Abaküs Yazılım
8. Daire
Esas No: 2018/521
Karar No: 2022/3361
Karar Tarihi: 24.05.2022

Danıştay 8. Daire 2018/521 Esas 2022/3361 Karar Sayılı İlamı

Danıştay 8. Daire Başkanlığı         2018/521 E.  ,  2022/3361 K.

    "İçtihat Metni"

    T.C.
    D A N I Ş T A Y
    SEKİZİNCİ DAİRE
    Esas No : 2018/521
    Karar No : 2022/3361


    DAVACI : …
    VEKİLİ : Av. …
    DAVALI : … Başkanlığı
    VEKİLİ : Av. …
    DAVANIN KONUSU :
    … Üniversitesinde öğretim üyesi olarak görev yapmakta iken, görevinden çekilmiş sayılma cezası ile cezalandırılan davacının; anılan cezanın Danıştay Sekizinci Dairesi'nin 02/10/2015 tarih ve E:2014/11416, K:2015/7957 sayılı kararıyla iptal edildiğinden bahisle bu işlem nedeniyle oluşan 10.000,00 TL maddi, 30.000,00 TL manevi zararının 17.01.2006 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile birlikte tazminine karar verilmesi istemidir.

    DAVACININ İDDİALARI :
    … Üniversitesi'nde öğretim üyesi olarak görev yapmakta iken, davalı idarenin … tarih ve … sayılı kararı ile görevinden çekilmiş sayılmasına karar verildiği, anılan karar ile dayanağı Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliği’nin 4. maddesinin (f) bendinin ve 10. maddesinin iptali istemiyle dava açtığı, davanın reddedilmesi üzerine temyiz yoluna başvurulduğu, temyiz aşamasında Daire kararının bozulmasına karar verildiği, Danıştay Sekizinci Dairesince bozma kararına uyularak dava konusu işlemin iptaline karar verildiği, müstafi sayıldıktan sonra maaş alamadığı için geçimini temin etmek adına 01/06/2006’de emekli maaşı almak için başvurduğu, bu tarihten 09/11/2012 tarihine kadar görev yapamadığı, 09/11/2012 tarihinde Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi’nde çalışmaya başladığı, aradaki 77 ay emekli maaşı aldığı, bu 77 aylık süre boyunca müstafi sayılmamış olsa idi çalışırken aldığı maaş ile emekli maaşı arasında aylık en az 500’er TL’den yaklaşık 38.500 TL zararının olduğu, müstafi sayılmadan önce ek ders ücreti ve yüksek lisans-doktora öğrencilerinin danışmanlık ücreti olarak toplamda yıllık 8.735 TL almakta iken, 01/06/2006-09/11/2012 tarihleri arasında yaklaşık 52.000 TL ders ücreti alamadığı, 6 yıl görev yapamadığı için toplum nezdinde saygınlığının kaybolmasına neden olunduğu, manen yıprandığı iddia edilmektedir.

    DAVALININ SAVUNMASI :
    Dava konusu işlem tarihinde yürürlükte olan mevzuata göre değerlendirme yapıldığı, hizmet kusuru bulunmadığı, davacının zarar iddialarının soyut olduğu, kendi isteği ile emekliye ayrıldığı, emekliye ayrılarak uğradığını ileri sürdüğü zarar ile işlem arasında illiyet bağı bulunmadığı savunulmaktadır.


    DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ : …
    DÜŞÜNCESİ : Davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.

