
Esas No: 2016/27811
Karar No: 2017/3383
Karar Tarihi: 20.03.2017
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2016/27811 Esas 2017/3383 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
... vekili avukat ... ... ile ... aralarındaki dava hakkında ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 15.10.2015 gün ve 2013/431-2015/429 sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kanun yararına bozulması istenilmekle, incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, avukat olduğunu, davalı site yönetiminin vekili olarak ... 4. Sulh Hukuk Mahkemesi"nin 2012/1103 E. sayılı dava dosyasına dava açıp, özenle görevini yerine getirdiğini, davalının 19.07.2013 tarihli ... 9.Noterliği"ne ait ihtarname ile kendisini vekillikten azlettiğini, azlin haksız olduğunu, avukatlık ücretine hak kazandığını, bu kapsamda 600 TL avukatlık ücretinin tahsiline yönelik başlattığı takibe, davalının itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptali ve takibin devamına karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, azlin haklı nedenden kaynaklandığı saptanarak, davanın kısmen kabulüne, ... 4. İcra Müdürlüğü"nün 2013/6906 sayılı dosyasında davalının 440 TL asıl alacağa yönelik itirazın iptali ile takibin devamına, fazlaya yönelik istemin reddine karar verilmiş; karar, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca kanun yararına temyiz edilmiştir.
Dava, haksız azil nedeniyle ödenmeyen avukatlık ücretinin tahsili isteğine ilişkindir. Her ne kadar, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında değerlendirme yapılarak, taraflar arasındaki ilişkinin vekalet sözleşmesinden kaynaklandığı ve davalı site yönetiminin de hizmet satın alan ve hizmetten yararlanan kişi olması nedeniyle tüketici sıfatına haiz olduğu, görevsizlik kararı verilmesi gerektiği belirlenerek, mahkeme kararının kanun yararına bozulması talep edilmiş ise de; davanın açıldığı tarih itibariyle 6502 sayılı yasa hükümlerinden hareketle, görevli mahkemenin tespitinin yapılmasına imkan bulunmamaktadır. Zira, dava, 16.10.2013 tarihinde açılmış olup, mahkemenin görev alanı, bu tarihte yürürlükte bulunan 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun hükümlerine göre tayini gerekmektedir. Öteden beri, 6502 sayılı yasanın yürürlüğe girdiği 28.05.2014 tarihine kadar ki Daire"nin yerleşik uygulaması, bu nevi vekalet ilişkisinden kaynaklı alacak istemlerinin görüm ve çözüm yerinin genel mahkeme sıfatıyla Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğu yönündedir. Dairenin görüş değişikliği, 6502 sayılı yasanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren açılan davalara ilişkin olup, bu da anılan yasanın, tüketici işleminin çerçevesini belirleyen ve vekalet sözleşmelerini de açıkça lafzetmek suretiyle, diğer unsurların varlığı halinde tüketici işlemi sayan 3/l maddesinden kaynaklanmaktadır. Nitekim; Yasa metninde Tüketici işlemi " mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekalet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem " şekliyle tanımlanmıştır. Netice olarak, dava tarihine göre, mahkemenin, kendini görevli sayarak, davanın esasının incelemiş olmasında bir isabetsizlik görülmemiş, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"nın kanun yararına bozma talebinin reddi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"nın kanun yararına temyiz talebinin REDDİNE, 20/03/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.