/5447, 16/10/2014, §§ 103-105; grev hakkı
bağlamında bkz. Kristal-İş Sendikası
[GK], B. No: 2014/12166, 2/7/2015, § 70; ifade özgürlüğü bağlamında bkz. Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151,
4/6/2015, § 51; Mehmet Ali Aydın [GK],
B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 68; Tansel
Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 51). Derece mahkemelerinin,
böyle bir ihtiyacın bulunup bulunmadığını değerlendirmede belirli bir takdir
yetkisi bulunmaktadır. Ancak bu takdir payı, Anayasa Mahkemesinin
denetimindedir.
30. Öte yandan temel hak ve özgürlüklere yönelik herhangi bir
sınırlamanın -demokratik toplum düzeni için gerekli nitelikte olmakla birlikte-
temel haklara en az müdahaleye olanak veren ölçülü bir sınırlama niteliğinde
olup olmadığının da incelenmesi gerekir (AYM, E.2007/4, K.2007/81, 18/10/2007; sendika hakkı bağlamında bkz. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri,
§ 73; Tayfun Cengiz, §§ 53-55;
ifade özgürlüğü bağlamında ölçülülük ilkesine ilişkin açıklamalar için ayrıca
bkz. Kamuran Reşit Bekir [GK], B.
No: 2013/3614, 8/4/2015, § 63; Bekir Coşkun §§
53, 54; Abdullah Öcalan [GK], B.
No: 2013/409, 25/6/2014, §§ 96-98; Tansel
Çölaşan, §§ 54, 55;Mehmet Ali
Aydın, §§ 70-72). Bu sebeple Anayasa"nın 34. maddesinin ikinci
fıkrasında belirtilen meşru amaçları gerçekleştirmek için gerekli görülen
önlemler ile toplantı hakkı arasında adil bir dengenin sağlanıp sağlanamadığına
bakılması gerekir.
31. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı bireylerin
ortak fikirlerini birlikte savunmak ve başkalarına duyurmak için bir araya
gelebilme imkânını korumayı amaçlamaktadır. Dolayısıyla bu hak, ifade
özgürlüğünün özel bir biçimidir. İfade özgürlüğünün demokratik ve çoğulcu bir
toplumdaki önemi, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı için de
geçerlidir (Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK],
B. No: 2013/3924, 6/1/2015, § 115; Osman Erbil, § 31, 45; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri,
§ 72). O hâlde mevcut başvurunun Anayasa’nın 26. maddesinin ışığında ve 34.
maddesi uyarınca incelenmesi gerekir.
(a) İfade Özgürlüğü
32. Anayasa Mahkemesi bu bağlamda, Anayasa"nın 26. maddesinin
birinci fıkrasında koruma altına alınan ifade özgürlüğünün, demokratik bir
toplumun temel dayanaklarından ve demokratik toplumun gelişiminin ve her
bireyin kendini gerçekleştirmesinin başlıca şartlarından birini oluşturduğunu
her zaman vurgulamıştır. Toplumsal çoğulculuğa ancak her türlü fikrin serbestçe
ifade edilebildiği özgür tartışma ortamında ulaşılabilir. Dolayısıyla toplumsal
ve siyasal çoğulculuğu sağlamak, her türlü düşüncenin barışçıl bir şekilde ve
serbestçe ifadesine bağlıdır (İnternet ortamında ifade özgürlüğünün önemine
ilişkin bkz. Yaman Akdeniz ve diğerleri,
B. No: 2014/3986, 2/4/2014, §§ 25-26, sanatsal ifade
özgürlüğünün önemi için bkz. Fatih Taş [GK],
B. No: 2013/1461, 12/11/2014, §§ 66, 104; bir terör örgütü liderinin ifade
özgürlüğüne ilişkin olarak bkz. Abdullah
Öcalan,§ 101; bir siyasetçinin basın açıklamasında ileri sürdüğü
düşüncelere ilişkin bkz. Mehmet Ali Aydın,
§§ 74, 84).
(b) Toplantı Hakkı
33. Toplantı hakkı, çoğulcu demokrasilerin gelişmesinde zorunlu
olan farklı düşüncelerin ortaya çıkması, korunması ve yayılmasını güvence
altına almaktadır. Dolayısıyla kendine özgü özerk işlevine ve
uygulama alanına rağmen -ifade özgürlüğünde olduğu gibi- siyasi ve kamu
yararını ilgilendiren meseleler söz konusu olduğunda toplantı hakkına yapılan
müdahaleler daha dar yorumlanmalıdır (Eğitim
ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 79; Osman Erbil, § 45; toplantı hakkı ile
ifade özgürlüğünün birlikte ele alındığı değerlendirmeler için bkz. Ali Rıza Özer ve diğerleri, § 115-117).
