Abaküs Yazılım
İdare Dava Daireleri Kurulu
Esas No: 2021/1101
Karar No: 2022/1449
Karar Tarihi: 18.04.2022

Danıştay İdare Dava Daireleri Kurulu 2021/1101 Esas 2022/1449 Karar Sayılı İlamı

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2021/1101 E.  ,  2022/1449 K.

    "İçtihat Metni"

    T.C.
    D A N I Ş T A Y
    İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
    Esas No : 2021/1101
    Karar No : 2022/1449

    TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Bakanlığı
    VEKİLİ : Av. …
    DİĞER DAVALI : …
    KARŞI TARAF (DAVACILAR) : 1- … Derneği
    2- … Derneği
    VEKİLLERİ : Av. …

    İSTEMİN KONUSU : Danıştay Onuncu Dairesinin 12/11/2020 tarih ve E:2017/1846, K:2020/4821 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

    YARGILAMA SÜRECİ :
    Dava konusu istem: 20/03/2017 tarih ve 2017/10085 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile kabul edilen ve 30/03/2017 tarih ve 30023 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik’in 1. ve 2. maddesinin iptali istenilmiştir.
    Daire kararının özeti: Danıştay Onuncu Dairesinin 12/11/2020 tarih ve E:2017/1846, K:2020/4821 sayılı kararıyla;
    1219 sayılı Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarz-ı İcrasına Dair Kanun'un 1. maddesi ile 07/06/2011 tarih ve 27957 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Tıbbi Cihaz Yönetmeliği'nin 3. maddesinde yer alan düzenlemeler uyarınca tıbbi cihazların hastalığın tanı ve tedavisi için üretilen cihazlardan olduğu, yalnızca hekimlerce kullanılabileceği; tanı, tedavi hizmetlerinin de yalnızca hekimlerce verilebileceğinin anlaşıldığı;
    Dava konusu düzenlemenin daha önce yargı kararı ile iptal edilen Yönetmelik maddelerini karşılamak üzere yeniden düzenlendiği, daha önceki düzenlemeyi iptal eden Danıştay Onyedinci Dairesinin 28/01/2016 tarih ve E:2015/12196, K:2016/440 sayılı kararında belirtilen iptal nedenlerinin; bu davaya konu edilen düzenleme ile giderildiğinden bahsedilemeyeceği;
    Dava konusu düzenleme yapılırken esas alınan Sağlık Bakanlığı Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü bünyesinde oluşturulan Epilasyon ve Depilasyon Bilimsel ve Teknik Komisyonunun 02/03/2017 tarihli bilimsel görüşü ile daha önce Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu bünyesinde oluşturulan 02/05/2013 tarihli bilimsel komisyon görüşü arasında; yine 02/03/2017 tarihli bilimsel görüş ile daha önceki düzenlemeye esas alınan Sağlık Bakanlığı Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğünün uygunluk bildiren bilimsel görüşü arasında dahi çelişkiler bulunduğu, aynı idarenin aynı konuda farklı görüşler ortaya koyduğu ve bu görüşler arasındaki çelişki giderilmeden düzenleme yapıldığı;
    Ayrıca dava konusu düzenlemeye esas alınan 02/03/2017 tarihli bilimsel raporda hekim olmayan kişilerin de imzasının bulunduğunun dikkate alınması gerektiği;
    Dava konusu düzenleme ile yürürlükten kaldırılan ve yargı kararıyla iptal edilen düzenlemelere (anılan Yönetmelik'e ilişkin bazı maddeler ve düzenlemelere) yeniden geçerlilik kazandırılmaya çalışıldığı;
    Tıp merkezlerinde, hastane ortamında; ancak hekimlerce sunulabilecek bir sağlık hizmetinin güzellik salonlarında herhangi bir tıbbi yeterliliği olmayan kişilerce tıbbi olan-olmayan ayrımı yapılamayan cihazlarla verilmesinin ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceği; bu tür iş yerlerinde kişilerin güven duygusunun istismar edilebileceği, estetik sağlık hizmetleri olarak değerlendirilen lazer epilasyon, foto epilasyon, cildin bakımı ve desteklenmesine yönelik bitkisel veya kimyasal peeling uygulamaları vb. işlemlerin zaten dermatoloji veya plastik, rekonstrüktif ve estetik cerrahi uzmanı hekimler tarafından poliklinik hizmetleri ile gerçekleştirilebildiği; güzellik merkezlerinde hangi cihazların kullanılabileceğinin belirsiz olduğu; ayrıca dava konusu düzenlemede IPL cihazının güzellik uzmanlarınca tıbbi cihaz özelliğinin etkinleştirilmeden kullanılıp kullanılmadığının ve diğer hususların ne şekilde denetleneceğine, bu hususların tespiti hâlinde hangi yaptırımların uygulanacağına yönelik ayrıntılı bir düzenleme yapılmadığı;
    Tüm bu hususlar dikkate alındığında, dava konusu Yönetmelik değişikliğinde hukuka, mevzuata ve emsal yargı kararlarına uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle düzenlemelerin iptaline karar verilmiştir.

    TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idarelerden Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından, dava konusu düzenleme ile daha önce yargı yerlerince verilen iptal kararları nedeniyle oluşan hukuki boşluğun giderildiği, güzellik salonlarında tıbbi nitelikteki işlemlerin yapılmasının mümkün olmadığı, tıbbi olmayan cihazların kullanılmasının öngörüldüğü, bu durumda dava konusu düzenlemelerin hukuka aykırılığından bahsedilemeyeceği, ayrıca foto epilasyon ile ilgili de ayrıksı bir düzenleme yapılmadığı, IPL cihazlarının uzman personel tarafından tıbbi amaçlı değil kozmetik amaçlı kullanılmasının söz konusu olduğu ileri sürülmektedir.

    KARŞI TARAFIN SAVUNMALARI : Davacılar tarafından, Danıştay Onuncu Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.


    DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'UN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

    TÜRK MİLLETİ ADINA
    Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin gereği görüşüldü:
    İNCELEME VE GEREKÇE:
    MADDİ OLAY :
    25/07/2010 tarih ve 27652 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 2010/671 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik'in eki Ek-1’de yer alan 'Sıhhî Müesseseler İçin Sınıflarına ve Özelliklerine Göre Aranacak Nitelikler' kısmına "J-GÜZELLİK SALONLARI" bölümü eklenmiş ve ortak hükümlere ek olarak güzellik salonları için aranacak şartlara yer verilmiş; 06/12/2012 tarih ve 28489 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 2012/3986 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile anılan bölümde değişiklik yapılarak "Lazer epilasyon ve iğneli epilasyon dışındaki yöntemlerle epilasyon ve depilasyon işlemleri" bu salonlarda yapılabilecek işlemler arasında sayılmıştır.
    Anılan düzenlemeye karşı açılan davada; Danıştay Onyedinci Dairesinin 28/01/2016 tarih ve E:2015/12196, K:2016/440 sayılı kararı ile düzenlemenin iptali sonrasında 20/03/2017 tarih ve 2017/10085 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile kabul edilen ve 30/03/2017 tarih ve 30023 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ile esas Yönetmelik'in ekinde yer alan "Sihhî Müesseseler İçin Sınıflarına ve Özelliklerine Göre Aranacak Nitelikler" kısmının, güzellik salonları için aranan şartların düzenlendiği (J) bendine eklenen 11 numaralı alt bentte "Güzellik salonlarına alınan epilasyon ve depilasyon amaçlı cihazlar ile bu cihazların taşıdığı teknik özellikler yıllık olarak her yılın Aralık ayı sonu itibarıyla; yeni cihaz alınması durumunda ise on işgünü içinde, sorumlu müdür tarafından yetkili idareye ve valilik aracılığıyla il sağlık müdürlüğüne bildirilir. Güzellik salonlarında yetkili idarelerce yapılacak denetimlerde il sağlık müdürlüğü temsilcisi de yer alır. Denetimlerde foto epilasyon cihazlarının nanometre aralığını tespit etmek için joulmetre ölçüm aleti veya benzeri aletler kullanılır." şartına yer verilmiş, güzellik uzmanının yapabileceği işlemlerin sayıldığı 13 numaralı alt bende ise "13.2- Epilasyon/depilasyon biriminde: a. Lazer epilasyon yöntemleri hariç tıbbi cihaz kapsamına girmeyen cihazları kullanarak tıbbi amaçlı olmayan epilasyon ve depilasyon işlemleri (Epilasyon işlemini gerçekleştirecek güzellik uzmanlarının, kullanacağı epilasyon cihazıyla ilgili 3308 sayılı Kanun kapsamında alınan ustalık belgesi veya mesleki ve teknik okulların ilgili alanlarından mezun olduğunu gösterir diploma veya üniversitelerin ilgili lisans ve önlisans alan ve dalından mezun olduğunu gösterir diploma veya Meslekî Yeterlilik Kurumundan alınan meslekî yeterlilik belgesinden birisine sahip olması zorunludur. Bu diploma ve belgelerin yurtdışından alınmış olması halinde bunların ilgili mevzuata göre denkliğinin kabul edilmiş olması şarttır. Millî Eğitim Bakanlığının tanıdığı ve önceden alınmış diğer diplomalar ve kurs bitirme belgeleri müktesep hak kapsamında değerlendirilir.).
    " bendi ile "Bu maddenin yayımı tarihinden itibaren bir ay içinde güzellik salonlarında bulunan epilasyon ve depilasyon amaçlı cihazlar ile bu cihazların taşıdığı teknik özellikler sorumlu müdür tarafından yetkili idareye ve valilik aracılığıyla il sağlık müdürlüğüne bildirilir." düzenlemesini içeren Geçici 2. madde eklenmiştir.
    Bunun üzerine temyizen incelenen dava açılmıştır.

    HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
    Dava konusu düzenlemelerin, güzellik uzmanlarının foto epilasyon uygulaması yapmasına izin veren yeni düzenlemeler içerdiği görülmektedir.
    Davacılar tarafından, anılan cihazların tedavi amaçlı da kullanılabildiği, yapılan denetimlerde bu cihazların teknik özelliklerine bakılarak ayırt edilmesinin mümkün olmadığı ve komplikasyonlara sebep olabileceği hususları öne sürülerek düzenlemelerin hukuka aykırı olduğu iddia edilmektedir.
    Foto epilasyon (IPL) cihazlarının, hem kozmetik hem tıbbi amaçlı kullanımı bulunanlar olmakla birlikte; epilasyon dışındaki fonksiyonlarının bilgisayarında yüklü yazılım üzerinden kapatılması halinde güzellik uzmanlarınca kullanılabilmesi söz konusu olduğundan, güzellik salonlarında herhangi bir tıbbi işlem yapılmaksızın "Lazer epilasyon yöntemleri hariç tıbbi cihaz kapsamına girmeyen cihazları kullanarak tıbbi amaçlı olmayan epilasyon ve depilasyon işlemleri" yapılabileceğini kurala bağlayan, dolayısıyla IPL cihazlarının güzellik uzmanlarınca kullanılmasına imkan veren Yönetmelik maddelerinde hukuka aykırı bir yön bulunmamaktadır.
    Diğer yandan, bu cihazlar ile cihazların taşıdığı teknik özelliklerin yıllık olarak ve yeni cihaz alınması durumunda ise on işgünü içinde, sorumlu müdür tarafından yetkili idareye ve valilik aracılığıyla il sağlık müdürlüğüne bildirilmesi ve denetime tabi olduğu görüldüğünden, güzellik salonlarınca yerine getirilmesi yasak faaliyetlerden olan tıbbi işlemlerin yapıldığının tespiti durumunda, ilgili mevzuatında öngörülen işlemlerin yapılabileceği de tabiidir.
    Bu haliyle, dava konusu düzenlemelerde hukuka aykırılık görülmediğinden, düzenlemelerin iptali yolundaki Daire kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

    KARAR SONUCU:
    Açıklanan nedenlerle;
    1. Davalı idarelerden Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının temyiz isteminin kabulüne;
    2. Dava konusu düzenlemelerin yukarıda özetlenen gerekçeyle iptaline ilişkin Danıştay Onuncu Dairesinin temyize konu 12/11/2020 tarih ve E:2017/1846, K:2020/4821 sayılı kararının BOZULMASINA,
    3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Daireye gönderilmesine,
    4. Kesin olarak, 18/04/2022 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.


    KARŞI OY

    X- Temyiz edilen kararla ilgili dosyanın incelenmesinden; Danıştay Onuncu Dairesince verilen 12/11/2020 tarih ve E:2017/1846, K:2020/4821 sayılı kararın usul ve hukuka uygun olduğu, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı anlaşıldığından, temyiz isteminin reddi ile temyize konu kararın onanması gerektiği oyuyla, karara katılmıyoruz.


