
Esas No: 2014/14575
Karar No: 2014/14575
Karar Tarihi: 6/7/2017
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
ALİ FIRTINA BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/14575) |
|
Karar Tarihi: 6/7/2017 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Burhan ÜSTÜN |
Üyeler |
: |
Serruh KALELİ |
|
|
Nuri NECİPOĞLU |
|
|
Kadir ÖZKAYA |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
Raportör |
: |
Akif YILDIRIM |
Başvurucu |
: |
Ali FIRTINA |
Vekili |
: |
Av. Seyit Halil YÜZGEÇ |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması, tanık
dinletme talebinin reddedilmesi ve delillerin hatalı değerlendirilmesi
nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 2/9/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş sunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu olayların geçtiği tarihte Kayseri"de bir lisede
müdür yardımcısı olarak görev yapmaktadır. Mağdurlar B.A. ve F.R.A. ise aynı
lisenin öğrencisi olarak öğrenim görmektedir.
9. Mağdurların kendilerine cinsel istismar ve tacizde
bulunulduğunu iddia etmeleri üzerine başlatılan soruşturma kapsamında
başvurucunun ifadesi 5/12/2008 tarihinde alınmıştır.
10. Başvurucu hakkında 2008 yılında mağdurlara yönelik çocuğun
cinsel istismarı ve taciz suçlarını işlediği iddiasıyla Kayseri 4. Asliye Ceza
Mahkemesine hitaben 23/12/2008 tarihinde iddianame düzenlenmiştir. İddianamenin
iadesine yapılan itirazın kabul edilmesiyle başvurucu hakkında kamu davası
açılmıştır.
11. Yargılama sırasında mağdurların beyanları, psikolog ve avuklatları huzurunda tespit edilmiştir. Mağdurlardan başka
yirmi beş kişi daha tanık sıfatıyla dinlenmiştir.
12. Kayseri 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 27/7/2009 tarihli ve
E.2009/145, K.2009/770 sayılı kararıyla başvurucunun çocuğun cinsel istismarı
suçundan 5 yıl 7 ay 15 gün ve cinsel taciz suçundan 5 ay 18 gün hapis cezasıyla
mahkûmiyetine karar verilmiştir. Mahkûmiyete mağdur beyanları ve tanık
anlatımları esas alınmıştır.
13. Bu arada başvurucu, Yüksek Disiplin Kurulu kararıyla
19/8/2009 tarihinde meslekten çıkarılmıştır.
14. Başvurucu hakkındaki mahkûmiyetler, Yargıtay 14. Ceza
Dairesinin 4/6/2014 tarihli kararıyla onanarak kesinleşmiştir.
15. Nihai karar 29/8/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş,
başvurucu 2/9/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
16. Mahkemenin 6/7/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
17. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
18. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeninin de bulunmadığı anlaşılan
makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
19. Ceza yargılamasının süresi tespit edilirken sürenin
başlangıç tarihi olarak bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar
tarafından bildirildiği veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı
gibi birtakım tedbirlerin uygulandığı tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak
suç isnadına ilişkin nihai kararın verildiği, yargılaması devam eden davalar
yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (B.E., B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 34)
20. Ceza yargılamasının süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken
yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili
makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle
sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (B.E., § 29).
21. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda yaklaşık 5 yıl 5 ay 27 günde tamamalanan yargılamanın makul sürede sonuçlanmadığı
görülmektedir.
22. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
B. Tanık Dinletme Hakkının İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
23. Başvurucu, o tarihte okulda idareci olarak görev yapan S.K.nin kovuşturma evresinde dinlenmediğini ve anılan
tanığın dinlenilmesi yönündeki talebinin reddedildiğini belirterek adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
24. Anayasa"nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin
"adil yargılanma" hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak tanık
dinletme hakkından açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte adil yargılanma
hakkının somut görünümlerinden biri olan tanık dinletme hakkı esasen
Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da zımni bir
unsurudur.
25. Diğer yandan Anayasa"nın 36. maddesine "adil
yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede Türkiye"nin taraf
olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama
hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi"nin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (d) bendinde, bir suç ile
itham edilen herkesin iddia tanıklarını sorguya çekmek veya çektirmek, savunma
tanıklarının da iddia tanıklarıyla aynı koşullar altında davet edilmelerinin ve
dinlenmelerinin sağlanmasını istemek hakkı düzenlenmiştir.
26. Anayasa Mahkemesi de benzer iddiaların ileri sürüldüğü
başvurulara ilişkin olarak birçok kararında "tanık dinletme hakkı"yla ilgili ilkeleri belirlemiştir.
