
Esas No: 2013/539
Karar No: 2013/539
Karar Tarihi: 16/5/2013
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
İHSAN VURUCUOĞLU BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2013/539) |
|
Karar Tarihi: 16/5/2013 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Serruh
KALELİ |
Üyeler |
: |
Mehmet ERTEN |
|
|
Zehra Ayla PERKTAŞ |
|
|
Burhan ÜSTÜN |
|
|
Nuri NECİPOĞLU |
Raportör |
: |
Murat AZAKLI |
Başvurucu |
: |
İhsan VURUCUOĞLU |
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, Lozan Antlaşması ile onaylanan, Anadolu ve
Doğu Trakya"daki Rumlar ile Yunanistan"daki Türkler"in
mübadele edilmeleri hususunda Türkiye ile Yunanistan arasında düzenlenen
mukavelename uyarınca, 1924 yılında Türkiye"ye gelen murisine, iskân amacıyla
Safranbolu ilçesinde tahsis edilen taşınmazın, mülkiyetinden feragat edildiğine
dair işlem geçerli olmadığı halde, kadastro çalışmaları sonunda Maliye Hazinesi
adına tapu siciline tescil edilmesinin mülkiyet hakkı ile adil yargılanma
hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 11/1/2013 tarihinde Sakarya 1. İdare Mahkemesi
vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit
edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca, 14/5/2013 tarihinde,
başvurunun karara bağlanması için Bölüm tarafından ilke kararı alınması gerekli
görüldüğünden, Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 33.
maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
III. OLAYLAR VE
OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru dilekçesindeki ilgili olaylar özetle şöyledir:
5. 30/1/1923 tarihinde Lozan’da imzalanan Yunan ve Türk
Halklarının Mübadelesine İlişkin Sözleşme (Mübadele Sözleşmesi), 24/7/1923
tarihinde imzalanan Lozan Antlaşması ile onaylanmıştır.
6. Mübadele Sözleşmesi’ne göre, Anadolu ve Doğu Trakya"daki
Rumlar ile Yunanistan"daki Türkler"in mübadele
edilmeleri hususunda Türkiye ile Yunanistan anlaşmışlardır.
7. Başvurucunun dedesi (murisi) 1866 Drama doğumlu olup,
Mübadele Sözleşmesi uyarınca 1924 yılında Türkiye"ye gelmiş, İmar ve İskân
Bakanlığı tarafından Safranbolu ilçesinde tahsis edilen ev ve araziye
yerleştirilmiştir.
8. Başvurucunun murisi, yaklaşık 4 yıl Safranbolu ilçesinde
kaldıktan sonra Adapazarı’na taşınmış, 8/8/1952 tarihinde vefat ettiğinde
başvurucu ile kardeşleri mirasçı olarak kalmışlardır.
9. 1978 yılında taşınmazın bulunduğu yerde yapılan kadastro
çalışması sırasında taşınmaz, maliki tespit edilemediği için Maliye Hazinesi
adına tespit ve tapu siciline tescil edilmiş, kadastro tespitine itiraz
edilmemiştir.
10. Başvurucu, 15/12/2008 tarihinde Bayındırlık ve İskân
Bakanlığına başvurarak, Mübadele Sözleşmesi uyarınca tahsis edilen taşınmazın
bedelinin ödenmesini talep etmiş, Bakanlıkça 18/6/2009 tarihinde başvurucunun
talebi reddedilmiştir.
11. Başvurucu, 7/9/2009 tarihinde Zonguldak Valiliğine
başvurarak, aile fertlerine ait bilgi ve belgelerin suretlerini talep etmiş,
dilekçesinin içeriğinde, murisine, Safranbolu ilçesindeki iskân haklarından
feragat ettiğine dair taahhütname senedi imzalattırılarak Adapazarı’na
gelmelerine izin verildiğini ve 1927-1929 yıllarında Adapazarı"na taşındığını
bildirmiştir.
12. Başvurucu, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı aleyhine Ankara
8. İdare Mahkemesinde açtığı davada, Mübadele Sözleşmesi gereği murisinin
Yunanistan’ı terk etmek zorunda kalması nedeniyle orada kalan malvarlığının
bedelinin tazmin edilmesini talep etmiştir.
