21. Hukuk Dairesi 2017/4457 E. , 2018/7104 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
TÜRK MİLLETİ ADINA
Davacılar, murisinin iş kazası ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
K A R A R
Dava, sigortalının iş kazası sonucunda vefatı nedeniyle yakınlarının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, davacılar eş ve çocuğun maddi tazminat istemlerinin kabulüne, manevi tazminat istemlerinin kısmen kabulüne, davacılar baba ve kardeşin maddi ve manevi tazminat istemlerinin ise reddine karar verilmiştir.
İş kazalarından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davalarında zararlandırıcı olaya neden oldukları ileri sürülen kişi veya kişilerin kusur oranlarının kesin olarak tespiti hem maddi hem de manevi tazminat miktarını doğrudan etkilemesi bakımından önem taşımaktadır. Zira maddi tazminat davalarında sigortalının kazanç kaybının hesaplanmasında kazalının kendi kusuru oranında tespit olunan kazanç kaybından indirim yapılacağı gibi yine manevi tazminat davalarında hükmedilecek manevi tazminat miktarının takdirinde tarafların kusur durumu mahkemece öncelikle dikkate alınacaktır.
Dosya kapsamından, olay tarihinde sonradan davalı ..."ne devredilen ... İl Özel İdaresi"nde greyder operatörü olarak görev yapan davacılar murisinin günlük çalışmasını bitirdikten sonra kullandığı greyderi ... isimli şahısın evinin önüne park edip araçtan ayrıldığı, el freninin çekilmemesi nedeniyle kendiliğinden hareket eden aracı görmesi üzerine kontrol altına almak için koşarak araca binmeye çalışırken aracın sol arka ön lastiğinin altında kalarak vefat etmesi şeklinde gerçekleşen iş kazası nedeniyle yürütülen ceza dava dosyasında verilen beraat hükümlerinin Yargıtay 12. Ceza Dairesi"nin 17/02/2015 tarih ve 2014/7777 Esas, 2015/2833 Karar sayılı ilamı ile "13/01/2013 tarihli İş Güvenliği Baş Müfettişleri ve iş güvenliği uzmanı tarafından düzenlenen bilirkişi raporunda belirtildiği gibi operatör ehliyeti ve iş tecrübesi bulunan ölenin tam kusurlu olduğunun" kabulünün gerektiğinden bahisle onanmasına karar verildiği, aynı iş kazası konusunda Kurum tarafından yapılan tahkikat sonrasında düzenlenen inceleme raporunda sigortalının %80, işverenin %20 oranında kusurlu oldukları, mahkemece alınan 16/12/2013 tarihli ilk bilirkişi kusur raporunda muhalefet şerhi koyan hukukçu bilirkişinin sigortalının %100 oranında kusurlu olduğu, diğer iki bilirkişinin sigortalının %80, işverenin %20 oranında kusurlu oldukları, 22/04/2014 tarihli ikinci bilirkişi kusur raporunda sigortalının %80, işverenin %20 oranında kusurlu oldukları, 26/08/2014 tarihli üçüncü bilirkişi kusur raporunda sigortalının %100 oranında kusurlu olduğu, 26/12/2014 tarihli dördüncü ve son bilirkişi kusur raporunda sigortalının %70, işverenin %30 oranında kusurlu oldukları yönünde görüş bildirildiği, yerel mahkemenin 26/12/2014 tarihli son bilirkişi kusur raporunu hükmüne esas aldığı, hükme esas alınan bilirkişi kusur raporunu düzenleyen bilirkişi heyetinin hukukçu, makine mühendisi ve greyden operatöründen oluştuğu, Kurum tarafından davalı işveren aleyhine açılan rücu dava dosyasında mahkemesince, iş kazasının meydana gelişinde sigortalının %100 oranında kusurlu olduğundan bahisle davanın reddine karar verildiği, Yargıtay 10. Hukuk Dairesi"nin 24/05/2016 tarih ve 2016/6512 Esas, 2016/8445 Karar sayılı ilamı ile kusur raporları arasındaki çelişkinin giderilmesi gerektiğinden bahisle yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
Yukarıda yapılan açıklamalardan açıkça anlaşılacağı üzere somut olayda kusur raporlarında özellikle tarafların kusurunun aidiyeti noktasında aynı olay nedeniyle bilirkişilerce farklı değerlendirmelerin yapıldığı ortadadır. Oysaki tazminat davalarında tarafların kusurunun aidiyeti ve dağılımı hiçbir tereddüt kalmayacak şekilde tespit olunmalıdır.
Hal böyle olunca hükme esas alınan bilirkişi heyetinin trafik iş güvenliği uzmanlarından oluşturulmaması hatalı olduğu gibi, mahkemece yukarıda belirtilen kusur raporları arasındaki çelişki gerektiği gibi giderilmeden eksik araştırma ile neticeye varılması isabetsizdir.
Yapılacak iş; daha önce rapor düzenleyenlerden farklı, trafik iş güvenliği uzmanlarından oluşan bilirkişi kurulundan Yargıtay 10. Hukuk Dairesi"nin 24/05/2016 tarih ve 2016/6512 Esas, 2016/8445 Karar sayılı ilamı ile bozulmasına karar verilen rücu dava dosyasında bozmadan sonra alınan kusur raporları ile Yargıtay 12. Ceza Dairesi"nin 17/02/2015 tarih ve 2014/7777 Esas, 2015/2833 Karar sayılı ilamı ile onanan ceza dava dosyasındaki 13/01/2013 tarihli kusur raporu ve eldeki temyiz incelemesine konu dava dosyasında alınan tüm kusur raporlarını birlikte değerlendiren yeni bir bilirkişi kusur raporu almak ve tüm delilleri bir arada değerlendirip sonucuna göre bir karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde taraflara iadesine, sair yönlerin incelenmesine şimdilik yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 08/10/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.