    DANIŞTAY SAVCISI : …
    DÜŞÜNCESİ : Dava, … Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak görev yapmakta iken, Yükseköğretim Kurulu Yüksek Disiplin Kurulu’nun … tarih ve … sayılı işlemiyle görevinden çekilmiş sayma cezası ile cezalandırılan davacı tarafından, anılan ceza ve dayanağı Yönetmeliğin ilgili maddelerinin, Danıştay Sekizinci Dairesi’nin 02.10.2015 tarih ve E:2014/11416, K:2015/7957 sayılı kararıyla iptal edildiği ve yoksun kalınan parasal haklarının ödenmesine karar verildiğinden bahisle görevden çekilmiş sayılmasına ilişkin işlem nedeniyle oluşan 10.000 TL maddi, 30.000 TL manevi tazminatın 17.01.2016 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
    Dosyanın incelenmesinden; … Üniversitesinde öğretim üyesi olan davacının görevinden çekilmiş sayma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Yüksek Öğretim Kurulu Yüksek Disiplin Kurulunun … günlü, … sayılı kararının ve dayanağı Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliğinin 4. maddesinin (f) bendi ve 10. maddesinin hukuka aykırı olduğu öne sürülerek iptali ile yoksun kaldığı maddi kayıplarının yasal faiziyle birlikte iadesine karar verilmesi istemiyle açmış olduğu davada, Danıştay Sekizinci Dairesinin 28.03.2007 gün ve E:2006/145, K:2007/1724 sayılı kararıyla, yönetmelik hükümlerinde üst hukuk normlarına ve hukuka aykırılık bulunmadığı ve dosya içindeki bilgi ve belgelerin incelenmesinden davacının üzerine atılı eylemin sübut bulduğu anlaşıldığından, eylemine uyan disiplin cezası ile cezalandırılmasında da hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, anılan kararın temyiz edilmesi üzerine Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nun 01/10/2012 gün ve E:2007/1018, K:2012/1333 sayılı kararıyla; davacıya verilen görevinden çekilmiş sayma cezası ve bu cezayı gerektiren fiil 2547 sayılı Yasa'da ve 657 sayılı Yasa'da yer verilmediğinden, görevinden çekilmiş sayma cezası ve bu cezayı gerektiren disiplin suçunun yasal dayanağının bulunmadığı anlaşıldığından, dava konusu edilen düzenlemede ve bu düzenlemeye dayanılarak tesis edilen işlemde hukuka uyarlık görülmediği gerekçesiyle kararın bozulduğu, bozma kararı üzerine, Dairenin 02.10.2015 tarih ve E:2014/11416, K:2015/7957 sayılı kararıyla “Anayasa’nın 38. maddesinin ilk fıkrasında, “Kimse, kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz” denilerek “suçun yasallığı”, üçüncü fıkrasında da “ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur” denilerek, “cezanın yasallığı” ilkesi getirilmiştir. Bu ilkelerin değerlendirildiği, Anayasa Mahkemesinin 20.10.2011 günlü, E:2010/28, K:2011/139 sayılı kararında ise, "Anayasa’da öngörülen suçta ve cezada yasallık ilkesi, insan hak ve özgürlüklerini esas alan bir anlayışın öne çıktığı günümüzde, ceza hukukunun da temel ilkelerinden birini oluşturmaktadır. Anayasa’nın 38. maddesine paralel olarak Türk Ceza Kanunu’nun 2. maddesinde yer alan “suçta ve cezada kanunilik” ilkesi uyarınca, hangi eylemlerin yasaklandığı ve bu yasak eylemlere verilecek cezaların hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde yasada gösterilmesi, kuralın açık, anlaşılır ve sınırlarının belli olması gerekmektedir. Kişilerin yasak eylemleri önceden bilmeleri düşüncesine dayanan bu ilkeyle temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması amaçlanmaktadır. Anayasa'nın 38. maddesinde idari ve adli cezalar arasında bir ayrım yapılmadığından disiplin cezaları da bu maddede öngörülen ilkelere tâbidir." denilmiştir.
    Anayasa'nın anılan hükümleri ile aktarılan Anayasa Mahkemesi kararı gereğince, Yükseköğretim Kurumlarında çalışan yönetici, öğretim elemanı ve memurlara uygulanacak disiplin suç ve cezalarının da yasayla düzenlenmesi hukuken zorunludur.
    Buna karşın, 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 4. maddesinde de belirtildiği üzere, hangi fiillerin idari suç oluşturduğu, kanunla çizilen çerçeve içerisinde idari düzenlemelerle de belirlenebilmekte, ancak, idari ceza türlerinin mutlaka kanunla öngörülmesi gerekmektedir.
