
Esas No: 2017/1045
Karar No: 2022/2258
Karar Tarihi: 20.04.2022
Danıştay 10. Daire 2017/1045 Esas 2022/2258 Karar Sayılı İlamı
Danıştay 10. Daire Başkanlığı 2017/1045 E. , 2022/2258 K."İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2017/1045
Karar No : 2022/2258
TEMYİZ EDEN (DAVACILAR) : 1- …
2- …
3- …
VEKİLİ : Av. …
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Genel Müdürlüğü
VEKİLİ : Av. …
İSTEMLERİN_KONUSU : ... İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının taraflarca aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacıların yakını …'ın davalı idare bünyesinde Depo Şefi olup, İmdat Treni Ekip Şefliği görevini de yapmakta iken 12/03/2011 tarihinde meydana gelen kaza sonucu hayatını kaybettiğinden bahisle uğranıldığı ileri sürülen zararlara karşılık olmak üzere eşi … için 258.000,00 TL maddi ve 100.000,00 TL manevi, kızı … için 52.000,00 TL maddi ve 100.000,00 TL manevi, oğlu … için 6.000,00 TL maddi ve 100.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 316.000,00 TL maddi tazminat ile 300.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmektedir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: ... İdare Mahkemesince; tarafların kusur oranının tespiti amacıyla yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen ve 02/09/2013 tarihinde kayda giren raporda özetle; kazanın bir iş kazası niteliğinde bulunduğu, davacılar murisinin idare adına bağlantıların oluşturulmasıyla görevli ve tüm lokomotifleri yönlendiren şef konumunda olduğu, bu kapsamda bağlantı hareketini yönlendirme görevi sırasında bağlanmayan bir lokomotifi gerekli tedbirleri almadan kontrol etmiş olması sebebiyle kazanın meydana geldiği, kroşe eğikliğini tespit etmek için araçların kaymasını önleyecek şekilde fren, takoz vb. önlem alındıktan sonra vagon ile makine arasını bağlayan işçi … tarafından kontrol yapılması, eğikliğin tamir edilmesi ve vücudunun hiçbir yerini tampon hizasında tutmadan çalışmasını yapması gerekirken bağlantının neden olmadığını anlamak amacıyla başı araçların arasında kalacak şekilde pozisyon almasının kazanın meydana gelmesine zemin hazırladığı, buna göre davacılar murisinin kendi can emniyetini koruyacak şekilde davranmaması nedeniyle asli kusurlu, davalı idarenin ise makinenin otomatik kroşesinin eğik olması, dolayısıyla araçlarla ilgili bakım hizmetini gereği gibi yerine getirmemesi nedeniyle tali kusurlu olduğu, meydana gelen olayda davacılar murisinin %70 oranında, davalı idarenin ise %30 oranında kusurlu olduğunun tespit edildiği, uyuşmazlık konusu olayda, davacıların destekten yoksun kaldıkları tazminat miktarının hesaplanması amacıyla dava dosyası üzerinden yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu hazırlanan 22/04/2015 tarihli bilirkişi raporunda hesaplanan tutarlara, davalı idarenin tespit edilen %30 kusur oranının uygulanması sonucu …'ın 98.662,76 TL, …'ın 21.103,22 TL ve …'ın 9.366,90 TL destekten yoksun kalma zararı bulunduğunun anlaşıldığı, davacıların söz konusu olay nedeniyle duyduğu acı ve üzüntü karşılığı, manevi tazminatın zenginleşmeye yol açmaması hususu, kusur durumu ve olayın oluş şekli de dikkate alınarak, davacılar için ayrı ayrı 30.000,00 TL manevi tazminat ödenmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine, 129.132,88 TL maddi tazminat ile 90.000,00 TL manevi tazminatın idareye başvuru tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davacılara ödenmesine karar verilmiştir.
