Abaküs Yazılım
13. Daire
Esas No: 2020/1112
Karar No: 2022/1532
Karar Tarihi: 07.04.2022

Danıştay 13. Daire 2020/1112 Esas 2022/1532 Karar Sayılı İlamı

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2020/1112 E.  ,  2022/1532 K.

    "İçtihat Metni"

    T.C.
    D A N I Ş T A Y
    ONÜÇÜNCÜ DAİRE
    Esas No:2020/1112
    Karar No:2022/1532

    TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
    VEKİLİ : Av. …

    KARŞI TARAF (DAVALI) : … Başkanlığı
    VEKİLİ : Av. …

    İSTEMİN KONUSU : ... İdare Mahkemesi'nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

    YARGILAMA SÜRECİ :
    Dava konusu istem: Aydın Valiliği Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı Doğal Kaynaklar Ruhsat ve Kültür Varlıkları Müdürlüğü'nce 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu'nun 36. maddesi kapsamında jeotermal sahada arama ruhsatına ilişkin olarak 06/08/2019 tarihinde gerçekleştirilen 3289134 erişim nolu, 9 numaralı ihalenin iptali istenilmiştir.
    İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: ... İdare Mahkemesi'nce verilen kararda; Jeotermal Kaynaklar ve Doğal Mineralli Sular Kanunu'nun 10. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi ve Jeotermal Kaynaklar ve Doğal Mineralli Sular Kanunu Uygulama Yönetmeliği'nin 17/1 maddesi uyarınca Aydın ilinde herhangi bir nedenle hükümden düşmüş, terk edilmiş veya taksir edilmiş jeotermal kaynak işletme, kaynak arama ve doğal mineralli su ruhsatlarının ihale yapılarak arama ve işletmeye açılmasına karar verildiği, ihale ilanının 23/07/2019 tarih ve 30840 sayılı Resmi Gazete'de yayımlandığı, 06/08/2019 tarihinde gerçekleştirilen dava konusu ihalenin taliplisinin çıkmadığı, söz konusu ihalenin iptali istemiyle davacı tarafından 15/08/2019 tarihli dilekçe ile davalı idareye başvuruda bulunulduğu, dolayısıyla davacının yapılan ihaleden en geç bu tarihte haberdar olduğunun açık olduğu, 2577 sayılı Kanun'un 20/A maddesi uyarınca özel dava açma süresi öngörülen ve aynı Kanun'un 11. maddesi hükmünün de uygulanma olanağı bulunmayan dava konusu işleme karşı, dava konusu ihalenin öğrenildiği 15/08/2019 tarihini izleyen günden itibaren otuz gün içerisinde en geç (14/09/2019 gününün cumartesi gününe denk gelmesi sebebiyle) 16/09/2019 tarihine kadar dava açılması gerekirken bu süre geçirildikten sonra ilk olarak Mahkemelerinin E:… sayılı dosyasına kayden 31/10/2019 tarihinde açılan, ancak Mahkemelerinin … tarih ve E:… K:… sayılı "dava dilekçesinin 2577 sayılı Kanun'un 3. ve 5. maddelerine uygun olmadığına" yönelik kararı sonrasında yenilenen işbu davanın süre aşımı sebebiyle esasının incelenmesine olanak bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
    Belirtilen gerekçelerle davanın süre aşımı yönünden reddine karar verilmiştir.

    TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, davalı idarenin kamu kurumu olduğu ve bu sebeple Kamu İhale Kanunu hükümlerinin uygulanması gerektiği, ayrıca Kamu İhale Kurulu'na yapılan başvurunun süreyi durdurduğu ileri sürülerek davanın süresinde olduğu belirtilmekte ve kararın bozulması istenilmektedir.

    KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, davanın süresinde açılmadığı belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.

    DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'NIN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

    TÜRK MİLLETİ ADINA
    Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi'nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
    İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
    Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

    KARAR SONUCU :
    Açıklanan nedenlerle;
    1. Davacının temyiz isteminin reddine,
    2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle süre aşımı yönünden reddi yolundaki ... İdare Mahkemesi'nin … tarih ve E:…, K:… sayılı temyize konu kararında, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından anılan Mahkeme kararının ONANMASINA,
    3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
    4. Dosyanın anılan Mahkeme'ye gönderilmesine,
    5. 2577 sayılı Kanun'un 20/A maddesinin ikinci fıkrasının (i) bendi uyarınca kesin olarak (karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere), 07/04/2022 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.



