17. Hukuk Dairesi 2016/9375 E. , 2019/2747 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalılar ... ve ... vekili ile davalılar ... ve... Yönetimi Taş.İnş.San.ve Ltd.Şti. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili; müvekkil şirketin davalı ... aleyhine ... Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2011/25 esas - 2012/181 karar sayılı ilamı ile davalı aleyhine hüküm kurulduğunu, ... 6. İcra Müdürlüğü"nün 2013/5500 sayılı dosyası ile davalıdan alacağın tahsili için takip başlatıldığını, ancak davalının dava konusu taşınmazlarını davalı ..."ya devrettiğini, daha sonra da diğer davalılar arasında satış gerçekleştirildiğini, bu devirlerin mal kaçırmak amacıyla yapıldığını beyanla, Borçlar Kanununun 19. maddesi ve İİK"nun 277. maddeleri gereğince dava konusu taşınmazlara ilişkin tasarrufların iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar ... Mühendislik Çevre Danışmanlığı Madencilik İnşaat Taahhüt Sanayi Ticaret Ltd. Şti. ve ... vekili; davanın reddini savunmuştur.
Davalılar ... ve ... vekili; davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan delillere göre; davanın kabulüne, davacının alacaklarını alabilmesi için dava konusu olan ... Mah. 449 ada 3 parsel 3 nolu, 2 nolu, 1 nolu, bağımsız bölüm, ... Mah. 393 ada 12 parsel sayılı taşınmaz, ... Yeni
Mah. 615 ada 11 parselde kayıtlı taşınmazın haczi ve satışı konusunda davacı tarafın alacak ve fer-ileriyle sınırlı olmak üzere davacı tarafa cebri icra yetkisi verilmesine, karar verilmiş; hüküm, davalılar ... ve ... vekili ile davalılar ... ve ... Yönetimi Taş.İnş.San.ve Ltd.Şti. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, İİK"nun 277 ve devamı maddelerine dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
10.04.1992 gün 7/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı hakimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olmasını öngörmektedir. Kısa kararda hükmedilen bir yükümlülüğünün gerekçeli kararda hüküm altına alınmamış olmasının çelişki teşkil etmediğini söylemek mümkün değildir. Yargı erkinin görev ve yetkisi Anayasa ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak keza İBK"nın bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir.
Tefhim edilen hüküm başka gerekçeli karardaki hüküm başka ise bu durumun mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır. Öyle ki İBK ile bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde başka bir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir. Diğer taraftan 1086 sayılı HUMK.’nun 381.- 389. maddelerinde (6100 sayılı HMK m. 294-297), hükmün tefhimi, nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca düzenlenmiştir. HUMK’nun 388. maddesinde (HMK m. 297/II); hüküm sonucu kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin zorunlu olduğu açıklanmıştır. Başka bir anlatımla, tesis edilen hüküm, infazı kabil ve uygulanabilir olmalıdır.
Bu hükümler yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereği ve kamu düzeni ile ilgili olup, yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar, kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta olması zorunludur.
Yargıtay"ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için de ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş bir hükmün bulunması gerektiği açıktır.
Somut uyuşmazlıkta, yerel mahkemenin yargılamayı sonuçlandırdığı 28/01/2016 tarihli kısa kararında "davanın kabulüne" denildiği halde, gerekçeli kararda "Davanın Kabulüne; Davacının alacaklarını alabilmesi için dava konusu olan ... Mah. 449 ada 3 parsel 3 nolu, 2 nolu, 1 nolu, bağımsız bölüm, ... Mah. 393 ada 12 parsel sayılı taşınmaz, ... Yeni Mah. 615 ada 11 parselde kayıtlı taşınmazın haczi ve satışı konusunda davacı tarafın alacak ve fer-ileriyle sınırlı olmak üzere davacı tarafa cebri icra yetkisi verilmesine" şeklinde yazıldığı görülmektedir. Bu durum HMK"nin 294/3. maddesine aykırılık teşkil ettiğinden 10.4.1992 gün ve 1991/7 Esas-1992/4 Karar Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı uyarınca kısa karar ile gerekçeli karar arasındaki çelişkinin giderildiği bir hüküm kurulmak üzere kararın bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
2-Bozma neden ve şekline göre davalılar ... ve ... vekili ile davalılar ... ve ... Atık Yönetimi Taş. İnş. San. ve Ltd. Şti. vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle bozma nedenine göre bu aşamada davalılar ... ve ... vekili ile davalılar ... ve ... Atık Yönetimi Taş. İnş. San. ve Ltd. Şti. vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalılar ... ve ... ile davalılar ... ve ... Atık Yönetimi Taş. İnş. San. ve Ltd. Şti"ne geri verilmesine 11/03/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.