    Yukarıda açıklanan Anayasal kurallar ile 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanunu'nun 53. maddesinin (b) bendinde yer verilen ; "Öğretim elemanları, memur ve diğer personelin disiplin işlemleri, disiplin amirlerinin yetkileri, devlet memurlarına uygulanan usul ve esaslara göre Yükseköğretim Kurulunca düzenlenir" kuralı ve aynı Kanunda disiplin suç ve cezalarının ayrıca düzenlenmemesi bir arada değerlendirildiğinde, Yükseköğretim Kurulunca yapılacak düzenlemede, devlet memurlarının disiplin işlemlerinde uygulanan usul ve esasların düzenlendiği 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun esas alınması ve disiplin suç ve cezalarının 657 sayılı Yasa çerçevesinde belirlenmesi gerektiği anlaşılmaktadır.
    657 sayılı Yasa'nın 125 . maddesinde ise, devlet memurlarına verilecek disiplin cezaları, uyarma, kınama, aylıktan kesme, kademe ilerlemesinin durdurulması ve devlet memurluğundan çıkarma olarak belirlenmiş, bu cezaları gerektiren fiiller de aynı maddede sayılmıştır.
    2547 sayılı Yasanın yukarıda yer verilen hükmüne dayanılarak Yükseköğretim Kurulunca hazırlanarak yürürlüğe konulan "Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliği"nin 4. maddesinde ise, davacıya verilen disiplin cezası olan "görevinden çekilmiş sayma" cezası, görevle ilişkinin istekle olmuşcasına kesilmesi olarak tanımlanmıştır.
    Davacıya verilen görevinden çekilmiş sayma cezası 2547 sayılı Yasa'da düzenlenmediği gibi, 657 sayılı Yasa'da da böyle bir cezaya yer verilmemiştir.
    Bu durumda, görevinden çekilmiş sayma cezasının yasal dayanağının bulunmadığı anlaşıldığından, dava konusu edilen düzenlemelerde ve bu düzenlemelere dayanılarak tesis edilen işlemde hukuka uyarlık görülmemiştir.” gerekçesiyle dava konusu edilen düzenlemelerin ve bu düzenlemelere dayanılarak tesis edilen işlemin iptaline, yoksun kaldığı parasal kayıplarının davanın açıldığı tarihten itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte tazminine karar verildiği anlaşılmaktadır.
    Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu, 138. maddesinde yasama ve yürütme organları ile idarenin, mahkeme kararlarına uymak zorunda olduğu, bu organlar ve idarenin, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremeyeceği ve bunların yerine getirilmesini geciktiremeyeceği hükme bağlanmıştır.
    2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 28. maddesinde, Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idarenin, gecikmesizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecbur olduğu hükmüne yer verilmiştir.
    Yukarıda belirtilen mevzuat çerçevesinde, davacının yargı yerince iptal edilen işlem nedeniyle ve davalı idarece tam olarak karşılanmadığını ileri sürdüğü maddi zararın, tespit edilip, idarece tazmin edilmesi gerekmektedir.
    Davacının manevi tazminat istemine gelince;
    Manevi tazminat, patrimuanda meydana gelen bir eksilmeyi karşılamaya yönelik bir tazmin aracı olmayıp manevi tatmin aracıdır. Başka türlü giderim yollarının bulunmayışı veya yetersiz kalışı manevi tazminatın parasal olarak belirlenmesini zorunlu hale getirmektedir. Olayın gelişimi ve sonucu, ilgilinin durumu itibariyle manevi zarara karşılık mahkemece takdir edilecek manevi tazminatın, manevi tatmin aracı olmasından dolayı zenginleşmeye yol açmayacak miktarda, ancak idarenin olaydaki sorumluluğunu ifade edecek ölçüde saptanması zorunlu bulunmaktadır.
    Dava konusu olayda, davacının, görevinden çekilmiş sayma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Yükseköğretim Kurulu Yüksek Disiplin Kurulu’nun vermiş olduğu kararın, yargı yerince iptal edilmesine ilişkin gerekçe dikkate alındığında, idarenin işlem tesis eder iken ilgili mevzuatı yorumlamada hataya düşmesi, davacıya manevi tazminat ödenmesini gerektirecek bir durum teşkil etmemektedir.
    Açıklanan nedenlerle davanın maddi tazminata ilişkin kısmının kabulü, manevi tazminata ilişkin kısmının reddi gerektiği düşünülmektedir.

    TÜRK MİLLETİ ADINA
    Karar veren Danıştay Sekizinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    HUKUKİ SÜREÇ :
    Davacı hakkında; “Evolüsyon” dersinin işleyişinde dini unsurlara yer verdiği, bunu da tamamen düşünce ve fikir özgürlüğüne bağladığı, ilgilinin düşüncesinin özel hayatı için geçerli olabileceği, bu düşüncenin akademik özgürlük ortamında bir kasıtla kullanılmaması gerektiği, öğretim üyeliğinin sorumluluğuyla Fethullah Gülen, Harun Yahya, Said-i Nursi gibi kişilerden alıntı yapmanın bağdaşmayacağı, davacının kullandığı usulün akademik özgürlüğü kasıtla kullanma yönünde olduğu, akademik özgürlüğü öğrencileri tek doğrultuda şartlandırarak kullandığı, yazmış olduğu “Evrim ve Yaratılış” eserini bu şartlandırmaya araç olarak kullandığı gerekçesiyle başlatılan disiplin soruturması sonucunda davalı idarenin … tarih ve … sayılı kararı ile görevinden çekilmiş sayılmasına karar verilmiştir.
    Davacı tarafından; görevinden çekilmiş sayma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Yükseköğretim Kurulu Yüksek Disiplin Kurulunun … günlü, … sayılı kararının ve dayanağı Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliği’nin 4. maddesinin (f) bendi ve 10. maddesinin iptali ile yoksun kaldığı parasal kayıpların tazmini istemiyle dava açılmıştır.
    Dairemizin 28/03/2007 tarih ve E:2006/145, K:2007/1724 sayılı kararı ile davanın reddine karar verilmiştir.
    İdari Dava Daireleri'nin 07/10/2012 tarih ve E:2007/1018, K:2012/1333 sayılı kararı ile Dairemiz kararının bozulmasına karar verilmiştir.
    Bozma kararı üzerine Dairemizin 02/10/2015 tarih ve E:2014/11416, K:2015/7957 sayılı kararı ile görevinden çekilmiş sayma cezasının yasal dayanağının bulunmadığı, dava konusu edilen düzenlemelerde ve bu düzenlemelere dayanılarak tesis edilen işlemde hukuka uyarlık görülmediği gerekçesiyle dava konusu işlemlerin iptali ile davacının mahrum kaldığı parasal haklarının iadesine karar verilmiş, anılan karar Danıştay İdari Dava Daireleri'nin 08/03/2017 tarih ve E:2016/1223, K:2017/1041 sayılı kararı ile onanmıştır.
    Davalı idare, davacı hakkında tesis edilen işlem (16/12/2005) ile emekli maaşı almak için başvurduğu tarih (01/06/2006) arasındaki çalışmadığı 6 ay için maaş ödemesi olarak 25.084,28 TL ödeme yapmıştır. Davacı, bu maaş ödemesi dışındaki ek ders ödemesi ile danışmanlık ücretleri kapsamındaki parasal hakları ve manevi tazminat istemiyle iş bu davayı açmıştır.

