
Esas No: 2014/9962
Karar No: 2014/9962
Karar Tarihi: 19/7/2017
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
ALİ UYANDIRAN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/9962) |
|
Karar Tarihi: 19/7/2017 |
R.G. Tarih ve Sayı: 20/9/2017-30186 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
Başkan |
: |
Burhan ÜSTÜN |
Üyeler |
: |
Serruh KALELİ |
|
|
Hicabi DURSUN |
|
|
Kadir ÖZKAYA |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
Raportör |
: |
Ayhan KILIÇ |
Başvurucular |
: |
1. Ali
UYANDIRAN |
|
|
2. Refik
TIKNAZ |
|
|
3. Ahmet
UYANDIRAN |
|
|
4. Ekrem
ALBEREN |
|
|
5. Fatma
ALBEREN |
|
|
6. Muammer
ALBEREN |
|
|
7. Nail
UYANDIRAN |
|
|
8. Nergiz ALBEREN |
Vekilleri |
: |
1. Av. Erol
YANKUNCU |
|
|
2. Av.
Yılmaz AYYILDIZ |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, taşınmazın usulüne uygun kamulaştırma yapılmaksızın
idare adına tescil edilmesi sebebiyle açılan tazminat davasının -dava devam
ederken yürürlüğe giren kanun hükmü uygulanmak suretiyle- incelenmeksizin reddi
nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 16/6/2014 tarihinde yapılmıştır.
3.Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
7. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş,
başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanlarını
ibraz etmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
9. Başvuruculardan Ali Uyandıran 1946 doğumlu olup İstanbul ili
Kadıköy ilçesinde, Refik Tıknaz 1945 doğumlu olup Bursa ili Nilüfer ilçesinde,
Nail Uyandıran 1948 doğumlu olup İstanbul ili Şişli ilçesinde, Ahmet Uyandıran
1952 doğumlu olup Bursa ili Kestel ilçesinde; Ekrem Alberen,
Fatma Alberen, Muammer Alberen
ve Nergiz Alberen sırasıyla
1984, 1958, 1950 ve 1990 doğumlu olup Bursa ili Osmangazi ilçesinde ikamet
etmektedir.
10. Başvuruculardan Refik Tıknaz, taşınmazın 4/32 hisseli maliki
olan Fatma Uyandır"ın; Ali Uyandıran, Nail Uyandıran
ve Ahmet Uyandıran taşınmazın 3/32 hisseli maliki olan Hasan Uyandıran"ın; Ekrem Alberen,
Fatma Alberen, Muammer Alberen
ve Nergiz Alberen ise
taşınmazın 3/32 hisseli maliki olan Rukiye Alberen"in
mirasçılarıdır.
A. Uyuşmazlığın Arka
Planı
11. Başvurucuların murisleri adına kayıtlı bulunan ve İstanbul
ili Bağcılar ilçesi Mahmutbey köyünde kâin 13 pafta 1913 parsel sayılı 4829 m²
büyüklüğündeki taşınmaz 2/12/1985 tarihinde (kaldırılan) Arsa Ofisi Genel
Müdürlüğü (Arsa Ofisi) tarafından kamulaştırılmıştır. 29/4/1964 tarihli ve 1164
sayılı Arsa Ofisi Kanunu ile kurulan Arsa Ofisi 8/12/2004 tarihli ve 5273
sayılı Kanun"la 1164 sayılı Kanun"da yapılan değişikliklerle lağvedilmiş ve
Arsa Ofisine verilen görevler Toplu Konut İdaresi Başkanlığına (TOKİ)
devredilmiştir.
12. Kamulaştırmaya ilişkin işlemler, murislerinin adreslerinde
bulunamaması nedeniyle kendilerine tebliğ edilememiştir. Kamulaştırma bedeli,
malikler adına açılan banka hesabında bloke edilmiştir.
13. Bakırköy 4. Sulh Hukuk Mahkemesinin 24/6/1987 tarihli
kararıyla İstanbul Barosu avukatlarından A.C., taşınmazın ileride belli olacak
malik veya maliklerinin haklarını korumak ve idareye karşı muhatap olup gerekli
işlemleri yapmak ve gerektiğinde ferağ vermek amacıyla kayyım olarak
atanmıştır. Kamulaştırma evrakları 10/9/1987 tarihinde kayyıma tebliğ
edilmiştir.
14. Kayyım tarafından Bakırköy 4. Asliye Hukuk Mahkemesinde
kamulaştırma bedelinin artırılması davası açılmış ve dava sonucunda 6/7/1988
tarihinde verilen kararla kamulaştırma bedeli artırılmıştır. Anılan karar,
temyiz ve karar düzeltme aşamalarından geçerek kesinleşmiştir.
15. A.C.nin kayyımlıktan affını
istemesi nedeniyle Bakırköy 4. Sulh Hukuk Mahkemesinin 17/11/1989 tarihli
kararıyla İstanbul Defterdarı kayyım olarak atanmıştır.
16. Arsa Ofisi tarafından 14/3/1990 tarihinde Bakırköy 3. Asliye
Hukuk Mahkemesinde 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu"nun 16.
maddesi uyarınca hükmen tescil davası açılmıştır. Dava sonucunda 8/3/1991
tarihli kararla taşınmazın idare adına tesciline hükmedilmiştir. Taşınmaz
26/8/1991 tarihinde idare adına tescil edilmiştir.
17. Taşınmaz, Bakırköy 5. Sulh Hukuk Mahkemesinde açılan izaleişüyu davasında verilen satış kararı doğrultusunda
27/2/1996 tarihinde Ş.K. ve Şü.K.ye satılmıştır. Ayrıca söz konusu taşınmaz
üzerinden enerji nakil hattı geçirilmiştir.
B. Başvurucular Tarafından
Açılan Tazminat Davası
18. Başvurucular, taşınmazın kamulaştırıldığını 2011 yılında
öğrendiklerini öne sürerek 14/9/2011 ve 14/10/2011 tarihlerinde Bakırköy 5.
Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) kamulaştırmasız el atma nedeniyle TOKİ ve
Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi (TEİAŞ) aleyhine tazminat davası
açmışlardır. Dava dilekçesinde taşınmaz bedelinin yanında taşınmazın üzerinden
enerji nakil hattı geçirilmesi nedeniyle de ayrıca tazminat ödenmesi talebinde
bulunulmuştur.
19. Mahkemece 9/4/2013 tarihinde davanın "dava şartı
yokluğu" nedeniyle reddine karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde kayyım
tarafından Bakırköy 4. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan kamulaştırma bedelinin
artırılması davası sonucu 6/7/1988 tarihinde verilen karara atıfta bulunularak
söz konusu kararın kesin hüküm teşkil etmesi nedeniyle aynı konuda açılan
davanın dava şartı yokluğundan reddi gerektiği belirtilmiştir.
20. Kararın temyizi üzerine Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin (Daire)
27/3/2014 tarihli kararıyla Mahkeme kararı farklı bir gerekçeyle onanmıştır.