    GEREKÇEDE KARŞI OY

    XX- Dava, güzellik salonlarında güzellik uzmanının lazer epilasyon yöntemleri hariç tıbbi cihaz kapsamına girmeyen cihazları kullanarak tıbbi amaçlı olmayan epilasyon ve depilasyon işlemleri yapmasına imkan sağlayan ve 30/03/2017 tarih ve 30023 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik'in 1. ve 2. maddesinin iptali istemiyle açılmıştır.
    Anayasa'nın 56. maddesinin 1. fıkrasında, herkesin, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu; 3. fıkrasında, Devletin, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenleyeceği; 4. fıkrasında da Devletin, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getireceği hükme bağlanmıştır.
    Yönetmelikler; Anayasa'nın 124. maddesinde belirtildiği üzere, Cumhurbaşkanlığı, bakanlıklar ve kamu tüzel kişilerinin, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla çıkarılabilir. Yönetmeliklerin belirtilen niteliği ve hukuk kuralları sıralamasında Anayasa, kanun ve Cumhurbaşkanlığı kararnamesinden sonra yer aldığı dikkate alındığında üst kurallara uygun olması gerekmektedir. Başka bir deyişle yönetmelikler; yasa tekniğine uygun olmaması ve güçlükler bulunması nedeniyle yasal düzenlemelerde yer almayan; ancak idarenin işleyişi ve kamu yararı için önceden belirlenmesi zorunlu bulunan teknik konu ve ayrıntıların yasal çerçeve içerisinde kalmak koşuluyla nesnel, somut ve sürekli kurallarla belirlenmesi amacını taşır.
    Güzellik salonlarının ruhsatlandırılması ve denetimiyle ilgili hususlar ile güzellik salonlarında yapılan iş ve işlemler 25/07/2010 tarih ve 27652 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan yönetmelik değişikliği ile İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmelik kapsamına alınmış; söz konusu düzenlemede güzellik salonlarında lazer ve foto epilasyon dışındaki yöntemlerle epilasyon ve depilasyon işlemleri yapılabileceği öngörülmüş; "Güzellik Salonları" üst başlıklı ek-1 (j) bendinin 15.3 ve 15.4 alt başlıklı maddelerinde, güzellik salonlarında lazer epilasyon, lazer veya IPL ile akne, cilt yenileme, vasküler damar tedavisi, pigmentli lezyon tedavisi yapılamayacağı kurala bağlanmışken; güzellik salonlarında IPL uygulaması ile foto epilasyon yapılması imkanı sağlayan ve 06/12/2012 tarih ve 28489 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik'in 1. ve 2. maddeleri kabul edilmiş, bu düzenlemeye karşı açılan davada Danıştay Onyedinci Dairesinin 28/01/2016 tarih ve E:2015/12196, K:2016/440 sayılı iptal kararı üzerine, dava konusu düzenleme ile güzellik salonlarında güzellik uzmanının lazer epilasyon yöntemleri hariç tıbbi cihaz kapsamına girmeyen cihazları kullanarak tıbbi amaçlı olmayan epilasyon ve depilasyon işlemini (Epilasyon işlemini gerçekleştirecek güzellik uzmanlarının, kullanacağı epilasyon cihazıyla ilgili 3308 sayılı Kanun kapsamında alınan ustalık belgesi veya mesleki ve teknik okulların ilgili alanlarından mezun olduğunu gösterir diploma veya üniversitelerin ilgili lisans ve önlisans alan ve dalından mezun olduğunu gösterir diploma veya Meslekî Yeterlilik Kurumundan alınan meslekî yeterlilik belgesinden birisine sahip olması koşuluyla) gerçekleştirme yetkisi tanınmış, yine dava konu düzenleme ile bu işlemi gerçekleştirecek cihazların İl Sağlık Müdürlüğüne bildirilmesine ilişkin düzenleme getirilmiştir.
    Davacı tarafça; yapılan değişikliğin diğer eski düzenleme ile aynı olduğu, epilasyon ve depilasyon cihazları arasında tıbbi olan ve tıbbi olmayan ayrımının yapılamayacağı, epilasyon işleminin IPL cihazı ile gerçekleştirilebileceği, bu cihazın ise tıbbi cihaz niteliğinde olup, ancak hekimce kullanılabileceği; aksi hâlde hastalar ve kullanıcılar için büyük sakıncalar taşıdığı iddia edilmektedir.
    İdarece iptali istenilen düzenleme yapılmadan önce IPL cihazlarının uygulanmasına esas teşkil edecek kurum görüşü oluşturulabilmesi için 02/03/2017 tarihinde Epilasyon ve Depilasyon Bilimsel ve Teknik Komisyonunun oluşturulduğu; bu Komisyonca yapılan toplantıda; "... 400-1200 nm dalga boyu aralığında kullanılmak üzere geliştirilen IPL cihazları, kozmetik amaçlı depilasyon işlemleri için sistem içerisinde yer alan filtre sistemi ile 600-1200 nm aralığı ile sınırlandırıldığı, bu cihazların tıbbi amaçlı değil kozmetik amaçlı kullanılan cihazlar olduğu; tıbbi amaçlı üretilmeyen IPL cihazları belirli gerilim sınırları dahilinde kullanılmak üzere tasarlanmış elektrikli cihazlara dair 73/23/EEC direktifi kapsamına girdiği, bu cihazların tıbbi değil kozmetik amaçlı kullanılan cihazlar olduğu; Tıbbi Cihaz Yönetmeliğine göre üreticisi tarafından bir sağlık endikasyonu ile piyasaya arz edilen ve etkisini farmakolojik, metabolik veya immünolojik yolla göstermeyen ürünlerin tıbbi cihaz olarak değerlendirildiği, IPL cihazları sadece epilasyon amaçlı üretilenler ile cilt yenileme, akne yok etme özelliklerini de bir arada bulunduran cihazların da bulunduğu, sadece epilasyon amaçlı IPL cihazları tıbbi cihaz olmayıp eğitimini almış güzellik uzmanları tarafından kullanılabileceği, foto epilasyon (IPL) cihazları ile yapılan