14. Hukuk Dairesi 2016/262 E. , 2018/36 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 02.05.2014 gününde verilen dilekçe ile önalım hakkı nedeniyle tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 27.02.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Dava, önalım hakkı nedeni ile tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı ... İli,... İlçesi, .. Köyü, 118 ada 7 parsel sayılı taşınmazda 1/2 hissesi bulunduğunu, aynı taşınmazda 1/8 hissesi bulunan diğer müşterek malik...’ın bu hissesini 03.04.2014 tarih ve 242 yevmiye numaralı satış senedi ile davacının rızası ve bilgisi dışında davalıya sattığını, kanuni önalım hakkını kullanmak istediğini ileri sürerek dava konusu taşınmazın davalı adına olan tapu kaydının iptali ile adına tescilini talep etmiştir.
Davalı, dava konusu taşınmazda fiili paylaşım olduğunu, taşınmazın gerçek değerinin, satış senedinde gösterilenden çok daha fazla olduğunu beyanla davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, fiili taksim bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davalı temyiz etmiştir.
Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanması TMK.nun 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ile bağdaşmaz. Kötü niyet iddiası 14.02.1951 gün ve 17/12 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de kendiliğinden nazara alınması gerekir. Bu gibi halde savunmanın genişletilmesi söz konusu değildir. Eylemli paylaşmanın varlığı halinde davanın reddi gerekir.
Mahallinde yapılan keşifte dinlenen davacı tanıkları taşınmazın taksim edilmediğini; davalı tanıkları ise taşınmazın üçe bölündüğünü ve bu şekilde kullanıldığını ifade etmiştir. Görüldüğü üzere taraf tanıkları beyanları arasında çelişki bulunduğu ve bu çelişki giderilmeden karar verildiği anlaşılmıştır.
Bu durumda mahkemece, davalının fiili taksime ilişkin savunması karşısında, taraf tanıkları ve tarafsız bilirkişiler taşınmazın başında dinlenerek, eylemli kullanma biçiminin arazi üzerinde gösterilmesinin istenilmesi, bilirkişiye keşfi izlemeye olanak sağlayacak şekilde kroki tanzim ettirilmesi ve yukarıda yazılı ilkeler gözetilerek işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, bu yön üzerinde durulmadan yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmediğinden, hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatıranlara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08.01.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.