
Esas No: 2013/1258
Karar No: 2013/1258
Karar Tarihi: 13/6/2013
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
GALİP YILMAZ VE DİĞERLERİ
BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2013/1258) |
|
Karar Tarihi: 13/6/2013 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Alparslan ALTAN |
Üyeler |
: |
Osman Alifeyyaz PAKSÜT |
|
|
Recep KÖMÜRCÜ |
|
|
Engin YILDIRIM |
|
|
Celal Mümtaz AKINCI |
Raportör |
: |
Selami ER |
Başvurucular |
: |
Hasan Hüseyin YILMAZ |
|
|
Asiye YALÇIN |
|
|
Efğani KEREM |
|
|
Kezban ERDOĞMUŞ |
|
|
Sevil BİŞGİN |
|
|
Ayten YILMAZ |
|
|
Nihal ELMAS |
|
|
Feride YILMAZ |
|
|
Tuğba KİRAZ |
|
|
Kübra YILMAZ |
|
|
Havva YILDIRIM |
|
|
Firdevs YILMAZ |
|
|
Nur MESCİ |
|
|
Feride KONTAŞ |
|
|
Galip YILMAZ |
|
|
Yusuf YILMAZ |
|
|
Sıdıka TAŞKOPARAN |
|
|
Niyazi KOÇ |
|
|
Sebiha ÖZTÜRK |
|
|
Sebahat SEZĞEK |
|
|
Selfet KOÇ |
Vekili |
: |
Av. Nedim ÇAĞLAR |
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucular, daha önce
maliki oldukları ve 1984 yılında kamulaştırılan taşınmazın,
kamulaştırılmasından vazgeçildiği ve bir kamu hizmetine tahsis edilmeyip fiilen
el konulmadığı gerekçesiyle adlarına tescili ve iadesi davasının reddedilmesi
nedeniyle hak arama hürriyetleri ve mülkiyet haklarının ihlal edildiğini ileri
sürmüşlerdir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 12/2/2013
tarihinde Anayasa Mahkemesine şahsen yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari
yönden yapılan ön incelemesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin
bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci
Komisyonunca, 27/3/2013 tarihinde başvurunun karara
bağlanması için Bölüm tarafından ilke kararı alınması gerekli görüldüğünden,
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 33. maddesinin (3)
numaralı fıkrası uyarınca, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından
yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru dilekçesindeki
ilgili olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucular ve murislerine
ait Ankara Yenimahalle’de bulunan taşınmaz hakkında Milli Savunma Bakanlığı 19/1/1981 tarih ve 496 sayılı karar ile kamulaştırma kararı
almış ve kendilerinin rızasıyla taşınmaz 11/10/1982 tarih ve 3175 sayılı
işlemle Hazine adına tescil edilmiştir.
6. İdare 16/12/1982
tarihinde kamulaştırmadan vazgeçmiş ve 25/6/1984 tarih 1258 yevmiye numaralı
işlemle taşınmaz başvurucular ve murisleri adına tescil edilmiştir.
7. İdare, daha sonra 8/5/1984 tarihinde yeni bir kamulaştırma kararı almış ve bu
karar Asiye YALÇIN’a 5/11/1984 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
8. Başvuruculardan Asiye YALÇIN
ve başvurucuların murislerinden Mustafa YILMAZ tarafından 1984/733 sayılı dosya
ile açılan bedel artırım davası, bedelin bankaya depo edilmemiş olması
sebebiyle reddedilmiştir.
9. Asiye YALÇIN ve Mustafa
YILMAZ 8-9/11/1984 tarih 3017 ve 3052 sayılı işlemler
ile diğer malikler 1984 ve 1985 yıllarında farklı tarihlerde kamulaştırma
bedelinin kendilerine ödeneceği mülahazasıyla paylarını ferağ vererek Hazineye
devretmişler ve taşınmaz Hazine adına tescil edilerek kamulaştırılmıştır.
10. Başvuruculardan 14’ü (Hasan
Hüseyin YILMAZ, Asiye YALÇIN, Efğani KEREM, Kezban
ERDOĞMUŞ, Sevil BİŞGİN, Ayten YILMAZ, Nihal ELMAS, Feride YILMAZ, Tuğba KİRAZ,
Kübra YILMAZ, Havva YILDIRIM, Firdevs YILMAZ, Nur MESCİ, Feride KONTAŞ) 20/11/2009 tarihinde Sincan 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
nezdinde bahse konu taşınmaz hakkında önce kamulaştırma kararı alınıp sonra
vazgeçildiği ve bu tarihten sonra fiilen el atılmadığı, kamulaştırma bedeli
ödenmeden ve kamulaştırma tamamlanmadan tescil yapıldığı ve taşınmazın bir kamu
hizmetine tahsis edilmeyip fiilen el konulmadığı takdirde aradan geçen süreye
bakılmaksızın taşınmaz idare adına tescil edilse dahi bu tescilin iptali ile
eski malike iadesi gerektiği gerekçeleriyle tapu kaydının iptali ve kendileri
adına tescili maksadıyla tapu iptali ve tescil davası açmışlardır.