Daire 24/5/2013 tarihli ve 6487 sayılı Kanun"la 2942 sayılı Kanun"a eklenen
geçici 7. maddeye dayanmıştır. Gerekçede, anılan geçici 7. madde gereğince 2942
sayılı Kanun"un 16. maddesi uyarınca hükmen tescil kararı verilen
kamulaştırmalarda tebligat ve diğer kamulaştırma işlemleri sebebiyle hiçbir hak
ve alacak talebinde bulunulamayacağının, kamulaştırmaya veya bedeline karşı
dava açılamayacağının, açılmış olan davaların da bu esaslara göre karara
bağlanacağının hükme bağlandığı vurgulanmıştır. Somut olayda Bakırköy 3. Asliye
Hukuk Mahkemesinin 8/3/1991 tarihli kararıyla 2942 sayılı Kanun"un 16. maddesi
uyarınca idare lehine tescil kararı verildiğini belirten Daire, Mahkeme
kararının bu gerekçeyle onanması gerektiği sonucuna ulaşmıştır.
21.Nihai karar 16/5/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
22.Başvurucu 16/6/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
23. Anayasa Mahkemesinin 13/11/2014 tarihli ve E.2013/95,
K.2014/176 sayılı kararı ile 2942 sayılı Kanun"un geçici 7. maddesi iptal
edilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
24.2942 sayılı Kanun"un mülga 16. maddesinin ilgili bölümü
şöyledir:
“Kamulaştırma işlemine ilişkin yürütmenin durdurulması kararı
verilmedikçe veya kamulaştırma 6 ncı
maddenin son fıkrası uyarınca yapılmış ise davaların sonucu beklenmeksizin
kamulaştırılması yapılan taşınmaz mala hemen elkonulmasına
idarece zorunluluk görüldüğü hallerde, taşınmaz malın takdir olunan kıymeti
milli bankalardan birisine yatırılarak makbuzu ilgili belge örnekleri ile
birlikte mahkemeye verilip taşınmaz malın durumunun tespiti istenir. Mahkeme
sekiz gün içinde taşınmaz malın sahibini davet ile beş gün zarfında taşınmaz
malın, 11 inci maddede yazılı olduğu şekilde kıymet takdirine esas olabilecek
bütün niteliklerini tespit ettirerek, o taşınmaz malın idare adına tescil
edilmesine karar verir ve bu kararı tapu dairesine bildirir. Bu işlem,
mahkemenin davetine uymayanların gıyabında yapılır. Kamulaştırılması yapılan
taşınmaz malın mülkiyeti veya payı çekişmeli bulunduğu hallerde dahi bu madde
hükmü uygulanır.
Bu Kanunun 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasında
belirtilen hallerde yapılacak kamulaştırmalarda yatırılacak miktar, ödenek ilk
taksit bedelidir.”
25. 6487 sayılı Kanun"un 22. maddesiyle 2942 sayılı Kanun"a
eklenen ve Anayasa Mahkemesinin 13/11/2014 tarihli ve E.2013/95, K.2014/176
sayılı kararı ile iptal edilen geçici 7. madde şöyledir:
“Mülga 31/8/1956 tarihli ve 6830 sayılı
İstimlak Kanununun 16 ve 17 nci
maddeleri ile 2942 sayılı Kanunun mülga 16 ve 17 nci
maddeleri uyarınca mahkemelerce idare adına tescil kararı verilen
kamulaştırmalarda tebligatlar ve diğer kamulaştırma işlemleri tamamlanmış
sayılır. Bu kamulaştırma işlemleri sebebiyle hiçbir hak ve alacak talebinde
bulunulamaz; kamulaştırmaya veya bedeline karşı itiraz davaları açılamaz;
açılmış ve devam eden davalar bu madde hükmü uygulanarak sonuçlandırılır."
26. Anayasa Mahkemesinin 13/11/2014 tarihli ve E.2013/95,
K.2014/176 sayılı kararının 2942 sayılı Kanun"un geçici 7. maddesinin ilgili
bölümünün iptaline ilişkin bölümü şöyledir:
“1- Anlam ve Kapsam
Gerek mülga 6830 sayılı Kanun"a gerekse 2942
sayılı Kanun"un 4650 sayılı Kanunla yapılan değişikliklerden önceki hâline
göre, kamulaştırılan taşınmazın mülkiyetinin idareye geçtiği tarih,
kamulaştırmanın idari safhasının tamamlandığı gündür. Kamulaştırmanın idari
safhasının tamamlanması, kamulaştırma kararının kesinleşmesiyle
gerçekleşmektedir. Kamulaştırma kararının kesinleşmesi de işlemin davacıya
tebliğinden itibaren otuz gün içinde idari yargıda dava açılmaması veya dava
açılmış ise dava sonucu verilen davanın reddine ilişkin kararın kesinleşmesiyle
sağlanmaktadır.
2942 sayılı Kanun"un mülga 16. maddesi ile
mülga 6830 sayılı Kanun"un 16. maddesi, kamulaştırma işlemine karşı dava
açıldığı hâllerde zorunluluk bulunması kaydıyla, idareye, karardan önce
taşınmaza el koyma olanağı sağlamaktadır. Buna göre, kamulaştırılan taşınmaz
mala hemen el konulmasına idarece zorunluluk görüldüğü hâllerde, kamulaştırma
işlemine karşı açılan davada mahkeme kararının sonucu beklenmeksizin,
taşınmazın idare adına tesciline karar verilmesi mahkemeden istenebilmektedir.
Bu amaçla kamulaştırmaya konu olan taşınmazın mahkemece idare adına tescil
edilebilmesi için, kamulaştırma işleminin davalı mal sahibine tebliğ edilmesi
ve taşınmaz mala kıymet takdir komisyonunca takdir edilen bedelin tamamının
malik adına bankaya yatırılması gerekmektedir.
Yine gerek mülga 6830 sayılı Kanun"un 17.
maddesi gerekse 2942 sayılı Kanun"un mülga 17. maddesiyle, kamulaştırma
işleminin idari safhasının tamamlanmasından sonra malik tarafından ferağ
verilmemesi durumunda idarenin mahkemeye başvurarak tescil davası açma olanağı
getirilmiştir. Mahkeme iki tarafı derhal davet etmekte ve taraflar gelmese dahi
gıyaplarında belgeleri incelemek suretiyle idare adına tescile karar
vermektedir. İlgili maddelere göre taşınmazın idare adına tescil edilebilmesi
için kamulaştırma işleminin usulüne uygun olarak tebliğ edilerek
kesinleştirilmiş olması ve kamulaştırma bedelinin mal sahibi adına bankaya
yatırılmış bulunması gerekmektedir.
Yargıtay, usulüne uygun olarak tebliğ
edilmemiş kamulaştırma işlemlerinde taşınmaz mülkiyetinin idareye geçmediğini,
bu durumda idarece taşınmaza el konulsa ve 2942 sayılı Kanun"un mülga 16. ve
17. maddeleri ile mülga 6830 sayılı Kanun"un 16. ve 17. maddeleri uyarınca
mahkeme kararıyla idare adına tescil edilse dahi bunun kamulaştırmasız el atma
hükmünde olduğunu kabul etmekte ve kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılan
tazminat davalarını süre sınırı olmaksızın incelemektedir.
