
Esas No: 2014/1337
Karar No: 2014/1337
Karar Tarihi: 19/7/2017
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
MUSTAFA TAŞTAN BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/1337) |
|
Karar Tarihi: 19/7/2017 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Burhan ÜSTÜN |
Üyeler |
: |
Serruh KALELİ |
|
|
Hicabi DURSUN |
|
|
Kadir ÖZKAYA |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
Raportör |
: |
Abuzer
YAZICIOĞLU |
Başvurucu |
: |
Mustafa
TAŞTAN |
Vekili |
: |
Av. Ersan
ŞEN |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, yargılama sonucunu etkileyecek Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin ihlal kararı bulunmasına rağmen yargılamanın yenilenmesi talebinin
reddedilmesi ve bu talebi değerlendiren heyette önceki yargılamada görev yapan
iki hâkimin bulunması nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 3/2/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü sunmuştur.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. 1966 doğumlu olan başvurucu, Kandıra 1 No.lu F Tipi Yüksek
Güvenlikli Kapalı Ceza ve İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunmakta; bireysel
başvuruya konu yargılama dosyasından verilmiş müebbet hapis cezasının infazını
yerine getirmektedir.
10. Başvurucu, suç örgütü yöneticisi olmak ve ruhsatsız silah
taşımak şüphesiyle aranması nedeniyle 29/8/1999 tarihinde Ankara Cumhuriyet
savcısı huzuruna çıkarıldığını, ifadesinden sonra serbest bırakıldığını ancak
aynı gün bazı polis görevlilerinin kendisini tekrar emniyete götürdüklerini,
olayı avukatının Cumhuriyet savcısına bildirdiğini ve bir gün sonra serbest
bırakıldığını, salıverilme sonrası özel bir hastaneden aldığı raporunda darp ve
cebir izlerinin tespit edildiğini, polisler hakkında şikâyetçi olduğunu
belirtmektedir.
11. Başvurucunun suç duyurusu üzerine polisler hakkında
başlatılan soruşturma ve yargılama süreci, Ankara 19. Asliye Ceza Mahkemesinde
kötü muamele suçu yönünden delil yetersizliğinden beraat, kişiyi hürriyetinden
yoksun bırakma suçu yönünden 10 ay hapis cezası ile 6/3/2006 tarihinde
sonuçlanmış, nihayet 20/3/2007 tarihinde Yargıtay tarafından zamanaşımı
nedeniyle davanın düşürülmesine karar verilmiştir.
12. Başvurucu, anılan olayla ilgili Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesine (AİHM) başvurmuş ve AİHM, 26/6/2012 tarihli kararı ile anılan olay
ve yargılama süreci ile ilgili olarak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin
(Sözleşme) 3. maddesinin esas ve usul bakımından ihlal edildiğine karar
vermiştir.
13. Bu süreçte başvurucu hakkında 7/2/2000 tarihinde meydana
gelen öldürme olayı ile ilgili olarak soruşturma başlatılmış ve Ankara
Cumhuriyet Başsavcılığının 6/4/2000 tarihli ve E.2000/86 sayılı iddianamesi ile
kasten öldürmeye azmettirme ve suç işlemek amaçlı örgüt yöneticisi olmak
suçlarından kamu davası açılmıştır.
14. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinin (Mahkeme) 27/10/2004
tarihli ve E.2004/78, K.2004/105 sayılı kararı ile başvurucunun kasten
öldürmeye azmettirme suçundan müebbet ağır hapis, çıkar amaçlı suç örgütü
yöneticisi olmak suçundan ise 3 yıl 8 ay ağır hapis cezası ile
cezalandırılmasına karar verilmiş; temyiz incelemesinden geçen dosya 31/5/2005
tarihli onama kararıyla kesinleşmiştir.
15. Daha sonrasında başvurucunun yeni yasa uyarlama ve temyiz
talepleri üzerine uyarlama yargılaması yapılmış ve karar, Yargıtay 1. Ceza
Dairesinin 15/5/2013 tarihli ve E.2013/1073, K.2013/3848 sayılı ilamı ile
onanmıştır.