işlemlerin tıbbi işlem olup olmadığı hakkında yapılan yapılan değerlendirmede; farmakolojik, immünolojik ve anatomik açıdan tıbbı işlem sayılmayacağı, çünkü ağızdan veya damar içine bir ilaç verilmediği, bağışıklık sistemini etkilemediği ve kalıcı olarak organ değişlikliğine yol açmadığı, kıl köküne ısı verilmesi suretiyle yaratılmış olan geçici tüylerin temizlenmesi ya da vücuttan uzaklaştırılması işleminin tıbbi bir işlem olmadığı, tıbbi müdahale niteliğinde olmayan bu uygulamanın hekim tarafından yapılması zorunluğunun bulunmadığı, İl veya İlçe Sağlık Müdürlüğü personeli tarafından yapılacak denetimlerde belirtilen şartlar, sınırlar ve özellikler dışında lazer veya benzeri cihazların kullanılması durumunda cezai müeyyide uygulanması gerektiği; ilgili eğitim kurumlarından müfredatında belirtilmiş olan eğitimi almış belge sahibi güzellik uzmanlarının lazer epilasyon yöntemleri dışında yöntemler ile tıbbi amaçlı olmayan epilasyon ve depilasyon işlemi yapabileceğine karar verilmiştir." şeklinde değerlendirme yapıldığı görülmektedir.
    İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmelik'te güzellik salonlarında güzellik uzmanlarının yapabileceği işlemler ile kullanabileceği cihazlar sayılmakla birlikte aynı Yönetmelik'te bu tür iş yerlerinde yapılamayacak olan işlemler de sayılmıştır. Buna göre güzellik salonlarının reklam ve diğer tür tanıtım faaliyetlerinde lazer epilasyon, lazer veya IPL ile akne, cilt yenileme, vasküler damar tedavisi, pigmentli lezyon tedavisi yapılır biçiminde tanımlar kullanılamayacağı, güzellik salonunda tıp fakültesi mezunu olan biri çalışsa bile mezoterapi, akupunktur, lipoelektro gibi her türlü invazif girişimler ile tabip yetkisinde olan tıbbi işlemler yapılamayacağı, beşeri tıbbi ürün tavsiye edilemeyeceği ve hastalıkların tedavisine ilişkin tavsiyelerde bulunulamayacağı, deriye veya deri altına enjeksiyonla müdahalede bulunmayı gerektiren işlemler yapılamayacağı, solaryum biriminde, bronzlaştırıcı solaryum uygulamaları dışındaki işlemler uygulanamayacağı, cilt bakım birimi ile vücut bakım biriminde gerçekleştirilen işlemlerin gerektirdiği masaj uygulamaları hariç masaj yapılamayacağı, cildin bakımı ve desteklenmesine yönelik yüzeysel olarak % 30’luk oranın üzerinde alfa hidroksi asitler ve türevlerinin kullanımı suretiyle kimyasal ve bitkisel peeling uygulamaları ile cildin bakımı ve desteklenmesine yönelik mekanik peeling uygulamaları yapılamayacağı, güzellik salonlarında yetkili kurumlar tarafından üretim izni verilen veya bu kurumlardan alınan izinle ithal edilmiş olan ürünler dışında ürün bulundurulamayacağı, kullanılamayacağı veya satılamayacağı düzenlemesine yer verilmiştir.
    Görüldüğü üzere güzellik salonlarında cihaz tıbbi bir nitelik de taşısa, tıbbi olarak değerlendirilecek hiçbir işlemin yapılmasına izin verilmemiştir. İptali istenen son düzenleme ile lazer epilasyon yöntemleri hariç tıbbi cihaz kapsamına girmeyen ve yapılması yasaklanmayan epilasyon ve depilasyon işleminin güzellik uzmanı tarafından yapılmasına izin verilmiştir. Fotoepilasyon ile ilgili olarak herhangi bir yeni düzenleme yapılmamıştır. Her geçen gün çok büyük bir hızla gelişen ve yenilenen teknolojik gelişmeler karşısında güzellik salonlarında kullanılabilecek teknik cihazları dava konusu Yönetmelik kapsamında tek tek belirlemek ve her birini ayrı ayrı tanımlamak veya kullanılacak cihazları isimlendirmek mümkün olmayıp; ancak genel ilkeler konulmak suretiyle bu hususta bazı belirlemeler yapılabilir. Zaten dava konusu Yönetmelik'te de öncelikle güzellik merkezlerinde tıbbi cihazların kullanılamayacağı ifade edildikten sonra bu tür iş yerlerinde kullanılacak cihazların da yıllık olarak bildirimlerinin yapılması zorunluluğu getirilerek bu iş yerlerinin ve kullanılacak cihazların denetim ve kayıt altına alınması amaçlanmıştır. Yapılacak denetimlerde standart dışı veya tıbbi cihaz niteliği taşıyan cihazların tespiti durumunda bunlarla ilgili yasal işlem yapılacağı tabiidir. Hatta güzellik merkezlerinde hekim bulunması ve cihazın hekim tarafından kullanılması durumunda bile tıbbi nitelik arz eden işlemlerin yapılması yasaklanmıştır. Bu durumda herhangi bir tıbbi işlem yapılamayacak olan güzellik salonlarında tıbbi olmayan cihazların kullanılmasında hukuka aykırılıktan bahsedilemez. Güzellik salonlarında tıbbi olmayan ve hâlihazırda kullanılan tüm cihazların çeşitli komplikasyonlara sebebiyet vereceği gerekçesiyle tamamen yasaklanması durumunun, bu tür iş yerlerinde çalışan birçok kişinin işsiz kalmasına neden olacağı, bunun çalışma hakkı ve teşebbüs hürriyetini kısıtlama anlamına geleceği bunun da kaynak israfı ve atıl kapasiteye yol açacağı kesin olup durumun kamu yararı ile bağdaşmayacağı açıktır.
    Bu durumda, anılan Yönetmelik maddelerinde bu gerekçeyle hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varıldığından, davalı idarelerden Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının temyiz isteminin kabulü ile Daire kararının bu gerekçeyle bozulması gerektiği oyuyla, karara gerekçe yönünden katılmıyorum.



    MÜDAHALE İSTEMİNİN REDDİNE DAİR KARAR

    Davacılar Türk Dermatoloji Derneği ile Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Derneği tarafından, 20/03/2017 tarih ve 2017/10085 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile kabul edilen ve 30/03/2017 tarih ve 30023 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik’in 1. ve 2. maddesinin iptali istemiyle Başbakanlık (Cumhurbaşkanlığı) ve İçişleri Bakanlığına (hasım düzeltme ile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı) karşı açılan işbu davada; davalı idareler yanında davaya müdahale isteminde bulunan Ekli (1) sayılı Liste'de adı geçenlerin istemleri incelenerek gereği görüşüldü:
    2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nda davaya müdahale konusunda özel bir hüküm bulunmamakla birlikte "Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile Vergi Usul Kanununun uygulanacağı haller" başlıklı 31. maddesinde bu Kanun'da hüküm bulunmayan hallerde uygulanmak üzere 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na atıfta bulunulan haller arasında "üçüncü şahısların davaya katılması" konusu da sayılmıştır.
    6100 sayılı Kanun'un 65. maddesinde; asli müdahale düzenlenmiş, "Fer'i müdahale" başlıklı 66. maddesinde ise;
    "(1) Üçüncü kişi, davayı kazanmasında hukuki yararı bulunan taraf yanında ve ona yardımcı olmak amacıyla, tahkikat sona erinceye kadar, fer’î müdahil olarak davada yer alabilir." hükmüne,
    Anılan Kanun'un "Tahkikatın konusu" başlıklı 143. maddesinde ise;
    "(1)Tarafların davada ileri sürdükleri bütün iddia ve savunmalar birlikte incelenir.
    (2) Hâkim, muhakemeyi basitleştirmek veya kısaltmak için resen veya taraflardan birinin talebi üzerine tahkikatın her aşamasında iddia veya savunmalardan birinin veya bir kısmının diğerinden önce incelenmesine karar verebilir." hükmüne yer verilmiştir.
    Dosyanın incelenmesinden, güzellik salonlarında yapılabilecek işlemlere ilişkin kural içeren Yönetmelik maddelerinin dava konusu edildiği, davacılar tarafından bu işlemlerin bu yerlerde yapılamayacağının ileri sürüldüğü, diğer yandan davalı idareler yanında müdahale isteminde bulunan tarafından ise güzellik salonlarında bu işlemlerin yapılabileceğinin beyan edildiği görüldüğünden, bu istemin, davayı kazanmasında hukuki yarar olan taraf yanında davaya katılma niteliğinde olduğu, dolayısıyla 6100 sayılı Kanun'un 66. maddesi kapsamında fer'i müdahale istemi olduğu anlaşılmaktadır.
    Fer'i müdahale isteminde bulunulduğunun tespitinin ardından, davanın hangi aşamasında kadar bu istemde bulunulabileceğinin tespit edilmesi zorunludur.
    6100 sayılı Kanun'un yukarıda metnine yer verilen 66. maddesinde; fer'i müdahilin, taraf yanında ve tarafa yardımcı olarak tanımlandığı ve ancak tahkikat sona erinceye kadar davaya katılma isteminde bulunulabileceği belirtilerek ne zamana kadar bu istemde bulunulabileceğinin açıkça hükme bağlandığı görülmektedir. İdari yargılama hukukunda 'tahkikat' evresi bulunmamakla beraber kanun hükmünün düzenleniş şekli ile 6100 sayılı Kanun'un 143. maddesinde yer alan tahkikatın konusu birlikte değerlendirildiğinde; hakim tarafından, iddia ve savunmaların birlikte incelendiği tahkikat aşamasının ilk derece yargılaması içerisinde yer aldığı, kanun yolu aşamasını kapsamadığı sonucuna varılmaktadır. Nitekim anılan Kanun'un sistematiğine bakıldığında da 'Kanun Yolları' başlıklı 'Sekizinci Kısım'da bu yolların; istinaf, temyiz ve yargılamanın yenilenmesi olduğu da açıkça hüküm altına alınmıştır.
    Diğer yandan, söz konusu 66. maddenin gerekçesinde de; kanun koyucu tarafından, aslî müdahaleden farklı olarak, tahkikat sona erinceye kadar fer'î müdahalede bulunulacağının kabul edildiği, zira aslî müdahilin taraf olduğu ve bir dava açtığı, oysa fer'î müdahilin taraf yardımcısı olarak mevcut bir davanın içinde yer aldığının belirtildiği; dolayısıyla hükümde arzu edilenin ilk derece yargılaması içerisinde bu istemde bulunulması olduğu, kanun yollarının bu kapsam içerisinde kalmadığı anlaşılmaktadır.
    Somut uyuşmazlığa gelindiğinde; ilk derece mahkemesi sıfatıyla Dairece yargılama yapılıp esas hakkında karar verildikten sonra, kanun yolu olan temyiz aşamasında Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulundan fer'i müdahale isteminde bulunulduğu görülmektedir.
    Yukarıda yapılan tespitler ve 6100 sayılı Kanun'un ilgili hükümleri uyarınca, kanun yolu aşamasında fer'i müdahale isteminde bulunulmasının mümkün olmadığı görüldüğünden, temyiz aşamasında yapılan bu istemin reddi gerekmektedir.
    Açıklanan nedenlerle, davalı idareler yanında davaya müdahale isteminde bulunan Ekli (1) sayılı Liste'de adı geçenlerin istemlerinin reddine, 18/04/2022 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.




