
Esas No: 2020/2472
Karar No: 2022/1637
Karar Tarihi: 29.03.2022
Danıştay 5. Daire 2020/2472 Esas 2022/1637 Karar Sayılı İlamı
Danıştay 5. Daire Başkanlığı 2020/2472 E. , 2022/1637 K."İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
BEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2020/2472
Karar No : 2022/1637
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Bakanlığı / …
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … İdare Dava Dairesinin … tarih ve E:… , K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: ... Gümrük ve Ticaret Bölge Müdürlüğü bünyesinde muayene memuru olarak görev yapmakta iken 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname uyarınca … tarih ve … sayılı Bakanlık onayı ile kamu görevinden çıkarılmasına ilişkin işlemin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:… , K:… sayılı kararında; davacının kamu görevinden çıkarılmasına ilişkin dava konusu işlemin gerekçesinin, davacının terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulu'nca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğunun değerlendirilmesi olarak gösterilmesi karşısında, davacı hakkında … Cumhuriyet Başsavcılığı'nın … gün ve … sayılı karar ile davacı hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği, ilgili kararda davacının 31/12/2013 ile 24/12/2014 tarihleri arasında Bank Asya hesabının bulunduğu ve söz konusu hesabın bilirkişi marifetiyle incelenmesi neticesinde, "bankacılık işlemlerinin tek tek incelenmesi neticesinde şüphe işlemlerin bulunmadığı..." kanaatinin kararda gerekçe olarak yer aldığı, Mahkemelerince ara kararla, İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nden davacı hakkında herhangi bir arşiv araştırması ve güvenlik soruşturmasına ilişkin somut bilgi ve belgeler istenilmiş, İl Emniyet Müdürlüğü cevabi yazısında, davacı hakkında bir bilgi bulunmadığı belirtilmiş, bu durumda davacının terör örgütleri veya Milli Güvenlik Kurulunca devletin güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya guruplar ile irtibatlı ve iltisaklı olduğu yönünde değerlendirmeye esas alınabilecek herhangi bir bilgi, belge veya tespit bulunmadığı gibi, hakkındaki ceza soruşturmasının da kovuşturmaya yer olmadığı kararıyla neticelendiği anlaşıldığından, dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı kanaatine varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: Davacının istinaf başvurusunda bulunması üzerine … Bölge İdare Mahkemesi … İdare Dava Dairesinin … tarih ve E:… , K:… sayılı kararında; davacı hakkında "Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma" suçlamasıyla açılan ceza soruşturmasında … Cumhuriyet Başsavcılığınca her ne kadar … tarih ve Soruşturma No: … , Karar No:… sayılı "Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar" verilmiş ise de, bu durum davacının ceza hukuku anlamındaki sorumluluğuna ilişkin olup, kamu personel hukukuna yönelik sorumluluklarını ortadan kaldırmadığı, buna bağlı olarak durumlarının kamu personel hukuku yönüyle ele alınmasının önünde engel oluşturmadığı, davacının görevine son verilmesine dayanak teşkil eden KHK hükmünde ise; terör örgütleri veya MGK'ca devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplar ile üyeler arasındaki bağın "sübut" derecesinde ortaya konulmasının aranmadığı, bu yapı, oluşum ve gruplar ile üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatının değerlendirilmesinin yeterli görüldüğü, bu değerlendirmenin de ilgilinin cezai sorumluluğunun bulunup bulunmadığından bağımsız olarak sadece davalı idare bünyesinde kalmasının uygun olup olmadığına ilişkin olarak yapılacağı kuşkusuz olup, bahsi geçen savcılık kararı davacı hakkındaki "Üyelik" suçlaması nedeniyle kovuşturma aşamasına geçilmemesine ilişkin iken, uyuşmazlık konusu idari işlemin ise, davalı idarece cezai sorumluluktan bağımsız şekilde yapılan değerlendirmeler neticesinde, davacının iltisak veya irtibatının bulunduğu yönünde oluşan kanaate dayalı olduğu, bu itibarla, dava konusu işlemin cezai bir müeyyide niteliğinde olmayıp, ülke genelinde olağanüstü hal ilanına neden olan darbe girişimi sonrasında FETÖ/PDY terör örgütünün