16. Hükmün kesinleşmesinden ve polislerle ilgili yargılama dosyası
hakkındaki AİHM’in ihlal kararından sonra başvurucu
tarafından 26/11/2013 tarihli dilekçe ile yargılamanın yenilenmesi talebinde
bulunulmuştur. Mahkemenin 28/11/2013 tarihli ve 2013/799 Değişik İş sayılı
kararında, hükümlü hakkında AİHM tarafından verilen kararın Mahkeme
dosyasındaki yargılama ile ilgili olmadığı, soruşturma aşamasında işkence
yapıldığı iddiasına dayanan yargılamaya ilişkin olduğundan yargılanmanın
yenilenmesi şartlarını taşımadığı, benzer iddiaların yargılama aşamasında da
dile getirildiği ve Mahkemenin yargılama sürecinde değerlendirme yaparak
mahkûmiyet kararı verdiği gerekçeleriyle yargılamanın yenilenmesi talebinin
reddine karar verilmiştir.
17. Ret kararına yapılan itiraz üzerine Ankara 12. Ağır Ceza
Mahkemesinin 24/12/2013 tarihlive 2013/303 Değişik İş
sayılı kararı ile itiraz reddedilmiştir.
18. Nihai karar, başvurucuya 10/1/2014 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
19. Başvurucu 3/2/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
20. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun
23. maddesinin (3) numaralı fıkrası şöyledir:
“Yargılamanın yenilenmesi halinde, önceki
yargılamada görev yapan hâkim, aynı işte görev alamaz.”
21. 5271 sayılı Kanun’un 311. maddesinin (1) numaralı fıkrasının
(e) ve (f) bendi şöyledir:
“Kesinleşen bir hükümle sonuçlanmış bir dava,
aşağıda yazılı hâllerde hükümlü lehine olarak yargılamanın yenilenmesi yoluyla
tekrar görülür:
...
e) Yeni olaylar veya yeni deliller ortaya
konulup da bunlar yalnız başına veya önceden sunulan delillerle birlikte göz
önüne alındıklarında sanığın beraatini veya daha
hafif bir cezayı içeren kanun hükmünün uygulanması ile mahkûm edilmesini
gerektirecek nitelikte olursa.
f) Ceza hükmünün, İnsan Haklarını ve Ana
Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlâli suretiyle
verildiğinin ve hükmün bu aykırılığa dayandığının, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması. Bu hâlde yargılamanın
yenilenmesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararının kesinleştiği tarihten
itibaren bir yıl içinde istenebilir…”
22. 5271 sayılı Kanun’un 319. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Yargılamanın yenilenmesi istemi, kanunda
belirlenen şekilde yapılmamış veya yargılamanın yenilenmesini gerektirecek
yasal hiçbir neden gösterilmemiş veya bunu doğrulayacak deliller açıklanmamış
ise, bu istem kabule değer görülmeyerek reddedilir.”
23. 5271 sayılı Kanun’un 321. maddesi şöyledir:
“(1) Yargılamanın yenilenmesi isteminde ileri
sürülen iddialar, yeterli derecede doğrulanmaz veya 311 inci Maddenin birinci
fıkrasının (a) ve (b) bentleri ile 314 üncü Maddesinin birinci fıkrasının (a)
bendinde yazılı hâllerde işin durumuna göre bunların önce verilmiş olan hükme
hiçbir etkisi olmadığı anlaşılırsa, yargılamanın yenilenmesi istemi esassız
olması nedeniyle duruşma yapılmaksızın reddedilir.
(2) Aksi hâlde mahkeme, yargılamanın
yenilenmesine ve duruşmanın açılmasına karar verir.
(3) Bu Madde gereğince verilen kararlara karşı
itiraz yoluna gidilebilir.”
24. 4/11/2004 tarihli ve 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun
Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 9. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
“(1) 1 Haziran 2005 tarihinden önce
kesinleşmiş hükümlerle ilgili olarak, Türk Ceza Kanununun lehe olan
hükümlerinin derhal uygulanabileceği hallerde, duruşma yapılmaksızın da karar
verilebilir.”