TEMYİZ_EDENLERİN_İDDİALARI : Davacılar tarafından, A sınıfı iş güvenliği sertifikası olmayan iş güvenliği uzmanının bilirkişi heyetinde yer aldığı, raporda iş güvenliği mevzuatına ilişkin alınması gerekli önlemlerin hiçbirisinin üzerinde durulmadığı, olayla ilgili yapılan ceza soruşturması dosyasında alınan ifadelerden, çalışanların yorgun olduğunun, uzun süreli mesai yaptıklarının açıkça belli olmasına rağmen bu hususun değerlendirme dışı bırakıldığı, dolayısıyla kusur oranının tespiti amacıyla düzenlenen bilirkişi raporunun hem usulen hem de esası itibarıyla hatalı olduğu, sorumluluğun tümüyle müteveffaya yükletilmesinin hakkaniyete uygun olmadığı, tüm işletme ve organizasyon eksikliklerinin sorumluluğunun idareye ait olduğu; davalı idare tarafından ise, müteveffanın, bir anlık dikkatsizliği sonucu meydana gelen olayda hizmet kusurunun bulunmadığı ve Trenlerin Hazırlanması ve Trafiğine Ait Yönetmelik hükümlerine aykırı davrandığı, demiryolu işlerinin ağır sanayi kolları arasında yer alması nedeniyle aktüerya bilirkişisi raporunda, müteveffanın emeklilik yaşının 65 olarak esas alınmasının, çocuklarının ise yükseköğrenim yapacakları kanaatiyle 25 yaşına kadar hesaplama yapılmasının hatalı olduğu, hükmedilen manevi tazminat miktarının %30 kusur oranına göre fazla olduğu ileri sürülmektedir.
TARAFLARIN_SAVUNMASI : Taraflarca savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : İdare Mahkemesi kararının manevi tazminata ilişkin kısmının onanması, maddi tazminata ilişkin kısmının ise bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra davacıların duruşma istemi 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 17. maddesinin 2. fıkrası uyarınca yerinde görülmeyerek işin esasına geçildi, gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Davacılardan …'ın eşi, diğer davacıların babası olan …, ... Bölge Müdürlüğü'ne bağlı Behiçbey … Atölye Müdürlüğü'nde depo şefi ve imdat treni ekip şefi olarak görev yapmakta iken 12/03/2011 tarihinde Yozgat ili, Yerköy ilçesinde bir trenin deray olması (arızalanması, raydan çıkması) nedeniyle imdat tren ekibiyle birlikte Yozgat ili, Yerköy ilçesine gitmiş ve arıza giderildikten sonra imdat treni ile birlikte arızalı vagonu … Bakım Atölye Müdürlüğü'nün sorumluluk alanına getirmiştir.
Derayden dönen imdat vinç ekibinin yerine bırakılması amacıyla önce dizinin sonundaki vinç ve bir vagonu diziden ayrılmış, daha sonra malzeme ve servis vagonunun yerine bırakılması için makine tekrar dizi üzerine alınmış, vagonlara bağlantı için makine tarafından vagonlara tampon yapılmış, ancak kroşenin eğriliği nedeniyle bağlantı yapılamamıştır.
İmdat tren şefi olarak manevradan sorumlu davacıların yakını Ahmet Akay, bağlantı yapılamaması nedeniyle durumu kontrol etmek maksadıyla bağlantı noktasının olduğu yer olan kroşeye doğru makine ile vagon arasına kafasını uzatmış, ancak makinenin yaptığı tamponun etkisiyle vagonlar öne doğru hareket ettikten sonra eğimin de etkisiyle tekrar geriye kaçan vagon ile makine arasına kafası sıkışarak olay yerinde hayatını kaybetmiştir.
… Bölge Kontrolörlüğü'nce yapılan tahkikat sonucu düzenlenen 30/03/2011 tarihli raporda; müteveffanın Trenlerin Hazırlanması ve Trafiğine Ait Yönetmeliğin 124. maddesinin 3. fıkrasının (a) bendine aykırı davrandığı gerekçesiyle olayın iş kazası olduğu, müteveffadan başka sorumlu personelin bulunmadığı belirtilmiştir.