11. Mahkeme, yaptığı keşifte
başvurucuların dava konusu taşınmazının da içinde bulunduğu General Selahattin Gökkartal Kışlası ve civarının büyük bir askeri alan
olduğunu, etrafının tel örgüyle çevrili olduğunu, askeri alan olduğunu gösterir
işaretler bulunduğunu ve askeri birliklerce kullanıldığını tespit etmiştir.
12. Başvuruculardan ikisi (Galip
YILMAZ ve Yusuf YILMAZ) ile başvuruculardan beşinin (Sıdıka TAŞKOPARAN, Niyazi
KOÇ, Sebiha ÖZTÜRK, Sebahat SEZĞEK ve Selfet KOÇ) murisi Atiye KOÇ’un
da aralarında bulunduğu dört kişi Asliye Hukuk Mahkemesine hitaben yazdıkları 1/10/2010 tarihli dilekçeyle davaya katılma talebinde
bulunmuşlardır.
13. Mahkeme, 8/4/2011
tarih ve E.2009/683, K.2011/178 sayılı kararıyla başvurucuların iddialarının
aksine kamulaştırma işleminin ilgililere tebliğ edildiği, paydaşların bedel
artırım davasının reddedildiği, paydaşların tamamının paylarını Hazineye
devrettiği ve kamulaştırma işleminin tamamlandığı, ayrıca somut olayda dava
konusu taşınmazın kamulaştırma amacına uygun biçimde kullanıldığı ve 4/11/1983
tarih, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 23. maddesinde yer alan koşulların
oluşmadığı gerekçesiyle davayı reddetmiştir.
14. Bahsedilen karar 20/11/2009 tarihinde dava açan 14 başvurucu hakkında
kurulmuştur. Katılma başvurusunda bulunan iki başvurucu ve kalan beş
başvurucunun murisinin hakkında kurulmuş bir hüküm bulunmamaktadır.
15. Başvurucular, karara karşı
yaptıkları temyiz başvurusunda yerel mahkemenin davayı yanlış bir biçimde ve
sanki yasal bir kamulaştırma işlemi varmış gibi 2942 sayılı Kanun’un 23.
maddesi kapsamında ele aldığını, hâlbuki kendilerinin bedeli ödenmeden yapılan
kamulaştırmanın ve mülkiyetin Hazineye devrinin usul, yasa ve hukuka aykırı
olduğu iddiasını öne sürdüklerini, ayrıca ıslah talepleri cevaplanmadan hüküm
tesis edildiğini belirterek kararın bozulmasını talep etmişlerdir.
16. Başvurucuların bu talebi,
Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 17/4/2012 tarih ve
E.2011/20720, K.2012/7965 sayılı kararıyla, davanın 4/11/1983 tarihli ve 2942
sayılı Kanun’un 23. maddesine dayanılarak geri alım istemine ait olduğu,
kararın dayandığı gerekçelere göre davanın reddine karar verilmesinde
isabetsizlik olmadığı gerekçesiyle reddedilerek yerel mahkeme kararı
onanmıştır.
17. Başvurucuların karar
düzeltme talebi de Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 29/11/2012
tarihli ve E.2012/17521, K.2012/24497 sayılı kararıyla reddedilmiş ve karar
kesinleşmiştir.
18. Başvurucu Sincan 1. Asliye
Hukuk Mahkemesi önündeki dava devam ederken davaya konu taşınmazın gerçek
değerini tespit etmek amacıyla aynı mahkemeye müracaat etmiş ve mahkemeye
sunulan 1/9/2010 tarihli bilirkişi raporuyla
taşınmazın değeri 3.681.250,00 TL olarak tespit edilmiştir.
B. İlgili
Hukuk
19. Anayasanın 46. maddesi
şöyledir:
“Devlet ve kamu tüzelkişileri; kamu yararının gerektirdiği
hallerde, gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla, özel mülkiyette bulunan
taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunla gösterilen esas ve
usullere göre, kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idarî irtifaklar kurmaya
yetkilidir.
