Abaküs Yazılım
8. Daire
Esas No: 2022/818
Karar No: 2022/3369
Karar Tarihi: 24.05.2022

Danıştay 8. Daire 2022/818 Esas 2022/3369 Karar Sayılı İlamı

Danıştay 8. Daire Başkanlığı         2022/818 E.  ,  2022/3369 K.

    "İçtihat Metni"

    T.C.
    D A N I Ş T A Y
    SEKİZİNCİ DAİRE
    Esas No : 2022/818
    Karar No : 2022/3369

    DAVACI : ...Mühendisleri Odası
    VEKİLİ : Av. ...

    DAVALI : ...Genel Müdürlüğü
    VEKİLİ : Av. ...

    DAVANIN KONUSU :
    1. Davacı oda tarafından, 26.07.2017 tarih ve 30135 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Ulusal Maden Kaynak ve Rezerv Raporlama Komisyonu Hakkında Yönetmeliğin 4. maddesi ile;
    2. Anılan maddeye dayalı olarak davalı idarece yapılan komisyon üyelik başvurusu alınacağına ilişkin ilânın iptali istenilmektedir.

    DAVACININ İDDİALARI :
    Dava konusu ilân ve Yönetmelik hükmünün, Kanun ile belirlenen amaca aykırı biçimde düzenlendiği, komisyonun kuruluş amacının madencilik konusunda güvenilir ve uygulanabilir kaynak ve rezerv bilgileri oluşturmak, bunlarla ilgili raporlama standartları ve kriterler belirlemek olan komisyonun teşkili için kaç üyenin maden mühendisi kaç üyenin jeoloji mühendisinden oluşması gerektiğine ilişkin düzenleme yapılmadığı, Yönetmelik gereği mühendis bulunmaksızın komisyonun oluşabileceği, bu durumda komisyonun amacının gerçekleştirilemeyeceği; komisyona üye seçilirken, bu üyelerde kanunun aramış olduğu amaç yönünde meslekî faaliyet yürütmüş olmak, meslekî deneyim, uzmanlık gibi bir kriter belirlenmemiş olduğu; konunun asıl uzmanları olmaksızın oluşturulacak bir komisyon tarafından madencilik konusunda güvenilir ve uygulanabilir kaynak ve rezerv bilgileri oluşturmak, bunlarla ilgili raporlama standartları ve kriterler belirlemek amacının gerçekleştirilemeyeceği, keza idare hukukunun genel amacı olan kamu yararının da bu düzenlemeyle göz ardı edilmiş olduğu ve işlemin iptali gerektiği iddia olunmaktadır.

    DAVALININ SAVUNMASI :
    Öncelikle, usule ilişkin olarak, iptali istenen yönetmeliğin 26.07.2017 tarih ve 30315 sayılı Resmî Gazetede yayımla yürürlüğe girdiği, davanın süresinde açılıp açılmadığının tetkiki gerektiği ileri sürülmüştür.
    Dava konusu düzenleyici işleme dayanak teşkil eden Maden Kanununun Ek 14. Maddesinin son fıkrası ile, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının, Komisyonun teşkili, yönetimi ve çalışması ile üyelerin atanmasında aranacak nitelikler, görev süresi ve üyeliğin sona ermesi ile ilgili usûl ve esasları düzenleme konusunda yetkili kılındığı, bu yetki kapsamında yönetmelik çıkarılarak hususun ayrıntılandırıldığı, komisyonun kurulmasındaki amacın; kurum ve kuruluşların herhangi bir hammadde konusunda yatırım kararı verilebilmesi için, o maden hazırlanmış maden arama, kaynak ve rezerv tahminlerine ilişkin raporlama kurallarını düzenlemek, bir maden sahasında yapılan maden arama ve işletme faaliyetlerine ait (sondaj, analiz, test vb.) kaynak ve rezerv raporlarının uluslararası standartlarının aynı zamanda ulusal standartlar haline getirilerek raporlamaların doğru, güvenilir ve şeffaf olmasını sağlamak olduğu, bu kapsamda, dünyadaki benzer komisyonlarda da yer bilimleri (maden, jeoloji, jeofizik vb.) ile ilgili kurum ve kuruluşların yanında, bankalar, ülkemizdeki karşılığı Sermaye Piyasası Kurumu olan kurumlar gibi finans kurumlarının da bulunduğu, hazırlanan raporların finans kurumları, bankalar tarafından kabul görmekte olduğu ve finansal değerlendirme aracı olarak dikkate alındığı, bu nedenle önemli olanın komisyonda hangi meslek grubunun ağırlıklı olduğu değil, UMREK'in kuruluş amacına hizmet eden her sektörden birer temsilcinin olması olduğu, dava konusu düzenlemede ve bu düzenlemeye dayalı olarak davalı idarece yapılan komisyon üyelik başvurusu alınacağına ilişkin ilânda hukuka aykırı bir yön bulunmadığı, davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

    DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ : ...
    DÜŞÜNCESİ : Davanın reddine karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

    DANIŞTAY SAVCISI : ...
    DÜŞÜNCESİ : Dava, 26/07/2017 tarih ve 30135 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Ulusal Maden Kaynak ve Rezerv Raporlama Komisyonu Hakkında Yönetmeliğin 4. maddesi ile anılan maddeye dayalı olarak davalı idarece yapılan komisyon üyelik başvurusu alınacağına ilişkin ilânın iptali istemiyle açılmıştır.
    2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 46'ncı maddesinin 1'inci fıkrasında; Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarına karşı Danıştayda temyiz yoluna başvurulabileceği, 49’uncu maddesinin 2’nci fıkrasında, temyiz incelemesi sonunda Danıştayın; görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması, hukuka aykırı karar verilmesi ve usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması, sebeplerinden dolayı incelenen kararı bozacağı; 4’üncü fıkrasında, Danıştayın ilk derece mahkemesi olarak baktığı davaların temyizen incelenmesinde bu madde ile ısrar hariç 50’nci madde hükümlerinin kıyasen uygulanacağı, hükme bağlandığından; ilk derece mahkemesi sıfatıyla bakılan davaların temyiz incelemesi sonucu ilgili dava daireleri kurulunca; usul veya esas bakımından yeninden bir araştırma, inceleme yapılmasını veya maddi ve hukuki olayın yeninden yorumlanmasını gerektirmeyecek şekilde verilen bozma kararlarına karşı, ilk kararı veren Danıştay dava dairesine “ısrar hakkı” tanınmamıştır. Dolayısıyla, kararı bozulan Danıştay dava dairesi, bozma kararına uymak zorundadır.
    Dosyanın incelenmesinden, dava konusu Yönetmeliğin 4. maddesi ile anılan maddeye dayalı olarak komisyon üyelik başvurusu alınacağına ilişkin ilânın iptali istemiyle açılan davada, Danıştay Sekizinci Dairesinin 24/10/2019 tarih ve E:2017/5661, K:2019/9206 sayılı kararıyla; Yönetmeliğin 4. maddesi ile üyelik başvurusuna yönelik ilanın iptaline karar verildiği, bu kararın, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 27/10/2021 günlü ve E:2020/2102, K:2021/2109 sayılı kararıyla; dava konusu işlemlerin iptali yolundaki Daire kararında hukuki isabet bulunmadığı gerekçesiyle bozulduğu anlaşılmaktadır.
    Buna göre, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun yukarıda sözü edilen maddeleri uyarınca Danıştay dava dairelerinin ilk derece mahkemesi olarak verdiği kararların bozulması halinde ısrar olanağı bulunmadığından, İdari Dava Daireleri Kurulunun bozma kararında yer alan gerekçelerle, davanın reddi gerekeceği düşünülmektedir.

    TÜRK MİLLETİ ADINA
    Karar veren Danıştay Sekizinci Dairesince, Dairemizin 24/10/2019 tarih ve E:2017/5661, K:2019/9206 sayılı kararının Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nun 27/10/2021 tarih ve E:2020/2102, K:2021/2109 sayılı kararıyla bozulması üzerine, bozma kararına uyularak Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    MADDİ OLAY :
    Dava, 26/07/2017 tarih ve 30135 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Ulusal Maden Kaynak ve Rezerv Raporlama Komisyonu Hakkında Yönetmeliğin 4. maddesi ile anılan maddeye dayalı olarak davalı idarece yapılan komisyon üyelik başvurusu alınacağına ilişkin ilânın iptali istemiyle açılmıştır.

    İNCELEME VE GEREKÇE:
    USUL YÖNÜNDEN
    Davalı tarafından ileri sürülen usule dair itirazlar yerinde görülmemiştir.

    ESAS YÖNÜNDEN
    2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 'Temyiz' başlıklı 46. maddesinin 1. fıkrasında, Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının Danıştay'da temyiz edilebileceği; 2575 sayılı Danıştay Kanunu'nun 'İdari ve vergi dava daireleri kurullarının görevleri' başlıklı 38. maddesinde, İdari Dava Daireleri Kurulunca idari dava dairelerinden ilk derece mahkemesi olarak verilen kararların temyizen inceleneceği; 2577 sayılı Kanun'un 'Temyiz incelemesi üzerine verilecek kararlar' başlıklı 49. maddesinin 4. fıkrasında da, Danıştayın ilk derece mahkemesi olarak baktığı davaların temyizen incelenmesinde bu madde ile ısrar hariç 50. madde hükümlerinin kıyasen uygulanacağı kurala bağlanmıştır.
    Yukarıda aktarılan mevzuat hükümleri uyarınca Danıştay Dava Dairelerinin ilk derece mahkemesi olarak verdiği kararların temyizen bozulması durumunda ısrar olanağı tanınmamıştır.
    Bu nedenle, bozma kararı gözönünde bulundurularak, yeniden bir karar verilmesi gerekmektedir.

    İLGİLİ MEVZUAT :
    Dava konusu işlem tarihinde yürürlükte bulunan 3154 sayılı Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının Teşkilat Ve Görevleri Hakkında Kanun'un 1. maddesinde,
    "Bu Kanunun amacı, enerji ve tabii kaynaklarla ilgili hedef ve politikaların, ülkenin savunması, güvenliği ve refahı, milli ekonominin gelişmesi ve güçlenmesi doğrultusunda tespitine yardımcı olmak, enerji ve tabii kaynakların bu hedef ve politikalara uygun olarak araştırılmasını,
    geliştirilmesini, üretilmesini ve tüketilmesini sağlamak için Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının kurulmasına, teşkilat ve görevlerine ilişkin esasları düzenlemektir." hükmüne,
    Bakanlığın görevlerinin sayıldığı 2. maddesinde;
    "Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının görevleri (Ek ibare: 20/2/2001-4628/17 md.) ilgili Kanunlarda piyasada faaliyet gösteren kurum ve kuruluşlara bırakılmadığı takdirde ve ölçüde şunlardır:
    a) Ülkenin enerji ve tabii kaynaklara olan kısa ve uzun vadeli ihtiyacını belirlemek, temini için gerekli politikaların tespitine yardımcı olmak, planlamalarını yapmak,
    b) Enerji ve tabii kaynakların ülke yararına, teknik icaplara ve ekonomik gelişmelere uygun olarak araştırılması, işletilmesi, geliştirilmesi, değerlendirilmesi, kontrolü ve korunması amacıyla genel politika esaslarının tespit ve tayinine yardımcı olmak, gerekli programları yapmak, plan ve projeleri hazırlamak veya hazırlatmak,
    ..." hükmüne,
    28. maddesinde ise, "Bakanlık, Kanunla yerine getirmekle yükümlü olduğu hizmetleri tüzük, yönetmelik, tebliğ, genelge ve diğer idari metinlerle düzenlemekle görevli ve yetkilidir." hükmüne yer verilmiştir.
    Dava konusu Yönetmeliğin dayanağı olan 3213 sayılı Maden Kanunu'na 20/08/2016 tarih ve 6745 sayılı Kanun ile eklenen Ek 14. maddesinde,
    "Uluslararası standartlar ile bilimsel ve teknik esaslara göre yetkin kişi ve/veya yetkilendirilmiş tüzel kişiler tarafından, madenlerin aranması, araştırılması ve üretilmesi ile ilgili açık, güvenilir, uygulanabilir kaynak ve rezerv bilgilerini oluşturmak, bunlarla ilgili raporlama standartları ve kriterler belirlemek, sistem kurmak, uygulamak, geliştirmek ve yayımlamak, bu faaliyetler ile ilgili strateji ve hedefler oluşturmak, yetkin kişi ve/veya yetkilendirilmiş tüzel kişilerde aranan nitelikleri belirlemek, bunlara eğitim vermek, sertifikalandırmak, sicil ve sicil kayıtlarını tutmak, denetlemek, ihtar vermek, belgeleri askıya almak veya iptal etmek, uluslararası benzeri kuruluşlara üye olmak veya bunlarla işbirliği yapmak, görev alanına giren konularda eğitim, araştırma ve yayın faaliyetlerinde bulunmak ve bu faaliyetler ile ilgili düzenlemeleri yapmak ve yayımlamak amacıyla, kısa adı UMREK olan Ulusal Maden Kaynak ve Rezerv Raporlama Komisyonu kurulmuştur. UMREK’in mali işleri dâhil her türlü sekretarya hizmetleri Maden İşleri Genel Müdürlüğü tarafından yürütülür. UMREK eğitim, sertifika, aidat, yayın ve diğer faaliyetlerinden gelir elde edebilir.
    UMREK, görevini yerine getirirken bağımsızdır. UMREK, görevlerini yerine getirirken resmî ve özel kurum, kuruluş ve kişilerden belge, bilgi ve görüş isteyebilir.
    UMREK üyelerine verilecek huzur hakkı Cumhurbaşkanınca tespit edilir.
    UMREK’in teşkili, yönetimi ve çalışması ile üyelerin atanmasında aranacak nitelikler, görev süresi ve üyeliğin sona ermesi ile ilgili usul ve esaslar Bakanlık tarafından çıkarılan yönetmelikle düzenlenir." hükmü yer almaktadır.
    Ulusal Maden Kaynak ve Rezerv Raporlama Komisyonu Hakkında Yönetmeliğin, "Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar" başlıklı Birinci Bölümünün, "Amaç ve Kapsam" başlıklı 1. maddesinde,
    "Bu Yönetmeliğin amacı, madenlerin aranması, araştırılması ve üretilmesi ile ilgili açık, güvenilir, uygulanabilir kaynak ve rezerv bilgilerini oluşturmak, bunlarla ilgili raporlama standartlarını ve kriterleri belirlemek, sistem kurmak, uygulamak, geliştirmek ve yayımlamak, yetkin kişi ve/veya yetkilendirilmiş tüzel kişilerde aranan nitelikleri belirlemek, bunlara eğitim vermek, sertifikalandırmak, sicil ve sicil kayıtlarını tutmak, denetlemek, ihtar vermek, belgeleri askıya almak veya iptal etmek, uluslararası benzeri kuruluşlara üye olmak veya bunlarla işbirliği yapmak, görev alanına giren konularda eğitim, araştırma ve yayın faaliyetlerinde bulunmak ve bu faaliyetler ile ilgili düzenlemeleri yapmak ve yayımlamak amacıyla kurulan UMREK’in teşkili, yönetimi, görevleri, çalışma esasları ile üyelerin atanmasında aranan nitelikler, görev süreleri ve üyeliğin sona ermesi ile ilgili usul ve esasları düzenlemektir." hükmüne;
    "UMREK’in Kuruluş ve Görevleri" başlıklı İkinci Bölümünde yer alan, "Komisyonun teşkili ve üyelerin atanması" başlıklı dava konusu 4. maddesinde de,
    "(1) Komisyon üyeleri, 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinin (A) bendinin (1), (4), (5), (6), (7), (8) numaralı alt bentlerinde belirtilen şartları taşımak kaydıyla jeoloji, maden ve ilgili diğer meslek grubu mühendislik bölümleri, iktisadi ve idari bilimler fakültesi ile işletme fakültesi, maliye, siyasal bilgiler, kamu yönetimi ve hukuk mezunlarından, mesleğinde en az on yıllık deneyim sahibi kişilerden atanır.
    (2) Komisyon üyeleri üç yıllık süreler için önerilen üyeler arasından; MİGEM ve MTA Genel Müdürlüklerinin her birinden önerilecek iki aday arasından seçilecek birer üyeden toplam iki üye, BDDK ve TBB tarafından önerilecek birer aday arasından seçilecek bir üye, SPK ve BİST tarafından önerilecek birer aday arasından seçilecek bir üye, Maden, Jeoloji, Jeofizik, Harita, Metalurji mühendisi olup Komisyona üye olmak isteyenlerin MİGEM’ de oluşturulan yeterlilik ve seçim komitesine başvuru yapması halinde bu komite tarafından önerilecek meslek odasına kayıtlı dört aday arasından seçilecek iki üye, TOBB tarafından önerilecek iki aday arasından seçilecek bir üye olmak üzere Bakanın seçtiği ve atadığı toplam yedi üyeden oluşur. Bir üye en fazla iki defa atanabilir. Komisyona aday gösterilmemesi halinde o pozisyona Bakan tarafından doğrudan üye ataması yapılır." hükümlerine yer verilmiştir.
    Dava konusu UMREK Üyelik Başvurusunu düzenleyen ilanda da 21/08/2017 tarihine kadar Maden İşleri Genel Müdürlüğü'ne müracaat edilmesi gerektiği belirtildikten sonra şartlar sayılmıştır.
    Buna göre; 1- 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinin (A) bendinin (1), (4), (6), (7), (8) numaralı alt bentlerinde belirtilen şartları taşımak,
    2- Üniversitelerin Mühendislik Fakültelerinden Maden, Jeoloji, Jeofizik, Harita, Metalürji Mühendisi Mezunlarından mesleğinde en az on yıllık deneyim sahibi olmak (10 yıllık deneyimi gösterir belge SGK kayıtları vb. )
    3- Cv - Özgeçmiş (Kimlik/İıetişim Bilgileri, Eğitim Bilgileri, iş Deneyimi, Kısa Özgeçmiş, Erkek Adaylar için Askerlik Durumu, Proje ve Çalışmalar, UMREK Hakkında Görüşler)
    4- İlgili Meslek Odasına güncel kayıt belgesiyle başvuru yapılması aranmaktadır.




    HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
    Anayasa'nın 125. maddesinin 4. fıkrasında, "Yargı yetkisi, idarî eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlı olup, hiçbir surette yerindelik denetimi şeklinde kullanılamaz. Yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idari eylem ve işlem niteliğinde veya takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı verilemez." ve dava konusu Yönetmeliğin yayımlandığı tarihte yürürlükte olan 124. maddesinde, Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzel kişilerinin, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla yönetmelikler çıkartabileceği hüküm altına alınmıştır.
    2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinin 2. fıkrasında, "İdari yargı yetkisi, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır. İdari mahkemeler; yerindelik denetimi yapamazlar, yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idari eylem ve işlem niteliğinde veya idarenin takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı veremezler." kuralı yer almıştır.
    Normlar hiyerarşisi olarak bilinen temel hukuk ilkesine göre; normlar arasında altlık ve üstlük ilişkisi söz konusu olmakta ve her norm geçerliliğini bir üst hukuk normundan almaktadır. Başka bir anlatımla normlar hiyerarşisi, her türlü normun hiyerarşik olarak bir sıra dahilinde sıralanması ve birbirine bağlı olması anlamına gelmekte olup; bunun doğal sonucu olarak, hiyerarşik sıralamada daha altta yer alan normun, kendisinden üstte bulunan norma aykırı hükümler içeremeyeceği, bir başka deyişle alt norm niteliğindeki düzenleyici işlemlerin, bir hakkın kullanımını üst normda öngörülmeyen bir şekilde daraltamayacağı veya kısıtlayamayacağı; dolayısıyla, düzenleyici bir işlemin kendinden önce gelen kanun ve yönetmelik hükümlerine aykırı düzenlemeler getiremeyeceği kabul edilmektedir.
    İdareler, normlar hiyerarşisine aykırı olmayacak şekilde, hizmette etkinliğin sağlanması için gerekli önlemleri alma, bu kapsamda mevzuat değişikliği yapma hususunda takdir yetkisine sahiptirler. Kamu hizmetlerinin hangi koşullar altında ve nasıl yürütüleceğini önceden saptamak her zaman mümkün olmadığı için, gelişen durumlara ayak uydurmak ve ortaya çıkan ihtiyaçları karşılayabilmek amacıyla düzenleyici işlemler üzerinde gerekli değişiklikleri yapma hususunda idarelerin takdir yetkisi bulunmaktadır.
    Takdir yetkisi, temel amacı faaliyetlerinde kamu yararını gerçekleştirmek olan idarenin, belli bir konuda karar alıp almama, yahut karar alma hususunda birden fazla seçenek arasında seçim yapma serbestisine sahip olması şeklinde tanımlanmaktadır. Düzenleyici işlemlerde idareye düzenleme yapma yetkisi veren üst normlarda düzenlemenin içeriği itibarıyla belli bir sınır çizilmemesi durumunda, idarenin takdir yetkisi söz konusu olmaktadır.
    Anayasa Mahkemesi, kanun koyucunun düzenleme yapma konusunda takdir yetkisine sahip olduğu hallerde, yürürlüğe konulan kanunların Anayasa'ya uygunluk denetimi kapsamında verdiği kararlarda, kanun koyucunun kendisine tanınan takdir yetkisini anayasal sınırlar içinde adalet, hakkaniyet ve kamu yararı ölçütlerini göz önünde tutarak kullanması gerektiğini vurgulamaktadır (Anayasa Mahkemesinin 07/04/2016 tarih ve E:2015/109, K:2016/28 sayılı kararı).
    Kanun koyucunun sahip olduğu takdir yetkisinin denetiminde, Anayasa Mahkemesince de benimsenen bu görüşün, takdir yetkisi kapsamında türev (ikincil) nitelikte düzenleme yapan idarenin tesis ettiği düzenleyici işlemlerin yargısal denetiminde de kullanılacak ölçüt olarak nazara alınması mümkündür. Bu çerçevede, kendisine düzenleme yapma yetkisi tanınan idarece, düzenlemenin içeriğini belirleme konusundaki takdir yetkisinin Anayasa ve diğer üst normların çizdiği sınırlar içerisinde adalet, hakkaniyet ve kamu yararı ölçütleri gözetilerek kullanılması gerekmektedir. Dolayısıyla, takdir yetkisi kullanılarak ihdas edilen düzenleyici işlemlerin yargısal denetiminde, başta normlar hiyerarşisi olmak üzere yukarıda temas edilen ölçütlere göre düzenlemenin denetlenmesi gerektiği hususunda duraksama bulunmamaktadır.