13. Mahkemece, başvurucunun Zonguldak Valiliğine hitaben
düzenlediği dilekçesinde, murisinin Safranbolu ilçesindeki iskan haklarından
vazgeçerek ve orada 5 yıl kalmadan Adapazarı"na taşındığını belirttiği,
10/12/1925 tarih ve 675 sayılı Kanun gereği iskan mahallinde 5 sene oturma
zorunluluğunun bulunduğu, davacının murisinin bu şartı yerine getirmediği, öte
yandan mübadillere pek çok kez kanunlarla alacaklarını alma imkanı verildiği
halde davacının ve murislerinin bu hususta herhangi bir girişimde
bulunmadıkları gerekçesiyle 20/4/2010 tarih ve E.2009/1007, K.2010/636 sayılı
kararla davanın reddine karar verilmiştir.
14. Temyiz üzerine Danıştay 8. Dairesinin 13/2/2012 tarih ve
E. 2012/94, K.2012/490 sayılı kararıyla hüküm onanmıştır.
15. Karar düzeltme istemi, Danıştay 8. Dairesinin 31/10/2012
tarih ve E.2012/4566, K.2012/8258 sayılı kararıyla reddedilmiştir.
16. Karar, 14/12/2012 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
B. İlgili Hukuk
17. 27/10/1988 tarih ve 3488 sayılı Uygulanma İmkanı Kalmamış Olan Kanunların Yürürlükten Kaldırılması
Hakkında Kanun"un 1. maddesi.
18. 10/12/1925 tarih ve 675 sayılı mülga Mahalli İskânlarını
Bila-Mezûniyet Tebdîl Eden Muhâcir ve Mültecilerle Aşâir
Hakkında Kânûn"un birinci maddesi şöyledir:
“Gerek kendi arzularile
ve gerek bir zaruret veya muahede dolayısila Türkiyeye gelib kabul edilen ve
badema gelecek olan mübadil veya gayrimübadil bilûmum muhacir ve aşair ve
mülteciler Hükûmetçe gösterilmiş veya gösterilecek olan iskân mahallerinde beş
sene müddetle oturmağa mecburdurlar.”
19. 30/5/1928 tarih ve 1331 sayılı mülga Mübâdil,
Gayr-i Mübâdil, Muhâcir ve Sâireye Kanunlarıyla Tevfîkan Tefvîz veya Âdiyyen Tahsîs Olunan Gayr-i Menkûl Emvâlin Tapuya Raptına Dâir Kânûn’un 1. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Mübadeleye tabi ahaliye verilecek emvali
gayri menkule hakkındaki ….. kanunlarla
kendilerine gayri menkul emval tefviz ve icar edilmiş veya edilecek olan ve
tefviz ve icra muameleleri Dahiliye veya mülga İskân vekâletince alelusûl tasdik olunan mübadillerin ellerindeki tefviz
vesikalarına mukabil tapu senedi verilir.”
20. 11/7/1945 tarih ve 4796 sayılı mülga Mübadele ve Teffiz İşlerinin Kesin Tasfiyesi Hakkında Kanun"un 1.
maddesi şöyledir:
“1771 sayılı ve 19 Mart 1931 tarihli kanun
hükümleri uyarınca verilmiş olan tasfiye belgelerine bağlı birinci, ikinci ve
üçüncü tertip kuponlar yüzde on beş nispetinde para ile ödenerek tasfiye
edilir.”
21. 4796 sayılı Kanun’un 2. maddesi şöyledir:
“Birinci madde hükümlerinden faydalanmak için
ilgililerin bu kanun yürürlüğe girdiği tarihten başlıyarak
altı ay içinde tasfiye vesikalarına bağlı kuponları bulundukları yerin en büyük
mal memuruna alındı karşılığında vermeleri gereklidir.
Her ne sebeple olursa olsun bu süre içinde
başvurarak kuponlarını vermiyenlerin hakları düşer.”
22. 4796 sayılı Kanun’un 5. maddesi şöyledir:
“Bu kanunun yürürlüğe girmesinden başlıyarak altı ay içinde 1331 sayılı kanunun 9 ncu maddesinde yazılı sebeplerden dolayı genel zamanaşımı
süresinde istirdat ve tazminat dâvası açılabilir ve açılmış dâvalara devam
olunur.
Altı ay geçtikten sonra her ne sebeple olursa
olsun dâva açılamaz.”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
23. Mahkemenin 16/5/2013 tarihinde yapmış olduğu toplantıda,
başvurucunun 11/1/2013 tarih ve 2013/539 numaralı bireysel başvurusu incelenip
gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
24. Başvurucu, Anadolu ve Doğu Trakya"daki Rumlar ile
Yunanistan"daki Türkler"in mübadele edilmeleri
hususunda Türkiye ile Yunanistan arasında Mübadele Sözleşmesi düzenlendiğini ve
Lozan Antlaşması ile bunun onaylandığını, murisinin 1866 Drama doğumlu olup
Mübadele Sözleşmesi uyarınca 1924 yılında Türkiye"ye geldiğini, İmar ve İskân
Bakanlığı tarafından Safranbolu ilçesinde tahsis edilen ev ve araziye
yerleştirildiğini, yaklaşık 4 yıl Safranbolu ilçesinde kaldıktan sonra
Safranbolu ilçesindeki iskân haklarından feragat ettiğini belirten taahhütname
imzalattırılarak 1927-1929 yılları arasında Adapazarı’na taşındığını, 1978
yılında taşınmazın bulunduğu yerde yapılan kadastro çalışması sırasında
murisinin Safranbolu ilçesinde bulunmadığı gerekçesiyle taşınmazın Maliye
Hazinesi adına tapuya tescil edildiğini, Mübadele Sözleşmesi uyarınca tahsis
edilen taşınmazın bedelinin ödenmesi amacıyla açtığı davanın reddedildiğini,
uluslararası sözleşme niteliğinde olan Mübadele Sözleşmesi gereği iskân verilen
taşınmazların mülkiyetinin Maliye Hazinesi adına tescilinin Sözleşme’nin ve
mülkiyet hakkının ihlali niteliğinde olduğunu, ayrıca murisinin Safranbolu
ilçesinden ayrılırken bu ilçedeki iskân haklarından feragat ettiğine dair
verdiği taahhütnamenin geçerliliğinin bulunmadığını, zira iskân hakkının,
feragat edilebilecek haklardan olmadığını, Sözleşme’de
süre sınırlaması olmadığı için taşınmazların 5 yıl kullanılmaması halinde
Hazine adına tescil edilebileceğine dair hukuki düzenlemelerin de Sözleşme’ye aykırılık teşkil ettiğini, mübadele sırasında
Yunanistan’da bırakılan malvarlığının karşılığı olarak Türkiye’de ev ve tarla
tahsis edilmesi gerektiğini belirterek Anayasa’nın 35. maddesinde düzenlenen
mülkiyet hakkı ile 36. maddesinde tanımlanan adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüş, tazminat talep etmiştir.
B. Değerlendirme
25. Başvuru formu ve ekleri incelendiğinde, başvurunun iki
ayrı ihlal iddiasına dayandırıldığı görülmektedir. Bunlardan ilki mülkiyet
hakkı, ikincisi ise adil yargılanma hakkıdır. Dolayısıyla iddiaların iki ayrı
başlık altında incelenmesi gerekmektedir.
1. Mülkiyet Hakkının İhlali İddiası
26. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
“Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve
özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin
kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir.…”
27. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru hakkı” kenar başlıklı 45. maddesinin (1)
numaralı fıkrası şöyledir:
“(1)Herkes, Anayasada güvence
altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin
kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine
başvurabilir.”
28. Belirtilen hükümler uyarınca, bir anayasal hak ihlali
iddiasının Anayasa Mahkemesinin konu bakımından yetkisi dâhilinde olabilmesi
için, başvurucu tarafından dayanılan hakkın Anayasada güvence altına alınmış temel
hak ve özgürlüklerden olması ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek
Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamında yer alması, ayrıca başvurucunun
ihlal iddiasına temel alınan hakkın kapsamına giren korunmaya değer bir
menfaatinin bulunması gerekir.
29. Anayasa’nın 35. maddesi şöyledir:
“Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla
sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı
olamaz.”
30. Anayasa’nın 35. maddesinde yer verilen mülkiyet kavramı,
kapsam itibariyle 4721 sayılı Kanun’da yer alan mülkiyet kavramı ile sınırlı
olmamakla birlikte, taşınmaz mülkiyetinin Anayasa’nın 35. maddesindeki güvence
kapsamına girdiğinde kuşku yoktur.
31. Anayasa’nın 35. maddesi kapsamındaki hakkının ihlal
edildiğini ileri süren başvurucu, böyle bir hakkın varlığını kanıtlamak
zorundadır. Bu nedenle, öncelikle başvurucunun, Anayasa’nın 35. maddesi
uyarınca korunmayı gerektiren mülkiyete ilişkin bir menfaate sahip olup
olmadığı noktasındaki hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekir.
32. Başvuru konusu olayda, başvurucunun dedesi Türkiye ile
Yunanistan arasında düzenlenen Mübadele Sözleşmesi uyarınca 1924 yılında
Türkiye"ye gelmiş, İmar ve İskân Bakanlığı tarafından Safranbolu ilçesinde tahsis
edilen ev ve araziye yerleştirilmiştir. Başvurucunun murisi yaklaşık 4 yıl
Safranbolu ilçesinde kaldıktan sonra 1927-1929 yıllarında Safranbolu
ilçesindeki iskân haklarından feragat ettiğini belirten taahhütname
imzalattırılarak Adapazarı’na taşınmıştır. Başvurucu, murisinin iskân
haklarından feragat ettiğine dair dilekçe verdiğini bizzat belirtmiş, ancak
iskân haklarının feragat edilebilecek haklardan olmadığını ileri sürerek
feragatin geçersiz olduğunu iddia etmiştir. 1978 yılında taşınmazın bulunduğu
yerde yapılan kadastro çalışması sırasında taşınmaz, Maliye Hazinesi adına
tespit ve tapu siciline tescil edilmiş, bu tespite karşı dava açılmamıştır.
33. Başvurucu, uluslararası sözleşme niteliğinde olan
Mübadele Sözleşmesi gereği iskân verilen taşınmazların mülkiyetinin Maliye
Hazinesi adına tescilinin Sözleşme’nin ve mülkiyet hakkının ihlali niteliğinde
olduğunu, ayrıca murisinin Safranbolu ilçesinden ayrılırken bu ilçedeki iskân
haklarından feragat ettiğine dair verdiği taahhütnamenin geçerliliğinin
bulunmadığını ileri sürmüştür. Anılan iddialar Ankara 8. İdare Mahkemesince
değerlendirilmiş; başvurucunun murisine pek çok kez alacaklarını alma imkanı
tanındığı halde bu haklarını kullanmadığı, son olarak mülga 4796 sayılı Kanunla
mübadillere verilen malların kesin tasfiyeye tabi tutulmasının sağlandığı, bu
süreçte başvurucunun murisinin alacaklarını alma haklarını kullanmadığı ve 818
sayılı mülga Borçlar Kanunu’nun 60. maddesinde belirtilen 10 yılık sürenin
geçtiği, bu nedenle Yunanistan’da bırakılan malvarlığı değerinin ödenmesinin
mümkün olmadığı, diğer taraftan, başvurucunun murisinin, iskan haklarından
feragat ederek Safranbolu’dan ayrıldığı ve Adapazarı’na taşındığı, mülga 675
sayılı Kanun’da belirtilen 5 yıl oturma şartını da gerçekleştirmediği
gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir.
34. 17/2/1926 tarih ve 743 sayılı mülga Türk Medeni Kanunu
incelendiğinde, tapu kaydı bulunmayan taşınmazlar üzerinde iskân hakkı
verilmesi taşınmaz mülkiyetinin kazanılması için yeterli değildir. Bunun
dışında belli sürelerde taşınmaz üzerinde zilyetlik şartı da aranacaktır (mülga
743 sayılı Kanun m.638 ve 639). Başvurucu veya murisi tarafından mülkiyetin
kazanılması için aranan bu şart gerçekleştirilmediği gibi, başvurucunun murisi
iskân hakkından feragat ederek iskân verilen yerden ayrılmıştır. Ankara 8.
İdare Mahkemesince verilen kararın gerekçesi, mülga 675 sayılı Kanun’un birinci
maddesi, başvurucunun murisinin Safranbolu ilçesindeki iskân haklarından
feragat ettiğine dair dilekçesi ile değişik tarihlerde çıkarılan kanunlara
rağmen taşınmazı alma hakkının kullanılmadığı dikkate alındığında, başvurucunun
iddia ettiği hakkın mevcut olmadığı ortaya çıkmaktadır. Lozan Antlaşması ve
Mübadele Sözleşmesi’nde, mübadele sonucu Türkiye’ye gelenlere ev ve iskân
verileceği belirtilmiş olup, iskân hakkı verilmesiyle mülkiyetin kazanılacağı
belirtilmemiştir.
35. Başvurucu tarafından tazminat talebiyle Ankara 8. İdare
Mahkemesine açılan davada verilen, başvurucunun iddia ettiği hakkın mevcut
olmadığından davanın reddine ilişkin hüküm de bir tespit hükmü olup,
başvurucunun iddia ettiği hakkın mevcut olduğunu göstermemektedir.
36. Belirtilen hususlar çerçevesinde başvurucunun dedesine
Safranbolu ilçesinde verilen iskân hakkı, başvurucunun taşınmazın mülkiyetini kazanmasını
sağlamadığı ve başvurucu lehine Anayasa’nın 35. maddesi kapsamına giren
korunmaya değer bir menfaat doğurmadığı anlaşılmaktadır.
37. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun mülkiyet hakkının
ihlali iddiası yönünden, Anayasa’nın 35. maddesi kapsamına giren korunmaya
değer bir menfaatinin bulunduğu anlaşılmadığından, başvurunun diğer kabul
edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “konu bakımından yetkisizlik”
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Adil Yargılanma Hakkının İhlali
İddiası
38. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:
“Bireysel
başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”
39. 6216 sayılı Kanun’un, “Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik şartları
ve incelenmesi” kenar başlıklı 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun
başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”
40. 6216 sayılı Kanun’un “Esas
hakkındaki inceleme” kenar başlıklı 49. maddesinin (6) numaralı
fıkrası şöyledir:
“Bölümlerin, bir mahkeme kararına karşı
yapılan bireysel başvurulara ilişkin incelemeleri, bir temel hakkın ihlal
edilip edilmediği ve bu ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi ile
sınırlıdır. Bölümlerce kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme
yapılamaz.”
41. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası ile 6216
sayılı Kanun’un 49. maddesinin (6) numaralı fıkrasında, bireysel başvurulara
ilişkin incelemelerde kanun yolunda gözetilmesi gereken hususların incelemeye
tabi tutulamayacağı, 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul
edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir.
42. Başvuru konusu olayda, başvurucu,
Ankara 8. İdare Mahkemesince, iskân hakları feragat edilebilecek haklardan
olmadığı ve bu haktan feragat geçersiz olduğu halde bu konuda hatalı
değerlendirme yapıldığını, iddialarının karşılanmadığını belirterek adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucunun iddiaları
ile Ankara 8. İdare Mahkemesince verilen kararın gerekçesi dikkate alındığında,
başvurucunun iddialarının özünün derece mahkemesince delillerin
değerlendirilmesinde ve yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibariyle
yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
43. Bir anayasal hakkın ihlali
iddiasını içermeyen, yalnızca derece mahkemelerinin ve temyiz merci
kararlarının yeniden incelenmesi talep edilen başvuruların, açıkça dayanaktan yoksun
olup Anayasa ve Kanun tarafından Mahkemenin yetki kapsamı dışında bırakılan
hususlara ilişkin olduğu açıktır. Anayasa Mahkemesi, derece mahkemelerinin,
Anayasa’da belirtilen yükümlülükleri yerine getirip getirmediğini denetlemekle
görevli olup, derece mahkemelerinin yetki alanı içine giren yargılama sonucunun
hatalı olduğu iddiasıyla yapılacak başvuruları açıkça temelsiz bulmaktadır.
44. Yukarıda anılan kurallar
uyarınca, ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay
ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının
yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili
varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine
konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının
Anayasa’da yer alan hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olması veya adaleti ve
sağduyuyu hiçe sayan tarzda açık bir keyfilik içermesidir. Başvurucular,
yargılama sırasında delillerini, iddialarını veya savunmalarını sunmuşlar,
karşı tarafça sunulan delillere ve iddialara itiraz etme imkanı
bulmuşlar ve bunlar derece mahkemeleri tarafından gereği gibi değerlendirilmiş
ise kanun yolu şikayeti niteliğindeki bu tür başvurular hakkında açıkça
dayanaktan yoksunluk nedeniyle kabul edilemezlik kararı verilir. Ancak söz
konusu kurallara uyulsa dahi yargılamanın bütünü incelendiğinde açık bir
keyfilik durumu söz konusu ise bu tip şikayetler kabul edilmektedir. Derece
mahkemelerince delillerin yanlış değerlendirildiği iddiaları yönünden, Mahkeme,
temyiz merci olmadığı için inceleme yapmayı gerekli görmemektedir. Bu
çerçevede, kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular açıkça keyfilik
bulunmadıkça Anayasa Mahkemesince incelenemez (B. No: 2012/1027, § 26,
12/2/2013).
45. Başvuru konusu olayda, başvurucu,
yargılama sırasında kendi delillerini ve iddialarını sunma fırsatını bulmuş ve
bunlar derece Mahkemesi tarafından gereği gibi değerlendirilmiştir. Yargılama
hukuka uygun ve adil bir şekilde gerçekleştiği takdirde, yargılama sonucunun
adil olup olmadığı konusunda Mahkemenin herhangi bir değerlendirme yetkisi
bulunmamaktadır.
46. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun
adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarının kanun yolunda gözetilmesi
gereken hususlara ilişkin olduğu, derece mahkemesi kararlarının bariz bir
şekilde keyfilik de içermediği anlaşıldığından, başvurunun diğer kabul
edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
A. Başvurunun,
1. Mülkiyet hakkının ihlali iddiası yönünden “konu bakımından yetkisizlik”,
2. Adil yargılanma hakkının ihlali iddiası yönünden “açıkça dayanaktan yoksun olması”
nedeniyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama
giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına,
16/5/2013 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.