Uygulamada, idarelerin tebligata ve
kamulaştırma bedelinin bankaya yatırıldığına dair arşiv belgelerini imha etmiş
olmaları nedeniyle ispat sorunlarıyla karşılaşılabilmekte ve bu durum, ikinci
kez kamulaştırma bedeli ödenmesine yol açabilmektedir.
Kanun koyucu, mülga 6830 sayılı Kanun"un 16.
ve 17. maddeleri ile 2942 sayılı Kanun"un mülga 16. ve 17. maddeleri uyarınca
mahkemelerce idare adına tescil kararı verilen kamulaştırmalarda, kamulaştırma
bedelinin peşin olarak hak sahiplerine ödendiği veya hak sahipleri adına
bankaya bloke edildiği hususunu dikkate alarak, idarelerin, ispat yükünden
kaynaklanan sorunlar nedeniyle ikinci kez kamulaştırma bedeli ödemelerini
engellemek amacıyla dava konusu kuralda yer alan düzenlemeyi ihdas etmiştir.
Bu amaçla, mülga 6830 sayılı Kanun"un 16. ve
17. maddeleri ile 2942 sayılı Kanun"un mülga 16. ve 17. maddeleri uyarınca
mahkemelerce idare adına tescil kararı verilen kamulaştırmalarda tebligatlar ve
diğer kamulaştırma işlemlerinin tamamlanmış sayılması öngörülmüş; bu
kamulaştırma işlemleri sebebiyle hiçbir hak ve alacak talebinde
bulunulamayacağı, kamulaştırmaya veya bedeline karşı itiraz davaları
açılamayacağı belirtilmiş; açılmış ve devam eden davaların bu madde hükmü
uygulanarak sonuçlandırılacağı ifade edilmiştir.
2- Anayasa"ya Aykırılık Sorunu
...
Tebligat, yetkili makamlarca birtakım hukuki
işlemlerin, bu işlemin hukuki sonuçlarından etkilenmeleri amaçlanan kişilere
kanuna uygun şekilde bildirimi ve bu bildirimin usulüne uygun olarak
yapıldığının belgelendirilmesi işlemidir. Usulüne uygun işlemlerin kendilerine
bağlanan hukuki sonuçları doğurabilmesi için muhatabına bildirilmesi gerekir.
Usulüne uygun olarak yapılan tebligat, Anayasa"da güvence altına alınmış olan
iddia ve savunma hakkının tam olarak kullanılabilmesinin ve bireylere tanınan
hak arama hürriyetinin önemli güvencelerinden biridir.
4650 sayılı Kanun"dan önceki kamulaştırma
mevzuatına göre tebligatın yapılıp yapılmaması, dava açma süreleri ve
dolayısıyla adalete erişim hakkının kullanılabilmesi için hayati bir öneme
sahiptir. Kural olarak kamulaştırma işlemi usulüne uygun olarak tebliğ
edilmeden dava açmak için zorunlu olan otuz günlük hak düşürücü sürenin malik
açısından işlemeye başlaması mümkün değildir.
Dava konusu maddenin birinci cümlesinde, mülga
6830 sayılı Kanun"un 16. ve 17. maddeleri ile 2942 sayılı Kanun"un mülga 16. ve
17. maddeleri uyarınca mahkemelerce idare adına tescil kararı verilen
kamulaştırmalarda, geçmişte usulüne aykırı olarak yapılmış olan tebligatlar
geçerli sayılarak kamulaştırma işlemleri tamamlanmış kabul edilmektedir.
Usulsüz olarak gerçekleştirilen kamulaştırma tebligatları geçerli kabul
edilerek kamulaştırma işlemlerinin tamamlanmış sayılmasının, kamulaştırma
işlemine ve bedele karşı açılacak davalar için öngörülen otuz günlük hak
düşürücü sürenin geçirilmesi sonucunu doğuracağı açıktır.
Yargıtayın yerleşik içtihadı, geçersiz tebligata istinaden idare adına yapılan
tescillerin yolsuz ve bu durumda idarenin taşınmaza el koymasının da fiili el
atma hükmünde olduğu yönünde olup bu içtihat uyarınca malikin kamulaştırmasız
el atma nedeniyle herhangi bir süre sınırlamasına tabi olmaksızın tazminat
davası açması mümkündür. Maddenin ikinci cümlesinde, bu kamulaştırma işlemleri
sebebiyle hiçbir hak ve alacak talebinde bulunulamayacağı, kamulaştırmaya veya
bedeline karşı itiraz davaları açılamayacağı açıkça belirtilmek suretiyle
birinci cümleyle oluşturulan hukuki durum teyit edilmenin yanında,
kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılabilecek tazminat davalarının da önü
kapatılmıştır.
Ayrıca ikinci cümlenin devamında, açılmış ve
devam eden davaların bu madde hükmü uygulanarak sonuçlandırılacağı belirtilerek
geçici 7. madde hükmünün, maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış ve
derdest olan davalara da uygulanması sağlanmıştır. Kuralın önceki bölümleriyle,
kamulaştırma işlemine karşı iptal davası, bedel için de bedel artırımı veya
tazminat davası açılamayacağı öngörüldüğünden bu bölümün kanunun yürürlüğe
girdiği tarihte açılmış olan davalarda da uygulanması, bu davaların esasının
incelenmeksizin usulden reddedilmesi sonucunu doğurmaktadır.
Kuralın gerekçesinde, 6830 sayılı Kanun"un 16.
ve 17. maddeleri ile 2942 sayılı Kanun"un mülga 16. ve 17. maddeleri uyarınca
mahkemelerce idare adına tescil kararı verilen kamulaştırmalarda, kamulaştırma
bedelinin peşin olarak hak sahiplerine ödendiği veya hak sahipleri adına
bankaya bloke edildiği belirtilmiştir.
Sözü edilen kurallar uyarınca yapılan
kamulaştırma işlemlerinde kıymet takdir komisyonunca takdir edilen kamulaştırma
bedeli malik adına bankaya bloke edilmiş olsa da bazı durumlarda, malike
yapılan tebligatın usulsüz olması gibi malikten kaynaklanmayan ve malike kusur
izafe edilmesi de mümkün olmayan sebeplerle, malikin kamulaştırma işlemlerinden
ve kamulaştırma bedelinin bankaya yatırıldığından haberdar olamaması mümkündür.