27. Savunma tanıklarının da iddia tanıklarıyla "aynı
koşullar altında" davet edilmelerinin ve dinlenmelerinin sağlanmasını
isteme hakkı, silahların eşitliği ilkesinin bir gereğidir. Tanıkların dinlenmek
üzere çağırılmasının uygun olup olmadığının değerlendirmesi, kural olarak
derece mahkemelerinin takdir yetkisi dâhilindedir. Ancak bu hak, sanığın lehine
olan bütün tanıkların çağrılmasını ve dinlenmesini gerektirmez. Bu düzenlemenin
esas amacı, sanığın "aynı koşullar altında" ve "silahların
eşitliği ilkesi"ne uygun olarak tanık dinletme
talebinde bulunabilmesinin sağlanmasıdır. Dolayısıyla bir sanığın bazı
tanıkları dinletemediğinden şikâyet etmesi yeterli olmayıp ayrıca bu tanıkların
dinlenmesinin hangi nedenlerle önemli olduğunu ve gerçeğin ortaya çıkması için
neden gerekli olduğunu açıklamak suretiyle tanık dinletme talebini desteklemesi
gerekmektedir (Atila Oğuz Boyalı,
B. No: 2013/99, 20/3/2014, § 47; Ahmet Zeki
Üçok, B. No: 2013/1966, 25/3/2015, § 70).
28. Somut olayda başvurucu, olayların geçtiği tarihte okulda
idareci olarak görev yapan S.K.nin kovuşturma
evresinde dinlenmemesinden şikâyet etmektedir. Ancak anılan tanığın
dinlenmesinin hangi nedenlerle önemli olduğu ve gerçeğin ortaya çıkması için
neden gerekli olduğu başvurucu tarafından açıklanmamıştır. Kaldı ki Mahkemenin
anılan talep ile ilgili ne şekilde karar verdiğine ilişkin bir delil de
sunulmamıştır. Başvuru formunda, o tarihte okulda idareci olarak görev yapan S.K.nin Emniyet Müdürlüğünde alınan beyanlarında sadece
öğrencilerin şikâyetinden bahsettiği ve başka olaylardan bahsetmediği belirtilmiştir.
Bu sebeplerle tanık dinletme hakkına yönelik bir ihlalin bulunmadığının açık
olduğu sonucuna varılmıştır.
29. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Diğer İhlal İddiaları
30. Başvurucu; lehe anlatımda bulunan tanıkların beyanlarına
itibar edilmediğini, mağdur B.A.nın babasının verdiği
ve suçlamanın asılsız olduğuna ilişkin dilekçenin dikkate alınmadığını, soyut
ve çelişkili mağdurlar beyanlarına üstünlük tanındığını, mağdurların kemik
yaşlarının tespit edilmediğini, delillerin eksik toplandığını mağdurlardan R.A.nın psikolojik tedavi görüp görmediğinin
araştırılmadığını ve delillerin takdirinde yanılgıya düşülmesi suretiyle haksız
olarak mahkûm edildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
31. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava
konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlıkla
ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak
bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz
takdir hatası veya açık keyfîlik içeren tespit ve
sonuçlar bu kapsamda değildir (Ahmet Sağlam,
B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
32. Sanık beyanları, mağdur beyanları, tanık anlatımları ve tüm
dosya kapsamı birlikte değerlendirilmek suretiyle bir karar verildiği, sadece
mağdur beyanlarına itibar edilmediği anlaşılmıştır. Başvurucunun anılan
iddialarının esas itibarıyla Derece Mahkemelerince verilen kararlarda isabet
bulunmadığına, dolayısıyla kararın sonucuna ilişkin olduğu görülmektedir.
Yapılan yargılamada, Mahkemenin ve Yargıtayın
kararında bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik
oluşturan herhangi bir durum da tespit edilmemiştir.
33. Başvurucu tarafından ileri sürülen ihlal iddialarının
yukarıda belirtilen içtihat kapsamında kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu
sonucuna varıldığından başvurunun bu kısmının
açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna
karar verilmesi gerekir.
D. 6216 Sayılı Kanun"un 50. Maddesi Yönünden
34. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
35. Başvurucu, 150.000 TL maddi ve 50.000 TL manevi tazminat
talebinde bulunmuştur.
36. Anayasa"nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
37. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edilmesi nedeniyle
yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında
başvurucuya net 4.800 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
38. Başvurucu tarafından maddi tazminat talebinde bulunulmuş
olmakla beraber tespit edilen ihlal ile iddia edilen maddi zarar arasında
illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından başvurucunun maddi tazminat talebinin
reddine karar verilmesi gerekir.
39. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Tanık dinletme hakkının
ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Diğer ihlal iddialarının açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 4.800 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Kayseri 4. Asliye Ceza Mahkemesine
(E.2009/145, K.2009/770) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
6/7/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.