    KARŞI OY

    X- 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nda davaya müdahale konusunda özel bir hüküm bulunmamakla birlikte "Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile Vergi Usul Kanununun uygulanacağı haller" başlıklı 31. maddesinde; bu Kanun'da hüküm bulunmayan hallerde uygulanmak üzere 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na atıfta bulunan haller arasında "üçüncü şahısların davaya katılması" konusu da sayılmıştır.
    6100 sayılı Kanun'un 66. maddesinde ise; üçüncü kişinin, davayı kazanmasında hukuki yararı bulunan taraf yanında ve ona yardımcı olmak amacıyla, tahkikat sona erinceye kadar, fer'i müdahil olarak davada yer alabileceği hükme bağlanmıştır.
    Medeni yargılama hukuku ile idari yargılama hukuku birbirinden ayrı olmasına ve farklı usul kanunları bulunmasına rağmen, idari yargılama hukuku bazı konularda medeni yargılama hukukuna atıf yapmıştır. Bu atıfla birlikte Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nda düzenlenen kimi kurumlar idari yargılamanın özellikleri dikkate alınarak uygulanmaktadır.
    Üçüncü kişilerin davaya müdahalesi, idari yargının özellikleri ve temel ilkeleri açısından özel hukuktan farklı olarak anlaşılması ve uygulanması gereken bir usul müessesesidir. Bu bağlamda, idari yargının tek ve nihai amacının taraflar arasındaki uyuşmazlığı çözmek olmadığı, aynı zamanda idarenin hukuka uygun hareket etmesini sağlamak olduğunun göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Bu haliyle idari yargılama hukukunda davaya müdahalede, müdahale isteminde bulunanın davaya katılmasında hukuki yararı bulunmasının da ötesinde daha güçlü bir bağın mevcudiyeti söz konusudur.
    Buna göre 2577 sayılı Kanun'un 20. maddesinde düzenlenen "kendiliğinden araştırma ilkesi" uyarınca hukuki yararının bulunması kaydıyla üçüncü kişinin davaya müdahalesinin, kanun yolu dahil olmak üzere, davanın her aşamasında olabileceğinin kabulü, idari yargılama hukukunun temel ilkelerine uygun düşmektedir.
    Esasen, "davaya katılma" hususunda Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na yapılan atfa ilişkin düzenleme "davanın ihbarı"nda olduğu gibi mahiyeti itibarıyla, Anayasa'nın 36. maddesi ile güvence altına alınan "adil yargılanama hakkı" ile bu hakkın da bir unsuru olan "hukuki dinlenilme hakkı"nı sağlamaya ve bununla birlikte uyuşmazlığın daha iyi açıklanmasına ve usul ekonomisine de hizmet etmektedir.
    Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de, Menemen Minibüsçüler Odası/Türkiye kararında, yargıya erişim hakkının AİHS'nin 6. maddesinin "yargılanma hakkı" ile ilgili birinci fıkrasının yalnızca bir yönünü oluşturduğuna, erişim hakkının etkin olabilmesi için haklarına müdahale edilen bir kimsenin açık ve kesin bir şekilde bu işleme itiraz edilebilmesi ve bu itirazların mahkemece tartışılabilmesi ve incelenmesi gerektiğine, İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 31. maddesinin mahkemeye erişim hakkını doğrudan etkilediğine işaret etmiştir.
    Öte yandan, idari yargılama usulünde içtihatlarla geliştirilerek evrilen ve "adil yargılanma hakkının" tesisini amaçlayan idari yargılamanın kendine özgü yaklaşım tarzı, süregelen yargı kararlarında vücut bulmuş ve kanun yolu aşamasında da müdahale isteminin kabulü gerektiği yönünde istikrar bulmuştur.
    Nitekim Danıştayın yerleşik içtihatları da bu yönde (Örneğin, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 26/01/2022 tarih ve E:2020/2098, K:2022/141, Danıştay Beşinci Dairesinin 31/10/2018 tarih ve E:2016/20302, K:2018/17045, Danıştay Altıncı Dairesinin 23/03/2021 tarih ve E:2022/347, K:2022/3545, Danıştay Onuncu Dairesinin 20/01/2022 tarih ve E:2021/2914 ve Danıştay Onüçüncü Dairesinin 13/04/2022 tarih ve E:2022/733 sayılı kararları) olup, mevzuatta bu içtihattan ayrılmayı gerektiren bir değişiklik de yapılmamış iken yalnızca dosyanın temyiz aşamasında bulunması nedeniyle müdahale istemlerinin kabul edilmemesinin hukuki istikrar ilkesi ve hak arama hürriyeti ile bağdaşmayacağı tabiidir.
    Somut uyuşmazlıkta, güzellik salonlarında yapılacak işlemlere ilişkin kural içeren Yönetmelik maddelerinin dava konusu edildiği, davacı hekim Dernekleri tarafından bu işlemlerin güzellik salonlarında yapılamayacağının ileri sürüldüğü, diğer yandan davalı idareler yanında müdahale isteminde bulunanlar tarafından da, güzellik salonlarında bu işlemlerin yapılabileceğinin beyan edildiği görüldüğünden, bu iddia ve istemlerin, davayı kazanmasında hukuki yarar olan taraf yanında davaya katılma niteliği olduğu açıktır.
    Katılma isteminde bulunanların, davalı idarelerin davayı kazanmasında hukuki yararlarının bulunduğu ve davanın idareler lehine sonuçlanması halinde Yönetmelik'te belirtilen işlemleri yapmaya devam edecekleri, bu suretle verilecek karardan doğrudan etkilenecekleri kuşkusuzdur.
    Ayrıca 6100 sayılı Kanun'un 66. maddesinde aranan hukuki yarar koşulundan öte dava konusu düzenleme ile müdahale isteminde bulunan güzellik salonu çalışanlarının çalışma hürriyeti doğrudan etkilenmekte, bu haliyle de müdahale istemlerinin hak arama hürriyeti kapsamında kabul edilerek, temyiz aşamasında dahi olsa davaya katılmalarının engellenmemesi gerekmektedir.
    Bu durumda, müdahale dilekçesi, dava konusu düzenlemelerle birlikte incelendiğinde 6100 sayılı Kanun'un 66. maddesindeki koşulların oluştuğu anlaşıldığından, Ekli(1) Liste'de adı geçenlerin istemlerinin kabulü gerektiği sonucuna varılmaktadır.
    Açıklanan nedenlerle, davalı idareler yanında müdahale isteminde bulunan Ekli(1) sayılı Liste'de adı geçenlerin bu istemlerinin kabulü gerektiği oyuyla çoğunluk kararına katılmıyoruz.