    İNCELEME VE GEREKÇE:
    ESAS YÖNÜNDEN:
    İlgili Mevzuat:
    Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 125. maddesinin son fıkrasında, “İdare kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür.” hükmüne yer verilmiş; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinin 1/b bendinde de, idari eylem ve işlemlerden dolayı hakları muhtel olanların idareye karşı tam yargı davası açabilecekleri hükme bağlanmıştır.
    2577 sayılı Kanun'un "İptal ve Tam Yargı Davaları" başlığını taşıyan 12. maddesinde, "İlgililer haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla Danıştay ve İdare ve Vergi Mahkemelerine doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri gibi, ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine, bu husustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması halinde verilecek kararın tebliği veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava süresi içinde tam yargı davası açabilirler. Bu halde de ilgililerin 11. madde uyarınca idareye başvurma hakları saklıdır." hükmüne yer verilmiştir.
    Dava Konusu Maddi Tazminat İsteminin İncelenmesi:
    2577 sayılı Kanunun 12. maddesine göre, tesis ve tebliğ edildiği tarihten itibaren maddi ve manevi zararlar doğuran işlemlerden dolayı ilgili doğrudan doğruya tam yargı davası açabileceği gibi iptal ve tam yargı davasını birlikte de açabilir ya da önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine, bu husustaki kararın tebliğinden itibaren de dava süresi içinde tam yargı davası açma yoluna gidebilir.
    İdare Hukukunun genel kabul gören temel ilkeleri uyarınca idarenin mali sorumluluğuna hükmedilebilmesi için; idari davranış ve zarar arasında neden-sonuç ilişkisi bulunması gerekmektedir. Ayrıca idarenin mali sorumluluğuna yol açan işlem ya da eylemden kaynaklı hizmet kusuru; idarenin yürüttüğü bir hizmetin kurulmasında, düzenlenmesinde ya da işleyişindeki bozukluk ve aksaklığı ifade eder. Anılan zarar maddi olabileceği gibi manevi de olabilir.
    Başka bir anlatımla, yukarıda aktarılan Anayasa ve Kanun hükmü uyarınca kamu idareleri, yapmakla yükümlü bulundukları kamu hizmetlerini gereği gibi yerine getirmek ve hizmetin yürütülmesi sırasında gerekli önlemleri almakla yükümlüdürler. Aksi durumda, yani söz konusu yükümlülüklerin yerine getirilmemesi suretiyle hizmetin kötü veya gereği gibi işlememesi nedeniyle sebebiyet verilen zararların idarece tazmini zorunludur.
    Genel anlamı ile tam yargı davaları, idarenin faaliyetlerinden ötürü, hakları zarara uğrayanlar tarafından idare aleyhine açılan tazminat davalarıdır. Bu tür davalarda hem olayın maddi yönü, yani zararı doğuran işlem veya eylemler, hem de bundan çıkabilecek hukuki sonuçlar tespit edilecektir.
    İdare kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
    Tam yargı davalarında, öncelikle zarara yol açtığı öne sürülen idari işlem veya eylemin hukuka uygunluğunun denetlenmesi esas alındığından, olayın oluşumu ve zararın niteliği irdelenip, idarenin hizmet kusuru olup olmadığının araştırılması, hizmet kusuru yoksa kusursuz sorumluluk ilkelerinin uygulanıp uygulanmayacağının incelenmesi, tazminata hükmedilirken de her halde sorumluluk sebebinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir.
    Hizmet kusuru ilkesine dayalı olarak tazminata hükmedilebilmesi için ortada idarenin kusurlu bir eylem veya işleminin mevcut olması, ilgilinin zarara uğramış olması ve bu zarar ile idarenin kusurlu eylemi veya işlemi arasında uygun illiyet bağı olması gerekmektedir. Sayılan bu üç şarttan birinin eksik olması durumunda tazminata hükmedilmesine olanak bulunmamaktadır.
    Dava konusu olayda, davacının görevinden çekilmiş sayılma cezası ile cezalandırıldığı ve yargı kararı ile bu işlemin iptaline karar verildiği görüldüğünden, böylece, davalı idarece tesis edilen bir işlemin hukuka aykırılığının kesin olarak ortaya konulduğu, söz konusu işlemden kaynaklı bir maddi zararın oluştuğu ve işlem ile zarar arasında illiyet bağı olduğunda da şüphe bulunmamaktadır.
    Dairemizin 22/12/2021 tarih ve 24/03/2022 tarihli ara kararlarıyla Dumlupınar Üniversitesi Rektörlüğü'nden, davacının görevinden çekilmiş sayılmasına ilişkin işlemin tesis edildiği 16/12/2005 tarihi ile emekli olmak için başvurduğu 01/06/2006 tarihi arasında davacının bölümü itibariyle emsali olan personele ödenen ek ders ve danışmanlık ücretlerine ilişkin bilgi ve belgelerin istenildiği, davacı hakkında görevinden çekilmiş sayma cezası tesis edilmeden önce davacının öğrenci danışmanlığı yapıp yapmadığının, davacı hakkında tesis edilen görevinden çekilmiş sayma cezasının iptali üzerine hakkında yeniden işlem tesis edilip edilmediğinin, davacının mahrum kaldığı parasal hakların miktarının ne kadar olduğunun sorulduğu, cevaben verilen ve 03/02/2022 tarihi ile 16/05/2022 tarihinde Dairemiz kayıtlarına giren dilekçeler ekinde mahrum kalınan parasal haklara yönelik yapılan hesaplamanın gönderildiği, davacının emsali personele göre Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Müdürlüğü'nde 245,43 TL, Fen Edebiyat Fakültesi'nde 5.100,34 TL ek ders alacağı olmak üzere toplam 5.345,34 TL alacaktan mahrum kaldığının hesaplandığı, dava konusu işlemin tesisinden önce danışmanlık yaptığına ilişkin bilginin bulunmadığı, dava konusu işlemin iptaline karar verildikten sonra davacı hakkında herhangi bir işlem tesis edilmediği görülmüştür.
    Bu bağlamda, davacının mahrum kaldığı 5.345,34 TL ek ders ücretinin davacıya ödenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
    Dava Konusu Manevi Tazminat İsteminin İncelenmesi:
    İdari işlemlere ilişkin olarak verilen her iptal kararı manevi tazminat verilmesi sonucunu doğurmamaktadır. Manevi tazminat, mal varlığında meydana gelen bir eksilmeyi karşılamaya yönelik bir tazmin aracı olmayıp, manevi tatmin aracı olduğundan, hükmedilebilmesi için kişinin idarenin hukuka aykırı bir işlem veya eylemi sonucunda ağır bir elem ve üzüntünün duyulmuş olması veya şeref ve haysiyetinin rencide edilmiş bulunması gerekmektedir.
    Zarar görene tanınmış olan manevi tazminat hakkı kişinin sosyal, fiziksel ve duygusal kişilik değerlerinin saldırıya uğraması durumunda öngörülen bir tazminat türüdür. Manevi tazminat, kişinin, hizmetin kusurlu yürütülmesinden dolayı bozulan manevi dengesinin eski haline dönmesi, duygusal olarak tatmin edilmesi, idarenin de bir daha böyle bir olay yaşanmaması için gerekli tedbirleri alması amacını güder.
    Öte yandan, idarenin manevi tazminatla yükümlü kılınabilmesi ise, yine idarenin bir eylem ya da işlemi nedeniyle kişinin manevi ve ruhsal açıdan hissettiği büyük üzüntü ve elemin adaletin sağlanmış olması duygusu ile azaltılması ve telafi edilmesi amacına yönelik olabileceği de açıktır.
    Bu açıklamalar çerçevesinde, uyuşmazlıkta, davacı tarafından dava konusu işlem ile ilgili olarak elem ve üzüntü duyulduğu belirtilmiş ise de manevi tazminat ödenmesi koşullarının oluşmadığı anlaşıldığından davacının manevi tazminat talebi hukuka uygun bulunmamıştır.

    KARAR SONUCU:
    Açıklanan nedenlerle;
    1. Davanın kısmen KABULÜ ile davacının ek ders ücreti alacağına karşılık … TL'nin iptal davasının açıldığı 17/01/2006 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalı idareden alınarak davacıya ödenmesine,
    2. Davacının fazlaya ilişkin (… TL'lik) talebi ile … TL manevi tazminat istemi yönünden davanın REDDİNE,
    3. Hükmolunan miktar üzerinden hesaplanan … TL nispi karar harcının davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, davacı tarafından fazla yatırılan … TL nispi karar harcının davacıya iadesine, ayrıntısı aşağıda gösterilen ve başvuru harcı, vekalet harcı ve posta giderinden oluşan … TL yargılama giderinin davada haklılık oranına göre hesaplanan … TL'lik kısmının davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, … TL'lik kısmının davacı üzerinde bırakılmasına,
    4. A.A.Ü.T.'nin 13. maddesinin 1. fıkrası uyarınca, reddedilen … -TL maddi tazminat üzerinden hesaplanan … -TL vekalet ücreti ile reddedilen manevi tazminata ilişkin olarak belirlenen … -TL vekalet ücretinin davacı tarafından davalı idareye ödenmesine,
    5. A.A.Ü.T.'nin 13. maddesinin 1. fıkrası uyarınca, kabul edilen … -TL maddi tazminat üzerinden hesaplanan … -TL vekalet ücretinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine,
    6. Posta gideri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra istemi halinde davacıya iadesine,
    7. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'na temyiz yolu açık olmak üzere,
    24/05/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi