
Esas No: 2022/406
Karar No: 2022/1531
Karar Tarihi: 18.04.2022
Danıştay İdare Dava Daireleri Kurulu 2022/406 Esas 2022/1531 Karar Sayılı İlamı
DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU 2022/406 E. , 2022/1531 K."İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2022/406
Karar No : 2022/1531
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : … Eğitim ve Sağlık Hiz. Tic. A.Ş.
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Bakanlığı
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : Danıştay Onuncu Dairesinin 20/10/2021 tarih ve E:2016/9814, K:2021/4956 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğünün 06/04/2016 tarih ve 2535/15441 sayılı "Yediemin Ücretinin Tahsili" konulu Genel Yazısı'nın iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Onuncu Dairesinin 20/10/2021 tarih ve E:2016/9814, K:2021/4956 sayılı kararıyla;
Davalı idarenin usule ilişkin itirazları yerinde görülmeyerek işin esasına geçilmiş,
(Mülga) 2992 sayılı Adalet Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun'un 2, 18, 30. maddelerine, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan haliyle 1, 88, 115, 138 ve 140. maddelerine ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun Ek 14. maddesine yer verilerek;
Dava Konusu Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğünün 06/04/2016 tarih ve 2535/15441 sayılı "Yediemin Ücretinin Tahsili" konulu yazısı incelendiğinde:
Mülga 2992 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümleri ile 2004 sayılı Kanun'un 1. maddesi birlikte değerlendirildiğinde; Adalet Bakanlığının, icra dairelerinde görevli personeli belirleyerek atamalarını yapmak, icra ve iflas daireleri vasıtasıyla icra ve iflas işlemlerini yürütmek, icra ve iflas daireleri gibi her derece ve türdeki adalet kurumlarını planlamak, kurmak, idari görevleri yönünden gözetim ve denetimini yapmak ve geliştirmek konusunda görevli ve yetkili olduğu, dolayısıyla icra dairelerinin idari görevleri bakımından bir nevi hiyerarşik amiri konumunda olduğu, ayrıca kanunla yerine getirmekle yükümlü olduğu hizmetleri tüzük, yönetmelik, tebliğ, genelge ve diğer idari metinlerle düzenleme yetkisinin bulunduğu dikkate alındığında; davalı Bakanlığın icra dairelerinin (idari görevleri bakımından) yönetim ve işleyişine yönelik düzenleme yapma ve bu alana ilişkin kurallar ihtiva eden dava konusu genel yazıyı yürürlüğe koyma yetkisinin bulunduğu,
Diğer taraftan, Anayasa'nın 124. maddesinin, dava konusu işlem tarihinde yürürlükte olan halinde, Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzelkişilerinin, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler çıkarabileceği hükmüne yer verildiği,
Buna göre, idari teşkilat yapısı içinde yer alan Bakanlıklar ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarının, görev alanlarına ilişkin olarak ve yönetmelik, yönerge, tebliğ, genelge ve talimat gibi çeşitli adlar altında düzenleme yapabildiği,
Ancak, bu düzenlemeler arasında uyulması gereken "normlar hiyerarşisi" kuramına göre, hukuk düzeninin, farklı kademede yer alan Anayasa, kanun, yönetmelik ve diğer düzenleyici işlemlerden oluşan birçok normu içerdiği ve her normun geçerliliğini bir üst basamakta yer alan normdan almakta olduğu, normlar hiyerarşisine göre kanundan sonra gelen yönetmelik, genelge, tebliğ, talimat gibi düzenlemelerin ancak kanunda verilmiş olan hakkın kullanılmasının açıklanması ile ilgili olacağı, bu metinlerde kanun ile verilmiş olan hakkı genişletici veya daraltıcı mahiyette hükümlere yer verilemeyeceğinin hukukun genel ilkeleri arasında yer aldığı,
Dava konusu Genel Yazı'nın 1. maddesi incelendiğinde:
Dava konusu 1. maddede; haczi hükümsüz kalan mallara ilişkin olarak 2004 sayılı Kanun'un 88. maddesinin 6. fıkrası uygulanarak yediemin depolarında muhafaza edilen malların bu madde kapsamında satışının yapılması ve söz konusu mala ilişkin yediemin muhafaza ücretinin satıştan karşılanması suretiyle yediemin tarafından borçluya karşı müstakil bir takip yapılmasının önüne geçilmesinin amaçlandığı, bu yönüyle anılan kanun hükmünün, başka bir ifadeyle icra dairesine tasfiyenin resen yapılması yolunda getirilen yasal yükümlülüğün uygulanmasının sağlanmasına ilişkin bir düzenleme olduğu, ücret ve masraf alacakları için müstakil icra takibi başvurusunda bulunmak isteyen yedieminlerin bu başvurularının alınmamasına yönelik bir talimat içermediğinin anlaşıldığı,
Nitekim, Genel Yazı'nın 2. maddesinin ilk fıkrasında bu durumun, söz konusu alacağa yönelik müstakil takip yapılması noktasında yasal bir engelin olmadığı ve icra müdürünün müstakil takip talebini reddetme yetkisinin bulunmadığı şeklinde ifade edildiği, bu haliyle, düzenlemenin anılan kısmına yönelik hukuka aykırılık iddialarının yerinde görülmediği,
Dava konusu Genel Yazı'nın 2. maddesinin (a) bendi incelendiğinde:
Dava konusu 2. maddenin (a) bendinde, yediemin alacağına yönelik yapılan müstakil icra takibi kapsamında haczedilen araçlar üzerinde rehin bulunması halinde rehin alacaklısının muvafakatinin sorulması, muvafakat edilmediği hallerde ihale bedelinin belirlenmesinde İcra ve İflâs Kanunu'nun 115. maddesinin dikkate alınması gerektiğinin düzenlendiği,
Söz konusu madde kapsamında getirilen düzenlemenin, rehin alacaklısının, rüçhan hakkı olduğu dosyadan ayrı bir şekilde yediemince müstakil olarak başlatılan icra takip dosyası kapsamındaki satış bedeli hakkında rehin alacaklısının muvafakatinin alınmasına yönelik olduğu, muvafakat verilmemesi durumunda da İcra ve İflas Kanunu'nun ilgili hükümleri kapsamında ihale bedelinin belirleneceği anlaşıldığından, rehin alacaklılarının alacak hakkını korumaya yönelik anılan düzenlemede kanuna ve kamu yararına aykırı bir husus bulunmadığının anlaşıldığı,
Esasen, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 27/12/2016 tarih ve E:2016/8220, K:2016/26181 sayılı kararında belirtildiği üzere, yedieminin ücret ve masraf alacaklarının, rehin dahil diğer alacaklardan önce ödenmesi, yalnızca muhafaza tedbirinin uygulandığı icra takip dosyası üzerinden takipte bulunulması haline münhasır olduğundan, dava konusu düzenlemenin İcra ve İflas Kanunu'nun 115. maddesinin uygulanmasına yönelik olduğu, diğer bir anlatımla, yediemince müstakil olarak başlatılan bir takip kapsamında rehin alacaklısının bilgisi dışında alacağa konu malın satışı halinde, satış bedelinin paylaşımının 2004 sayılı Kanun'a aykırılık teşkil edeceği ve uyuşmazlıklar doğurabileceğinin açık olduğu,
Dava konusu Genel Yazı'nın 2. maddesinin (b) bendi incelendiğinde:
Dava konusu 2. maddenin (b) bendinde, yediemin alacaklarının tahsili için müstakil takip yapılması durumunda elde edilen satış bedelinin sıra cetveli yapılmak suretiyle paylaştırılması, paylaştırmada sırasıyla; Kanun'un 138. maddesinin 2. fıkrası kapsamında değerlendirilen masraflara ve tarifeye göre hesaplanan yediemin alacağına yer verilmesi, bakiye ihale bedelinden motorlu taşıtlar vergisi ödendikten sonra kalanının varsa rehin ve diğer haciz alacaklılarına paylaştırılması, müstakil takip ile istenilen alacağın tarifeye göre hesaplanan miktardan fazlası adi alacak hükmünde olduğundan sıra cetvelinde öncelik verilmemesi gerektiğinin düzenlendiği,
İcra ve İflas Kanunu'nun yukarıda yer verilen 138. maddesinin 2. fıkrasında, haciz, paraya çevirme ve paylaştırma gibi bütün alacaklıları alakadar eden masrafların satış tutarından öncelikli olarak alınacağı kurala bağlandığından, icra takip dosyası kapsamındaki masraflar içerisinde olan yediemin ücretlerinin de öncelikli olarak ödenmesi gerektiğinin sabit olduğu, ancak söz konusu öncelik hakkından yararlanacak yediemin alacağının, yediemin ücretinin doğduğu icra takip dosyasından Adalet Bakanlığına Ait Depo ve Garajlarda Muhafaza Edilen Mahcuz Mallar İçin Alınacak Ücret Tarifesindeki tutar kadar talep edilmesi gerektiği, başka bir ifadeyle, yediemin ücretinin, yalnızca muhafaza tedbirinin uygulandığı icra takip dosyasında ve sadece Tarifedeki tutarla sınırlı olarak öncelik hakkına sahip bulunduğu,
