11. Hukuk Dairesi 2019/1657 E. , 2019/8210 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ANTALYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 11. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada Antalya 3.Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 12/01/2018 tarih ve 2016/355 E- 2018/26 K. sayılı kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine-kabulüne dair Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi"nce verilen 11/12/2018 tarih ve 2018/503 E- 2018/2012 K. sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, 6100 sayılı Kanun"un 369. maddesi gereğince miktar veya değer söz konusu olmaksızın duruşmalı olarak incelenmesi gereken dava ve işlerin dışında bulunduğundan duruşma isteğinin reddiyledava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davac vekili, davacının ziraat alanında üretim, satış ve pazarlamasında dünya çapında bir firma olduğunu, dava konusu CITRA GROW, STAR GREEN, BIO VOZYME, NUTRA ZORB, GM SILOTECH, HUMİC ACID, FUEGO, MAXI-CAL markalarını 1994 yılından bu yana Türkiye"de davalı tarafın distribütörlüğü ile kullandığını, distribütörlük sözleşmesinin 1997 yılında imzalandığını ve 2015 yılında sona erdiğini, davalının TPE nezdinde CITRA GROW, STAR GREEN, BIO VOZYME, NUTRA ZORB, GM SILOTECH, HUMİC ACID, FUEGO, MAXI-CAL ibareli markaları tescil ettirdiğini, ancak marka hakkının müvekkiline ait olduğunu, davalının kötü niyetli olduğunu ileri sürerek, davalı tarafından tescil edilen markaların davacıya devri, devir talebi kabul görmediği takdirde söz konusu markaların hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, dava konusu markaların hiçbirinin ABD"de yahut dünyanın hiçbir ülkesinde tescilli olmadığını, başvurusu dahi yapılmadığını, Grow More markasının İngiltere ve Almanya"da başkaları adına tescil edildiğini, davacının Türkiye"de davalıdan önce başvurmuş olduğu, itiraza veya davaya konu edebileceği bir markasının olmadığını, dava konusu markaların tamamen davalının akıl becerisi ve üretici zekasıyla ortaya çıkartıldığını, 1997"den beri taraflar arasında yapılan ticaretlerde dava konusu isimlerin-ibarelerin gerek faturalarda gerekse de muhtelif evraklarda geçtiğine bir itirazlarının olmadığını, Grow More markasının davacının iddiasının aksine Paris Sözleşmesi anlamında tanınmış marka olmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.İlk derece mahkemesince iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, dava konusu markaların 31/07/1997-24/01/2013 tarihleri arasında davacı tarafından malvarlıksal değer ve ürün hacmi olarak yüksek miktarlı ticari işlerde markasal olarak kullanıldığı, bu ticari işlerden bir kısmının ise davalı ile davacı arasında gerçekleştiği, kullanıma konu markaların esas ya da münhasır unsurları, dava konusu markaların esas ya da münhasır unsurları ile aynı ya da ayırt edilemeyecek derecede benzer oldukları, davacının söz konusu kullanımlarının 556 sayılı KHK"nın 8/3 maddesi uyarınca dava konusu markalar üzerinde hak iddia etmesine yetecek ve söz konusu markaların başkası tarafından kullanımını engellemeye yetecek düzeyde olduğu, dava konusu markaların 556 sayılı KHK"nın 42/1-b maddesinin yaptığı atıfla 556 sayılı KHK"nın 8/3 maddesi uyarınca hükümsüzlük koşullarının oluştuğu ve yine söz konusu markaların 556 sayılı KHK"nın 17. maddesi uyarınca davacı adına devir koşullarının oluştuğu, gerekçesiyle davanın kabulü ile davalı adına tescilli markaların hükümsüzlüğüne karar verilmiştir.
Karara karşı taraf vekillerince istinaf isteminde bulunulmuştur.
İstinaf mahkemesince, davacı şirketin davaya konu edilen markaların öncelikli kullanım hakkına sahip olduğu, taraflar arasındaki distribütörlük sözleşmesinin 8.1 maddesi uyarınca; distribütörün davacıya ait markaları reklamla ilgili olan kısımlar dışında kullanma yetkisinin bulunmadığının belirtildiği, bunun sonucu olarak davalıya söz konusu markaları kendi adına tescil ettirme hak ve yetkisinin tanınmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf istemlerinin reddine, davacı tarafça öncelikli olarak talep edilen marka devri isteminin kabulü ile sonuca gidilmesi gerekirken, marka devrine ilişkin koşulların oluştuğundan söz edilerek, hükümsüzlük yönünde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu nedenle davacı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davacının davasının kabulü ile, 2013/81692, 2013/81693, 2013/81697, 2013/81699, 2013/81706, 2013/81708, 2013/81709, 2013/81711 tescil nolu markaların 556 sayılı KHK"nın 17. Maddesi uyarınca davacıya devrine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK"nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK"nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK"nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK"nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, temyiz harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 16/12/2019 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.