34. Toplantı hakkı demokratik toplumun en temel değerleri
arasında yer alır. Demokratik bir toplumda, mevcut düzene itiraz eden ve
barışçıl yöntemlerle gerçekleştirilmesi savunulan siyasi fikirlerin, toplantı
ve diğer yasal araçlarla ifade edilebilmesi imkânı sunulmalıdır. Bu sebeple
şiddete teşvik ve demokrasinin ilkelerini ortadan kaldırma durumları dışında
toplantı özgürlüğünün ortadan kaldırılmasına yönelik önleyici nitelikli radikal
tedbirler demokrasiye zarar verir (Eğitim ve
Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 80; Ali Rıza Özer ve diğerleri, § 117; Osman Erbil, § 47).
35. Barışçıl amaçlarla bir araya gelmiş kişilerin toplantı
hakkını kullanırken kamu düzeni açısından tehlike oluşturmayan ve şiddet
içermeyen davranışlarına devletin sabır ve hoşgörü göstermesi çoğulcu
demokrasinin gereğidir. Anayasa Mahkemesi, toplantı hakkının izin veya bildirim
usulüne bağlanabileceğine daha önce karar vermiştir. Söz konusu izin veya
bildirimin amacı toplantı, yürüyüş veya diğer gösterilerin düzgün bir şekilde
yapılmasını güvence altına almak için yetkililere makul ve uygun tedbir alma
imkânı sağlamak olduğu sürece genel olarak hakkın özüne dokunmaz. Derhâl tepki verilmesinin haklı olduğu özel durumlar hariç,
bildirim ve izin usullerinin uygulanmasının amacı toplanma hakkının etkin
kullanılması imkânını sağlamaktır (Osman
Erbil, § 52; Ali Rıza Özer ve
diğerleri, § 122; katılımcılar açısından derhâl tepki verilmesinin
haklı olduğu özel durumlara ilişkin olarak ayrıca bkz. Osman Erbil, § 65, 67; Ali Rıza Özer ve diğerleri, § 119).
36. Buradan çıkan sonuca göre toplanma özgürlüğünün
kullanımından kaynaklı kamu düzenine yönelik tehditlerin gerçeklik değeri
taşıması hâlinde yetkili makamların bu tehditleri bertaraf edecek tedbirleri
alabilecekleri kabul edilmelidir. Alınan bu tedbirlere aykırı, barışçıl olmayan
toplantılar düzenlenmesi, bu tür toplantılara katılınması
veya bu tür toplantılarda suçlar işlenmesi hâlinde de cezalar verilebilir. Buna
karşın alınan tedbirler veya öngörülen cezaların barışçıl toplantı hakkına
dolaylı olarak usulsüz sınırlamalara dönüşmesine müsaade edilemez. Bireyin,
güvence altına alınan toplanma hakkını kullanırken kamu güçlerinin keyfî
müdahalelerine karşı da korunması gerekir (Eğitim
ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, §§ 81-82; Ali Rıza Özer ve diğerleri, § 118).
37. Bununla beraber "Temel
hak ve hürriyetler, kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve
sorumluluklarını da ihtiva eder" biçimindeki Anayasa"nın 12.
maddesinin ikinci fıkrası kişilerin sahip oldukları temel hak ve hürriyetleri
kullanırken sahip oldukları ödev ve sorumluluklara gönderme yapar. Ödev ve
sorumluluklar, somut başvurudaki gibi ödev ve sorumluluğunu yerine getirmediği
iddia edilen bir kamu görevlisinin bir temel hak veya özgürlüğünün
kısıtlanmasına ilişkin şikâyetlerinde özellikle önem taşımaktadır.
38. Bundan sonra Anayasa Mahkemesinin yapması gereken başvuruya
konu müdahaleye olayın bütünlüğü içinde bakmak ve keyfî uygulamalardan ve
usulsüz sınırlandırmalardan kaçınılması için barışçıl bir toplantıya
katılanlara ceza vermek suretiyle yapılan müdahalenin demokratik bir toplumda
gerekli olduğunun makul gerekçelere dayanılarak gösterilip gösterilmediğini ve
müdahalenin “ölçülü” olup olmadığını belirlemektir.
(2) İlkelerin Olaya
Uygulanması
39. Anayasa Mahkemesi
önündeki mesele, bir devlet hastanesinin Göğüs Hastalıkları Servisinde bulunan
refakatçi odasında mesai saatleri içinde yapılan bir toplantıyı tertip eden ve
katılan başvurucuya disiplin cezası verilerek yapılan müdahalenin demokratik
bir toplumda gerekli ve ölçülü olup olmadığıdır.