    (X) KARŞI OY :
    Anayasa'nın 40. maddesinin ikinci fıkrası hükmü ile bireylerin yargı ya da idari makamlar önünde haklarını arayabilmelerine kolaylık ve olanak sağlanması amaçlanmış; idareye, işlemlerinde, ilgililerin kaç gün içinde, hangi mercilere başvurabileceklerini bildirme yükümlülüğü getirilmiştir. Anayasa'nın 125. maddesinde de, idari işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin "yazılı bildirim" tarihinden başlayacağı belirtilmiştir.
    20/01/1982 tarihinde yürürlüğe giren 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nda idari yargıda uygulanan “genel yargılama usulü” ve 7. maddesi ile devamı maddelerde de “genel dava açma süreleri” düzenlenmiş bulunmaktadır. Anılan Kanun'un 7. maddesinde, özel süre gösterilmeyen hâllerde idare mahkemelerinde idari işlemlere karşı dava açma süresinin "altmış gün" olduğu ve bu sürenin yazılı bildirim tarihini izleyen günden itibaren başlayacağı kurala bağlanmıştır.
    Buna karşılık, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'na, 28/06/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun'un 18. maddesiyle eklenen 20/A maddesiyle, bir kısım işlemlere karşı açılan davalarda, genel yargılama usulünden farklı olarak, gerek dava, gerekse temyiz aşamasında uygulanacak “ivedi yargılama usulü” getirilmiş; ayrıca, ivedi yargılama usulünde dava açma süresinin "otuz gün" olduğu ve bu Kanun'un 11. maddesi hükümlerinin uygulanmayacağı öngörülmüştür. Anılan maddede, ihaleden yasaklama kararları hariç ihale işlemlerinden doğan uyuşmazlıklar da ivedi yargılama usulünün uygulanacağı davalar arasında sayılmıştır.
    Genel yargılama usulünün uygulandığı uyuşmazlıklarda, ilgililere dava açmadan önce, 2577 sayılı Kanun’un 10, 11, 12 ve 13. maddeleriyle “idari başvuru” seçeneği getirilmişken, ivedi yargılama usulünün uygulandığı işlemlere karşı doğrudan dava açma zorunluluğu getirilmiş ve 2577 sayılı Kanun’un 11. maddesi uyarınca yapılacak idari başvurunun dava açma süresini durdurmayacağı kurala bağlanmıştır.
    Anayasa'nın 40. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca idarenin yükümlülüğünün, ivedi yargılama usûlüne tâbi bir idarî işlem söz konusu olduğunda, ilgilinin yanılgıya düşmemesi açısından özel dava açma süresi içerisinde doğrudan dava açmak zorunda olduğunun, işleme karşı idarî başvuruda bulunularak itiraz edilmesinin dava açma süresini durdurmayacağının bildirilmesini de kapsadığı kuşkusuzdur. Ancak kendisine herhangi bir yazılı bildirim yapılmayan ya da yapılan yazılı bildirimde işleme karşı başvuru yolu ve süresi belirtilmeyen, uyuşmazlığın ivedi yargılama usûlüne tabi olduğu, 2577 sayılı Kanun'un 11. maddesi uyarınca itirazda bulunmasının dava açma süresini durdurmayacağı, doğrudan dava açması gerektiği bildirilmeyen ilgililerin, hangi yargılama usûlünün uygulanacağı ve hangi sürede dava açacakları konusunda karışıklık yaşamaları ve yanılgıya düşmeleri mümkün bulunmaktadır. Mevzuattan kaynaklanan bu karışıklığın Anayasa’nın 36. maddesinde yer alan mahkemeye erişim hakkını ihlal eden sonuçlara ulaşmasını engellemek yargı yerine düşen bir görevdir.
    Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin 36533/04 başvuru numaralı Mesutoğlu-Türkiye kararında, usul kurallarının nasıl yorumlanması gerektiği hususunda özetle; mahkemeye erişim hakkının mutlak olmadığı, bazı sınırlamalara tabi olabildiği, bununla birlikte, getirilen kısıtlamaların, hakkın özünü ortadan kaldıracak ölçüde, kişinin mahkemeye erişimini engellememesi gerektiği, mahkemeye erişim hakkına getirilen bu tür sınırlamaların ancak meşru bir amaç güdüldüğü takdirde ve hedeflenen amaç ile başvurulan araçlar arasında makûl bir orantı olması hâlinde Sözleşmenin 6/1. maddesi ile bağdaşabileceği, bu ilkelerden hareketle, dava açma hakkının doğal olarak yasayla belirlenen şartları olmakla birlikte, mahkemelerin yargılama usullerini uygularken bir yandan davanın hakkaniyetine hâlel getirecek kadar abartılı şekilcilikten, öte yandan, kanunla öngörülmüş olan usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak kadar aşırı bir esneklikten kaçınılması gerektiği belirtilmektedir.