    Danıştay içtihatlarında da belirtildiği üzere, idarenin kamu yararını gerçekleştirmek için yapacağı işlem ve eylemlerin türünü, zamanını ve yöntemini belirlemekte sahip bulunduğu takdir yetkisinin sınırsız olmadığı ve yetki, şekil, sebep, amaç ve konu yönlerinden yargı denetimine tabi bulunduğu idare hukukunun bilinen ilkelerindendir. Bununla birlikte, idarelerin birden çok seçenekten birisini tercihte takdir yetkisiyle donatıldıkları durumlarda, idari yargı mercilerinin idareyi bu seçeneklerden birisini tercihe zorlayacak ya da belirli bir yönde işlem veya eylem tesisine zorunlu kılacak biçimde yargı kararı vermeleri, Anayasa ve 2577 sayılı Kanun'un yukarıda temas edilen hükümleriyle ve idare hukuku ilkeleriyle bağdaşmayacaktır.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlığa bakıldığında, davalı idarenin dava konusu alandaki düzenleme yetkisinin ve bu yetkinin hukuka uygun olarak kullanılıp kullanılmadığının irdelenmesi gerekmektedir.
    Olayda, dava konusu düzenleyici işleme dayanak teşkil eden Maden Kanunu'nun Ek 14. maddesinin son fıkrası ile, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının, Komisyonun teşkili, yönetimi ve çalışması ile üyelerin atanmasında aranacak nitelikler, görev süresi ve üyeliğin sona ermesi ile ilgili usûl ve esasları düzenleme konusunda yetkili kılındığı ve bu yetki kapsamında Yönetmelik çıkarılarak konunun ayrıntılandırıldığı anlaşılmaktadır.
    Komisyonun kurulmasındaki amacının; kurum ve kuruluşların herhangi bir hammadde konusunda yatırım kararı verilebilmesi için, o maden için hazırlanmış maden arama, kaynak ve rezerv tahminlerine ilişkin raporlama kurallarını düzenlemek, bir maden sahasında yapılan maden arama ve işletme faaliyetlerine ait (sondaj, analiz, test vb.) kaynak ve rezerv raporlarının uluslararası standartlarının aynı zamanda ulusal standartlar haline getirilerek raporlamaların doğru, güvenilir ve şeffaf olmasını sağlamak olduğunda kuşku bulunmamaktadır.
    Nitekim, davalı idarenin savunmasında da belirttiği üzere, hazırlanan raporların finans kurumları, bankalar tarafından kabul görmekte olduğu ve finansal değerlendirme aracı olarak kullanıldığı dikkate alındığında, UMREK'in kuruluş amacına hizmet eden her sektörden birer temsilcinin bulunması esasına dayalı tesis edildiği anlaşılan dava konusu düzenlemede ve bu düzenlemeye dayalı olarak davalı idarece yapılan komisyon üyelik başvurusu alınacağına ilişkin ilânda hukuka aykırı bir yön bulunmadığı sonucuna varılmaktadır.

    KARAR SONUCU:
    Açıklanan nedenlerle;
    1. 26.07.2017 tarih ve 30135 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Ulusal Maden Kaynak ve Rezerv Raporlama Komisyonu Hakkında Yönetmeliğin 4. maddesi yönünden DAVANIN REDDİNE,
    2. Anılan maddeye dayalı olarak davalı idarece yapılan komisyon üyelik başvurusu alınacağına ilişkin ilânın işlem yönünden DAVANIN REDDİNE,
    3. Ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam ...TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
    4. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ...-TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine,
    5. Posta gideri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra istemi halinde taraflara iadesine,
    6. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 24/05/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.




    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi