4. Hukuk Dairesi 2017/4317 E. , 2017/8311 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 20/11/2012 gününde verilen dilekçe ile haksız takip nedeniyle maddi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 01/12/2016 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili ve davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1-Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2- Davacının diğer temyiz itirazına gelince;
Dava, haksız icra takibi nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.
Davacı, elden nakden verilen borcun tahsili iddiasıyla, davalı tarafından kendisi aleyhine icra takibi başlatıldığını, takibin kesinleştirilerek tarafına ait araçlar üzerine haciz konulduğunu, takip, haciz ve yakalama kararlarının iptali için ... Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2010/146 esas sayılı dosyası üzerinden menfi tespit davası açmak zorunda kaldığını, menfi tespit dosyasında; İİK"nun 72/3. maddesi uyarınca takip borcunun tamamı ile %15 teminat bedeli olan 54.625,00 TL naktin dosyaya depo edildiğini, bu miktardaki paranın 09/08/2010 tarihinden iade alındığı tarih olan 01/08/2012 tarihine kadar icra dosyasında bağlı kalması nedeniyle zarara uğradığını, ayrıca icra takibi ile ilgili davalarda kendisini temsil eden avukata vekalet ücreti ödediğini belirterek, maddi tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalı, davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davacının icra takibi kapsamında konulan hacizleri kaldırmak ve takibi menfi tespit davası süresince durdurmak amacıyla, toplam 54.625,00 TL nakit parayı depo ettiği ve bu paranın 09/08/2010-13/07/2012 tarihleri arasında veznede kaldığı, bu sürede paranın yıllık mevduat faizinin işletilmesi durumunda elde edilecek bedelin 21.695,85 TL olduğu, ancak davalı tarafça 24/07/2012 tarihinde davacıya 8.350,00 TL ödeme yapıldığı, bu miktarın mahsubu ile zararın 13.345,85 TL olduğu, dava dilekçesindeki faiz zararı talebinin 12.000,00 TL olduğu, taleple bağlı kalınarak bu miktara karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davalı, 14/01/2016 tarihli dilekçesinde ve 09/05/2016 tarihli kök bilirkişi raporuna sunduğu 25/05/2016 tarihli dilekçesinde; ... Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2010/146 esas sayılı ilamında, davacı lehine 5.445,00 TL"ye hükmedildiğini, kararın davacı tarafından icra
takibine konu edilmesiyle, davacıya 24/07/2012 tarihinde 8.350,00 TL ödendiğini beyan etmiştir. Alınan 08/08/2016 tarihli ek raporda; bu ödemenin kabulü halinde, faiz zararından mahsubu ile zararın 13.345,85 TL olacağı mütalaa edilmiştir.
... Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2010/146 esas, 2011/49 karar sayılı ilamının incelenmesinde; davacının davasının kabulüyle; davalıya borçlu olmadığının tespitine, davacı yararına 5.445,00 TL vekalet ücretine hükmedildiği görülmüştür.
Davacının, depo ettiği nakit paranın işletilememesi nedeniyle uğradığı zarardan, mahkemece tenzil edilmesine karar verilen 8.350,00 TL"lik ödemenin, davalının 14/01/2016 ve 25/05/2016 tarihli beyan dilekçelerinde belirttiği üzere, menfi tespit kararında davacı yararına hüküm altına alınan vekalet ücretinin, ilamlı takip neticesinde ödenmesine ilişkin olduğu, davacının faiz zararı ile herhangi bir ilgisinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu miktarın, depo edilen paranın işletilememesi nedeniyle uğranılan zarardan mahsup edilmesi doğru değildir. Bu yön gözetilmeksizin, yanılgılı değerlendirmeyle hüküm kurulması, usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
3- Davalının diğer temyiz itirazına gelince;
Mahkemece, davacı ile vekili arasındaki ücret sözleşmesinin miktarı, sözleşmenin yapıldığı tarih ve yapılan işin niteliğine göre, davacının vekiline menfi tespit davası ile diğer hukuki işlemler için 8.000,00 TL ödemede bulunduğu, gerçek zararın bu bedel olduğu gerekçesiyle, 8.000,00 TL"nin tahsiline karar verilmiştir.
Vekâlet ücreti yargılama giderlerinden olup, karşı tarafa yükletilmesi gereken yargılama giderleri, o davanın ayrıntısı niteliğindedir ve ilgisi bulunduğu asıl dava veya takipte hüküm altına alınır. Asıl davanın kesinleşmesinden sonra, o davaya ilişkin yargılama giderleri ayrı bir dava konusu yapılamaz. Davacının kendi vekili ile yaptığı ve sadece akdeden tarafları bağlayan nispi nitelikteki ücret sözleşmesi uyarınca ödenmesi kararlaştırılan bedelden, eldeki tazminat davasında davalının sorumlu tutulması doğru değildir. Açıklanan nedenle avukatlık ücretine dair istemin reddi gerekirken, yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın, (2) numaralı bentte gösterilen nedenlerle davacı yararına, (3) numaralı bentte gösterilen nedenlerle davalı yararına BOZULMASINA, tarafların diğer temyiz itirazlarının (1) numaralı bentte gösterilen nedenlerle reddine ve taraflardan peşin alınan harçların istekleri halinde geri verilmesine 14/12/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.