    Bu durumda, ilgililere herhangi bir yazılı bildirimin yapılmadığı ve idari işlemin bir şekilde öğrenilmesi üzerine dava açıldığı durumda, bu kişilerin mevzuattan kaynaklan bu karışıklık nedeniyle kaç gün içinde hangi merciye başvuracaklarını bilmeleri beklenemeyeceğinden, ayrıca uyuşmazlığın genel yargılama usulüne mi yoksa ivedi yargılama usulüne mi tabi olduğu noktasında tereddüt yaşamaları olası bulunduğundan, dava açma süresi hesaplanırken öğrenme tarihinin başlangıç alınması ve aynı şekilde özel dava açma süresinin değil, açık, anlaşılabilir ve ulaşılabilir olan genel dava açma süresinin işletilmesi gerekir.
    Nitekim Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu'nun 15/03/2022 tarih ve E:2021/2, K:2022/1 sayılı kararıyla da; yazılı olarak bildirilen ve özel dava açma süresine tabi olan bir işlemde, dava açma süresinin gösterilmemiş olması durumunda genel dava açma süresinin işletilmesi gerektiği yönünde içtihatların birleştirilmesine karar verilmiştir.
    Diğer taraftan, Anayasa'nın 40. maddesinin ikinci fıkrasında öngörülen, hangi kanun yolları ve mercilere başvurulacağının ve sürelerinin belirtilmesi zorunluluğunun bütün idari işlemler için değil, kişilerin haklarını, özgürlüklerini veya menfaatlerini zedeler nitelikte olan ve yazılı olarak ilgilisine bildirilen işlemler için geçerli olduğunun kabul edilmesi gerekir. İhale ilanları ve ihale şartnameleri, yapılacak olan ihaleye katılım ve yeterlik kurallarını düzenleyen bir işlem olduğundan başvuru yolları ve süresinin belirtilmesini zorunlu kılan bir özelliğe sahip değildir.
    Olayda, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu'nun 36. maddesi kapsamında jeotermal sahada arama ruhsatına ilişkin ihale ilanının 23/07/2019 tarih ve 30840 sayılı Resmi Gazete'de yayınlandığı, 06/08/2019 tarihinde dava konusu ihalenin gerçekleştirildiği ve taliplisinin çıkmadığının tutanağa bağlandığı, 5886 sayılı Kanun'un 10/c maddesi ile Jeotermal Kaynaklar ve Doğal Mineralli Sular Kanunu Uygulama Yönetmeliği'nin 17/1. maddesi uyarınca ruhsat hakkının dava dışı bir şirkete bırakılmasına karar verildiği, davacının ihalenin iptal edilmesi istemiyle 15/08/2019 tarihli dilekçe ile davalı idareye başvuruda bulunduğu, itiraza cevaben 29/08/2019 tarihli yazıyla vekâletname eksikliğinin davacıya bildirildiği, bu arada davacının ihalenin 4734 sayılı Kanuna göre yapıldığı düşüncesiyle 03/09/2019 tarihinde Kamu İhale Kurumuna itirazen şikâyet başvurusunda bulunduğu, Kamu İhale Kurulu'nun … tarih ve … sayılı kararıyla; başvuruya konu ihalenin 2886 sayılı Kanun çerçevesinde yapıldığı, başvurunun Kurumun görev alanına girmediği, bu ihalede idarenin kararına karşı yetkili idare mahkemesine başvurulması gerektiği gerekçesiyle başvurunun görev yönünden reddedildiği, bu kararın davacıya 20/09/2019 tarihinde tebliğ edildiği, bu arada davacının 17/09/2019 tarihli dilekçesiyle bahsi geçen eksiklikleri gidermesi üzerine 02/10/2019 tarihli işlemle itirazının reddedildiği, bunun üzerine 31/10/2019 tarihinde bakılan davayı açtığı anlaşılmaktadır.
    Bu durumda, uyuşmazlığın ivedi yargılama usulüne tâbi olduğu ve dava açma süresinin otuz gün olduğu, uygulanan bu usulde idareye yapılan başvurunun dava açma süresini durdurmayacağı yolunda kendisine yazılı bildirim yapılmayan davacının, hangi tarihten itibaren dava açması gerektiği hususunda tereddüt yaşadığı ve yanılgıya düştüğü, mevzuattan kaynaklanan bu karışıklığın davacının özel süresi içerisinde dava açmasını zorlaştırdığı anlaşıldığından, mahkemeye erişim hakkının ihlal edilmemesi açısından uyuşmazlıkta özel yargılama usulü ve süresinin değil, genel yargılama usulü ve süresinin uygulanması gerektiği, davanın uyuşmazlık konusu ihalenin iptali için yaptığı itiraz başvurusunun reddine ilişkin işlemin tebliği üzerine genel dava açma süresi içerisinde açıldığı göz önünde bulundurulduğunda, davanın süresinde açıldığının kabulü gerekirken, süre aşımı nedeniyle reddine ilişkin Mahkeme kararında hukuki isabet bulunmadığı sonucuna ulaşılmaktadır.
    Açıklanan nedenlerle, temyize konu Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesi gerektiği oyu ile karara katılmıyorum.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi