17. Hukuk Dairesi 2017/1267 E. , 2019/8968 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki, ölümlü trafik kazası nedeniyle maddi tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, kararda yazılı nedenlerle, davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen hüküm, davacılar vekili tarafından süresi içinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacılar vekili, davalının trafik sigortacısı olduğu motorsikletin yaptığı kaza sonucu araçta yolcu olarak bulunan davacıların oğlu Hüseyin"in öldüğünü, davacıların ölenin desteğinden yoksun kaldığını, davalıya yapılan başvuru üzerine toplam 40.120,00 TL. ödeme yapılmışsa da bu ödemenin yetersiz olduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla her bir davacı için 1.000,00 TL. maddi tazminatın kaza tarihinden işleyecek reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş; 06.06.2016 tarihli ıslah dilekçesiyle, toplam taleplerini 33.395,95 TL"ye yükseltmiştir.
Davalı vekili, davadan önce yapılan ödeme ile sorumluluklarının son bulduğunu, ölenin kask takmaması nedeniyle müterafik kusurlu olduğu ve hatır için taşındığından tazminattan indirim yapılması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; davanın kısmen kabulü ile davacı ... için 6.051,56 TL. ve ... için 7.699,07 TL. maddi tazminatın 12.01.2015 tarihinden işleyecek reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına; davacılar desteği Hüseyin"in davalıya
sigortalı araçta hatır için taşındığına ilişkin mahkeme kabulünde (3 nolu bentteki yön dışında) bir isabetsizlik görülmemesine göre; davacılar vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, trafik kazası sonucu oluşan ölüm nedeniyle, ölenin yakınlarının, destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
Davacıların desteği olan Hüseyin, kaza tarihinde 19 yaşında olup bekar ve çocuksuz ölmüştür. Mahkemenin hükme esas aldığı 13.05.2016 tarihli raporda bilirkişi tarafından, ölenin yaşı da dikkate alınarak muhtemel evlilik tarihi belirlenmiş ve evliliğinden belli süre sonra ilk ve daha sonra da ikinci çocuğunun olacağı doğru biçimde kabul edilerek davacılara kademeli destek payı ayrılmıştır. Ne var ki anılan raporda; desteğin evlenmesinden sonra davacılara toplam 1/5; muhtemel ilk çocuğunun olacağı dönemde davacılara toplam 1/6 ve muhtemel ikinci çocuğunun olacağı dönemde davacılara toplam 1/7 pay ayıracağı kabulüyle hesap yapıldığı görülmektedir.
Dairemiz"in yerleşik uygulamalarıyla; çalışma ve gelir elde etme durumunda olan bekar çocuk yaşasa idi ileriki yıllarda evleneceği; evlenmesi ile birlikte pay esasına göre 2 pay kendine, 2 pay eşine, birer pay ana ve babaya; evlenmesinden belli bir süre sonra ilk çocuğu ve yine bir süre sonra ikinci çocuğunun olacağı; çocukların olacağı süreler içinde kendine 2 pay, eşine 2 pay, çocuklara birer pay, ana ve babaya da birer pay ayıracağı; ana babadan birinin destekten çıkması halinde, çıkanın payının diğer ebeveynin alacağı paya ekleneceği kabul edilmektedir. Esas alınan bilirkişi raporu, davacıların destek paylarının belirlenmesi bakımından hatalıdır.
Bu durumda mahkemece; Dairemiz"in yerleşik uygulamaları ile belirlenen ve yukarıda açıklanan destek payları esas alınmak suretiyle, davacıların talep edebileceği tazminat miktarının belirlenmesi hususunda, daha önce rapor düzenleyen bilirkişiden ek rapor alınarak oluşacak sonucuna göre (davacılar lehine oluşan usuli kazanılmış haklar gözetilmek suretiyle) karar verilmesi gerekirken, destek paylarının hatalı (düşük) saptandığı rapordaki hesaplamanın kabulü doğru görülmemiştir.
3-Hükme esas alınan hesap bilirkişi raporunda saptanan tazminat miktarından, davacılar desteği ... davalı tarafından sigortalanan araçta hatır için taşındığı gözetilerek, tazminatlardan bu nedenle indirim yapıldığı görülmektedir.
Kaza tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 51. ve 52. maddeleri gereği, desteğin davalının trafik sigortacısı olduğu araçta hatır için taşındığı ve davalının hatır taşımasına ilişkin itirazı cevap dilekçesinde ileri sürdüğü de dikkate alındığında; mahkeme tarafından, tazminattan hatır taşıması nedeniyle indirim yapılmasında bir usulsüzlük bulunmamaktadır. Ancak, mahkeme tarafından yapılan % 25 oranındaki indirim yüksek olup, Dairemizin yerleşik uygulamaları ile benimsenen % 20 oranında indirim yapılması gerekirken, yüksek oranda indirim yapılması ve hatır taşıması durumu ile indirim oranının belirleniş ölçüsünün kararda gerekçelendirilmemiş olması doğru görülmemiştir.
4-Davacıların hak kazanabilecekleri destekten yoksun kalmaya ilişkin zararlarının hesaplanması bakımından alınan ve mahkemece de benimsenen 13.05.2016 tarihli bilirkişi raporunda, davacı anne ... bakiye zararının 18.569,49 TL. ve davacı baba ... bakiye zararının 14.826,46 TL. olduğu yönünde görüş bildirilmiştir. Hükme esas alınan bu raporda, davacılar için hesaplanan tazminatlardan, davalının daha önce ödediği bedellerin güncellenmiş değerinin düşülmesi suretiyle sonuca ulaşıldığı görülmektedir. Mahkeme tarafından ise; davalı tarafın hatır taşımasına ilişkin savunması uygun bulunarak; bilirkişinin hesaplamaları ve hatır taşıması nedeniyle tazminatlardan % 25 oranında indirim yapılmış ve daha sonra da davalı ödemesinin güncellenmiş bedelleri düşülerek davacıların hak kazanacağı tazminatlar hükümdeki miktarlar olarak saptanmıştır.
Davalının sorumluluğunun temeli, haksız fiil esasına dayanmaktadır. Haksız fiil sonucu oluşan zarar ise, tazminatın sınırını tayin eder; ancak, tazminatın zarara denk olması her zaman mümkün değildir ve hüküm altına alınacak tazminat, zararın altında kalabilir. Bu anlamda zarar ve tazminat farklı kavramlar olup, mahkemece yapılması gereken iş, zararın hesaplanmasından sonra, indirim sebeplerini uygulamak suretiyle tazminatı belirlemekten ibarettir. İfade olunan bu durum, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 50, 51 ve 52. maddelerinde (818 sayılı BK"nun 42, 43 ve 44. md.) yapılan düzenlemelerle de net biçimde ifade edilmiştir. Anılan yasal düzenlemelerle de, zararın belirlenmesi ile tazminatın belirlenmesi ve tazminattan yapılacak indirim için sıralama öngörülmüş; zararın belirlenmesinden sonra tazminatın belirlenmesi ve indirilmesi kabul edilmiştir.
Yargıtay"ın yerleşik uygulamaları ile de kabul edildiği üzere; tazminatın saptanabilmesi için öncelikle zararın belirlenmesi gerekir. Sorumluluk hukukunda, tazminat denkleştirilirken yapılacak indirimler arasında bir sıra söz
konusudur. İndirim nedenleri genellikle, biri gerçek zararın diğeri de tazminatın belirlenmesine ilişkin olmak üzere ikiye ayrılır. Kural olarak, önce gerçek zararı bulmak gerektiğinden, zararla ilgili indirim sebepleri önce, tazminatla ilgili indirim sebepleri ise daha sonra uygulanmaktadır. Buna ilaveten, tazminat alacaklısına ilişkin indirim sebeplerinin önce, tazminat borçlusuna ilişkin indirim sebeplerinin ise sonra uygulanması gerekmektedir.
İfade olunan tüm bu hususlar karşısında; davacılar desteğinin ölümü nedeniyle davacıların uğradığı zararın hesaplanmasından sonra; hesaplanan bu bedel üzerinden, davacılara ilişkin indirim sebebi olan önceki ödemenin düşülmesi ve daha sonra da davalıya ait indirim sebebi olan hatır taşıması nedeniyle yapılacak indirimin uygulanması ve bu suretle sonuç tazminatın belirlenmesi gerekeceği açıktır.
Açıklanan hukuki ve maddi vakıalar karşısında mahkemece; davacıların destek paylarının 2 nolu bentte açıklanan biçimde tespitiyle zarar hesabı yapılması konusunda ek rapor alındıktan sonra, davacılara davalı tarafından daha önce ödenen bedelin güncellenmiş değerinin düşülmesi; daha sonra da bu bedel üzerinden hatır indirimi yapılması suretiyle sonuç tazminatın belirlenmesi gerekirken; zarar ve tazminatın belirlenmesindeki tazminat hukuku ilkelerine aykırı olarak, eksik incelemeyle ve yanılgılı değerlendirmeyle, yazılı olduğu biçimde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının REDDİNE; (2), (3) ve (4) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine, 07/10/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.