14. Hukuk Dairesi 2018/936 E. , 2018/2369 K.
"İçtihat Metni"....
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 17.02.2014 gününde verilen dilekçe ile önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın reddine dair verilen 03.05.2016 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davacı ... vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 28.11.2017 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Av. ... .... ve Av. ... ile karşı taraftan davalı vekili Av. ... geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra duruşmanın bittiği bildirildi. Tayin olunan gün mürafaa icrasından sonra dosyada görülen eksiklik nedeniyle evrak mahalline iade edilmiştir. Anılan eksikliğin giderilmesinden sonra dosya tekrar Dairemize gönderilmiş olmakla içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KA R A R
Davacı vekili 17/02/2014 tarihli dilekçesiyle davacının 43 (585.750 m2 tarla cinsli) parsel sayılı taşınmazın müşterek maliki olmasına rağmen davacıya haber verilmeden paydaşlardan .... taşınmazdaki 1/12 payını 12/06/2012 gün ve 3957 yevmiye numaralı resmi akit ile davalı ..."a sattığını, taşınmazların satış bedelinin muvazaalı olduğunu, gerçek satış bedelinin tespit edilerek depo edilmesini ve önalım hakkına dayanılarak tapunun iptali ile davacı adına tescilini istemiştir.
Davalı vekili, davanın süresinde açılmadığını, fiili taksim bulunduğunu, gerçek bedelin satış senedinden daha yüksek olduğunu, davacının aynı taşınmazlarla ilgili başka şahıs aleyhine açmış olduğu 2012/310 Esas -2014/415 Karar sayılı önalım davasının fiili taksim nedeniyle 17.06.2014 tarihinde reddedilip, temyiz edilmeden kesinleştiğini, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, taşınmazda eylemli paylaşımın bulunduğu, bu hususun 2012/310 Esas, 2014/ 415 Karar sayılı dava dosyasında kesinleşen karar ile saptandığı, davalı tarafın eylemli paylaşım iddiasının yerinde olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanması TMK’nın 2. maddesinde yer alan dürüst davranma kuralı ile bağdaşmaz. Kötüniyet iddiası 14.02.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de kendiliğinden nazara alınması gerekir. Bu gibi halde savunmanın genişletilmesi söz konusu değildir. Eylemli paylaşmanın varlığı halinde davanın reddi gerekir.
Önalım davalarında fiili taksime değer verilmesi için taksimin yazılı olarak yapılması ya da taşınmazın çok sayıda paydaşının bulunması halinde tüm paydaşları tarafından fiilen kullanılan bölümlerin olması gerekmez. Davacının kullandığı ve davalıya pay satan kişilerin kullandığı ayrı ayrı bölümler var ise satıcı zamanında kullanıma karşı çıkmayan, o yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda pay satışı nedeni ile önalım hakkını kullanması Türk Medeni Kanununun 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ile bağdaşmaz. Fiili taksim, her bir dava konusu taşınmaz yönünden ayrı değerlendirilmelidir.
Somut olayda; dava konusu, 43 parsel sayılı taşınmaz 3083 sayılı Yasa kapsamında 18.08.2016 tarihinde toplulaştırma çalışmaları sonunda tapuya yeni parsel numaralarıyla tescil edilmiştir. Bu durumda mahkemece, dava konusu 43 parsel sayılı taşınmazda toplulaştırma sonucu yeni oluşan parsellerin tapu kayıtları getirtilerek tarafların paydaşlığının devam edip etmediğinin belirlenmesi, tarafların paydaşlığının devam ettiğinin anlaşılması halinde, davalının fiili taksim savunması nazara alınarak mahallinde yeniden keşif yapılması, tarafların delilleri toplanıp yukarıdaki ilkelere uygun inceleme ve araştırma yapılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve araştırmayla yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeplerle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 1630 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.03.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.