17. Hukuk Dairesi 2019/2547 E. , 2019/9095 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki, tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, kararda yazılı nedenlerle, davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen hüküm, davalı vekili tarafından yasal süresi içerisinde temyiz edilmekle dosya incelendi, gereği düşünüldü;
-K A R A R-
Davacılar vekili, davalıya zorunlu trafik sigortalı, davacıların murisinin sürücüsü olduğu aracın 9.8.2013 tarihinde tek taraflı yapmış olduğu trafik kazasında vefat ettiğini, müvekkillerinin murisin eşi ve çocukları olduğunu beyanla, belirsiz alacak olarak her bir davacı için ayrı ayrı 50,00’şer TL destekten yoksun kalma tazminatı, 50,00’şer TL cenaze giderinin dava tarihinden işleyecek ticari-avans faiziyle davalıdan tahsilini talep etmiş, bedel artırım dilekçesiyle destekten yoksun kalma tazminatı taleplerini davacı eş ... için 160.000,00 TL, davacı çocuklar ... için 40.000,00 TL, ... için 50.000,00 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davanın kısmen kabulü ile; a)160.000,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı ..."a verilmesine, b)40.000,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı ... verilmesine, cenaze ve defin gideri talebinin reddine, c)50.000,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı ... verilmesine, cenaze ve defin gideri talebinin reddine karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp
değerlendirilmesinde, kaza tarihinin 9.8.2013 olmasına, davacının ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla dava açmasına, ölüm nedeniyle doğrudan davacı üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki kusurun davacıya yansıtılamayacağına; dolayısıyla araç sürücüsünün veya işletenin tam kusurlu olmaları halinde, desteğinden yoksun kalan davacıyı etkilemeyeceğine; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’na göre, aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı davalı ... şirketi, işletenin üçüncü kişilere verdiği zararları teminat altına aldığına ve olayda işleten veya sürücü tam kusurlu olsalar bile, destekten yoksun kalan davacı da zarar gören üçüncü kişi konumunda bulunduğundan, davalı ... şirketi sorumlu olacağına (HGK"nun 15.6.2011 gün ve 2011/17-142 esas-411 karar, HGK"nun 22.2.2012 gün 2011/17-787 esas 2012/92 karar sayılı, HGK"nun 16.1.2013 gün ve 2012/17-1491 esas,2013/74 karar sayılı, HGK"nun 18.11.2015 gün ve 2014/17-691 Esas- 2015/2626 Karar sayılı ilamları uyarınca) göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
Ölenin parasal veya bedensel destekliğinin derecesi ile bundan yoksun kalanların tazminat isteklerinin ölçüsü ya da hesaplama yöntemi konusunda öğretide görüş birliği yoktur. Gerçek yardım miktarının yeterli delillerle ispat edilemediği durumlarda yargıç, takdir hakkını kullanarak yardım miktarını belirleyebilecektir. Bu belirlemede destek ile destek olunan kimse arasındaki yakınlığın derecesi, aralarındaki manevi bağ, davacıların yaşları, dahil oldukları sosyal ve ekonomik çevre, yaşam standartları, cinsiyetleri gibi bakım ilişkisine ve miktarına etkili olabilecek unsurlar da göz önünde bulundurulacaktır. Hayatın olağan akışı içinde, destek sayılan kimsenin baktığı kimselere gelirini belli paylara bölerek baktığı pek söylenemese de, tazminat hesabında bir paylaştırma yapmak zorunlu hale gelmektedir.
Buna göre öncelikle gelirin tamamının, yardım görenlere tahsis olunmuş varsayılamayacağı, ölenin gelirinden bir bölümünü kendisine ayıracağı, bu tahsisten vazgeçilemeyeceği ve bu suretle yardımın (payların) geliri yutmaması ilkesine dikkate alınmalıdır. Ayrıca ölenin kendi geçim masraflarından artan miktarın tamamının (hiçbir tasarruf düşüncesine yer bırakmadan) destek görenlere dağıtıldığı da kabul olunamaz. Öte yandan, destek görecek kimselere ayrılacak miktar da, bunların ihtiyaçlarının toplamı kadar olmalıdır.
Dairemizce kabul görmüş pay esasına göre; çocuksuz durumda destek, desteğin gelirini eşi ile ortak paylaşacağı
varsayımına dayalı olarak, gelirden desteğin %50 ve eşin %50 pay alacağı kabul edilmektedir. Çocukların eş ile birlikte destek payı alacağı durumda ise destek gelirden eşi ile birlikte 2’şer pay alırken çocuklara birer pay verileceği, yine eş, çocuklar ile ana babanın pay alacağı durumlarda desteğe 2 pay, eşe 2 pay, çocukların her birine 1’er pay, ana ve babaya 1’er pay ayrılarak böylece gelirin tamamının dağıtılacağı esasına dayalıdır. Çocukların sayısı arttıkça hem desteğe ayrılan pay, hem de eş ve çocuklar ile ana ve babaya ayrılacak paylar düşecektir. Çocukların destekten çıkması ile birlikte destekten çıkan çocuğun payları destek, eş ve diğer çocuklara dağıtılacak, anne ve babaya verilmeyecektir. Böylece geriye kalan eş ve çocukların payları ile desteğin payı artacaktır. Bu pay esası Türk aile sistemine çok uygun düşmektedir. Çünkü Türk aile sisteminde desteğin geliri aile bireyleri tarafından birlikte paylaşılmakta, aile bireyleri arttıkça gelirden alınacak pay düşmekte, aile bireyi azaldıkça da gelirden alınacak pay yükselecektir. Ana ve babadan birinin destekten çıkması ile payı diğerine aktarılacak, ana ve baba ile çocukların tamamının destekten çıkması durumunda ise yine çocuksuz eş gibi desteğe 2 pay, eşe 2 pay esasına göre %50 pay desteğe, %50 pay eşe verilerek varsayımsal olarak gelir paylaştırılarak tazminat bu ilkelere göre hesaplanmalıdır.
Somut olayda, dava desteğin eş ve çocukları tarafından açılmış olup hükme esas alınan 15.09.2015 havale tarihli hesap bilirkişi raporunda müteveffanın anne ve babasının destek payı ayrılmadan hesaplama yapıldığı anlaşılmaktadır. Oysaki müteveffaya ait nüfus kayıtları incelendiğinde, desteğin anne ve babasının da sağ olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece, bilirkişiden ek rapor alınarak, desteğin anne ve babasının da hayatta olduğu gözetilmek suretiyle yukarıdaki açıklamalar ışığında davacıların destek payının yeniden değerlendirilmesi ve sonucuna göre (davalı lehine oluşan kazanılmış haklar da gözetilerek) bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
3-Bir insanın ölümü hukukî anlamda bir zarar olmamakla beraber, bu yüzden yine de bazı zararlar meydana gelmiş olabilir. İşte BK"nın 45/II. maddesinin (6098 sayılı TBK m. 53) öngörmüş olduğu hal, ölüm sonucu vukua gelen bir kısım zararların tazminini hükme bağlamaktadır. Bu hükme göre, ölenin yardımından faydalananlar, bu yüzden yoksun kaldıkları faydayı, tazminat olarak, sorumludan isteyebilirler. Buna “destekten yoksun (muinden mahrum) kalma tazminatı” denir. Yasa metninden de anlaşılacağı gibi destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların
desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir. Yani haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse TBK"nın 45/II. maddesine dayanarak uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir. Davalı destekten yoksun kalmadan ileri gelen somut zararı gidermek zorundadır. Bu nedenle tazminat hesabından önce zarar tutarını belirlemek gerekir. Bunun yanında amaç zarar görenin malvarlığındaki eksilmeyi giderme olduğuna göre, ölüm nedeniyle desteğini yitirenin elde ettiği çıkarlar varsa, bunların da zarar tutarından indirilmesi gerekir. Aksi halde zarar görenin malvarlığında olaydan önceki duruma göre bir artış meydana gelmiş olur. Buradaki amaç zarar gödenin malvarlığını zenginleştirmek değil, desteğini yitiren kişiye ölümden önceki yaşam düzeyini sürdürebilme olanağı tanımaktır.
Buna göre; desteğin gelirinin net ve somut verilerle belirlenmesi gerekmektedir. Somut olayda hükme esas alınan bilirkişi raporunda müteveffanın tır şoförü olduğu ve tanık beyanları ile sosyal ve ekonomik durum araştırmasına göre mahkemenin talimatı doğrultusunda aylık geliri 2.000,00 TL kabul edilerek asgari ücretin 2,37 katı üzerinden hesaplama yapılmış ise de, kolluk araştırması ve tanık beyanlarına dayanarak desteğin gelirinin belirlenmesi doğru değildir. Eksik inceleme ile hüküm kurulamaz.
Bu durumda mahkemece, davacılardan desteğin kaza tarihinde bağlı olarak çalıştığı bir yer olup olmadığı sorularak şayet bağlı olarak çalıştığı bir yer var ise (ki bir tanık beyanına göre muris sağlığında Saraçlar isimli şirkette çalışmaktadır.) çalıştığı işyerinden kaza tarihindeki sürekli ve net kazanç durumu ile desteğin son ve öncesindeki maaş bordroları, varsa ikramiye ve fazla çalışma ücretleri olup olmadığına ilişkin kayıtlar getirtilerek desteğin aylık gelir durumunun tam olarak belirlenip sonucuna göre (davalı lehine oluşan kazanılmış haklar da gözetilerek) karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı olarak hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) ve (3) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 08/10/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.