
Esas No: 2022/979
Karar No: 2022/1796
Karar Tarihi: 16.05.2022
Danıştay İdare Dava Daireleri Kurulu 2022/979 Esas 2022/1796 Karar Sayılı İlamı
DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU 2022/979 E. , 2022/1796 K."İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2022/979
Karar No : 2022/1796
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : … Belediye Başkanlığı
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : …
VEKİLİ : Hukuk ve Mevzuat Genel Müdürü …
İSTEMİN KONUSU : Danıştay Altıncı Dairesinin 08/02/2022 tarih ve E:2021/10934, K:2022/1151 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Eskişehir ili, Odunpazarı ilçesi, … Mahallesi sınırları içerisinde bulunan ve ekli kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen alanın 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 2. maddesi uyarınca riskli alan ilan edilmesine ilişkin 26/07/2013 tarih ve 28719 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 22/04/2013 tarih ve 2013/4647 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile Eskişehir ili, Odunpazarı ilçesi, …, …, … ve … Mahalleleri sınırları içerisinde bulunan ve ekli kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen alanın 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun ek 1. maddesi uyarınca riskli alan ilan edilmesine ilişkin 11/03/2017 tarih ve 30004 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 13/02/2017 tarih ve 2017/9909 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının iptal edilmesi istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin … tarih ve … sayılı Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığı işleminin iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Altıncı Dairesinin 08/02/2022 tarih ve E:2021/10934, K:2022/1151 sayılı kararıyla;
Yeni bir hukuki durumun söz konusu olmadığı durumlarda yapılan başvuruların, 2577 sayılı Kanunun 10. maddesi kapsamında yapılmış başvurular olarak kabulüne olanak bulunmamakta olup, aynı Kanunun 11. maddesinde öngörülen süre geçirildikten sonra işlemin geri alınması, kaldırılması veya değiştirilmesi istemiyle idareye yapılan başvuruların da sona eren dava açma süresini ihya etmeyeceği,
Kaldı ki, ivedi yargılama usulüne tabi olan davada 2577 sayılı Kanunun 20/A maddesinin (b) bendi uyarınca 2577 sayılı Kanunun 11. maddesi hükümlerinin uygulanma olanağı bulunmamakta olup, dava konusu Bakanlar Kurulu kararlarının Resmi Gazete'de yayımlandığı tarihleri izleyen günden itibaren dava açma sürelerinin başlayacağının kabulü gerektiği,
Eskişehir ili, Odunpazarı ilçesi, … Mahallesi sınırları içerisinde bulunan bölgenin riskli alan ilan edilmesine ilişkin 22/04/2013 tarih ve 2013/4647 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının 26/07/2013 tarih ve 28719 sayılı Resmi Gazete'de yayımlandığı, Eskişehir ili, Odunpazarı ilçesi, …, …, … ve … Mahalleleri sınırları içerisinde bulunan bölgenin riskli alan ilan edilmesine ilişkin 13/02/2017 tarih ve 2017/9909 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının 11/03/2017 tarih ve 30004 sayılı Resmi Gazete'de yayımlandığı, davacı tarafından, belirtilen Bakanlar Kurulu kararlarının iptali istemiyle Cumhurbaşkanlığına yapılan 08/11/2021 tarihli başvurunun Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığının … tarih ve … sayılı işlemi ile reddi üzerine, söz konusu başvurunun reddi işleminin iptali istemiyle bakılan davanın 15/12/2021 tarihinde açıldığının anlaşıldığı,
Bu durumda, dava konusu Bakanlar Kurulu kararlarının iptali istemiyle Resmi Gazete'de yayımlandıkları tarihleri (26/07/2013 ve 11/03/2017 tarihleri) takip eden günlerden itibaren en geç 30 gün içerisinde davaların açılması gerekmekte iken, bu süreler geçirildikten sonra 15/12/2021 tarihinde açılan davada süre aşımı bulunduğundan, işin esasının incelenmesine olanak bulunmadığı gerekçesiyle davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, davalı idarenin taleplerinin reddine dair işleminin iptali amacıyla bu davanın açılmış olduğu ancak ilk derece mahkemesince taleplerinin gerekli şekilde incelenmediği, sadece Bakanlar Kurulunun riskli alan ilanı üzerine yasal süresinde dava açılmadığı gerekçesi ile davanın hatalı şekilde reddedildiği, bu sebeple hukuka aykırı şekilde verilen kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, Danıştay Altıncı Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'İN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile Daire kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra 2577 sayılı Kanunun 20/A maddesi uyarınca gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan;
"a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması" sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2.Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle süre aşımı yönünden reddine ilişkin Danıştay Altıncı Dairesinin temyize konu 08/02/2022 tarih ve E:2021/10934, K:2022/1151 sayılı kararının ONANMASINA,
3. Kesin olarak, 16/05/2022 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
X- Dava, davacı tarafından davalı idareye yapılan 08/11/2021 tarihli başvurunun reddine ilişkin Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığının … tarih ve … sayılı işleminin iptali istemiyle açılmıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun, "Dava açma süresi" başlıklı 7. maddesinde;
"1. Dava açma süresi, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve idare mahkemelerinde altmış ve vergi mahkemelerinde otuz gündür. ...
4. İlanı gereken düzenleyici işlemlerde dava süresi, ilan tarihini izleyen günden itibaren başlar. Ancak bu işlemlerin uygulanması üzerine ilgililer, düzenleyici işlem veya uygulanan işlem yahut her ikisi aleyhine birden dava açabilirler. Düzenleyici işlemin iptal edilmemiş olması bu düzenlemeye dayalı işlemin iptaline engel olmaz." hükmüne,
"İdari makamların sükutu" başlıklı 10. maddesinde; ilgililerin, haklarında idari davaya konu olabilecek bir işlem veya eylemin yapılması için idari makamlara başvurabileceği, otuz gün içinde bir cevap verilmezse isteğin reddedilmiş sayılacağı, ilgililerin otuz günün bittiği tarihten itibaren dava açma süresi içinde, konusuna göre Danıştaya, idare ve vergi mahkemelerine dava açabileceği, otuz günlük süre içinde idarece verilen cevap kesin değilse ilgilinin bu cevabı, isteminin reddi sayarak dava açabileceği gibi, kesin cevabı da bekleyebileceği, bu takdirde dava açma süresinin işlemeyeceği, ancak, bekleme süresinin başvuru tarihinden itibaren dört ayı geçemeyeceği, dava açılmaması veya davanın süreden reddi hallerinde, otuz günlük sürenin bitmesinden sonra yetkili idari makamlarca cevap verilirse, cevabın tebliğinden itibaren altmış gün içinde dava açabileceği kuralına,
"Üst makamlara başvurma" başlıklı 11. maddesinde ise,
"1. İlgililer tarafından idari dava açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan, idari dava açma süresi içinde istenebilir. Bu başvurma, işlemeye başlamış olan idari dava açma süresini durdurur.
2. Otuz gün içinde bir cevap verilmezse istek reddedilmiş sayılır.
3. İsteğin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması halinde dava açma süresi yeniden işlemeye başlar ve başvurma tarihine kadar geçmiş süre de hesaba katılır." hükmüne yer verilmiştir.
Yukarıda metnine yer verilen hükümler değerlendirildiğinde, kural olarak idari işlemlerin geri alınması değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması taleplerini içeren başvuruların 2577 sayılı Kanun'un 11. maddesi kapsamında değerlendirilmesi ve dava açma süresinin buna göre belirlenmesi gerektiğinde duraksama bulunmamaktadır. Ancak, yeni bir hukuki durumun varlığı halinde, bu duruma işaretle idareye yapılacak başvuruların anılan Kanun'un 10. maddesi kapsamında değerlendirilmesi ve dava açma süresinin anılan maddeye göre belirlenmesi gerekir.
Dosyanın incelenmesinden; davacının 6306 sayılı Kanun uyarınca alınan riskli alan ilanı kararlarına karşı bakılmakta olan davayı açtığı, idareye başvurusunda ve dava dilekçesinde söz konusu riskli alan ilanı işlemlerinin dayanak Kanun'a ve hukuka aykırılığından değil, bu işlemlerin aradan geçen uzunca süreye rağmen uygulanmamasının can ve mal güvenliğini tehlikeye attığından yakındığı, ayrıca 6306 sayılı Kanun uyarınca alana ilişkin yetkinin Çevre ve Şehircilik Bakanlığına geçmesi sebebi ile alana ilişkin can ve mal güvenliğini sağlayacak önlemler alınamadığının belirtildiği anlaşılmaktadır.
Öte yandan 6306 sayılı Kanun'un genel gerekçesine bakıldığında: "Bilindiği üzere, Ülkemizin çok mühim bir kısmı, başta deprem olmak üzere tabiî afetlerin riski altındadır. Buna rağmen, mevcut yapıların büyük bir kısmının muhtemel afetlere karşı dayanıklı olmadıkları ve orta şiddetteki bir depremde bile ağır derecede hasar görüp yıkıldıkları, bundan dolayı sosyo-ekonomik problemlerin yaşandığı ve Devletin beklenmedik bir anda büyük malî külfetler ile karşı karşıya kaldığı bilinmektedir. Onbinlerce insanın ölümüne ve çok yüksek malî kayıplara sebebiyet veren ve 1999 yılında Marmara Bölgesinde vuku bulan büyük deprem felâketleri, müteakip depremler ve en son olarak 2011 yılında Van'da meydana gelen deprem ile bu gerçek acı bir şekilde ortaya çıkmıştır. Ülkemizin bazı yerleri ve buralardaki yerleşim merkezleri hâlen çok yüksek deprem riski altındadır. Örneğin, İstanbul'un yakın bir zaman içinde çok şiddetli bir depremle karşı karşıya kalacağı, bu hususta ihtisas sahibi bilim adamlarınca ifade edilmektedir. Bazı yerleşim merkezlerinin jeolojik durumu ve zemin özellikleri ise, buralarda iskânın tehlikeler arz ettiğini ve afet riski altında bulunan bu yerleşim merkezlerinin bir an önce bulundukları yerlerde dönüştürülerek buralardaki iskânın yeniden düzenlenmesini ve hatta bunların başka yerlere nakledilmesini zarurî kılmaktadır." ifadelerine yer verildiği görülmektedir.
Bu durumda, ileri sürülen bu yeni durum sebebi ile davacı tarafından davalı idareye yapılan başvurunun 2577 sayılı Kanun'un 10. maddesi kapsamında yeni bir başvuru olduğunun kabulü gerektiğinden, davanın süresinde açılmadığının söylenmesine olanak bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenle temyize konu kararın bozulması gerektiği oyuyla aksi yöndeki çoğunluk kararına katılmıyoruz.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.