
Esas No: 2015/7181
Karar No: 2015/7181
Karar Tarihi: 6/7/2017
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
K. Ü. BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2015/7181) |
|
Karar Tarihi: 6/7/2017 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan |
: |
Burhan ÜSTÜN |
Üyeler |
: |
Serruh KALELİ |
|
|
Nuri
NECİPOĞLU |
|
|
Kadir ÖZKAYA |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
Raportör |
: |
Fatih ALKAN |
Başvurucu |
: |
K. Ü. |
Vekili |
: |
Av. Şahin
POLAT |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ahlaki durum gerekçe gösterilerek Türk Silahlı
Kuvvetlerinden (TSK) ayırma işlemi tesis edilmesi nedeniyle özel hayatın
gizliliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 30/4/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş sunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Kurmay albay rütbesinde olan başvurucu, Güney Kore Askerî
Ataşeliği emrinde kara ataşesi olarak 1/8/2007-19/8/2009 tarihleri arasında
görev yapmıştır. Bu dönemde gerçekleştiği iddia edilen bir olaya ilişkin olarak
"Kur. Alb. K.Ü. Güney Kore Askeri Ataşesi olarak görev yaparken Türk dostu
Koreli sekretere tecavüze yeltenmiş" başlıklı ses kaydı 9/1/2013 tarihinde
bir İnternet sitesinde yayımlanmıştır. Ayrıca söz konusu ses kaydının
yayımlandığına dair "Kur. Alb. K.Ü.den
Diplomatik Skandal" konu başlıklı isimsiz bir e-posta Genelkurmay
Başkanlığına gönderilmiştir.
9. İnternet"te yayımlanan bu ses kaydı hakkında Genelkurmay
İstihbarat Dairesi Başkanlığınca bir idari tahkikat heyeti oluşturulmuştur.
Tahkikat heyeti, Jandarma Genel Komutanlığı Kriminal
Daire Başkanlığından ses kaydında herhangi bir manipülasyon yapılıp
yapılmadığının tespit edilmesini talep etmiştir. Ayrıca heyet tarafından, ses
kaydında gerçekleştiği iddia edilen konuyla ilgili olarak başvurucunun ifadesi
alınmıştır. Heyet, Güney Kore Askeri Ataşeliğine de giderek başvurucu ile
birlikte görev yapan Ataşelik personelinin ifadesine başvurmuştur.
10. 1/3/2013 tarihli uzmanlık raporunun "Kurgu ve
Manipülasyon İncelemesi" başlıklı kısmında yer alan 1.6.2.2.4. numaralı
açıklamada "Kaydın 0:47:72"de (dak:sn:sl.)
kesintiye uğradığı, söz konusu kesintinin anlamsal bütünlüğü etkilemediği
kanaatine varılmıştır." şeklinde bir değerlendirmede bulunulmuştur.
Raporun sonuç kısmında ise ses kaydında yer alan konuşmalar üzerinde anlam
bütünlüğünü bozmak amacıyla kelimelerin yerlerini değiştirerek farklı anlamlar
üretmek, farklı sesler eklemek veya çıkarmak gibi herhangi bir manipülasyon
yapılmadığı belirtilmiştir.
11. İdari tahkikat heyeti tarafından hazırlanan 16/4/2013
tarihli raporda, ses kaydındaki kişinin Askerî Ataşelikte mütercim olarak görev
yapan Güney Kore vatandaşı bir kadın olduğu belirtilmiştir. Ses kaydında,
başvurucu tarafından eve davet edilen söz konusu kişiye karşı başvurucunun
cinsel saldırı teşebbüsünde bulunduğuna ilişkin anlatımların olduğu
aktarılmıştır. Raporda, 2009 yılı Ağustos ayında
meydana geldiği iddia edilen olayla ilgili olarak ifadeleri alınan kişilerce
anılan olayın gerçekleştiğine yönelik beyanlar verildiği ve başvurucu
tarafından konunun kapatılması amacıyla girişimde bulunulduğu belirtilmiştir.
Raporun sonuç kısmında, bahse konu olayın gerçekleştiği kanaatine varıldığı
ifade edilmiştir.
12. Başvurucu hakkında yürütülen idari tahkikat sonucunda,
TSK"nın itibarını sarsacak şekilde ahlak dışı hareketlerde bulunduğu gerekçesiyle
başvurucu hakkında ayırma sicil belgesi düzenlenmiştir.
13. 27/12/1998 tarihli ve 23566 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanan Subay Sicil Yönetmeliği’nin (Sicil Yönetmeliği) işlem tarihinde
yürürlükte olan 91. ve 92. maddeleri gereğince Kara Kuvvetleri Komutanlığı
bünyesinde oluşturulan Komisyonda başvurucunun durumu değerlendirilmiştir.
Komisyon 13/6/2013 tarihli kararı ile başvurucu hakkında ayırma işlemi
yapılmasının Kara Kuvvetleri Komutanının tasvibine sunulmasına karar vermiştir.
Kara Kuvvetleri Komutanı tarafından tasvip edilen ayırma kararının 7/8/2013
tarihinde Millî Savunma Bakanı tarafından onaylanması ile ayırma süreci
tamamlanmıştır.
14. Başvurucu, ahlaki yönden kınanmayı gerektiren veya TSK
disiplinine aykırı bir davranışının bulunmadığını, TSK’yı yıpratma amacı
taşıyan ve İnternet ortamında kim tarafından yayımlandığı belli olmayan ses
kaydında yer alan anlatımların gerçek olmadığını ve kaydın hukuka aykırı
yöntemlerle oluşturulduğunu belirterek ayırma işleminin iptali talebiyle Millî Savunma
Bakanlığı aleyhine Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde (AYİM) 11/9/2013 tarihinde
dava açmıştır. Sunduğu dava dilekçesinde başvurucu, 2013 yılında servis edilen
ve 2009 yılına ait olan ses kaydının hukuka aykırı delil niteliğinde olduğunu,
bu nedenle ayırma işlemine dayanak olarak alınamayacağını ileri sürmüştür.
Başvurucu, takdirlerle dolu başarılı bir mesleki sicile sahip olmasına ve Güney
Kore"deki olumlu çalışmaları nedeniyle Güney Kore Cumhuriyeti tarafından Millî
Güvenlik Liyakat Madalyası ile onurlandırılmasına rağmen bu durumun dikkate
alınmadığını belirtmiştir.
15. AYİM Başsavcılığı, dava konusu işlemin iptali yönünde görüş
sunmuştur. Başsavcılığın 14/4/2014 tarihli düşünce yazısında, tahkikat
kapsamında dinlenen tanıkların görgüye dayalı bilgilerinin olmadığı, tanıklar
tarafından çıkarım ve kanaat bildirmekten öte somut bir bilgi sunulmadığı,
başvurucu hakkında şikâyetçi olunmadığı, işleme esas alınan ses kaydının hukuka
aykırı şekilde ele geçirildiği ve dört yıl gibi bir süre geçtikten sonra tesis
edilen işlemin ölçülü olmadığı belirtilmiştir.
16. AYİM Birinci Dairesinin 21/10/2014 tarihli ve E.2013/943,
K.2014/949 sayılı kararıyla dava reddedilmiştir. Kararda, başvurucunun geçmiş
dönemdeki sicil, taltif ve disiplin kayıtları incelendiğinde ayırma işlemini
gerektirecek ölçüde bir disiplinsizliğinin bulunmadığı gibi başarılı bir
personel olduğu ancak İnternet ortamında yayımlanan ses kaydı üzerine olayın
araştırılması neticesinde kayıtta yer alan anlatımların doğru olduğu kanaatine
ulaşıldığı ifade edilmiştir. AYİM tarafından, olay hakkında mağdur kişi dışında
doğrudan doğruya bilgi verebilecek bir görgü tanığının olmadığı, mağdurun
beyanlarına itibar etmemeyi gerektirecek somut bir vakıa ve delilin de
bulunmadığı belirtilmiştir. Kararda, mağdur kişinin şikâyetçi olması durumunda
diplomatik bir krizin meydana geleceği, başvurucunun eylemlerinin İnternet
vasıtasıyla kamuoyuna yansıması nedeniyle TSK"nın toplum nazarındaki itibarının
sarsıldığı, bu tür davranışların askerî disiplin üzerinde tahribat oluşturduğu
ve başvurucunun subay statüsünde kamu görevlisi olma nitelik ve yeterliliğini
kaybettiği şeklinde değerlendirmeler yer almıştır.
17. Karara katılmayan iki mahkeme üyesi tarafından kaleme alınan
karşıoy yazısında ise hangi tarihte, nasıl bir usulde
ve şekilde, hangi amaçlarla kaydedildiği belli olmayan -bir kez kesinti
yapıldığı anlaşılan- ve İnternet ortamında yayımlanan ses kaydının hukuka
aykırı olarak elde edildiği belirtilmiştir. Ayrıca mağdur, kişinin tek taraflı
açıklamalarının somut bulgu ve delillerle desteklenmediği vurgulanmıştır. Karşıoy yazısında, tanık sıfatıyla ifade veren personelin
soyut nitelikteki çıkarımlarından ibaret anlatımlarına itibar edilerek
başvurucunun Türkiye"ye dönmesinden dört yıl gibi uzun bir süre geçtikten sonra
ve hakkında herhangi bir adli soruşturma ve kovuşturma olmaksızın tesis edilen
ayırma işleminin hukuka aykırı olduğu ifade edilmiştir.
18. Karar düzeltme talebi, aynı Dairenin 17/3/2015 tarihli ve
E.2015/206, K.2015/274 sayılı kararıyla reddedilmiştir.
19. Nihai karar 1/4/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş ve
30/4/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
20. Anayasa Mahkemesi daha önceki kararlarında TSK"da görev
yapan askerî personel hakkında ahlaki nedenlerle ayırma işlemi tesis edilmesine
dayanak oluşturan mevzuata (G.G.
[GK], B. No: 2014/16701, 13/10/2016, §§ 23-30) ve benzer durumlara ilişkin
uluslararası hukuka (Yaşar Türkmen,
B. No: 2014/5418, 15/2/2017, §§ 26-33) yer vermiştir.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
21. Mahkemenin 6/7/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
22. Başvurucu, nasıl ve kim tarafından kaydedilip paylaşıldığı
belli olmayan, bilgisi dışında yayımlanan ses kayıtlarının yasa dışı yollarla
elde edilmiş delil niteliğinde olmasına rağmen hakkındaki idari tahkikat
sürecinde ve AYİM tarafından yürütülen yargılamada delil olarak kabul
edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca ses kaydının manipüle edilmiş
olması ihtimalinin mevcut olduğunu, tahkikat kapsamında alınan tanık
ifadelerinin görgüye dayalı olmadığını ve gerçekleştiği iddia edilen olaydan
dört yıl sonra yapılan tahkikat sonucunda hukuka aykırı ve gerçek olmayan
delillere dayanılarak ayırma işlemine tabi tutulduğunu belirtmiştir. Başvurucu,
TSK"da görev yaptığı sürede çok sayıda takdirname ile ödüllendirildiğini,
herhangi bir disiplin cezasının bulunmadığını, sicillerinin çok iyi derecede
olduğunu, ayırma işleminin ölçüsüz olduğunu ve masumiyet karinesini
zedelediğini ayrıca AYİM kararının gerekçesinin hukuki dayanaktan yoksun
olduğunu ileri sürmüştür. Bu nedenlerle adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini iddia etmiş, yeniden yargılama yapılmasına ve 200.000 TL tazminat
verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
23. Başvurucu, mahrem alanına ilişkin bilgiler içeren başvuru
hakkında verilecek kararın yayımlanması söz konusu olabileceğinden kimliğinin
gizli tutulmasını talep etmiştir.
B. Değerlendirme
1. Gizlilik Talebi Yönünden
24. Somut olayın koşulları dikkate alındığında başvurucunun şeref
ve itibarının korunması bakımından haklı nedenler bulunduğu anlaşıldığından
kamuya açık belgelerde kimliğinin gizli tutulması talebinin kabulüne karar
verilmesi gerekir.
2. Kabul Edilebilirlik Yönünden
25. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
26. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının niteliğine uygun
şekilde özel hayatın gizliliği hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği
değerlendirilmiştir.
3. Esas Yönünden
27. İddianın değerlendirilmesine dayanak alınacak Anayasa’nın
20. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Herkes, özel hayatına
ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve
aile hayatının gizliliğine dokunulamaz."
28. Mesleki hayat çerçevesinde kişilerin özel hayatı hakkında
sorgulanması ve bunun doğurduğu idari sonuçlar, buna ek olarak kişilerin
davranış ve tutumları gerekçe gösterilerek görevden alınmaları, özel hayatın
gizliliğine yapılmış bir müdahale oluşturmaktadır (Serap Tortuk, B. No: 2013/9660,
21/1/2015, § 37; Bülent Polat,
[G.K.], B. No: 2013/7666, 10/12/2015, § 63; Ata
Türkeri, B. No: 2013/6057, 16/12/2015, § 33; G.G., § 43).
29. Buna göre başvurucunun özel hayatına ait unsurlar gerekçe
gösterilerek TSK"dan ilişiğinin kesilmesi işleminin, özel hayatın gizliliği
hakkına bir müdahale oluşturduğu anlaşılmaktadır.
30. Anılan müdahalenin ihlal oluşturmaması için Anayasa"nın 13.
maddesinde düzenlenen ve somut başvuruya uygun düşen "kanunlar tarafından
öngörülme", "Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere
dayanma", "demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük
ilkesine aykırı olmama" ölçütlerine uygun olması gerekir.
31. Ayırma işlemine dayanak teşkil eden mevzuat hükümleri
dikkate alındığında müdahalenin kanunlar tarafından öngörülme ölçütüne uygun
olduğu (Ata Türkeri, § 39; G.G., §§ 48-50), askerî disiplinin ve kamu
hizmetinin gereği gibi yürütülmesinin sağlanması, bu itibarla millî güvenliğin
korunması şeklinde meşru amaç taşıdığı (Ata
Türkeri, §§ 40-41; G.G.,
§§ 51-53; Yaşar Türkmen, §§
50-58) anlaşılmaktadır.
32. Tesis edilen disiplin işlemlerinde ve bu işlemlerin hukuka
uygunluk denetiminin yapıldığı mahkeme kararlarında, bireylerin özel
hayatlarına ilişkin tutum ve eylemlerinin mesleki hayatları üzerindeki
etkilerinin açıklanması, kamu hizmeti sunan ilgili kurumların işleyişi
üzerindeki etkilerinin ve risklerinin ortaya konulması ve bu hususlardaki
değerlendirmelerin adil bir yargılama yapılarak yeterli ve ikna edici
gerekçelerle desteklenmesi ayrıca tesis edilen işlemlerin bireylerin geçmiş
mesleki sicilleri ve başarı durumları dikkate alınarak ölçülülük yönünden
irdelenmesi gerekir (G.G., § 60).
33. Kamu görevlilerinin mesleki yaşamlarıyla da bütünleşen bazı
özel hayat unsurları açısından sınırlamalara tabi tutulabilecekleri açıktır.
Bununla birlikte hakkındaki tahkikat sonucunda TSK’dan ayırma işlemi tesis
edilmesinin başvurucunun mesleki hayatı üzerinde olduğu kadar temel geçim
kaynağından yoksun kalması nedeniyle ekonomik geleceği üzerinde de önemli bir
etki oluşturduğu, bu nedenle ayırma işleminin daha önemli hâle geldiği
anlaşılmaktadır. Bu bağlamda özel hayatın gizliliği hakkı üzerindeki
sınırlamaların zorunlu ya da istisnai tedbir mahiyetinde olması,
başvurulabilecek son çare ya da alınabilecek en son önlem niteliğinde olması
gerekir (G.G., § 66).
34. Başvuruya konu olan AYİM"in
21/10/2014 tarihli ret kararında, ayırma işlemine dayanak olarak kullanılan
delillerin hukuka aykırı olduğuna ilişkin iddia hakkında herhangi bir
değerlendirme yapılmadığı, olay tarihinden üç yıl altı aya yakın bir süre sonra
İnternet sitesinden kim tarafından yüklendiği bilinmeyen bir ses kaydının
yayımlanması üzerine başlatılan tahkikat neticesinde hazırlanan raporun görgüye
dayalı olmayan ifadelere dayandırıldığı ve ses kaydında manipülasyon yapıldığı
iddialarına ilişkin olarak başvurucunun iddialarını karşılamaya yetecek düzeyde
araştırma yapılmadığı görülmektedir. Kararda ayrıca takdir yetkisinin
kullanımında amaç edinilen kamu yararının başvurucu hakkında daha hafif bir
disiplin cezası ile sağlanabilip sağlanamayacağının tartışılmadığı, başarılı
bir personel olan başvurucunun mesleki geçmişinde hiçbir disiplin cezası yok
iken disiplin yönünden ilk defa yaşanılan bir olay nedeniyle en üst düzeyde
yaptırım uygulanmasının ve başvurucunun kamu görevlisi olma nitelik ve
yeterliliğini kaybettiği sonucuna ulaşılmasının gerekçelerinin tam olarak
ortaya konulamadığı anlaşılmaktadır.
35. Öte yandan karşıoy gerekçesinde
belirtildiği gibi Güney Kore"deki görevinden döndükten uzun bir süre sonra
hangi tarihte, hangi amaçla ve hangi usulle kaydedildiği belirli olmayan ses
kayıtlarına dayanılarak başlatılan tahkikat neticesinde TSK"dan ilişiği kesilen
başvurucu hakkında verilen AYİM kararının somut bulgu ve delillerle
desteklenmediği görülmektedir. Ayrıca AYİM kararında her ne kadar başvurucuya
isnat edilen eylemin diplomatik bir krize yol açabileceği veİnternet
vasıtasıyla kamuoyuna yansımasıyla TSK"nın toplum nazarındaki itibarının
sarsıldığı belirtilmişse de doğrulanamayan ses kayıtlarına dayanılarak söz
konusu eylem nedeniyle hakkında adli bir soruşturma dahi bulunmayan başvurucuya
bu yönde yüklenen sorumluluğun gözetilen amaç yönünden ölçülü olmadığı
değerlendirilmektedir.
36. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın 20. maddesinde
güvence altına alınan özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun"un 50. Maddesi Yönünden
37. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi
hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere
hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
38. Başvurucu, yeniden yargılama yapılmasına ve 200.000 TL
manevi tazminat verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
39. Başvuruda, Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan
özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
40. Özel hayatın gizliliği hakkının ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunduğundan kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere ilgili
yargı merciine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
41. Başvurucu tazminat talep etmişse de yeniden yargılama
yapılmak üzere dosyanın yetkili idari yargı merciine gönderilmesine karar
verilmesinin ihlal iddiası açısından yeterli bir tazmin oluşturduğu
anlaşıldığından başvurucunun tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi
gerekir.
42. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 226,90 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.026,90 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli
tutulması talebinin KABULÜNE,
B. Özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayatın
gizliliği hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin özel hayatın gizliliği hakkının
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak
üzere -Anayasa"nın 21/1/2017 tarihli ve 6771 sayılı Kanun ile getirilen geçici
21. maddesinin birinci fıkrasının (E) bendiyle Askeri Yüksek İdare Mahkemesi
kaldırılmış olduğundan anılan bendin (b) alt bendi gereğince- YETKİLİ İDARİ
YARGI MERCİİNE GÖNDERİLMESİNE (Karar, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Birinci
Dairesinin E.2013/943, K.2014/949 sayılı dosyasıyla ilgilidir).
E. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
F. 226,90 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.026,90 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
G. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
6/7/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.