Bu durumda, geçmişte malikten kaynaklanmayan sebeplerle usulsüz olarak yapılan
tebligatlar geçerli kabul edilerek kamulaştırma işlemlerinin tamamlanmış
sayılması suretiyle malikin mülkiyet hakkından kaynaklanan davaları açma
imkânının ortadan kaldırılması ve açılan davaların da esası incelenmeksizin
usulden reddedilmesinin öngörülmesi, hak arama özgürlüğüyle bağdaşmadığı gibi
hukuk güvenliği ilkesini ve malikin mülkiyet hakkını zedelemektedir.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu kural
Anayasa"nın 2., 13., 35. ve 36. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir. ”
B. Uluslararası Hukuk
27. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin (Sözleşme) 6. maddesinin
birinci fıkrasının ilgili bölümü şöyledir:
"Herkes, medeni hak ve yükümlülükleri
hakkında karar verilmesi için ... kanun tarafından kurulmuş bağımsız ve
tarafsız bir yargı merciinde makul bir süre içinde adil ve kamuya açık bir
şekilde yargılanma hakkına sahiptir."
28. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Sözleşme"nin 6.
maddesinin 1. fıkrasının açık bir biçimde mahkeme veya yargı merciine erişim
hakkından söz etmese de maddede kullanılan terimler bir bütün olarak birlikte
dikkate alındığında anılan fıkranın mahkemeye erişim hakkını da garanti altına
aldığı sonucuna ulaşıldığını belirtmiştir (Golder/Birleşik Krallık, B. No: 4451/70, 21/2/1975, §§ 28-36). AİHM"e göre mahkemeye erişim hakkı Sözleşme"nin 6.
maddesinin 1. fıkrasına içkindir. Bu çıkarsama, Sözleşmeci devletlere yeni
yükümlülük yükleyen genişletici bir yorum olmayıp 6. maddenin 1. fıkrasının
birinci cümlesinin lafzının Sözleşme"nin amaç ve hedefleri ile hukukun genel prensipleriningözetilerek birlikte okunmasına
dayanmaktadır. Sonuç olarak Sözleme"nin 6. maddesinin
1. fıkrası, herkesin medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili iddialarını mahkeme
önüne getirme hakkına sahip olmasını kapsamaktadır (Golder/Birleşik Krallık, § 36).
29. AİHM; adil yargılanmanın bir unsurunu teşkil eden mahkemeye
erişim hakkının mutlak olmadığını, doğası gereği devletin düzenleme yapmasını
gerektiren bu hakkın belli ölçüde sınırlanabileceğini kabul etmektedir. Ancak
AİHM, bu sınırlamaların kişinin mahkemeye erişimini hakkın özünü zedeleyecek
şekilde ve genişlikte kısıtlamaması ve zayıflatmaması gerektiğini ifade
etmektedir. AİHM"e göre meşru bir amaç taşımayan ya
da uygulanan araç ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir orantılılık
ilişkisi taşımayansınırlamalar Sözleşme"nin 6.
maddesinin 1. fıkrasıyla uyumlu olmaz (Sefer
Yılmaz ve Meryem Yılmaz/Türkiye, B. No: 611/12, 17/11/2015, § 59; Eşim/Türkiye, B. No: 59601/09, 17/9/2013,
§ 19; Edificaciones March Gallego
S.A./İspanya, B. No: 28028/95, 19/2/1998, § 34).
30. AİHM, dava hakkını süre sınırına bağlayan iç hukuk
hükümlerinin yorumlanmasının öncelikli olarak kamu otoritelerinin ve özellikle
mahkemelerin görevi olduğunu belirtmekte; AİHM"in
rolünün, bu yorumun etkilerinin Sözleşme"yle uyumlu
olup olmadığının tespitiyle sınırlı olduğunu ifade etmektedir. Süre sınırı
getiren kuralların uygun adalet yönetiminin güvence altına alınması amacına
dayandığına işaret eden AİHM, bu kuralların veya bunların uygulanmasının
ilgililerin ulaşılabilir başvuru yollarına müracaatlarını engelleyecek
mahiyette olmaması gerektiğini değerlendirmektedir. AİHM, bu bağlamda her bir
olayın somut başvuru yolunun özellikleri ışığında ve Sözleşme"nin 6. maddesinin
birinci fıkrasının amaç ve hedefleri çerçevesinde değerlendirilmesi
gerektiğinin altını çizmektedir (Eşim/Türkiye,
§ 20).
31. AİHM bu ilkeler uyarınca mahkemelerin dava açılabilmesi için
öngörülen yasal yükümlülükleri uygularken hem yargılama adaletinin
zayıflamasına yol açacak düzeyde aşırı şekilcilikten hem de kanunlarda
öngörülen usule ilişkin gereklilikleri abes hâle getirecek seviyede aşırı
esneklikten kaçınması gerektiğini belirtmektedir. AİHM, kuralların belirliliği
ve uygun adalet yönetimini sağlama amacına hizmet etme işlevlerini yitirmesi
hâlinde ve ilgililerin, davalarının esasının yetkili mahkeme tarafından karara
bağlanmasını önleyecek birtakım bariyer oluşturma fonksiyonu görmeleri durumunda
mahkemeye erişim hakkının zedeleneceğini ifade etmektedir (Eşim/Türkiye, § 21).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
32. Mahkemenin 19/7/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
1. Başvurucuların
İddiaları
33. Başvurucular; murislerine ait taşınmaza ilişkin kamulaştırma
işlemlerinin murisleri haberdar edilmeksizin kayyıma tebliğ edilmek suretiyle
yürütüldüğünü, kamulaştırma bedelinin kayyıma ödendiğini ve kayyım aleyhine
açılan tescil davası neticesinde taşınmazın idare adına hükmen tescil
edildiğini ifade etmişlerdir. 2011 yılında taşınmazın idare adına tescil
edildiğini öğrendiklerini ileri süren başvurucular, taşınmaz bedelinin ödenmesi
istemiyle açtıkları tazminat davasında kesin hüküm gerekçesiyle davanın reddi
yolunda kurulan hükmün dava devam ederken yürürlüğe giren 2942 sayılı Kanun"un
eklenen geçici 7. maddesi gözetilerek Yargıtay tarafından onanması nedeniyle
davanın esasının incelenmemişolmasından
yakınmaktadırlar.
34. AİHM"in Akagün/Türkiye (B. No: 71901/01, 5/12/2006) ve Akıllı/Türkiye (B. No: 71868/01,
11/4/2006) kararlarına atıfta bulunan başvurucular, kamulaştırma işlemleri
tebliğ edilmeksizin ve herhangi bir bedel ödenmeksizin taşınmazınidare
adına tescil edilmesinin mülkiyet hakkını zedelediğini savunmuşlardır.
Başvurucular, tüm kayıtlara ulaşma imkânı bulunan devletin malikin kimliğinin
ve adresinin tespitine yönelik hiçbir araştırma yapmadan, taşınmazın asıl
sahibine ulaşmadan, tayin ettirdiği kayyım üzerinden yürüttüğü kamulaştırma
işlemlerinin geçersiz olduğunu ileri sürmüşlerdir. Başvurucular, taşınmazın
kamulaştırma amacına uygun olarak kullanılmayıp özel kişilere satış yoluyla
devredilmiş olmasının dahi mülkiyet hakkının ihlali anlamına geldiğini vurgulamışlardır.
