Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Trabzon 3. Asliye Hukuk Mahkeme’since davanın kabulüne dair verilen 25.05.2010 gün ve 2009/360 E., 2010/156 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 22.11.2011 gün ve 2011/7893-12918 sayılı ilamı ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, alacak istemine ilişkindir.
Mahkemenin davanın kabulüne dair verdiği karar, Özel Daire’ce bozulmuş; yerel mahkeme önceki kararında direnmiş, hükmü temyize davacı vekili getirmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’ndaki görüşmeler sırasında işin esasına geçilmeden önce; davalı vekiline mahkemece çıkartılan tebligat evrakında yazılan adres ile vekâletnamede bildirilen adresin farklı olması nedeniyle, davalı vekiline gerekçeli kararlar ile bozma sonrası duruşma gününün usulüne uygun olarak tebliğ edilip edilmedi ön sorun olarak incelenmiş ve aşağıdaki sonuca varılmıştır:
Tebliğin şekline ilişkin yasal düzenleme konusunda öncelikle belirtmelidir ki, tebligat; bilgilendirme yanında belgelendirme özelliği de bulunan bir usul işlemidir. Gerek tebliğ işlemi ve gerekse tebliğ tarihi ancak yasa ve tüzükte emredilen şekillerle tevsik ve dolayısıyla ispat olunabilir. Bu sebeple tebligatın usul yasaları ile ilişkisinde daima göz önünde tutulmalıdır.
Tebligat ile ilgili 7201 sayılı Tebligat Kanunu (TK) ve buna bağlı olarak çıkarılan Tüzük hükümleri tamamen şeklidir. Kanun ve Tüzüğün amacı tebligatın muhatabına en kısa zamanda ulaşması, konusu ile ilgili olan kişilerin bilgilendirilmesi ve bu hususların belgeye bağlanmasıdır. Hal böyle olunca, yasa ve tüzük hükümlerinin en ufak ayrıntılarına kadar uygulanması zorunludur. Kanunun ve Tüzüğün belirlediği şekilde yapılmamış ve belgelendirilmemiş olan tebligatların geçerli olmayacağı Yargıtay içtihatlarında açıkça vurgulanmıştır.
Tebligat Kanunu ile Tüzüğü"nde öngörülen şekilde işlem yapılmış olmadıkça tebliğ memuru tarafından yapılan yazılı beyan onun mücerret sözünden ibaret kalır ve dolayısıyla belgelendirilmiş sayılmaz.
TK’nun 20. maddesi aynen “13, 14, 16, 17 ve 18 inci maddelerde yazılı şahıslar, kendisine tebliğ yapılacak kimsenin muvakkaten başka yere gittiğini belirtirlerse; keyfiyet ve beyanda bulunanın adı ve soyadı tebliğ mazbatasına yazılarak altı beyan yapan tarafından imzalanır ve tebliğ memuru tebliğ evrakını bu kişilere verir. Bu kişiler tebliğ evrakını kabule mecburdurlar. Kendisine tebliğ yapılacak kimsenin muvakkaten başka bir yere gittiğini belirten kimse, beyanını imzadan imtina ederse, tebliğ eden bu beyanı şerh ve imza eder. Bu durumda ve tebliğ evrakının kabulden çekinme halinde tebligat, 21 inci maddeye göre yapılır.” hükmünü içermektedir.
Somut olayda bozma sonrası duruşma günü tebliğine ilişkin tebligat belgesinde “Daimi sekreteri N.S. S.imzasına tebliğ edildi” şeklinde posta dağıtıcı tarafından yazılan bir açıklama mevcut olmasına rağmen tebligatın yapılması gereken Avukatın belirtilen adreste olup olmadığı ve tebligatın niçin kendisine yapılmadığı açıklanmamıştır. Dosya içerisinde bulunan davalı vekiline yapılan diğer tüm tebligatlar da yukarıda açıklandığı üzere TK’nun 20. maddesinin öngördüğü şekilde tanzim olunmamış, kendisine tebliğ yapılacak kimsenin muvakkaten başka yere gidip gitmediği belirlenmeksizin sekreteri N.S. S. imzasına tebligat evrakları teslim edilmiştir. Dosyadaki davalı vekiline çıkartılan tebligatlar bu nedenle geçerli değildir.
Ayrıca, davalı vekili Av. ..........’ın mahkemeye ibraz ettiği bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde ve noterde vekâletname tanzimi esnasında bildirdiği adresi; .. Sk. .. Çarşısı Kat 3 No:85-86 Trabzon’dur.
Yerel mahkemece davalı vekiline çıkartılan tüm tebligatlarda kullanılan adres ise “...... Cad. No:...İş Merkezi Kat:3 Merkez/Trabzon” şeklindedir.
Bu şekilde davalı vekili tarafından dava dosyasına bildirilen adresinden farklı bir adrese tebligat çıkartılması da yerinde olmamıştır.
Bu itibarla davalı vekilinin tebligata esas gerçek adresinin tespit olunarak yukarıda ayrıntılı olarak açıklanan şekilde usule uygun olarak direnme kararının tebliğinin sağlanması gerekmektedir.
Hukuk Genel Kurulu’nda yapılan görüşme sırasında bu olgu üzerinde tartışılmış; öncelikle direnme kararının usulünce davalı vekiline tebliğinin sağlanarak, temyizi halinde inceleme yapılmak üzere gönderilmesi için dosyanın mahalline geri çevrilmesi üzerinde görüş birliğine varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle; dosyanın, belirtilen eksiklikler giderilerek ve gönderme formunu imzalayan hâkimce son kontrolünün de sağlanarak temyiz incelemesi yapılmak üzere Yargıtay’a gönderilmesi için, Yerel Mahkemeye geri çevrilmesi gerekir.
S O N U Ç: Yukarıda açıklandığı üzere işlem yapılarak, anılan eksikler tamamlandıktan sonra temyiz incelemesi için Hukuk Genel Kurulu’na gönderilmek üzere dosyanın Yerel Mahkemeye GERİ ÇEVRİLMESİNE, 30.01.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.