8. Hukuk Dairesi 2010/2865 E. , 2010/4384 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali Ve Tescil
... ile ... ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair İpsala Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 05.03.2010 gün ve 180/24 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 28.09.2010 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davacı vekili Avukat ... geldi. Karşı taraftan gelen olmadı. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek, dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı, 24.7.2008 tarihli dilekçesinde; dava konusu taşınmazların kök miras bırakan ... adına kadastroda tespit işlemi gördüklerini ve kesinleştiklerini, tapuya tescil tarihlerinin 26.11.1966 olduğunu, mirasçıların bir araya gelerek Kocahıdır köyü muhtarlığı huzurunda 5.6.1971 tarihinde miras taksim anlaşmasını yaptıklarını, taksim sözleşmesinin iki nolu bendinde ...’a ait taşınmazların gösterildiğini, sözleşmede her ne kadar parsel numaraları yer almamış ise de, halk arasında konuşulan mevkii ve o gün bilinen hudutların yazılı olduğunu, taksim anlaşmasında kendisine ait 1229 sayılı parsel 15 dekar olduğu yazılmış ise de, gerçek miktarın 12900 m2 olması gerektiğini, 37 yıldan beri sözü edilen parseli kullandığını, aynı şekilde 1553 sayılı parseli de tasarruf ettiğini açıklayarak 1229 ve 1553 sayılı parsellerin tapu kayıtlarına; satış ve devrinin önlenmesi için ihtiyati tedbir konulmasını, kararın kesinleşmesine kadar tedbirin devamına karar verilmesini, tapunun ilgili bölümüne davalıdır şerhinin yazılmasını ve istekleri doğrultusunda karar verilmesini istemiştir.
Bir kısım davalılar, yargılama oturumlarına katılarak davayı kabul etmediklerini, miras taksim sözleşmesinden haberleri olmadığını, taşınmazları dahi bilmediklerini açıklamışlardır.
Yargılama sırasında duruşmalara giren davalılar vekili, 16.9.2009 günlü dilekçesinde; öncelikle davanın zamanaşımı yönünden reddedilmesi gerektiğini, vekil edenlerinden ..., ..., ... ve ...’ın okuma yazma bilmediklerini, bu kişilerin attıkları imzaların sözleşmeye geçerlilik katmayacağını, sözleşmenin iki tanık tarafından onaylanması gerektiğini, okuma yazma bilmeyenlerin HUMK. nun 297. maddesi gereğince parmak basmak suretiyle işlem yapılması gerektiği halde bunun yapılmadığını açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece; tapulu taşınmazların yazılı olmak koşuluyla taksimleri geçerli ise de, davanın dayanağını oluşturan taksim senedi imza bilmeyenlerce düzenlenen bir senet olduğunu, tanıklar tarafından usulünce onaylanmadığını, taksim sözleşmesinde tapulu taşınmazların parsel numaralarının yazılmadığını, yalnızca mevkii ve sınırlarının belirtildiğini, bunların sözleşmenin sıhhatini sakatladığını ve böylece davanın kanıtlanamadığını gerekçe göstermek suretiyle davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, miras taksim sözleşmesine dayalı iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Çünkü davacı dava dilekçesinin konu bölümünde; davanın tapu iptali ve tescil davası olduğunu açıklamıştır.
Mahkemece, yazalı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş ise de, mahkemenin bu görüşüne katılma olanağı bulunmamaktadır.
“Anlaşma Senedi” başlığını taşıyan 5.6.1971 tarihli sözleşme tüm mirasçılar tarafından imzalandığı, tanıkların ve azaların senedi imzaladıkları, köy muhtarı tarafından mühürü ile onaylandığı belirlenmiştir. 1.2.2010 günlü yargılama oturumunda dinlenen davalı ... ve ..., senedi imzaladıklarını bildirmişler, davalı ... ve ... ise taksim sözleşmesini yaptıklarını dolaylı olarak doğrulamışlardır. Öte yandan 17.4.2009 günlü yargılama oturumunda dinlenen ve senedi imzalayanlardan ... ve Halit Kıyak’ta senedin kapsamının doğru olduğunu, mirasçılar tarafından imzalandığını, aradan uzun zaman geçmesi nedeniyle kimlerin okuma yazma bilip bilmediğini hatırlayamadıklarını açıklamışlardır. Mirasçılar arasında yapılan taksim sözleşmesi, yazılı olma koşuluyla geçerlidir. Sözü edilen senette; tüm mirasçılar arasında yazılı olarak yapılmış ve imzalanmıştır. Senet bu yönüyle biçimsel olarak hukuki sonuç doğurmaktadır. Her ne kadar senette parsel numaraları yazılı değil ise de, bu senedin geçerliliğini etkilemez. Keşif yapılmak suretiyle yapılacak uygulamada senette yer alan mevkii ve hudutlar yerel bilirkişi ve tanıklardan sorulmak suretiyle dava konusu parselleri kapsayıp kapsamadığının belirlenmesi mümkündür. Sağlıklı bir sonuca ulaşmak için yapılacak keşifte senedin uygulanması zorunluluğu bulunmaktadır.
Öte yandan, TMK.nun 6. maddesi uyarınca herkes iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür. Davalılar vekili, savunmasında belirttiği hususları kanıtlamamıştır. Paylaşım sözleşmesinin yapıldığı 05.06.1971 tarihinden davanın açıldığı 24.07.2008 tarihine kadar paylaşım sözleşmesi taraflarca uyuşmazlık konusu yapılmamış ve buna karşı sessiz kalmışlardır. Sözleşme bu süreçte hukuki varlığını sürdürmüştür. Davalı ..., açıkça sözleşme gereği kendisine düşen taşınmazı kullandığını kabul etmektedir.
Bundan ayrı, davalılar vekili zamanaşımı definde bulunmuştur. Somut olayda BK. nun 125. maddesi uygulanmaktadır. Zamanaşımı definin süresinde yapılması zorunludur. Bundan ayrı, ferağ ümidi kesilince ancak zamanaşımı işlemeye başlar. İfa imkanı kesin olarak ortadan kalktığı tarihte ferağ ümidinin kesildiği kabul edilir. Bu bakımdan mahkemenin de gerekçesinde değindiği gibi davalı tarafın zamanaşımına ilişkin savunması yerinde bulunmamaktadır.
Açıklanan somut ve hukuki olgular karşısında geçerli bulunan 5.6.1971 tarihli anlaşma senedinin yapılacak keşifte zemine uygulanması, dava konusu taşınmazları kapsayıp kapsamadığının belirlenmesi, yerel bilirkişi ve tanıkların HUMK.nun 258 ve 259. maddeleri uyarınca keşifte dinlenmelerinin sağlanması, beyanlar arasındaki çelişkinin HUMK.nun 265. maddesi gereğince giderilmesi, ondan sonra toplanacak delillere göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırıdır.
Davacı vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile usul ve kanuna aykırı olan yerel mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerle ve HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA ve Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 750 TL avukatlık ücretinin davalılardan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davacıya verilmesine ve 17,15 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine 28.09.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.