35. Başvurucular, derdest olan bir davanın sonuçlarını
değiştirecek şekilde yasal düzenleme yapılmasının ve bu yasal değişiklik
dolayısıyla davanın esasının incelenmeksizin reddedilmesinin adil yargılanma
hakkını ve hukuk güvenliği ilkesini zedelediğini belirtmişlerdir. Başvurucular
ayrıca 2942 sayılı Kanun"un geçici 7. maddesiyle 2942 sayılı Kanun"un mülga 16.
maddesi uyarınca idare adına tescil kararı verilen kamulaştırmalarda dava açma
imkânının ortadan kaldırılması nedeniyle etkili başvuru haklarının ihlal
edildiğini ileri sürmüşlerdir.
36. Başvurucular son olarak taşınmazın üzerinden elektrik iletim
hattı geçirilmesi nedeniyle TEİAŞ"a karşı açılan davanın bu bölümü hakkında
hiçbir hüküm kurulmamasından şikâyet etmektedirler.
2. Bakanlık Görüşü
37. Bakanlık görüş yazısında, başvurucuların murislerinin
haklarının korunması bakımından kayyım tayin edildiği ve kayyım tarafından
açılan dava sonucunda kamulaştırma bedelinin artırıldığı hatırlatılmıştır.
Bakanlık ayrıca Mahkemece davanın kesin hüküm nedeniyle reddedildiğini ve bu
kararın Daire tarafından 2942 sayılı Kanun"un 7. maddesi gerekçe gösterilerek
onandığını anımsatmıştır. Bakanlık, Daire kararının dayanağı olan 2942 sayılı
Kanun"un 7. maddesinin Anayasa Mahkemesinin 13/11/2014 tarihli ve E.2013/95,
K.2014/176 sayılı kararıyla iptal edildiğine değinmiştir. Bakanlık, Anayasa
Mahkemesinin iptal kararının gerekçesinde 2942 sayılı Kanun"un 7. maddesinin
malike yapılan tebligatın usulsüz olması gibi malikten kaynaklanmayan ve malike
kusur izafe edilmesi de mümkün olmayan durumlarda malikin haklarının zedeleyici
sonuçlar doğurabileceğinin ifade edildiğini vurgulamıştır.
B. Değerlendirme
38. Anayasa"nın "Hak
arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak
suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile
adil yargılanma hakkına sahiptir.”
39. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).
40. Başvurucular tarafından açılan tazminat davası Mahkemece
kesin hüküm nedeniyle reddedilmiş ise de Daire, 2942 sayılı Kanun"un geçici 7.
maddesi hükmünü gözeterek kararı onamıştır. Dolayısıyla davanın reddinin nihai
olarak 2942 sayılı Kanun"un geçici 7. maddesine dayandığı anlaşılmaktadır.
Anılan maddede, 6830 sayılı mülga Kanun"un 16. ve 17. maddeleri ile 2942 sayılı
Kanun"un mülga 16. ve 17. maddeleri uyarınca mahkemelerce idare adına tescil
kararı verilen kamulaştırmalarda tebligatlar ve diğer kamulaştırma işlemlerinin
tamamlanmış sayılması öngörülmekte; bu kamulaştırma işlemleri sebebiyle hiçbir
hak ve alacak talebinde bulunulamayacağı, kamulaştırmaya veya bedeline karşı
itiraz davaları açılamayacağı belirtilmekte; açılmış ve devam eden davaların bu
madde hükmü uygulanarak sonuçlandırılacağı ifade edilmektedir. Geçici 7. madde,
2942 sayılı Kanun"un mülga 16. maddesi uyarınca yapılan kamulaştırmalara
ilişkin olarak tazminat davası açma imkânını ortadan kaldırdığından bunun
mahkemeye erişim hakkına ilişkin olduğu açıktır. Dolayısıyla başvurunun
mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmektedir.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
41. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Müdahalenin Varlığı ve Hakkın Kapsamı
42. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin
yargı organlarına davacı ve davalı olarak başvurabilme, bunun doğal sonucu
olarak da iddiada bulunma, savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına
alınmıştır. 3/10/2001 tarihli ve 4709 sayılı Kanun"un Anayasa"nın 36.
maddesinin birinci fıkrasına "adil yargılanma hakkı" ibaresinin
eklenmesine ilişkin 14. maddesinin gerekçesinde "değişiklikle Türkiye Cumhuriyeti’nin taraf olduğu uluslararası
sözleşmelerce de güvence altına alınmış olan adil yargılama hakkının metne
dahil" edildiği belirtilmiştir. Dolayısıyla Anayasa"nın 36.
maddesine "herkesin adil yargılanma
hakkına sahip olduğu" ibaresinin eklenmesinin amacının Sözleşme"de düzenlenen adil yargılanma hakkını anayasal
güvence altına almak olduğu anlaşılmaktadır.
43. Mahkemeye erişim hakkı, Sözleşme"nin Anayasa’nın 36.
maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının güvenceleri arasında yer
almaktadır (Ahmet Yıldırım, B.
No: 2012/144, 2/10/2013, § 28; Özkan Şen,
B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 51; Ş.Ç.,
B. No: 2012/1061, 21/11/2013, § 28; Kenan
Yıldırım ve Turan Yıldırım, B. No: 2013/711, 3/4/2014, § 41).
44.Hak arama özgürlüğünün temel unsurlarından biri mahkemeye
erişim hakkıdır. Kişinin uğradığı bir haksızlığa veya zarara karşı kendisini
savunabilmesinin ya da maruz kaldığı haksız bir uygulama veya işleme karşı
haklılığını ileri sürüp kanıtlayabilmesinin, zararını giderebilmesinin en
etkili yolu yargı mercileri önünde dava hakkını kullanabilmesidir (AYM, E.2014/76,K.2014/142, 11/9/2014).
45. Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı ve uyuşmazlık
kapsamında bir talebi mahkeme önüne taşıyabilmek ve bunların etkili bir şekilde
karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir (AYM, E.2013/40,
K.2013/139, 28/11/2013).
46. Somut olayda başvurucular tarafından açılan tazminat davası
2942 sayılı Kanun"un mülga 16. maddesi uyarınca mahkemelerce idare adına tescil
kararı verilen kamulaştırmalarda tebligatların ve diğer kamulaştırma işlemlerinin
tamamlanmış sayılmasını ve bu kamulaştırma işlemleri sebebiyle hiçbir hak ve
alacak talebinde bulunulamayacağını, kamulaştırmaya veya bedeline karşı itiraz
davaları açılamayacağını düzenleyen 2942 sayılı Kanun"un geçici 7. maddesine
dayanılarak reddedilmiştir. Davanın esasının incelenmesini engelleyen her türlü
düzenleme ve karar, mahkemeye erişim hakkına müdahale teşkil eder. Bu bağlamda
2942 sayılı Kanun"un geçici 7. maddesine dayanılarak davanın esasının
incelenmeksizin reddedilmesi mahkemeye erişim hakkına müdahale oluşturmaktadır.
b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
47. Anayasa’nın 36. maddesinde, mahkemeye erişim hakkı için
herhangi bir sınırlama nedeni öngörülmemiş olmakla birlikte bunun hiçbir
şekilde sınırlandırılması mümkün olmayan mutlak bir hak olduğu söylenemez.