Yediemin alacağının tahsili için alacağın doğduğu icra takip dosyasından ayrı olarak müstakil bir takip başlatılması durumunda ise, bu takibe konu alacağın İcra ve İflas Kanunu'nun 138/2. maddesi kapsamında öncelikli ödenmesi gereken masraflar içerisinde değerlendirilmesi mümkün olmayacağından, satış bedelinin sıra cetveli yapılarak paylaştırılması gerektiği, aynı durumun, yediemin alacağının Tarifedeki tutarı aşması halinde aşan kısım için de geçerli olduğu, nitekim Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 20/03/2018 tarih ve E:2016/29827, K:2018/2778 sayılı kararının da bu yönde olduğu,
Öte yandan; dava konusu düzenlemede, sıra cetvelinde Tarifeye göre hesaplanacak yediemin alacağından sonra ilk sırada eşyanın aynından doğan amme alacağı niteliğindeki motorlu taşıt vergisine yer verilmesi gerektiğinin de düzenlendiği, esasen bu hususun 6183 sayılı Kanun'un 21. maddesinin 2. fıkrasının amir hükmünün gereği olduğu,
Bu haliyle, davaya konu yazının bu kısmında da üst hukuk normlarına ve söz konusu normları en üst yargısal düzeyde yorumlama görev ve yetkisine sahip Yargıtayın yerleşik içtihatlarına aykırılık bulunmadığı,
Dava konusu Genel Yazı'nın 2. maddesinin (c) bendi incelendiğinde;
Dava konusu 2. maddenin (c) bendinde, yediemin alacağı belirlenirken, müstakil takibe dayanak teşkil eden mahcuz malın muhafaza altına alındığı takip dosyasından bilgi alınarak varsa peşin alınan yediemin ücretinin mahsup edilmesi hususuna dikkat edilmesi gerektiğinin düzenlendiği, getirilen kuralın, mükerrer yediemin ücreti ödenmesinin önüne geçilmesi, bu suretle diğer alacaklıların haklarının korunması amacına yönelik olduğu anlaşıldığından, kuralda hukuka ve kamu yararına aykırı bir yön görülmediği,
Dava konusu Genel Yazı'nın 3. maddesi incelendiğinde;
Dava konusu 3. maddede; kaydında herhangi bir haciz veya rehin şerhi bulunmadığı halde Karayolları Trafik Kanunu'nun Ek 14. maddesi kapsamında yakalanan, ancak 296 sayılı Milli Emlak Genel Tebliği gereğince ilgili Milli Emlak Müdürlüğü tarafından satılması gerekirken satılmayan araçlar hakkında yedieminler tarafından başlatılan icra takiplerinde, bu araçlarla ilgili takip taleplerinin Milli Emlak Müdürlüğüne bildirilmesi, ayrıca paylaştırmanın sıra cetveli yapılarak yapılması, paylaştırmada sıra ve miktarın belirlenmesinde 296 sıra nolu Milli Emlak Genel Tebliği'nin 2. maddesinin (f) fıkrasındaki miktar ve oranların dikkate alınması, arta kalan miktarın ilgili Milli Emlak Müdürlüğüne gönderilmesi gerektiğinin düzenlendiği,
2918 sayılı Kanun'un Ek 14. maddesi incelendiğinde; buluntu olan veya anılan Kanun uyarınca trafikten men edilen ve 6 ay içinde sahipleri tarafından teslim alınmayan veya aranmayan araçların Hazine tarafından satışının yapılacağının düzenlendiği, söz konusu madde hükmünün uygulanmasına ilişkin usul ve işlemler hakkında doğabilecek tereddütleri gidermek amacıyla düzenlenen 296 sayılı Milli Emlak Genel Tebliği'nde ise, 2918 sayılı Kanun'un Ek 14. maddesi kapsamında olan araçların defterdarlık ve mal müdürlüklerince 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu uyarınca satışlarının yapılacağının ve bu satışta dikkate alınması gereken kuralların belirlendiği, ayrıca fiili haciz kararlarına veya mahkemelerce verilen tedbir, zapt ve müsadere kararlarına istinaden yakalanıp, muhafaza altına alınan araçlara bu Tebliğ hükümleri uygulanmayacağı hususunun düzenlendiğinin görüldüğü,
Uyuşmazlıkta; davacı şirket tarafından, 296 sayılı Milli Emlak Genel Tebliği'nin son cümlesinde, fiili haciz kararı bulunan araçlar yönünden anılan Tebliğ'in uygulanamayacağının belirtilmesine rağmen davaya konu düzenlemeyle, 2918 sayılı Kanun'un Ek 14. maddesi kapsamında olan araçlara ilişkin yediemin ücretlerinin tahsiline yönelik icra takiplerinde söz konusu Tebliğ'in uygulanacağı yönünde düzenleme yapıldığı ileri sürülmekte ise de; davaya konu düzenlemenin ilgili kısmında, 2918 sayılı Kanun'un Ek 14. maddesi kapsamında olan araçlara ilişkin yediemin ücretlerinin tahsili açısından yapılacak icra takiplerinin bahsi geçen Tebliğ hükümleri kapsamında yapılacağı hususunda bir düzenlemeye yer verilmediği, icra takibi sonrasında, takibe konu aracın satışı aşamasındaki masrafların ne şekilde karşılanacağının ve birden fazla alacak olması halinde paylaştırmanın sıra cetveli esas alınarak yapılacağının kurala bağlandığının anlaşıldığı,
Bu kapsamda yapılan değerlendirmede; dava konusu düzenlemede, yediemin ücretine yönelik yapılacak takip üzerine fiili haciz yapılması ve sonrasında satış yapılmasına engel bir kural bulunmadığı, satış sonrası yapılacak işlemlerin ve satış tutarından artan miktarın Milli Emlak Müdürlüğüne gönderilmesinin düzenlendiği dikkate alındığında; takibe konu alacağa ulaşılması yönünden engel bir düzenleme getirilmediği sonucuna varıldığı,
Öte yandan, 2918 sayılı Kanun'un Ek 14. maddesi uyarınca çıkarılan 296 sayılı Tebliğ ile getirilen düzenlemenin, alacaklıların İcra ve İflas Kanunu kapsamındaki haklarını sınırlayıcı bir yönünün bulunmadığı, yine 2918 sayılı Kanun'un Ek 14. maddesi kapsamında olan araçlara ilişkin yediemin ücretinin tahsili amacıyla yapılacak icra takipleri kapsamında 296 sayılı Tebliğ uyarınca değerlendirme yapılamayacağı kabul edilse dahi, alacaklı tarafın İcra ve İflas Kanunu'nun ilgili maddeleri uyarınca alacağına kavuşmasında yasal bir engelin bulunmadığının da açık olduğu,
Bu haliyle, davaya konu düzenlemenin bu kısmına ilişkin hukuka aykırılık iddiasının yerinde görülmediği gerekçesiyle,
davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı şirket tarafından, Dairece verilen kararda hem Genel Yazı'nın çıkarıldığı tarih olan 2016 yılında, hem de karar tarihi olan 2021 yılında verilen güncel içtihatlara dair araştırma yapılmaksızın karar verildiği, davalı idarece tesis edilen Genel Yazı'nın tesis edildiği tarihteki mahkeme ve Yargıtay kararlarına aykırı olduğu, Yargıtayca verilen birçok emsal kararda yediemin tarafından yediemin muhafaza ücretinin tahsili amacıyla ayrı bir müstakil takip açılabileceği ve takibin kesinleşmesi halinde alacağın, tüm alacaklıları ilgilendiren masraf olduğundan sıra cetveli düzenlenmeden önce ödeneceğinin ifade edildiği, davalı idarenin yardımcı birimi olan Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğünün kendi görev alanına girmeyen, mahallinde tüzük, yönetmelik, genelge veya Yargıtay içtihatları araştırılmak suretiyle çözülebilecek konularda ve yargı yetkisinin kullanılma alanına giren konularda genelge düzenleme yetkisi bulunmadığından dava konusu Genel Yazı'nın hukuka aykırı olduğu, kanunda öngörülmeyen bir uygulama getirdiği, yazıda üst norm olan kanun maddelerinin hatalı yorumlandığı, Yargıtayın dahi görüş birliği içinde olmadığı tartışmalı bir konuda genel yazı düzenlenemeyeceği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, Danıştay Onuncu Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan;
"a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c) Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması" sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin Danıştay Onuncu Dairesinin temyize konu 20/10/2021 tarih ve E:2016/9814, K:2021/4956 sayılı kararının ONANMASINA,
3. Kesin olarak, 18/04/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.