Kamulaştırma bedeli ile kesin hükme bağlanan artırım bedeli
nakden ve peşin olarak ödenir…
…”
20. 2942 sayılı Kanunu’nun 24/4/2001 tarih ve 4650 sayılı Kanunla değişmeden önceki “Satın Alma Usulü” başlıklı 8. maddesi şöyledir:
“Kamulaştırmayı yapacak idare, kamulaştırma kararının
alınmasından sonra kamulaştırma işleminin her safhasında kendi ihale komisyonu,
yoksa bu amaçla kuracağı komisyon marifetiyle tespit ettireceği bedel üzerinden
mal sahibi ile anlaşarak taşınmaz malı, kaynağı veya bunlar üzerindeki irtifak
haklarını satın alabilir.
Bu suretle satın alınan taşınmaz mal, kaynak veya irtifak
hakkı, sahibinden kamulaştırma yolu ile alınmış sayılır. Ancak, kamulaştırmaya
ve bedeline itiraz davaları açılamaz.”
21. 2942 sayılı Kanunu’nun 23.
maddesinin birinci ve ikinci fıkraları şöyledir:
“Kamulaştırma bedelinin kesinleşmesi tarihinden itibaren beş
yıl içinde, kamulaştırmayı yapan idarece veya 22 nci
maddenin ikinci fıkrası uyarınca devir veya tahsis yapılan idarece;
kamulaştırma ve devir amacına uygun hiç bir işlem veya tesisat yapılmaz veya
kamu yararına yönelik bir ihtiyaca tahsis edilmeyerek taşınmaz mal olduğu gibi
bırakılırsa, mal sahibi veya mirasçıları kamulaştırma bedelini aldıkları günden
itibaren işleyecek kanuni faiziyle birlikte ödeyerek, taşınmaz malını geri
alabilir.
Doğmasından itibaren bir yıl içinde kullanılmayan geri alma
hakkı düşer. Aynı amacın gerçekleşmesi için birden fazla taşınmaz mal birlikte
kamulaştırıldığı takdirde bu taşınmaz malların durumunun bir bütün oluşturduğu
kabul edilerek yukarıdaki fıkralar buna göre uygulanır.”
22. 22/11/2001 tarih ve 4721 sayılı Türk
Medeni Kanunu’nun “Olağan Zamanaşımı”
başlıklı 712. maddesi şöyledir:
“Geçerli bir hukuki sebep olmaksızın tapu kütüğüne malik
olarak yazılan kişi, taşınmaz üzerindeki zilyetliğini davasız ve aralıksız
olarak on yıl süreyle ve iyiniyetle sürdürürse, onun
bu yolla kazanmış olduğu mülkiyet hakkına itiraz edilemez.”
23. 4721 sayılı Kanun’un “Tescili İsteme Hakkı” başlıklı 716.
maddesi şöyledir:
“Mülkiyetin kazanılmasına esas olacak bir hukuki sebebe
dayanarak malikten mülkiyetin kendi adına tescilini istemek hususunda kişisel
hakka sahip olan kimse, malikin kaçınması halinde hakimden,
mülkiyetin hükmen geçirilmesini isteyebilir.
Bir taşınmazın mülkiyetini işgal, miras, kamulaştırma, cebri
icra veya mahkeme kararına dayanarak kazanan kişi tescili doğrudan doğruya
yaptırabilir.
Bir taşınmazın mülkiyetinde eşler arasındaki mal rejimi
dolayısıyla meydana gelen değişiklikler, eşlerden birinin istemiyle tapu
kütüğüne doğrudan tescil olunur.”
24. 4721 sayılı Kanun’un “Yolsuz Tescil” başlıklı 1025. maddesi
şöyledir:
“Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş veya bir tescil
yolsuz olarak terkin olunmuş ya da değiştirilmiş ise, bu yüzden ayni hakkı
zedelenen kimse tapu sicilinin düzeltilmesini dava edebilir.
İyiniyetli üçüncü kişilerin bu tescile dayanarak
kazandıkları ayni haklar ve her türlü tazminat istemi saklıdır.”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
25. Mahkemenin 13/6/2013 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun
14/12/2012 tarih ve 2012/1258 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği
düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları
26. Başvurucular, daha önce
maliki oldukları ve 1984 yılında verdikleri ferağ takrirleriyle kendilerine
bedel ödenmeden kamulaştırılan taşınmazla ilgili olarak kamulaştırma bedeli
ödenmeden ve kamulaştırma tamamlanmadan tescil yapıldığı ve taşınmazın bir kamu
hizmetine tahsis edilmeyip fiilen el konulmadığı takdirde aradan geçen süreye
bakılmaksızın taşınmaz idare adına tescil edilse dahi bu tescilin iptali ile
eski malike iadesi gerektiği gerekçesiyle 2009 yılında açtıkları tapu tescil ve
iade davasının reddedilmesi nedenleriyle hak arama hürriyetleri ve mülkiyet
haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşler ve yerel mahkemece tespit edilen
taşınmazın gerçek değeri üzerinden tespit tarihinden itibaren işleyecek faizle
birlikte kendilerine tazminat ödenmesini talep etmişlerdir.
B. Değerlendirme
27. Anayasa’nın 148. maddesi
şöyledir:
“Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve
özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin
kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine
başvurabilir. Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş
olması şarttır.
Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken
hususlarda inceleme yapılamaz.”
28. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru hakkı” kenar başlıklı 45.
maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve
özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye’nin taraf
olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal
edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir.
(2) İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da
ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının
bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir.”
29. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik şartları ve
incelenmesi” kenar başlıklı 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Mahkeme, Anayasanın uygulanması ve yorumlanması veya temel
hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi açısından önem taşımayan ve
başvurucunun önemli bir zarara uğramadığı başvurular ile açıkça dayanaktan
yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”
30. 6216 sayılı Kanun’un “Esas hakkındaki inceleme” kenar başlıklı
49. maddesinin (6) numaralı fıkrası şöyledir:
“Bölümlerin, bir mahkeme kararına karşı yapılan bireysel
başvurulara ilişkin incelemeleri, bir temel hakkın ihlal edilip edilmediği ve
bu ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi ile sınırlıdır.
Bölümlerce kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”
31. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Hukukun
Uygulanması” kenar başlıklı 33. maddesi şöyledir:
“Hâkim, Türk hukukunu resen uygular.”
1- 14 Başvurucu İle İlgili Olarak
32. Anayasa’nın 148. maddesinin
dördüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun’un 49. maddesinin (6) numaralı
fıkrasında, bireysel başvurulara ilişkin incelemelerde kanun yolunda
gözetilmesi gereken hususların incelemeye tabi tutulamayacağı, 6216 sayılı
Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun
başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği
belirtilmiştir.
33. Bir anayasal hakkın ihlali
iddiası içermeyen, yalnızca derece mahkemelerinin kararlarının yeniden
incelenmesi talep edilen başvuruların açıkça dayanaktan yoksun ve Anayasa ve
Kanun tarafından Mahkemenin yetkisi kapsamı dışında bırakılan hususlara ilişkin
olduğu açıktır.
34. Bahsedilen kurallar
uyarınca, derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış olayların sübutu,
delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması
ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden
adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Anayasa’da yer
alan hak ve özgürlükler ihlal edilmediği sürece ya da açıkça keyfilik
içermedikçe derece mahkemelerinin kararlarındaki maddi ve hukuki hatalar da
bireysel başvuru incelemesinde ele alınamaz. Bu çerçevede, derece
mahkemelerinin delilleri takdirinde açıkça keyfilik bulunmadıkça Anayasa
Mahkemesinin bu takdire müdahalesi söz konusu olamaz. (B. No: 2012/1027, § 26, 12/2/2013)
35. Başvurucuların, bedel
ödenmeden ve kamulaştırma tamamlanmadan yapılan tescil sonrası kamulaştırma
amacına uygun kullanılmadığını iddia ettikleri taşınmazın iadesi amacıyla
kamulaştırmadan 24-25 yıl sonra tapu tescil ve iptal davası açmışlardır.
Mahkemece yapılan keşifte kamulaştırmanın tamamlandığı, taşınmazın kamulaştırma
amacına uygun biçimde kullanıldığı tespit edilmiş ve 2942 sayılı Kanunu’nun 23.
maddesi kapsamında ele alınan dava reddedilmiştir.