    KARŞI OY

    XX- 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu bir bütün olarak incelendiğinde; kanun yolu aşamasında fer'i müdahale isteminde bulunulamayacağı sonucuna varılmakla birlikte somut olayda, Danıştay Onuncu Dairesinin temyize konu iptal kararı Kurulumuzca bozulduğundan, Dairece bozma kararı üzerine yeniden yargılama yapılacaktır.
    Bu durumda, Dairece, yeni yargılamanın ilk derece mahkemesi sıfatıyla yapılacak olması karşısında davalı idareler yanından davaya müdahale istemlerinin, işbu dosyada kabulü gerekmektedir.
    Zira, aksi halde müdahale isteminde bulunanların Daireden tekrar istemde bulunması gibi bir sonuç ortaya çıkacaktır. Bu durumun ise usul ekonomisine aykırı olacağı açıktır.
    Açıklanan nedenle, davalı idareler yanında müdahale isteminde bulunanların bu istemlerinin kabulü gerektiği oyuyla çoğunluk kararına katılmıyorum.


    MÜDAHALE İSTEMİNDE BULUNULMAMIŞ SAYILMASINA DAİR KARAR

    Davacılar Türk Dermatoloji Derneği ile Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Derneği tarafından, 20/03/2017 tarih ve 2017/10085 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile kabul edilen ve 30/03/2017 tarih ve 30023 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik’in 1. ve 2. maddesinin iptali istemiyle Başbakanlık (Cumhurbaşkanlığı) ve İçişleri Bakanlığına (hasım düzeltme ile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı) karşı açılan işbu davada; davalı idareler yanında davaya müdahale isteminde bulunan Ekli (2) sayılı Liste'de adı geçenlerin istemleri incelenerek gereği görüşüldü:
    2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 31. maddesinin atıfta bulunduğu 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 66. maddesinde, üçüncü kişinin, davayı kazanmasından hukuki yararı bulunan taraf yanında ve ona yardımcı olmak amacıyla, tahkikat sona erinceye kadar, fer'i müdahil olarak davada yer alabileceği; 67. maddesinde ise, müdahale dilekçesinin, davanın taraflarına tebliğ edileceği kuralı yer almaktadır.
    Dosyanın incelenmesinden, müdahale isteminde bulunana, davaya müdahil olunabilmesi için yatırılması gereken harç ve posta ücreti eksikliğinin tamamlanmasına aksi halde davaya katılma isteminin incelenmeyeceğine ilişkin Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun para isteme yazısı tebliğ edilmesine rağmen, eksik harç ve posta ücretinin yatırılmadığı anlaşılmaktadır.
    Açıklanan nedenle, davalı idareler yanında müdahale isteminde bulunulmamış sayılmasına, 18/04/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi