9. Hukuk Dairesi 2017/27800 E. , 2018/5816 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ
BİRLEŞEN DAVA
DOSYASI : ... 13. İŞ MAHKEMESİ 2012/234 E. -2012/287 K.
DAVA : Davacı, asıl ve birleşen davada kıdem tazminatı ile ücret, gününde ödenmeyen ücretlerin %5 fazlası, fazla mesai ücreti, fazla mesai ücretinin %5 fazlası, genel tatil ücreti, genel tatil ücretinin %5 fazlası alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkemece, asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
YARGITAY KARARI
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili; müvekkilinin, davalı yanında 5953 sayılı Basım İş Kanununa tabi olarak 27.01.2006 tarihinden 11.06.2010 tarihine kadar muhabir olarak çalıştığını, iş akdinin davacı tarafından ücretlerin ödenmemesi ve geç ödenmesi nedeniyle 11.06.2010 tarihinde ... 8. Noterliğinin 9385 yevmiye numaralı fesih bildirimiyle feshedilerek ödenmemiş ücretlerini, günlük yüzde 5 fazlasını, kıdem tazminatını ve yıllık izin ücretlerini talep ettiğini, ihbarnamenin 14.06.2010 tarihinde davalıya tebliğ edildiğini, davacının aylık ücretinin mayıs 2010 itibariyle brüt 2.989,63 TL olduğunu, maaşların Deniz Bank...Şubesine yatırıldığını, davacının 15.07.1996 tarihiyle 03.03.2004 tarihi arasında ...Dergisinde muhabir olarak çalıştığını ve bu çalışmalarının 5953 sayılı yasaya tabi olduğunu, ... 4. İş Mahkemesinin 2009/321 esas 2010/289 karar numaralı ilamıyla tespit ettirildiğini, davalı yanında işe giriş tarihi olan 27.01.2006 yılından 11.06.2010 yılına kadar Basın İş Kanunu kapsamında mesleki kıdeminin 11 yıl 327 gün olduğunu, ... kayıtlarından davacının 3A kapsamında bildirimi yapılan sigortalı çalışmalarının 5 yılın üzerinde olduğunu, davacının 11 yıl 10 ay 27 gün kıdemi olduğunu, davalı yanında 27.01.2006 tarihinde işe başlayıp 11.06.2010 tarihine kadar çalıştığını, Basın İş Kanununun 6. Maddesi gereğince iş verenden toplam her yıl için 2842,49 TL üzerinden 4 yıl 4 ay 13 günlük kıdem tazminatı hakkı bulunduğunu, 5953 sayılı Kanunun 21. Maddesine göre günlük bir mevkutede 10 yıldan yukarı olan bir gazeteciye 6 hafta ücretli izin verilmesinin zorunlu olduğunu, davacının 10 yılı aşan mesleki kıdemi nedeniyle 6 haftalık izin alacağı olduğunu, bu maddeye göre gazetecinin kıdeminin aynı gazetedeki hizmetine göre değil meslekteki hizmet süresine göre hesaplanacağını, 29. Maddeye göre 21. Maddede yazılı yıllık izni vermeyen veya izni vermiş olup da izin müddetine ait ücreti ödemeyen iş verene bu süreye tekabül eden ücretler toplamının 3 katı kadar idari para cezası verilerek gazeteciye ödenmesi gereken ücret toplamının iki kat olarak ödeneceğini, davacının davalıdan toplam geçmiş yıllarda kullandırılmayan bir haftalık izin ücretinin iki katı izin ücreti alacağı ve kullanmadığı 6 haftalık izin ücreti alacağı olduğunu, 14. Maddeye göre ücretin her ay peşin olarak ödenmesi gerektiği, ihtarnamenin çekildiği tarih itibariyle Mayıs 2010 ve Haziran 2010 ayı maaşlarının ödenmediği, dava açıldığı tarih itibariyle de Haziran 2010 ayı ücretinin ödenmediğini, 14/2 maddesi gereğince gazetecilere ücretlerini vaktinde ödemeyen iş verenlerin bu ücretleri geçecek her gün için yüzde 5 fazlasıyla ödemeye mecbur olduklarını, Deniz Bank...Şubesinden gelecek müzekkere cevabına göre 2008 yılından itibaren gününde ödenmeyen ücretlerine uygulanacak günlük yüzde 5 faiz talep ettiğini, davacının Akşam Gazetesi Haftasonu Ekleri Bölümünde çalıştığını, gündüz iş yerine geldiğini, röportajlar için iş yerine sınırları dışına çıktığını ve gece de saat 12.00den sonraya kadar gazete içinde çalıştığını, bu çalışmalara karşılık fazla mesai ücreti ödenmediğini, fazla çalışmalara ait ücretin ücret ile birlikte ödenmesinin mecburi olduğunu, fazla çalışma ücretlerinin gününde verilmemesi halinde her geçen gün için yüzde 5 fazlasıyla ödendiğini ileri sürerek; asıl ve birleşen davada kıdem tazminatı ile ücret, gününde ödenmeyen ücretlerin %5 fazlası, fazla mesai ücreti, fazla mesai ücreti %5 fazlası, genel tatil ücreti, genel tatil ücreti %5 fazlası ve yıllık izin ücreti alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
B) Davalı Vekilinin Cevabının Özeti:
Davalı vekili; davacının 5953 sayılı yasa kapsamında gazeteci olması nedeniyle yasa ve Yargıtay hukuk genel kurulu kararları uyarınca ücretlerin gününde ödenmediği nedeniyle iş akdini haklı nedenle feshetme imkanına sahip olmadığını, iş akdini ücretlerin gecikmeli olarak yatırılmış olması nedeniyle fesheden davacının kıdem tazminatı talebinin reddinin gerektiğini, Basın İş kanunu 4857 sayılı İş Yasasının 24/2-e maddesindeki gibi ücretlerin zamanında ödenmemesi nedeniyle işçinin iş akdini haklı nedenle feshedebileceği şeklinde bir düzenleme ihtiva etmediğini, bilakis 5953 sayılı yasada ücretlerin zamanında ödenmemesinin yaptırımının 14/2. Maddesiyle düzenlendiğini, işbu madde uyarınca gazetecinin gününde ödenmeyen ücretinin günlük yüzde 5 fazlasıyla talep etme hakkına sahip olduğunu, ancak davacının bu imkana sahip olmasına rağmen bu yola başvurmayarak maaşlarını ihtirazi kayıtsız olarak tahsil ettiğini, 5953 sayılı yasada işçiye haklı nedenle fesih imkanı yalnızca bir mevkutenin veçhe ve karakterinde gazetecinin şeref- şöhretini ihlal edecek bariz bir değişiklik olması halinde tanındığını, 4857 sayılı yasayla 5953 sayılı yasa arasında özel-genel kanun ilişkisi de bulunmadığından ve davacının tabi olduğu 5953 sayılı yasa gereğince ücretin zamanında ödenmemesi halinin davacıya haklı nedenle fesih imkanı vermediğinden kıdem tazminatı talebinin reddini, davacının Deniz Bank...Şubesindeki hesaba ait banka kayıtları incelendiğinde davalı şirketten ücret alacağı bulunmadığını, Mayıs 2010 maaşının 24.06.2010 tarihinde 1.939,68 TL, Haziran 2010 ayına ait 11 günlük ücretinin ise 6 Ağustos 2010 tarihinde 682,51TL olarak davacının banka hesabına yatırıldığını, davacının 2008 yılı Eylül ayı itibariyle ekonomik problemler nedeniyle gecikmeli olarak almış olduğu ücretini hiçbir ihtirazi kayıt ileri sürmeksizin tahsil ettiğini, bu nedenle faiz talebinin yasal dayanaktan yoksun olduğunu, davacının şahsi iş yeri dosyası içerisinde bulunan davacıya ait bordrolarla uyumlu davacının banka hesabına ait kayıtlarda davacıya fazla mesai ücretine hak kazandığı dönemlerde fazla mesai ücreti tahakkuku yapıldığı ve ödendiğini, ödenenler dışında davacının fazla mesai ücreti alacağının bulunmadığını, yazı işleri müdürlüğünde editör olarak şirket binası İçerisinde çalışan davacının tasarrufunda bulunan ve iş yerine giriş çıkışlarda davacı tarafından okutulan giriş-çıkış kayıtlarının incelenmesiyle durumun anlaşılacağını, davacının yıllık izinlerini kullandığını savunarak; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C) Yargılama Süreci ve Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne dair verilen karar; davalı vekilinin temyizi üzerine Dairemizin, 29.11.2016 tarih ve 2015/5123 Esas-2016/21297 Karar sayılı ilamı ile bozulmuştur.
Bozma ilamında özetle; talep edilen alacak kalemlerinden sadece kıdem tazminatına ilişkin gerekçe oluşturulduğu, rapordaki hesaplamalar doğrultusunda karar verildğinin belirtilmesine karşın kıdem tazminatı ve yıllık izin ücreti dışındaki alacaklar yönünden hüküm altına alınan miktarların hiçbir kök ve ek raporda yer almadığı gibi farklı tutarların neden hüküm altına alındığının da açıklanmadığı, dosya içerisinde birden çok kök ve ek rapor bulunmakta iken hangi rapora neden itibar edildiği hangisine neden itibar edilmediğinin kararın gerekçesinde tartışılmadığı belirtilmiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda da asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Karar süresinde taraflarca temyiz edilmiştir.
E) Gerekçe:
1- Anayasanın 141 inci maddesi uyarınca, yargı kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerekir. Bu husus 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 297 nci maddesinde de hüküm altına alınmıştır. Anılan anayasal ve yasal düzenlemeler gereğince yargıcın, tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri kararda göstermesi zorunludur. Maddi olgularla hüküm fıkrası arasındaki hukuki bağlantı da ancak bu şekilde kurulabilecek, ayrıca yasal unsurları taşıyan bu gerekçe sayesinde, kararların doğruluğunun denetlenebilmesi mümkün olacaktır (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 26.05.2008 gün ve 2007/20517 Esas, 2008/12483 Karar sayılı ilamı).
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 297 nci maddesi uyarınca, mahkeme kararlarının;
a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini,
b) Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini,
c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri,
ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini,
d) Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını,
e) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi,
içermesi, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi zorunludur. Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, hükmün infazında zorluklara ve tereddütlere, yargılamanın ve davaların gereksiz yere uzamasına, davanın tarafı bulunan kişi ve kurumların mağduriyetlerine sebebiyet verecek ve Kamu düzeni ve barışını olumsuz yönde etkileyecektir (Hukuk Genel Kurulu - 2007/14-778 E, 2007/611 K, Dairemizin 01.04.2008 gün ve 2007/38353 Esas, 2008/7142 Karar sayılı ilamı).
10.04.1992 gün ve 1991/7 esas 1992/4 karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ve 6100 sayılı HMK"nın 298. maddesi uyarınca hüküm fıkrası ile gerekçe arasında veya tefhim edilen kısa karar ile gerekçe arasında çelişki olması bozma sebebidir.
Somut uyuşmazlıkta yerel mahkeme, 06.05.2014 tarihli bilirkişi raporu gereğince karar verdiğini hüküm sonucunda açıkça belirtmiştir.
Ne var ki, kararın gerekçesi incelendiğinde, 01.12.2012 tarihli başka bir bilirkişi raporundaki farklı tespitlere yer verildiği anlaşılmaktadır. Örneğin kararın gerekçesinde; davacının, cumartesi-pazar günleri dışında kalan resmi-dini bayramlarda çalıştığı ve genel tatil ücreti ile %5 fazla alacaklarına hak kazadığı belirtilmesine karşın, hüküm sonucunda genel tatil ücreti alacağı ile %5 fazla alacakları taleplerinin reddine hükmedildiği görülmektedir.
Aynı şekilde, kararın gerekçesinde; davacının haftada 10 saat fazla mesai yaptığının kabul edildiği belirtilmesine karşın, hükme esas bilirkişi raporundaki hesaplamaların ( davacının Basın İş Kanunu kapsamında çalışmasına ve basın işçileri için haftalık çalışma süresinin 48 saat olduğu dikkate alınmaksızın, haftalık 45 saati aşan 4 saat mesaisinin bulunduğu belirtilerek) haftalık 4 saat fazla mesai üzerinden yapıldığı tespit edilmiştir.
Yine, hükme esas alındığı belirtilen bilirkişi raporunda; ödenmeyen ücretlerin %5 fazlası için 3.147 TL hesaplanmasına ve dava dilekçesinde bu alacak kalemi için 1.000 TL talep edilipte daha sonra da miktar olarak ıslah edilmemesine karşın, mahkemece talep aşılarak ve hükme esas alındığı belirtilen bilirkişi raporundaki miktardan neden farklı bir miktarın da hüküm altına alındığı gerekçelendirilmeyerek karar verildiği anlaşılmıştır.
Gerekçede ve hüküm sonucunda farklı bilirkişilerin birbirinden farklı tespitlerine yer vererek, hüküm sonucu ile gerekçe arasında çelişki yaratacak şekilde karar verildiği saptanmıştır.
Gerekçe ile hüküm sonucu arasındaki bu açık aykırılık 10.04.1992 gün ve 1991/7 esas, 1992/4 karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına aykırıdır.
Gerekçe ile hüküm sonucu arasında çelişki olamayacağı hususu 6100 sayılı HMK. nun 298/2. maddesinde de özellikle düzenlenmiştir.
Gerekçe – hüküm sonucu arasında çelişki taşıyan ve YİBK. ve HMK’nun 298/2. maddesine aykırı olan hükmün 2. KEZ bozulması gerekmiştir.
2- Davacı, Basın İş Kanunu"na tabi olarak çalışmış olup; 5953 sayılı Kanunda kıdem tazminatı tavanı öngörülmediği gibi hesap yönünden bir üst sınırlama da bulunmamaktadır.
Bu nedenle kabule göre de, mahkemece; kıdem tazminatı hüküm altına alınrken kıdem tazminatı tavanından yapılan hesaplamaya itibar edilmesi yerinde değildir.
3- Yine kabule göre, Basın İş Kanunu"na tabi olarak çalışan davacının; hizmet ilişkisi devam ettiği sırada, yıllık izinlerini talep etmesine karşın kullandırılmadığı veya izin verilmesine karşın ücretlerinin ödenmediği iddia edilmemiş olup, bu husus dikkate alınmaksızın, kullanılmayan izinlerin, 29. madde uyarınca iki katı alınarak hesaplanması da hatalı olmuştur.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 20/03/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.