(Kapatılan) 7. Hukuk Dairesi 2014/18952 E. , 2015/26855 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava Türü : Alacak
YARGITAY İLAMI
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay"ca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşılmakla, dosya incelendi, gereği görüşüldü:
1.Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının tüm, davacının ise aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine.
2. Davacı vekili, davacının 25.12.2007-24.09.2012 tarihleri arasında çalıştığını, ücretleri ödenmediğinden iş sözleşmesini kendisinin feshettiğini iddia ederek kıdem tazminatı ile fazla çalışma, ulusal bayram genel tatil, hafta tatili ve yıllık izin alacaklarının tahsilini talep etmiştir.
Davalı davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Taraflar arasında işçiye ödenen aylık ücretin miktarı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanununda 32 nci maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.
Ücret kural olarak dönemsel (periyodik) bir ödemedir. Kanunun kabul ettiği sınırlar içinde tarafların sözleşme ile tespit ettiği belirli ve sabit aralıklı zaman dilimlerine, dönemlere uyularak ödenmelidir. Yukarıda değinilen Yasa maddesinde bu süre en çok bir ay olarak belirtilmiştir.
İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, Borçlar Kanunun 323 üncü maddesinin ikinci fıkrasına göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, işçinin kişisel özellikleri, işyerindeki ya da meslekteki kıdemi, meslek unvanı, yapılan işin niteliği, iş sözleşmesinin türü, işyerinin özellikleri, emsal işçilere o işyerinde ya da başka işyerlerinde ödenen ücretler, örf ve adetler göz önünde tutularak belirlenir.
4857 sayılı Yasanın 8 inci maddesinde, işçi ile işveren arasında yazılı iş sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma koşullarını, temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesi zorunlu tutulmuştur. Aynı yasanın 37 nci maddesinde, işçi ücretlerinin işyerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde, ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Usulünce düzenlenmiş olan bu tür belgeler, işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan yazılı delil niteliğindedir. Kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde işçinin isteği üzerine verildiği iddiası işverence ileri sürülemez. Ancak böyle bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin, muvazaa olgusu mahkemece resen araştırılmalıdır.
Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.
Somut olayda, davacı 1.050,00 TL ücretle çalıştığını iddia etmiştir. Davalı davacının asgari ücretle çalıştığını savunmuştur. Yapılan emsal araştırmasına Nakliyeciler Odasının ücreti bilmediklerine ilişkin cevabı üzerine Mahkemece davacının asgari ücretle çalıştığı kabul edilmiştir.
Dosya da tarafların kabulünde olan davacıya 25 gün karşılığı 852,50 TL yıllık izin ödemesi mevcuttur. Davacıya ödenen ücret gün sayısına bölündüğünde davacının günlük ücreti (852,50/25)=34,10 TL"dır. Bir günlük ücreti 30 ile çarptığımızda ise aylık ücret bulunur. Bu durumda davacının aylık net ücreti 34,10X30=1.023,00 TL dir. Davacı 1.023,00 TL ücret ile çalıştığını ispatladığı halde tüm alcakların asgari ücret üzerinden hesaplanması ve bu rapora itibarla hüküm kurulması hatalı olup bozma nedenidir.
3.Dosyaya delil olarak takograf kayıtları sunulmuş, davalı ise bu kayıtlara itiraz etmiştir. Davalı tanıklarından ... davacının .... ve ... plaka sayılı aracı kullandığını beyan etmiştir. Dosyada bulunan ve davacının kullandığı araçlara ait takograf kayıtları üzerinde araç kullanma süreleri açısından makine mühendisinden döküm alınarak daha sonra haftalık 45 saatlik çalışmayı gösterir ve denetime elverişli şekilde bilirkişiden ek rapor alınarak fazla çalışma alacağının kayıtlı ve kayıtsız dönem olarak değerlendirilmesi gerekirken eksik inceleme ile hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
4. Davacının yıllık izin alacağı Mahkemece reddedilmiştir. Dava 11/10/2012 tarihinde açılmıştır. Davalı işveren dava açıldıktan sonra 02/11/2012 de bakiye yıllık izin alacağını yatırmıştır. Alacak dava açıldıktan sonra yatırıldığından, dava konusuz kaldığından yıllık izin alacağı hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilerek yargılama giderlerinin davacı yararına buna göre değerlendirilmesi gerekirken talebin reddine karar verilmesi hatalı olup bozma nedenidir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, aşağıda yazılı temyiz harcının davalıya yükletilmesine, 28.12.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.