TCDD Teftiş Kurulu Müfettişliği'nce yapılan soruşturma sonucu düzenlenen 22/12/2011 tarihli raporda; müteveffanın manevradan sorumlu olduğu, bir anlık dikkatsizliği ve tedbirsizliği sonucu iş kazasının olduğu, diğer manevra personelinin ihmalinin ve kusurunun bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Davacılar tarafından; tren imdat ekibinin iki gündür aralıksız mesai yaptıkları, aşırı uykusuz ve yorgun oldukları, bu yorgunluk ve dikkat dağınıklığının kazanın oluşumunda birinci derecede etkili olduğu, makinistin 160 ton ağrılığındaki 4 adet vagon dizisine tampon yaparak harekete geçirdiği, yavaşca vagonlara bağlantı için yanaşması halinde vagonların hareket etmesinin mümkün olmadığı, makinistin yorgun olması nedeniyle tampon yaptığı, makinenin otomatik kroşesinin eğik olması nedeniyle vagonla bağlantı yapılamamasının başlı başına bir hizmet kusuru olduğu, ayrıca manevra alanının eğimli olduğu, bu nedenle ileri doğru hareket eden vagonların geriye doğru kaçtığı, olayda idarenin işletmecilik ve alt yapıdan kaynaklı hizmet kusurunun olduğu, hizmet kusuru yok ise mesleki risk ilkesince sorumluluğunun bulunduğu ileri sürülmektedir.
İdare Mahkemesince, tarafların kusur oranlarının tespiti için iki ulaştırma mühendisi ve bir iş güvenliği uzmanından oluşan heyete bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmesi üzerine düzenlenen ve 02/09/2013 tarihinde Mahkeme kaydına giren bilirkişi raporunda; idare adına bağlantıların oluşturulması görevi olan müteveffanın, olayda tüm lokomotifleri yönlendiren şef konumunda olduğu, bu kapsamda bağlantı hareketini yönlendirme görevi sırasında bağlanmayan bir lokomotifi gerekli tedbirler almadan kontrol etmiş olması sebebiyle kazanın meydana geldiği, müteveffanın vücudunun hiçbir yerini tampon hizasında tutmadan çalışmasını yapması gerektiği, bağlantının neden olmadığını anlamak amacıyla başını araçların arasında kalacak şekilde pozisyon almasının kazaya zemin hazırladığı, kroşe eğikliğini tespit etmek için araçların kaymasını önleyecek şekilde fren, takoz vb. önlem alındıktan sonra vagon ile makine arasını bağlayan işçi … tarafından kontol yapılması ve eğikliğin tamir edilmesi gerektiği, buna göre kendi can emniyetini koruyacak şekilde davranmaması nedeniyle müteveffanın %75 oranında kusurlu olduğu; kroşenin eğik olması sebebiyle davalı idarenin araçlar üzerinde bakım kusuru bulunduğundan olayda %25 oranında kusurlu olduğu kanaatine varılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde ise, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.
Genel anlamı ile tam yargı davaları, idarenin faaliyetlerinden ötürü, hakları zarara uğrayanlar tarafından idare aleyhine açılan davalarıdır. Bu tür davalarda mahkeme, hem olayın maddi yönünü, yani zararı doğuran işlem veya eylemleri, hem de bundan çıkabilecek hukuki sonuçları tespit edecektir.
Tam yargı davalarında, öncelikle zarara yol açtığı öne sürülen idari işlem veya eylemin hukuka uygunluğunun denetimi yapılacağından, olayın oluşumu ve zararın niteliği irdelenip, idarenin hizmet kusuru olup olmadığının araştırılması, hizmet kusuru yoksa kusursuz sorumluluk ilkelerinin uygulanıp uygulanmayacağının incelenmesi, tazminata hükmedilirken de her halde sorumluluk sebebinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir.
İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır. Bu bağlamda hizmet kusuru, özel hukuktaki anlamından uzaklaşarak nesnelleşen, anonim bir niteliğe sahip, bağımsız karakteri olan bir kusurdur. Hizmet kusurundan dolayı sorumluluk, idarenin sorumluluğunun doğrudan ve asli nedenini oluşturmaktadır.
Diğer taraftan, idarelerin kamu hizmetlerinin gereği gibi işlemesini sağlayacak organizasyonları yaparak yeterli araç ve gereçle donatılmış bina, tesis ve araçlarda hizmetin özelliğine uygun olarak seçilen ve yetişmiş personelle hizmeti yürütmek yükümlülüğünün bulunduğu da tartışmasızdır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 267. maddesinde, "Mahkeme, bilirkişi olarak, yalnızca bir kişiyi görevlendirebilir. Ancak, gerekçesi açıkça gösterilmek suretiyle, tek sayıda, birden fazla kişiden oluşacak bir kurulun bilirkişi olarak görevlendirilmesi de mümkündür." hükmüne; 279. maddesinde, ''(1) Mahkeme, bilirkişinin oy ve görüşünü yazılı veya sözlü olarak bildirmesine karar verir. (2) Raporda, tarafların ad ve soyadları, bilirkişinin görevlendirildiği hususlar, gözlem ve inceleme konusu yapılan maddi vakıalar, gerekçe ve varılan sonuçlarla, bilirkişiler arasında görüş ayrılığı varsa, bunun sebebi, düzenlenme tarihi ve bilirkişi ya da bilirkişilerin imzalarının bulunması gerekir. Azınlıkta kalan bilirkişi, oy ve görüşünü ayrı bir rapor hâlinde de mahkemeye sunabilir.'' hükmüne;
Aynı Kanun'un "Bilirkişi raporunun verilmesi" başlıklı 280. maddesinde, bilirkişinin, raporunu, varsa kendisine incelenmek üzere teslim edilen şeylerle birlikte bir dizi pusulasına bağlı olarak mahkemeye vereceği; raporun verildiği tarihin rapora yazılacağı ve duruşma gününden önce birer örneğinin taraflara tebliğ edileceği hükmüne; "Bilirkişi raporuna itiraz" başlıklı 281. maddesinin 1. fıkrasında ise, tarafların, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri hükmüne yer verilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
İdare Mahkemesi Kararının, Manevi Tazminat İstemlerinin Kısmen Kabulüne, Kısmen Reddine İlişkin Kısımlarına Karşı Tarafların Temyiz İstemlerinin İncelenmesi:
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyize konu Mahkeme kararının, manevi tazminat istemlerinin kısmen kabulüne, kısmen reddine ilişkin kısımları, usul ve hukuka uygun olup tarafların dilekçelerinde ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bu kısımlarının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
İdare Mahkemesi Kararının, Maddi Tazminat İstemlerinin Kısmen Kabulüne, Kısmen Reddine İlişkin Kısımlarına Karşı Tarafların Temyiz İstemlerinin İncelenmesi:
İdare Mahkemesince, meydana gelen olayda tarafların kusur oranlarının tespiti amacıyla üç kişiden oluşan heyete bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verildiği, 02/09/2013 tarihinde Mahkeme kaydına giren iki ulaştırma mühendisi ve bir iş güvenliği uzmanı olan …'ndan oluşan üç kişilik bilirkişi heyet raporunda, mütevveffa …'ın %75 oranında, davalı idarenin %25 oranında kusurlu bulunduğu, bu rapordan önce 17/07/2013 tarihinde Mahkeme kaydına giren ve sadece iş güvenliği uzmanı olan İnşaat Mühendisi …. tarafından düzenlenen bilirkişi raporunda ise, müteveffa …'ın %70 oranında, davalı idarenin %30 oranında kusurlu bulunduğu tespitlerine yer verildiği, Mahkemece de bu rapordaki kusur oranlarının hükme esas alındığı görülmektedir.
Bu itibarla, uyuşmazlığın farklı uzmanlık alanlarını ilgilendirmesi nedeniyle bilirkişi heyetinin üç kişiden oluşturulması kararı alınmış olmasına rağmen, tek bilirkişi tarafından hazırlanan raporda yer alan kusur oranlarının esas alınmasına ilişkin İdare Mahkemesi kararında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Diğer taraftan, İdare Mahkemesi kararına dayanak alınan hesap bilirkişisi raporunda;
1-Tazminat hesabına esas bakiye ömrün belirlenmesinde ülkemize özgü ve güncel verileri içeren TRH 2010 Ulusal Mortalite Tablosunun esas alınması gerekirken, PMF 1931 hayat tablosunun esas alındığı,
2-İşlemiş ve işleyecek dönemde vazife malullüğü kapsamında yapılan/yapılacak ödemelerin tamamının emsal görev aylıklarından (destek payı oranında) düşülmesi gerekirken düşülmediği,
3-Pasif dönemde murisin alacağı emekli aylıklarından vazife malüllüğü kapsamında davacılara yapılacak ödemelerin tamamı düşülerek hesaplama yapılması gerekirken, bu dönem için müteveffanın gelirinin asgari ücret olarak kabulü suretiyle hesaplama yapıldığı,
4-Murisin gelirinden kendinine %45, eşine %30, çocuklarına %25'er pay ayıracağının kabul edildiği, anne ve babasının destek paylarının dikkate alınmadığı, (anne ve babanın desteğin vefat ettiği tarihte hayatta olup olmadığı araştırılmalıdır.)
5-Davacılara 5434 sayılı Kanun'un Ek 79. maddesine göre yapılan ek ödemenin de (tütün ikramiyesi) yarar olarak kabul edilip maddi zarar tutarından indirilmesi gerekirken indirilmediği,
Bu itibarla, Mahkeme kararına dayanak alınan bilirkişi raporunun hesaplama yöntemi bakımından hükme esas alınacak nitelikte olmadığı anlaşıldığından, davacıların, yakınları Ahmet Akay'ın hayatını kaybetmesi nedeniyle uğradıklarını iddia ettikleri maddi zararları aşağıda belirtilen şekilde bilirkişi tarafından yeniden hesaplanmalıdır.
Aktif dönemde işlemiş dönem zararı, desteğin ölüm tarihinden bilirkişi raporunun düzenlendiği tarihe kadar olan dönemi ifade eder. Bu dönemde, desteğin emsali çalışanların aylar itibarıyla aldığı görev aylıkları ile SGK tarafından davacılara bağlanan ve aylar itibarıyla ödenen vazife malullüğü aylıkları dikkate alınarak, desteğin görev aylığı üzerinden davacılara ayıracağı destek tutarı ile SGK tarafından bu davacılara bağlanan vazife malulüğü aylık tutarı arasındaki fark, davacıların destek zararını oluşturmaktadır. Bu dönemdeki zarar kalemlerinin -fiilen gerçekleşmiş olması nedeniyle- peşin sermaye değerinin hesaplanmayacağı da dikkate alınmalıdır.
Aktif dönemde işleyecek dönem zararı, bilirkişi raporunun düzenlendiği tarihten desteğin yasal emeklilik yaşını dolduracağı tarihe kadar olan dönemi ifade eder. Bu dönemde de, desteğin emsali çalışanın aylar itibarıyla alabileceği görev aylıkları ile SGK tarafından davacılara bağlanan ve aylar itibarıyla ödenecek vazife malulüğü aylıkları dikkate alınarak, desteğin görev aylığı üzerinden davacılara ayıracağı destek tutarı ile SGK tarafından davacılara bağlanan vazife malulüğü aylık tutarı arasındaki fark, davacıların destekten yoksun kalma zararını oluşturmaktadır. Bu dönemdeki zarar kalemlerinin -fiilen gerçekleşmemiş olması nedeniyle- peşin sermaye değerinin (her yıl %10 artırılmak ve %10 iskontoya tabi tutulmak suretiyle 1/kn formülü uygulanarak) hesaplanması gerekmektedir.
Pasif dönemdeki zararı, desteğin yasal emeklilik yaşını tamamladığı tarih ile TRH 2010 Ulusal Mortalite Tablosu'na göre belirlenecek muhtemel ömrünün sonuna kadar olan dönemi ifade eder. Bu dönemde, yasal emeklilik yaşını tamamladığı tarih itibarıyla emekli olma koşullarına sahip olduğu farz edilen desteğin alacağı emekli aylıkları ile SGK tarafından davacılara bağlanan ve aylar itibariyle ödenecek vazife malullüğü aylıkları dikkate alanarak, desteğin emekli aylığı üzerinden davacılara ayıracağı destek tutarı ile SGK tarafından davacılara bağlanan vazife malulüğü aylık tutarı arasındaki fark, davacıların destek zararını oluşturmaktadır. Bu dönemdeki zarar kalemlerinin -fiilen gerçekleşmemiş olması nedeniyle- peşin sermaye değerlerinin (her yıl %10 artırılmak ve %10 iskontaya tabi tutulmak suretiyle 1/kn formülü uygulanarak) dikkate alınması gerekmektedir.
Yapılacak hesaplamada, 5434 sayılı Kanun'un Ek 79. maddesi uyarınca yapılan ek ödemenin yarar olarak kabul edilip, yeniden düzenlenecek rapor tarihindeki güncel değerinin (yasal faiz uygulamak suretiyle) bulunarak hesaplanan maddi zarar tutarından indirilmesi gerekmektedir.
Ayrıca, müteveffanın destek paylarının yerleşik yargısal içtihatlara uygun olarak uygulanmasını teminen kendisine 2, eşine 2, çocuklarına 1'er, vefat tarihinde hayatta olmaları kaydıyla anne ve babasına 1'er pay ayıracağı kabul edilmek suretiyle hesaplama yapılmalıdır.
Buna göre, İdare Mahkemesince, yukarıda aktarılan hususlar gözetilmeksizin yapılan maddi zarar hesabına ilişkin bilirkişi raporunun dayanak alınması suretiyle verilen kararda hukuki isabet bulunmamaktadır.
Öte yandan, konusu belli bir miktarı içeren davalarda, yargılama gideri içinde yer alan kalemlerden nispi karar harcı dışındaki harç, keşif ve bilirkişi ücreti ile posta giderinin, haklılık oranına göre davanın taraflarına yükletilmesi; hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden hesaplanacak nispi karar harcının ise, hükmedilen miktar yönünden haksız çıkmış olan davalı idareye yükletilmesi gerekmekte olup, İdare Mahkemesi kararının kabul edilen tazminat miktarı açısından hesaplanan nispi karar harcının yargılama giderleri içerisinde haklılık oranında paylaştırılmasına ve davalı idarece ödenmesi gereken bakiye nispi karar harcının davacılara tamamlattırılmasına ilişkin kısımlarında da hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Bununla birlikte, İdare Mahkemesince bozma kararı üzerine yapılacak yargılama sonucunda yargılama giderleri yönünden de yeniden hüküm kurulacağından Mahkeme kararının bu kısmına yönelik bu aşamada karar verilmesine gerek görülmemiştir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Tarafların temyiz istemlerinin KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE,
2. Davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine ilişkin temyize konu ... İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının, manevi tazminata ilişkin kısmının ONANMASINA, maddi tazminata ilişkin kısmının BOZULMASINA,
3. Bozulan kısım hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (on beş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20/04/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.