14. Hukuk Dairesi 2017/5935 E. , 2018/1859 K.
"İçtihat Metni"....
Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 26.10.2011 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 30.06.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar ... v.d. vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Dava, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar vekili, davacılar miras bırakanı ..... ile davalılar miras bırakanı....arasında yapılan iki ayrı gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ile, davalılar miras bırakanının 125 parsel sayılı taşınmazdaki payından 1000 metrekarelik kısım ile 700 metrekarelik kısmı, davacıların miras bırakanına satmayı vadettiğini, iman uygulaması ile 125 parsel sayılı taşınmazın 1818 sayılı parsele dönüştüğünü, taşınmazın fiili olarak davacı tarafın tasarrufunda olduğunu ileri sürerek davaya konu 1818 parsel sayılı taşınmazdaki davalı taraf adına kayıtlı payın iptali ile davacılar adına tescilini istemiştir.
Davalılar vekili, zamanaşımı savunmasında bulunmuş, öte yandan davaya konu 1818 sayılı parsel ile 125 sayılı parselin birbirinden ayrı taşınmazlar olduğunu, davacının bahsettiği şekilde bir imar uygulamasının olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davalılar vekili temyiz etmiştir.
Kaynağını Türk Borçlar Kanununun 29. maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri, Türk Borçlar Kanununun 237. maddesi ile Türk Medeni Kanununun 706. ve Noterlik Kanununun 89. maddesi hükümleri uyarınca noter önünde re’sen düzenlenmesi gereken, bir başka anlatımla geçerliliği resmi şekil şartına bağlı kılınan, tam iki tarafa borç yükleyen ve kişisel hak sağlayan sözleşme türüdür. Vaat alacaklısı, taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile mülkiyet devir borcu yüklenen satıcıdan edim yerine getirilmediğinde Türk Medeni Kanununun 716. maddesi uyarınca açacağı tapu iptali ve tescil davasında borcun hükmen yerine getirilmesini isteyebilir.
Taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 146. maddesi hükmü gereğince on yıllık zamanaşımı süresi uygulanır ve bu süre sözleşmenin ifa olanağının doğması ile işlemeye başlar. Ancak satışı vaat edilen taşınmaz, sözleşme ile veya fiilen satış vaadini kabul eden kişiye yani vaat alacaklısına teslim edilmiş ise on yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra açılan davalarda zamanaşımı savunması Türk Medeni Kanununun 2. maddesinde yer alan “dürüst davranma kuralı” ile bağdaşmayacağından dinlenmez.
Somut olaya gelince, davacı ve davalı tarafların murisleri arasında yapılan her iki gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi 125 sayılı parsel üzerinden yapılmış olup Mahkemece davalıların 1818 sayılı parselde kayıtlı bulunan tüm hisseleri iptal edilerek davacılar adına tapu iptal ve tesciline karar verilmiştir.
Ancak 125 sayılı parselin tapu kaydının tetkikinde, imar nedeniyle önce 717, 719, 726, 728 ve 8568 sayılı parsellere gittiği; ardından kamulaştırma nedeniyle 192/2, 192/3, 192/4, 192/5, 192/6, 192/7 ve 7398 sayılı parsellere gittiği, tapu kayıtlarından davaya konu 125 sayılı parselin 1818 sayılı parsele gitmediği anlaşılmıştır.
Mahkemece dava konusu olmayan 1818 sayılı parselden davalıların hisseleri iptal edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatıranlara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12.03.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.