11. Hukuk Dairesi 2019/365 E. , 2019/8175 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İZMİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 11. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 24/02/2017 tarih ve 2014/546 E.- 2017/222 K. sayılı kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi"nce verilen 09/11/2018 tarih ve 2017/1095 E.- 2018/1331 K. sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin ortağı olduğunu ve 21.08.2013 tarihine kadar şirketin müdürü olarak da görev yaptığını, müvekkilinden hisse devralarak şirket ortağı olan ve halihazırda şirket müdürü olarak görev yapan diğer ortaklar ... ... ve... ..."ın müvekkilini dışladıklarını, şirkette birlik ve beraberlik ve güven ortamını yok ettiklerini, şirket müdürlerinden ... ..."ın şirketin faaliyetine giren konularda başka bir şirkete gizli ortak olarak danışmanlık ve yöneticilik yaptığını, diğer müdür... ..."ın tek başına şirket kasasından harcama yaparak, zorunlu ve gerekli olmadığı halde 100.000,00 TL değerinde lüks bir araç alarak şirketi gerek yokken mali külfet altına soktuğunu ve şirkete ait villanın rayiç bedelinden çok daha az bir bedelle bu ortak tarafından kiralanarak kullanıldığını ileri sürerek, davalı şirketin haklı sebeplerle fesih ve tasfiyesini, bu talep yerinde görülmezse müvekkilinin şirket ortaklığından ayrılmasına izin verilmesini ve ayrılma akçesinin müvekkiline ödenmesini istemiş, akabinde, mahkemeye hitaben verdiği dilekçeyle, şirketin haklı sebeple feshi yönündeki taleplerinden feragat ettiklerini bildirmiştir.
Davalı vekili, şirketin haklı sebeplerle feshini gerektirecek bir olay ve olgu bulunmadığını savunmuş, akabinde, davacının ortaklıktan çıkma istemine muvafakat ettiklerini bildirmiştir.
İlk derece mahkemesince, iddia, savunma ve benimsenen 26.10.2016 tarihli bilirkişi raporu doğrultusunda, davacı yanca, başlangıçta şirketin feshine karar verilmesi talep edilmişse de, daha sonra şirketin feshi ile ilgili talepten feragat edildiği, bu nedenle davaya davacının şirket ortaklığından çıkmasına izin verilmesi ve çıkma payının davalı şirketten tahsili talebi bakımından devam edildiği, davalı şirketin diğer 2 ortağı tarafından yapılan genel kurul toplantısıyla, davacının müdürlükten azledildiği ve davacıdan kendisine tahsis olunan çalışma alanının tahliye etmesinin ve kullandığı araç ile uhdesinde bulunan şirkete ait tüm demirbaşlarının iadesinin talep edildiği gözetildiğinde, ortaklar arasında husumet bulunduğunun açık olduğu ve gelinen aşamada, davacıdan şirket ortaklığına devam etmesinin beklenemeyeceği, bu durumda davacının şirket ortaklığından çıkarılmasına ve payına tekabül eden ayrılma akçesinin davacıya ödenmesine karar vermek gerektiği, çıkma payının hesabı bakımından alınan bilirkişi raporlarıyla, farklı miktarlara da ulaşılmışsa da, bu durumun zaman içerisinde şirketin faaliyetine devam etmesi, gelir ve giderlerinin olması, öz sermayesine dahil olan mal varlıklarının değerlerinin süreç içerisindeki artışından kaynaklandığı ve bilirkişilerin bu farklılık sebebini de son raporda irdelediklerini, bu raporda çıkma payının marka değeri dahil 1.709.278,88 TL olduğunun belirlendiği, her ne kadar davalı şirket vekili tarafından dosyaya sunulan uzman görüşü raporunda marka değeri 94.334,00 TL olduğu belirtilmiş ise de, uzman görüşünde, 10 yıllık marka koruma süresine göre hesaplama yapılmakla birlikte, bulunan rakamın ona bölündüğü, neden 10"a bölündüğünün rapordan anlaşılamadığı, mahkemece görevlendirilen bilirkişi raporunda 10 yıllık marka koruma süresi dikkate alınarak bunun peşin ödeneceği de göz önünde tutularak peşin ödeme yönünde tenkis de yapılarak ilmi verilere göre hesaplama yapıldığından bu hesaplamanın hükme esas alınması gerektiği, bilirkişi heyetinin düzenlemiş olduğu son raporun, gerek çıkma payının gerekse marka değerinin belirlenmesi yönünde denetime ve hüküm kurmaya elverişli görüldüğü gerekçesiyle, davalı şirket hakkındaki fesih ve tasfiye talebinin feragat nedeniyle reddine, çıkma talebinin kabulü ile davacının davalı şirket ortaklığından çıkarılmasına, çıkma payı talebinin kısmen kabulü ile 1.709.278,88 TL çıkma payının davalı şirketten tahsiline karar verilmiştir.
Karara karşı taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İstinaf mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle, taraf vekillerinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına ve davalı şirketin haklı sebeple fesih ve tasfiyesine ilişkin talep yönünden kararın temyiz edilmemiş olmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK"nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin temyiz istemlerinin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK"nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK"nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 8,50 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, aşağıda yazılı bakiye 116.724,94 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, 16/12/2019 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.