B. Uluslararası Hukuk
25. Sözleşme"nin 6. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Adil yargılanma hakkı
1. Herkes, … cezai alanda kendisine yöneltilen
suçlamalar konusunda karar verecek olan yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız
bir mahkeme tarafından davasının … görülmesini istemek hakkına sahiptir. …
…”
26. AİHM, Sözleşme"nin 6. maddesi bakımından bir mahkemenin
"bağımsız" olup olmadığı incelenirken üyelerinin atanma biçimi ve
görev süreleri, dıştan gelecek baskılara karşı mevcut güvencelerin olup
olmadığı ve bir bağımsızlık görüntüsü verip vermediğine bakılması gerektiğini
tekrarlamaktadır (Çıraklar/Türkiye,
B. No: 70/1997/854/1061, 28/10/1998, § 38). Yine aynı kapsamda AİHM, bir
mahkemenin "tarafsızlığı"nı tespit ederken
öznel bir sınamaya, belli bir olayda, belli bir yargıcın kişisel kanı ve
davranışları ile nesnel bir sınamaya yani hiçbir şüpheye mahal vermeksizin
yargıca yeterli güvence verilip verilmediğine bakılarak belirlenmesi
gerektiğini belirtmektedir (Şahiner/Türkiye, B. No: 29279/95, 25/9/2001, §§
35, 36).
27. Dolayısıyla AİHM “tarafsızlık” kavramının iki yönüne vurgu
yapmaktadır. Yargı yeri, kişisel ön yargı veya eğilimden sübjektif olarak
sıyrılmalı ve objektif bakış açısından bununla ilgili haklı kuşkuları ortadan
kaldıracak yeterli güvenceler sunmalıdır. Bu çerçevede bağımsızlık ile objektif
tarafsızlık arasında yakın bir bağ bulunmakta ve bunları birbirinden ayrı
tutarak değerlendirmek zorlaşmaktadır (Grieves/Birleşik Krallık [BD], B. No: 57067/00, 16/12/2003, § 69).
28. Sonuç olarak AİHM, yargı makamının bağımsızlık ve
tarafsızlığını belirlemede yargılanan kişinin görüşlerinin belirleyici
olmamakla birlikte önemli olduğunu ve sorunun çözümünün başvurucunun şüphesinin
objektif olarak haklı görülüp görülmeyeceği noktasında toplandığını ortaya
koymaktadır (Hauschildt/Danimarka, B. No: 10486/83, 24/5/1989, §
48).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
29. Mahkemenin 19/7/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Tarafsız Mahkemede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
30. Başvurucu; yargılamanın yenilenmesi talebinin değerlendirilmesinde,
uyarlama yargılamasında görev yapan hâkimlerin görev alması nedeniyle
Anayasa’nın 36. maddesinde yer alan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
31. Bakanlık; yargılamanın yenilenmesinin olağanüstü bir kanun
yolu olduğunu, şikâyet konusu asıl yargılamanın 15/5/2013 tarihli Yargıtay
onama kararı ile kesinleştiğini ve bireysel başvuru süresi geçtikten sonra
müracaat edildiğinden başvurunun kabul edilemez olduğunu belirtmiştir. Öte
yandan Bakanlık, başvurucunun iddialarını itiraz makamına yaptığı başvurusunda
dile getirmediğinden başvuru yollarını tüketmeden bireysel başvuruda
bulunduğuna vurgu yapmıştır.
32. Son olarak Bakanlık, yargılamanın yenilenmesi talebini
değerlendiren Mahkeme Heyetinin asıl yargılamayı yapan heyet olmadığını,
uyarlama yargılamasının davanın esasına ilişkin bir yargılama olmadığını ve
yeniden yargılama talebinin incelenmesinde tarafsızlık açısından bir sorun
oluşturmayacağını belirtmiştir.
33. Başvurucu, Bakanlık görüşlerine karşı önceki beyanları ile
uyumlu açıklamalar yapmış; AİHM ve Anayasa Mahkemesinin benzer konulardaki
uygulamalarına vurgu yaparak iddia ve taleplerini yinelemiştir.
2. Değerlendirme
34. Anayasa’nın “Hak arama
hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşrû
vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya
davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
35. Anayasa’nın “Mahkemelerin
kuruluşu” kenar başlıklı 142. maddesi şöyledir:
“Mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri,
işleyişi ve yargılama usulleri kanunla düzenlenir.”