40. İlk olarak söz konusu toplantının yapıldığı yerin, bir
hastanenin yatan hastaların bulunduğu Göğüs Hastalıkları Servisinin hasta
refakatçilerinin beklemesi için ayrılan odası olduğu gözönünde
bulundurulmalıdır. Başvurucunun da ileri sürdüğü gibi bahsi geçen odanın
etkinlik saatinde kullanılmadığı ve boş olduğu kabul edilse bile Göğüs
Hastalıkları Servisinde bulunan toplantı yerinin hassas olduğu da inkar edilemez.
41. İkinci olarak toplantının konusu Türk ve Dünya edebiyatında
öncü kadınlar olarak belirlenmiştir ve kabul etmek gerekir ki bir hastanenin
Göğüs Hastalıkları Servisinin sıkıcı ortamı ve çalışma rutininde böyle bir konu
oldukça ilgi çekici olacaktır.Böyle
bir toplantının hassas bir yerde icra edilmesinin belirli bazı kurallara
bağlanmasının anlaşır bir durum olduğunu kabul etmek gerekir. Başka bir
anlatımla hastane huzurunun kesintisiz temin edilmesi ve bilhassa yatan
hastaların bakım ve gözetimi faaliyetlerinin aksamadan sürdürülmesi için
hastane idaresinin lüzumlu gördüğü tedbirleri almak noktasında bir takdir
aralığına sahip olduğu açıktır. Nitekim hastanede mesai saatler içinde ve
hastane binasında gerçekleştirilecek böyle bir toplantı için yetkililerden izin
almanın kanuni bir zorunluluk olduğu anlaşılmaktadır (§§ 14-17).
42. Öte yandan başvuruya konu toplantı için önceden bazı
hazırlıklar yapıldığı belirtildiğine göre başvurucunun toplantıyı düzenlemek
için izin almaya zamanının olduğu sonucuna varılabilir. Eldeki başvurunun, izin
alınması için zaman ve imkânların bulunmadığı ve derhâl tepki verilmesinin
haklı olduğu özel durumlardan biri olduğu değerlendirilmemiştir.
43. Bununla beraber önceden konulan kurallara ve alınan
tedbirlere aykırı olarak tertip edilen bir toplantı yalnızca bir sendika
tarafından veya bir sendikanın üyelerince tertip edilmiş olması nedeniyle
hukuka uygun hâle gelmez. Dolayısıyla hakkı kullanan kişiler sendika üyesi olsalar
da olmasalar da mutlak olmayan ve sınırlandırmalara tabi olan toplantı hakkının
(Osman Erbil, § 50, 63)
kullanımına ilişkin önceden konulmuş sınırlamalara uymak yükümlülüğü
altındadırlar.
44. Başvurucu, olayların geçtiği hastanede hemşire olarak görev
yapmaktadır ve önceden izin alarak ve daha uygun bir yerde söz konusu
toplantıyı düzenleyebileceğini bilebilecek durumdadır. Başvurucu, soruşturma ve
yargılama aşamalarında idarenin Sendika üyelerine haklarını kullanmaları
sırasında zorluk çıkardığını iddia etmiş ise de eldeki başvuruya konu
toplantının düzenlenmesi için idareden ne izin istendiği ne de yer temin
etmesinin talep edildiği gösterilmiştir. Bu itibarla başvurucunun da
sorumluklarını yerine getirdiği söylenemez.
45. Sonuç olarak somut olayda önceden
izin almaksızın devlet hastanesinin yatan hastaların bulunduğu bir servisindeki
hasta yakınlarının kullanımına tahsis edilmiş odasında düzenlenen toplantı
halka açık yerlerde yapılan ve günlük hayatın akışında tahammül edilebilecek
bir karışıklığa sebep olan toplantı ve gösteriler gibi (açıklamalar için bkz. Ali Rıza Özer ve diğerleri, § 119)
değerlendirilemez. Dolayısıyla söz konusu toplantıyı tertip etmesi nedeniyle
başvurucuya disiplin cezası verilmesinin gerekliliğine ilişkin idare ve derece
mahkemelerinin gerekçesinin yeterli olduğu kabul edilmiştir.
46. Başvurucu, görevinde ve davranışlarında daha dikkatli olması
gerektiğinin yazı ile bildirilmesi biçimindeki uyarma disiplin cezası ile
cezalandırılmıştır. Bir kamu görevlisi olan başvurucunun kanundaki en düşük
disiplin cezası ile cezalandırılmasından ibaret müdahalenin, başvurucunun
toplantı hakkına ölçüsüz bir müdahale oluşturduğu ve hastane düzeninin
sağlanması amacını gerçekleştirmek için gerekli görülen önlemler ile
başvurucunun toplantı hakkı arasında kurulması gereken dengeyi başvurucu
aleyhine bozduğu söylenemez.Başvurucuya
verilen cezanın ölçülü olduğu sonucuna varılmıştır.
47. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 34 maddesinde güvence
altına alınan toplantı hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Toplantı Hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı
hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 19/7/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.