Anayasa Mahkemesi kararlarında, Anayasa"nın başka maddelerinde yer alan hak ve
özgürlükler ile devlete yüklenen ödevlerin özel sınırlama sebebi gösterilmemiş
hak ve özgürlüklere sınır teşkil edebileceği kabul edilmektedir (AYM,
E.2010/83, K.2012/169, 1/11/2012; E.2012/108, K.2013/64, 22/5/2013; E.2013/95,
K.2014/176, 13/11/2014; E.2014/177, K.2015/49, 14/5/2015; Hüseyin Dayan, B. No: 2013/5033,
13/4/2016, § 46). Ancak mahkemeye erişim hakkına müdahalede bulunulurken temel
hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkeleri düzenleyen
Anayasa"nın 13. maddesinin gözönünde bulundurulması
gerekmektedir.
48. Anayasa"nın 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın
yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve
ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna,
demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük
ilkesine aykırı olamaz."
49. Anılan madde uyarınca temel hak ve özgürlükler, demokratik
toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmaksızın
Anayasa"nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak
kanunla sınırlanabilir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkına ilişkin
sınırlandırmaların da kanuna dayanması, hakkın özünü zedeleyecek şekilde hakkı
kısıtlamaması, meşru bir amaç izlemesi ve ölçülü olması gerekir (Serkan Acar, B. No: 2013/1613, 2/10/2013,
§ 38; İbrahim Can Kişi, B. No:
2012/1052, 23/7/2014, § 36). Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya
mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka ifadeyle mahkeme kararını
önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını ihlal
edebilir (Özkan Şen, B. No:
2012/791, 7/11/2013, § 52).
i. Kanunilik
50. Başvurucular tarafından açılan davanın reddedilmesi, Daire
kararında 2942 sayılı Kanun"un geçici 7. maddesine dayandırılmıştır. Anılan
madde Anayasa Mahkemesinin 13/11/2014 tarihli ve E.2013/95, K.2014/176 sayılı
kararıyla iptal edilmiş ise de Daire kararının verildiği 27/3/2014 tarihinde
yürürlükte bulunduğundan müdahalenin kanuni dayanağının bulunduğu sonucuna ulaşılmaktadır.
ii. Meşru Amaç
51. Somut olayda mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin
amacının ortaya konulabilmesi için 6487 sayılı Kanun"la 2942 sayılı Kanun"a
eklenen geçici 7. maddenin gerekçesine bakılması gerekmektedir. Anılan maddenin
gerekçesi şöyledir:
"Mülga 6830 sayılı Kanun ve 2942 sayılı
Kanunun 4650 sayılı Kanunla değişiklik öncesi 16 ncı
maddeleri kapsamında mahkemelerce tescil kararı verilebilmesi için yine bu
maddeler kapsamında kamu yararı kararının kesinleşmiş olması, kıymet takdir
komisyonunca takdir edilen bedelin hak sahipleri adına bankaya bloke edilmiş
olması, dava dosyası üzerinden hak sahiplerinin duruşmaya davet edilmesi,
ayrıca mahkemece arazinin durum tespiti yapılmış olması ve sonuçta verilen
kararın tapuya tescil edilecek hale gelebilmesi için hak sahiplerine tebliğ
edilmiş olması şartlarının yerine getirilmiş olması zorunludur. Yine, mülga
6830 sayılı Kanun ve 2942 sayılı Kanunun 4650 sayılı Kanunla değişiklik öncesi 17 nci maddeleri gereği
mahkemelerce tescil kararı verilebilmesi için de; kanunun bu maddelerine uygun
olarak kamulaştırma işleminin tamamlanmış olması diğer bir ifade ile tebligatın
tamamlanmış, takdir edilen bedelin hak sahipleri adına bankaya bloke edilmiş
ve/veya tezyid miktarlarının hak sahiplerine ödenmiş
olması şartlarının yerine getirilmesi zorunludur. 5999 sayılı Kanunla 2942
sayılı Kanuna eklenen Geçici 6 ncı
madde kapsamında idareler aleyhine kamulaştırmasız el atma sebebiyle tazminat
davaları açılmakta ve bu davalarda mülga 6830 sayılı Kanun ve 2942 sayılı
Kanunun mülga 16 ncı ve 17 nci
maddelerine göre kamulaştırmaları tamamlandığı hususları göz önünde
bulundurulmaksızın idare aleyhine tazminatlara karar verilmektedir."
52. Gerek 6830 sayılı mülga Kanun"a gerekse 2942 sayılı Kanun"un
4650 sayılı Kanun"la yapılan değişikliklerden önceki hâline göre kamulaştırılan
taşınmazın mülkiyetinin idareye geçtiği tarih kamulaştırmanın idari safhasının
tamamlandığı gündür. Kamulaştırmanın idari safhasının tamamlanması,
kamulaştırma kararının kesinleşmesiyle gerçekleşmektedir. Kamulaştırma
kararının kesinleşmesi de işlemin davacıya tebliğinden itibaren otuz gün içinde
idari yargıda dava açılmaması veya dava açılmış ise dava sonucu verilen davanın
reddine ilişkin kararın kesinleşmesiyle sağlanmaktadır (AYM, E.2013/95,
K.2014/176, 13/11/2014).
53. Yargıtay; usulüne uygun olarak tebliğ edilmemiş kamulaştırma
işlemlerinde taşınmaz mülkiyetinin idareye geçmediğini, bu durumda idarece
taşınmaza el konulsa ve 2942 sayılı Kanun"un mülga 16. ve 17. maddeleri ile
6830 sayılı mülga Kanun"un 16. ve 17. maddeleri uyarınca mahkeme kararıyla
idare adına tescil edilse dahi bunun kamulaştırmasız el atma hükmünde olduğunu
kabul etmekte ve kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılan tazminat davalarını
süre sınırı olmaksızın incelemektedir (AYM, E.2013/95, K.2014/176, 13/11/2014).
54. Uygulamada, idarelerin tebligata ve kamulaştırma bedelinin
bankaya yatırıldığına dair arşiv belgelerini imha etmiş olmaları nedeniyle
ispat sorunlarıyla karşılaşılabilmekte ve bu durum, ikinci kez kamulaştırma
bedeli ödenmesine yol açabilmektedir (AYM, E.2013/95, K.2014/176, 13/11/2014).
55.Kanun koyucu; 6830 sayılı mülga Kanun"un 16. ve 17. maddeleri
ile 2942 sayılı Kanun"un mülga 16. ve 17. maddeleri uyarınca mahkemelerce idare
adına tescil kararı verilen kamulaştırmalarda, kamulaştırma bedelinin peşin
olarak hak sahiplerine ödendiği veya hak sahipleri adına bankada bloke edildiği
hususunu dikkate alarak idarelerin ispat yükünden kaynaklanan sorunlar
nedeniyle ikinci kez kamulaştırma bedeli ödemelerini engellemek amacıyla geçici
7. maddede yer alan düzenlemeyi ihdas etmiştir (AYM, E.2013/95, K.2014/176,
13/11/2014).
56. Bu amaçla 6830 sayılımülga
Kanun"un 16. ve 17. maddeleri ile 2942 sayılı Kanun"un mülga 16. ve 17.
maddeleri uyarınca mahkemelerce idare adına tescil kararı verilen
kamulaştırmalarda tebligatlar ve diğer kamulaştırma işlemlerinin tamamlanmış
sayılması öngörülmüş; bu kamulaştırma işlemleri sebebiyle hiçbir hak ve alacak
talebinde bulunulamayacağı, kamulaştırmaya veya bedeline karşı itiraz davaları
açılamayacağı belirtilmiş; açılmış ve devam eden davaların bu madde hükmü
uygulanarak sonuçlandırılacağı ifade edilmiştir (AYM, E.2013/95, K.2014/176,
13/11/2014).
57. Kamulaştırmanın usulüne uygun yapıldığı ve kamulaştırma
bedelinin daha önce ödendiği bu gibi durumlarda ikinci kez kamulaştırma bedeli
ödenmemesini temine yönelik yasal düzenleme yapılması, kamu mali kaynaklarının
ve dolayısıyla vergi mükelleflerinin korunması amacına dayandığı
anlaşılmaktadır. Kamu kaynaklarının korunması amacıyla düzenleme yapılmasında
kamu yararı bulunduğu açıktır. Bu nedenle kamulaştırma bedelinin daha önce
başvurucular murisleri adına açılan banka hesaplarına bloke edildiği
gözetilerek davanın esasının incelenmeksizin reddedilmesi biçimindeki
müdahalenin meşru bir amaca dayandığı sonucuna ulaşılmaktadır.
iii. Ölçülülük
(1) Genel İlkeler
58. Anayasa"nın 13. maddesi uyarınca hak ve özgürlüklerin
sınırlandırılmasında dikkate alınacak ölçütlerden biri olan ölçülülük, hukuk
devleti ilkesinden doğmaktadır. Hukuk devletinde hak ve özgürlüklerin
sınırlandırılması istisnai bir yetki olduğundan bu yetki ancak durumun
gerektirdiği ölçüde kullanılması koşuluyla haklı bir temele oturabilir.
Bireylerin hak ve özgürlüklerinin somut koşulların gerektirdiğinden daha fazla sınırlandırılması
kamu otoritelerine tanınan yetkinin aşılması anlamına geleceğinden hukuk
devleti ilkesiyle bağdaşmaz (AYM, E.2013/95, K.2014/176, 13/11/2014).
59. Ölçülülük ilkesi “elverişlilik”, “gereklilik” ve
“orantılılık” olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. “Elverişlilik” öngörülen
müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını,
“gereklilik” ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını
yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını,
“orantılılık” ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç
arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (AYM,
E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2012/102, K.2012/207, 27/12/2012;
E.2012/149, K.2013/63, 22/5/2013; E.2013/32, K.2013/112, 10/10/2013; E.2013/15,
K.2013/131, 14/11/2013; E.2013/158, K.2014/68, 27/3/2014; E.2013/66, K.2014/19,
29/1/2014; E.2014/176, K.2015/53, 27/5/2015; E.2015/43, K.2015/101, 12/11/2015;
E.2016/16, K.2016/37, 5/5/2016; E.2016/13, K.2016/127, 22/6/2016; Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No:
2013/817, 19/12/2013, § 38).
60. Ölçülülülüğün bir alt ilkesi olan
müdahale için seçilen aracın gerekliliğinin değerlendirilmesi öncelikli olarak
ilgili kamu makamlarının yetkisindedir. Müdahale ile ulaşılmak istenen somut
kamu yararı amacının gerçekleştirilmesi yetkili idarelerin sorumluluğunda olup
amaca ulaşılmasında ne tür bir aracın daha etkili ve verimli sonuçlar
doğuracağı hususunda sorumlu ve yetkili otoriteler, en isabetli karar verebilecek
konumdadır. Bu nedenle hangi aracın seçileceği konusunda idarelerin belli
ölçüde takdir yetkisi bulunmaktadır. Ne var ki seçilen aracın gerekliliğine
ilişkin olarak idarelerin haiz bulunduğu takdir yetkisi sınırsız değildir.
Tercih edilen aracın müdahaleyi ulaşılmak istenen amaca nazaran bariz bir
biçimde ağırlaştırması durumunda Anayasa Mahkemesince, müdahalenin gerekli
olmadığı sonucuna ulaşılması mümkündür. Ancak Anayasa Mahkemesinin bu kapsamda
yapacağı denetim seçilen aracın isabet derecesine yönelik olmayıp hak ve
özgürlükler üzerinde oluşturduğu müdahalenin ağırlığına dönüktür (Recep Tarhan ve Afife Tarhan, B. No:
2014/1546, 2/2/2017, § 70).
61. Dava süresinin işlemeye başladığı an da mahkemeye erişim
hakkına yapılan müdahalenin ölçülülüğü bağlamında büyük önem taşımaktadır. Bu
kapsamda dava süresinin, hak sahibinin henüz dava hakkının doğduğundan haberdar
olmadığı ve somut koşullar çerçevesinde haberdar olduğunun kabulünü haklı kılan
nedenlerin bulunmadığı bir dönemde işlemeye başlaması, dava hakkının varlığını
anlamsız kılabileceğinden ölçülülük ilkesini zedeleyebilir.
62. Tebligat, yetkili makamlarca birtakım hukuki işlemlerin bu
işlemin hukuki sonuçlarından etkilenmeleri amaçlanan kişilere kanuna uygun
şekilde bildirimi ve bu bildirimin usulüne uygun olarak yapıldığının
belgelendirilmesi işlemidir. Usulüne uygun işlemlerin kendilerine bağlanan
hukuki sonuçları doğurabilmesi için muhatabına bildirilmesi gerekir. Usulüne
uygun olarak yapılan tebligat, Anayasa"da güvence altına alınmış olan iddia ve
savunma hakkının tam olarak kullanılabilmesinin ve bireylere tanınan hak arama
hürriyetinin önemli güvencelerinden biridir (AYM, E.2013/95, K.2014/176,
13/11/2014). Bu nedenle tebligat zorunluluğunu ortadan kaldıran düzenlemeler
dava açma imkânını zayıflatacağından mahkemeye erişim hakkına yapılan
müdahaleyi ölçüsüz kılabilir.
(2) İlkelerin Olaya Uygulanması
63. Somut olayda başvurucuların murisine ait taşınmaz 2/12/1985
tarihinde (kaldırılan) Arsa Ofisi tarafından kamulaştırılmıştır. Kamulaştırmaya
ilişkin işlemler, murislerinin adreslerinde bulunamaması nedeniyle murislere
tebliğ edilememiştir. Başvurucular, taşınmazın kamulaştırıldığını 2011 yılında
öğrendiklerini öne sürerek 14/9/2011 ve 14/10/2011 tarihlerinde Mahkemede
kamulaştırmasız el atma ile taşınmaz üzerinden elektrik iletim hattı
geçirilmesi nedenleriyle TOKİ ve TEİAŞ aleyhine tazminat davası açmışlardır.
64. 4650 sayılı Kanun"dan önceki kamulaştırma mevzuatına göre
tebligatın yapılıp yapılmaması, dava açma süreleri ve dolayısıyla adalete
erişim hakkının kullanılabilmesi için hayati bir öneme sahiptir. Kural olarak
kamulaştırma işlemi usulüne uygun olarak tebliğ edilmeden dava açmak için zorunlu
olan otuz günlük hak düşürücü sürenin malik açısından işlemeye başlaması mümkün
değildir (AYM, E.2013/95, K.2014/176, 13/11/2014).
65. Daire kararında dayanılan 2942 sayılı Kanun"un geçici 7.
maddesiyle 6830 sayılı mülga Kanun"un 16. ve 17. maddeleri ile 2942 sayılı
Kanun"un mülga 16. ve 17. maddeleri uyarınca mahkemelerce idare adına tescil
kararı verilen kamulaştırmalarda, geçmişte usulüne aykırı olarak yapılmış olan
tebligatlar geçerli sayılarak kamulaştırma işlemleri tamamlanmış kabul
edilmektedir. Usulsüz olarak gerçekleştirilen kamulaştırma tebligatları geçerli
kabul edilerek kamulaştırma işlemlerinin tamamlanmış sayılmasının kamulaştırma
işlemine ve bedele karşı açılacak davalar için öngörülen otuz günlük hak
düşürücü sürenin geçirilmesi sonucunu doğuracağı açıktır (AYM, E.2013/95,
K.2014/176, 13/11/2014). Nitekim başvuru konusu olayda yapılan yargılama sonucu
verilen nihai kararla (Dairenin 27/3/2014 tarihli kararı) 6487 sayılı Kanun"la
2942 sayılı Kanun"a eklenen geçici 7. maddeye dayanılarak esası incelenmeksizin
dava reddedilmiştir.
66. Daha önce ödemesi yapılan ancak arşiv kayıtlarının imha
edilmiş olması nedeniyle ispat sorunuyla karşılaşılan kamulaştırmalarda, ikinci
kez kamulaştırma bedeli ödenmesinin engellenmesi amacıyla düzenleme yapılması
olağandır (AYM, E.2013/95, K.2014/176, 13/11/2014). Bu bağlamda arşiv
kayıtlarının imhası nedeniyle ulaşılamayan tebligat işlemlerinin geçerli
sayılması ve bu tür kamulaştırma işlemlerine ilişkin olarak tazminat davası
açılmasının önlenmesi, ikinci kez ödeme yapılmasının engellenmesi bakımından
elverişli bir araçtır.
67. Buna karşılık 2942 sayılı Kanun"un mülga 16. maddesi
uyarınca yapılan kamulaştırma işlemlerinde kıymet takdir komisyonunca takdir
edilen kamulaştırma bedeli malik adına bankaya bloke edilmiş olsa da bazı
durumlarda malike yapılan tebligatın usulsüz olması gibi malikten
kaynaklanmayan ve malike kusur izafe edilmesi de mümkün olmayan sebeplerle
malikin kamulaştırma işlemlerinden ve kamulaştırma bedelinin bankaya
yatırıldığından haberdar olmaması mümkündür (AYM, E.2013/95, K.2014/176,
13/11/2014).
68. Geçici 7. madde hükmü, ikinci kez kamulaştırma bedeli
ödenmesini engellemenin yanında idarenin hatalı tebligat yapması veya nüfus
kayıtlarındaki hatalar nedeniyle yanlış kişilere tebligat yapılması veya
ödemede bulunulması gibi malikin gerçekten mağdur olduğu durumlarda da dava
açılmasını önlemektedir. Geçmişte malikten kaynaklanmayan sebeplerle usulsüz
olarak yapılan tebligatlar geçerli kabul edilerek kamulaştırma işlemlerinin
tamamlanmış sayılması suretiyle malikin mülkiyet hakkından kaynaklanan davaları
açma imkânının ortadan kaldırılması, mahkemeye erişim hakkına yapılan
müdahaleyi öngörülen amaca nazaran bariz bir şekilde ağırlaştırmaktadır. Zira
bu durumda sırf idarenin arşiv kayıtlarının imha edilmiş olmasından yararlanan
kötü niyetli kişilerin ikinci kez kamulaştırma bedeli elde etmelerinin
önlenmesi uğruna kamulaştırma işleminden haberdar olmayan maliklerin tazminat
hakları da feda edilmektedir. Nitekim Anayasa Mahkemesinin 13/11/2014 tarihli
ve E.2013/95, K.2014/176 sayılı kararıyla hak arama özgürlüğüyle bağdaşmadığı,
hukuk güvenliği ilkesini ve malikin mülkiyet hakkını zedelediği gerekçesiyle
2942 sayılı Kanun"un geçici 7. maddesiiptal
edilmiştir (bkz. § 26).
69. Sonuç olarak somut olayda 2942 sayılı Kanun"un geçici 7.
maddesine dayanılarak kamulaştırma tebligatı aşamasındaki tüm işlemlerin
geçerli kabul edilmesi ve buna bağlı olarak başvurucular tarafından
kamulaştırma bedelinin tazmini istemiyle açılan davanın esasının incelenmeksizin
reddedilmesi suretiyle mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin ölçülü
olmadığı kanaatine varılmaktadır.
70. Açıklanan nedenlerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun"un
50. Maddesi Yönünden
71. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
72. Başvuru formunda Muharrem Alberen
için 658.828 TL, Fatma Alberen için 164.707 TL, Ekrem
Alberen ve Nergiz Alberen için ayrı ayrı 247.060 TL, Ali Uyandıran, Nail
Uyandıran ve Ahmet Uyandıran için ayrı ayrı 439.218 TL ve Refik Tıknaz için
1.765.875 TL maddi tazminatın yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar
verilmesi isteminde bulunulmuştur.
73. Başvurucuların mahkemeye erişim haklarının ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır.
74. Mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan
kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Yargıtay 5. Hukuk
Dairesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
75. Yeniden yargılama yapılmasına hükmedildiğinden tazminat
isteminin reddi gerekir.
76. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye
erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere
Yargıtay 5. Hukuk Dairesine (E.2013/23480) GÖNDERİLMESİNE,
D. Tazminat taleplerinin REDDİNE,
E. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCULARA MÜŞTEREK OLARAK ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin bilgi için Bakırköy 5. Asliye Hukuk
Mahkemesine (E.2011/435) GÖNDERİLMESİNE,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
19/7/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.