36. Sözleşme’nin 6. maddesinde adil yargılanma hakkının bir
unsuru olarak davanın tarafsız bir mahkemede görülmesini isteme hakkından
açıkça söz edilmiştir. Fakat Anayasa’nın 36. maddesinde mahkemelerin
tarafsızlığından açıkça bahsedilmemekle beraber -Anayasa Mahkemesi içtihadı
uyarınca- bu hak da adil yargılanma hakkının zımni bir unsuru olarak kabul
edilmektedir (AYM, E.2002/170, K.2004/54, 5/5/2004). Ayrıca mahkemelerin
tarafsızlığı ve bağımsızlığının birbirini tamamlayan iki unsur olduğu nazara
alındığında -Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği- Anayasa"nın 138., 139. ve
140. maddelerinin de tarafsız bir mahkemede yargılanma hakkının
değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulması
gerektiği açıktır (AYM, E.2005/55, K.2006/4, 5/1/2006; E.1992/39, K.1993/19,
29/4/1993).
37. Genel olarak tarafsızlık, davanın çözümünü etkileyecek bir
ön yargı, tarafgirlik ve menfaate sahip olunmaması, davanın tarafları karşısında
ve onların leh ve aleyhlerinde bir düşünce veya menfaate sahip olunmamasını
ifade eder (Tahir Gökatalay,
B. No: 2013/1780, 20/3/2014, § 61).
38. Birey olarak hâkimlerin yargılamayı yürüttükleri aynı olayla
ilgili olarak önceden verdikleri kararlar nedeniyle bir fikir veya
düşüncelerinin olmaması, o konuyla ilgili kanaatlerini açıklamamış olmamaları
tarafsız kalmanın bir unsuru olarak kendisini göstermektedir (Murat Ayna, B. No: 2014/15986, 25/6/2015,
§ 38).
39. Son olarak Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru
incelemelerinde Anayasa normunu uyguladığı ve bu kapsamda anayasal denetim
yaptığı, yerindelik denetiminin kanun yolu inceleme mercilerinin görevi olduğu
unutulmamalıdır. Kanuna aykırı uygulama veya kararlar, Anayasa ve Sözleşme
güvencesi altındaki temel hak ve özgürlüklerle ilgili olmadığı ve onları ihlal
etmediği sürece bireysel başvuru kapsamında incelenmediğinde tereddüt
bulunmamaktadır.
40. 5271 sayılı Kanun’un 23. maddesinin (3) numaralı fıkrası
gereğince, yargılamanın yenilenmesi hâlinde önceki yargılamada görev alan hâkim
aynı işte görev alamaz. Yargılamanın yenilenmesi isteminin kabule değer olup
olmadığına ilişkin kararın aynı mahkemece fakat asıl kararı veren başkan ve
üyeler dışındaki hâkimlerden oluşturulan heyetçe verilmesi gerekir. Keza aynı
hâkimlerin itirazı inceleyecek olan yargılama heyetinde de görev alamayacağı bu
kuralın doğal sonucudur (Murat Ayna,
§ 39).
41. Öte yandan uyarlama yargılaması, 5252 sayılı Kanun hükümleri
çerçevesinde ve aynı Kanun’un 9. maddesindeki usul takip edilerek yerine
getirilmektedir. Uyarlama yargılamasında, her zaman yeniden delil
değerlendirmesi veya uyuşmazlığın esasının incelenmesi söz konusu değildir.
Asıl yargılama sonucunda kesin yargı hâline gelmiş bir hükümde sonradan
yürürlüğe giren ve lehte hükümler içeren yasaya dayalı bulunan uyarlama
yargılaması, her iki yasanın ilgili tüm hükümleri önceki hükümde sabit kabul
edilen olaya uygulanmak suretiyle belirlenmesinden veya lehe bir değişiklik
olmadığı tespit edildiğinde eski hükmün aynen korunmasından ibarettir. Şayet
hükümlü lehine olduğu öngörülen yeni düzenleme, uyarlama yargılamasında derhâl
uygulanabilme özelliği taşıyor ve dosyada delil değerlendirmesini veya eylemin
nitelendirilmesini gerektirmiyorsa duruşma açılmadan lehe uygulama
yapılabileceği de öngörülmüştür. Dolayısıyla uyarlama yargılamasının somut
olaya göre değişiklik gösteren bir nitelik taşıdığı kabul edilmelidir.
42. Somut olayda başvurucu hakkındaki yargılamanın Mahkemenin
27/10/2004 tarihli kararıyla sona erdiği, kararın 31/5/2005 tarihinde
kesinleştiği ve kesin yargının oluştuğu ilgili kararda Başkan M.O.K., Üye R.Ç.
ve Üye H.Ş.nin imzalarının bulunduğu görülmektedir.
Daha sonra uyarlama incelemesinin de 27/9/2005 tarihli ek karar ile aynı Heyet
tarafından dosya üzerinden yapıldığı, kesinleşmiş hükümde yer alan kasten
öldürmeye azmettirme suçundan verilen “müebbet ağır hapis” cezasının “müebbet
hapis” cezasına dönüştürülmesine karar verildiği, başka sanıklar tarafından
yapılan temyiz başvurusu sonucunda kararın bozulduğu anlaşılmaktadır. Yargıtay
bozma kararı sonrasında Mahkemenin 27/4/2010 tarihli kararı ile başvurucu
hakkında önceki kararın temyiz edilmeksizin kesinleşmesi ve mükerrer karar
verilmesine neden olunmaması gerekçe gösterilerek herhangi bir karar
verilmediği fakat Yargıtayın 21/4/2011 tarihli bozma
ilamında, ilk uyarlama kararının resen temyize tabi olması nedeniyle
kesinleşmediği ve 27/4/2010 tarihli kararın başvurucu yönünden hukuksal
değerden yoksun olduğu belirtilerek kasten öldürmeye azmettirme suçundan
verilen ve “müebbet hapis cezası” olarak yeniden uyarlanan cezanın onanmasına,
diğer suçtan verilen ceza hakkında uyarlama yapılmaması gerekçesiyle
bozulmasına karar verdiği görülmüştür. Anılan bozma kararı sonrasında
Mahkemenin Başkan D.Ö., Üye H.O. ve Üye M.K.’dan
oluşan Heyetle 2/2/2012 tarihinde verdiği kararla sadece çıkar amaçlı suç
örgütü yöneticisi olmak suçundan verilen 3 yıl 8 ay ağır hapis cezasının 2 yıl
1 ay hapis cezasına dönüştürülmesine karar verildiği, yapılan temyiz başvurusu
sonucunda kararın 15/5/2013 tarihinde onanarak kesinleştiği anlaşılmaktadır.
43. Başvurucunun yargılamanın yenilenmesi talebini inceleyen
Mahkeme Heyetinin Başkan D.Ö., Üye M.K. ve Üye S.M. tarafından oluşturulduğu ve
oyçokluğuna sahip üyelerin “çıkar amaçlı suç örgütü yöneticisi olmak” suçundan
verilen cezada lehe kanun uygulaması yapan 2/2/2012 tarihli karara katılmış
oldukları görülmektedir. Somut olaydaki uyarlama yargılamasında; başvurucu
hakkında kesin yargıya dönüşen suçlarla ilgili delil değerlendirmesi
yapılmadığı, nitelikleri değişmeyen suçlarla ilgili sadece lehe ceza miktarı
belirlenerek sonuç cezada değişiklik yapıldığı, ayrıca kasten öldürmeye
azmettirme suçu ile ilgili hem asıl hem de uyarlama yargılamasını farklı bir
heyetin yaptığına şüphe yoktur.
44. Bu durumda başvurucu hakkında yargılamanın yenilenmesi
talebinin reddi yönünde karar veren Heyette görev alan iki hâkim ile Mahkemenin
2/2/2012 tarihli ve “çıkar amaçlı suç örgütü yöneticisi olmak” suçu ile ilgili
cezada uyarlama kararını veren heyetteki iki hâkimin aynı kişiler olduğu
görülmekte ise de uyarlama kararının delil değerlendirmesi ve eylemin
nitelendirilmesi ile ilgili olmadığı anlaşılmaktadır. Yargılamanın yenilenmesi
talebinin reddine ilişkin kararın itiraz incelemesi, başkan ve üyeleri farklı
hâkimlerden oluşan farklı bir mahkeme tarafından yapılmıştır.
45. Açıklanan nedenlerle başvurucunun tarafsız mahkemede
yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının bir hak ihlalinin
bulunmadığının açık olması nedeniyle diğer kabul edilebilirlik şartları
yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
B. Yargılamanın
Yenilenmesi Talebinin Reddedilmesinin Adil Yargılanma Hakkını İhlal Ettiğine
İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
46. Başvurucu, sonradan ortaya çıkan AİHM kararındaki ihlal
tespiti doğrultusunda yargılamanın yenilenmesi talebinin reddine karar verilmesinin
Anayasa’nın 36. maddesinde belirtilen adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini
ileri sürmüştür.
47. Bakanlık; başvurucunun ibraz ettiği AİHM kararının somut
olayla doğrudan ilgili olmadığını, kötü muamele iddiasına ilişkin usulsüz
gözaltı işleminin başvurucunun somut olayla ilgili soruşturma beyanından sonra
meydana geldiğinin anlaşıldığını, mahkemece taleplerin değerlendirilerek
dosyayla ilgisi olmadığının tespit edildiğini belirtmiştir.
2. Değerlendirme
48. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi
gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”
49. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun
başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”
50. Anılan Kanun hükmünde, açıkça dayanaktan yoksun başvuruların
Anayasa Mahkemesince kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir.
Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun
başvurular kapsamında değerlendirilen kanun yolunda gözetilmesi gereken
hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği kurala
bağlanmıştır.
51. Başvuru formu ve ekleri incelendiğinde Ankara 11. Ağır Ceza
Mahkemesinin 27/10/2004 tarihli, K.2014/105 sayılı kararı ile başvurucunun
kasten öldürmeye azmettirme ve çıkar amaçlı suç örgütü yöneticisi olmak
suçlarını işlediği sabit görülerek mahkûmiyetine karar verildiği; bu hükümlerin
Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 31/5/2005 tarihli kararıyla onandığı ve uyarlama
yargılamalarının yapılarak lehe kanun uygulaması ile cezaların belirlendiği
görülmektedir.
52. Başvurucu, şikâyet konusu davadan ayrı devam eden ve
kendisine yönelik kötü muamele ve kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma
suçlarından Ankara 19. Asliye Ceza Mahkemesine açılan davada kötü muamele suçu
yönünden beraat kararı verilmesinin AİHM tarafından yapılan incelemesinde
Sözleşme’nin 3. maddesi kapsamında usul ve esastan ihlal kararı verildiğini, bu
kararın başvuru konusu dosyayı doğrudan ilgilendirdiğini, sonucunu
değiştirebileceğini ve yeniden yargılama nedeni yapılması gerektiğini ileri
sürerek yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunmuştur. Mahkeme, AİHM tarafından
ihlal kararı verilen olayın başvuru konusu olayla ilgili olmadığı ve
yargılamanın yenilenmesini gerektirecek yeni bir durum bulunmadığı gerekçesiyle
talebi reddetmiştir. Anılan karar, yapılan itirazın reddedilmesiyle 24/12/2013
tarihinde kesinleşmiştir.
53. Yargılamanın yenilenmesi taleplerinde bahsedilen hususun
yeni delil kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceğinin veya talep
konusu dosya ile ilgili olup olmayacağının takdiri esasen derece mahkemelerine
aittir. Diğer bir anlatımla başvurucunun belirttiği AİHM kararının ve delilin
tek başına ya da önceden sunulan delillerle birlikte değerlendirilmesinde
başvurucunun beraatını veya daha hafif bir ceza uygulanmasını gerektirecek
nitelikte “yeni” ve “önemli” olup olmadığının takdiri derece mahkemelerine
aittir. Çünkü AİHM kararının, başvuru konusu dosyanın doğrudan AİHM’e taşınması sonucu verilmiş bir karar olmadığı
anlaşılmaktadır.
54. Bunun istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve
sonuçlarının bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik
içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve
özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede kanun yolu şikâyeti
niteliğindeki başvurular, derece mahkemesi kararları bariz takdir hatası veya
açık bir keyfîlik içermedikçe Anayasa Mahkemesince
esas yönünden incelenemez (Onur Gür,
B. No: 2012/828, 21/11/2013, § 21).
55. Başvurucu, yargılamanın yenilenmesi isteminin İlk Derece
Mahkemesince reddedilmesinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürmekte olup
iddiaların özü Mahkemenin hukuk kurallarını yorumlamada ve olayları
değerlendirmede isabet edemediğine ilişkindir. Dolayısıyla başvuru bu hâliyle
kanun yolu incelemesi talebi niteliğinde olup yargılamanın yenilenmesi
talebiyle ilgili anılan Mahkeme kararlarının açıkça hukuka aykırı olarak kabul
edilmesini gerektiren bir olgu ile bu kararlarda bariz takdir hatası veya açık
bir keyfîlik oluşturan bir durum da tespit
edilememiştir.
56. Açıklanan nedenlerle kanun yolu incelemesi talebi
niteliğinde olan başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları
yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
19/7/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.