36. Başvurucular, mahkemece
davanın 2942 sayılı Kanunu’nun 23. maddesi kapsamında ele alınması ve ret
kararı verilmesinin anayasal haklarının ihlaline yol açtığını ifade
etmektedirler. Başvurucular, mülkiyet haklarının varlığını gösteren belgeye
bağlı somut bir delil sunmamışlardır. Başvurucuların mülkiyet hakkı iddiası,
açtıkları tapu tescil ve iptal davasına bağlı ve bu davanın kendileri hakkında
olumlu sonuçlanmış olması halinde ileri sürülebilecek bir iddiadır. Bu nedenle
mülkiyet hakkı açısından ayrıca inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
37. Bu durumda başvurucuların
iddialarının özünün derece mahkemelerince dava konusu uyuşmazlığın hukuki
nitelendirilmesinde ve yorumlanmasında isabet olmadığı ve esas itibariyle
yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
38. 6100 sayılı Kanunun 33.
maddesi gereği hukukun uygulanması ve yorumlanması hâkimin resen gözeteceği bir
husustur. Bu kapsamda dava konusu uyuşmazlığın hukuki nitelemesi hakimin takdir yetkisi içindedir. Derece mahkemelerinin
uyuşmazlık konusunun hukuki nitelemesinde açık bir keyfilik bulunmadıkça
Anayasa Mahkemesinin bu takdire müdahalesi söz konusu olamaz.
39. Açıklanan nedenlerle, 14
başvurucunun iddiasının kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin
olduğu, derece mahkemesi kararlarının bariz bir şekilde keyfilik de içermediği
anlaşıldığından, başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden
incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun
olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2- Yedi Başvurucu İle İlgili Olarak
40. Anayasa’nın 148. maddesinin
üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası
uyarınca Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmak için ihlale neden
olduğu iddia edilen işlem veya eylem için idari ve yargısal başvuru yollarının
tamamının tüketilmiş olması gerekir.
41. Temel hak ve özgürlüklere
saygı, devletin tüm organlarının uyması gereken bir ilke olup bu ilkeye uygun
davranılmadığı takdirde, ortaya çıkan ihlale karşı öncelikle yetkili idari
mercilere ve derece mahkemelerine başvurulmalıdır. Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuru, ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Temel hak ve özgürlüklerin ihlal
edildiği iddialarının öncelikle genel yargı mercilerinde, olağan kanun yolları
ile çözüme kavuşturulması esastır. Bireysel başvuru yoluna, iddia edilen hak
ihlallerinin bu olağan denetim mekanizması içinde giderilememesi durumunda
başvurulabilir (B. No: 2012/946, § 17, 18, 26/3/2013).
42. İlk derece mahkemesi önünde
dava açan 14 başvurucu dışında kalan yedi başvurucu ve murisinin davaya katılma
talepleri hakkında hüküm kurulmadığı, yani yedi başvurucunun bireysel başvuruya
konu şikâyetleri hakkında daha önce yetkili bir mahkeme önünde taraf olarak yer
almadıkları anlaşılmaktadır.
43. Tapu tescil talepleriyle
ilgili davalarda başvurucuların Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda
bulunabilmesi için, öncelikle bu taleplerini ilgili kanun hükümlerine dayanarak
yetkili ve görevli hukuk mahkemeleri önünde dile getirmeleri, taleplerinin
reddi halinde bilahare kanun yollarına başvurmaları ve böylece başvuru
yollarını tüketmeleri gerektiği açıktır. Başvuru konusu olayda, iki başvurucu
ile beş başvurucunun murisinin katılma talepleri mahkemece uygun bulunmadığından
başvurucular için olağan kanun yolları tüketilmemiş sayılmaktadır.
44. Açıklanan
nedenlerle, yedi
başvurucunun başvuru konusu işleme karşı
kanunda öngörülmüş yargısal başvuru yollarının tamamı tüketilmeden bireysel
başvuruda bulunduğu anlaşıldığından başvurunun diğer kabul edilebilirlik
şartları yönünden incelenmeksizin “başvuru
yollarının tüketilmemiş olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna
karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
1-
Başvuruculardan Hasan Hüseyin YILMAZ, Asiye YALÇIN, Efğani
KEREM, Kezban ERDOĞMUŞ, Sevil BİŞGİN, Ayten YILMAZ, Nihal ELMAS, Feride YILMAZ,
Tuğba KİRAZ, Kübra YILMAZ, Havva YILDIRIM, Firdevs YILMAZ, Nur MESCİ ve Feride KONTAŞ’ın başvurularının, “açıkça
dayanaktan yoksun olması”,
2-
Başvuruculardan Galip YILMAZ, Yusuf YILMAZ, Sıdıka TAŞKOPARAN, Niyazi KOÇ, Sebiha ÖZTÜRK, Sebahat SEZĞEK ve Selfet
KOÇ’un başvurularının, “başvuru yollarının tüketilmemiş olması”
nedenleriyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3-
Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde bırakılmasına,
13/6/2013 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.