oluşturduğu tehdidin sonlandırılmasını sağlamaya dönük idari bir tedbir olduğu, davacının kamu görevinden çıkarılmasına sebep olan sürecin darbe girişimiyle başlamasından dolayı idarece bu vahim duruma özgü tedbirler alınırken kullanılan takdir yetkisinin etkili bir şekilde kullanılmasının, ölçülülük ilkesini ihlal edecek genişlikte ve hakkın özünü zedeleyecek bir uygulama şeklinde değerlendirilemeyeceği, somut olayda da İstanbul Gümrük ve Ticaret Bölge Müdürlüğü bünyesinde muayene memuru olarak görev yapmaktayken MGK'ca devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplar ile irtibat ve/veya iltisaklı olduğu değerlendirilen davacının yürüttüğü kamu görevinin önem ve hassasiyeti dikkate alındığında, idarenin olağanüstü hal kapsamında alınan tedbirlere yönelik haiz olduğu takdir yetkisi kapsamında tesis edilen davalı idare işleminde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı vekili tarafından, FETÖ/PDY terör örgütüyle herhangi bir bağının bulunmadığı, Bölge İdare Mahkemesi karar gerekçesinde hangi somut kriterlere göre kişinin memuriyetten çıkarılması gerektiğine dair değerlendirme yapılacağının ortaya konulmadığı, kamu görevinden çıkarılmasında idarenin takdir yetkisinin yeterli görüldüğü, hakkında idarece somut bir delil ortaya konulamadığından Bölge İdare Mahkemesi kararının hukuka aykırı olduğu iddia edilmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından; 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'de üyelik, mensubiyet, iltisak ve irtibat için idarece yapılacak değerlendirmenin yeterli görüldüğü, benzer nitelikteki davaların reddine karar verildiği, dava konusu işlemin hukuka ve mevzuata uygun olarak tesis edildiği, davacının temyiz iddialarının yerinde olmadığı, Bölge İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ … 'NÜN DÜŞÜNCESİ: Temyiz isteminin kabulü ile Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Beşinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 20/B maddesi uyarınca, dosyanın tekemmül ettiği anlaşıldığından yürütmenin durdurulması istemi hakkında karar verilmeksizin işin gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY ve İLGİLİ MEVZUAT:
Türkiye'de 15 Temmuz 2016 gecesi, kendilerini “Yurtta Sulh Konseyi” olarak isimlendiren bir grup Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) mensubu tarafından, demokratik biçimde halk tarafından göreve getirilen Türkiye Büyük Millet Meclisini (TBMM), Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ve Cumhurbaşkanı'nı devirmek ve anayasal düzeni ortadan kaldırmak amacıyla darbe teşebbüsünde bulunulmuş, bu teşebbüs Türk Milleti tarafından akamete uğratılmıştır.
Anayasa'nın olay tarihinde yürürlükte bulunan 118. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca Milli Güvenlik Kurulu (MGK) tarafından 20/07/2016 tarihli toplantıda yapılan değerlendirmede, darbe teşebbüsünün TSK içindeki Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) mensupları tarafından başlatıldığı, bu örgütün kuruluş aşamasından itibaren etkisi altına aldığı eğitim kuruluşları, sivil toplum kuruluşları, medya kuruluşları, ticari kuruluşlar ve kamu görevlileri aracılığıyla Milleti ve Devleti kontrol altında tutmayı amaçladığı belirtilmiştir.
MGK'nın anılan toplantısında "demokrasinin, hukuk devleti ilkesinin, vatandaşların hak ve özgürlüklerinin korunmasına yönelik tedbirlerin etkin bir şekilde uygulanabilmesi amacıyla" Hükûmete olağanüstü hâl ilan edilmesi tavsiyesinde bulunulması hususu kararlaştırılmıştır. Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu 20/07/2016 tarihinde, ülke genelinde 21/07/2016 Perşembe günü saat 01.00'den itibaren geçerli olmak üzere doksan gün süreyle olağanüstü hâl ilan edilmesine karar vermiştir. Anılan karar 21/07/2016 tarih ve 29777 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiş ve aynı gün TBMM tarafından onaylanmıştır.
Anayasa'nın olay tarihinde yürürlükte bulunan 121. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca Cumhurbaşkanı’nın başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu tarafından, 23.07.2016 tarihli ve 29779 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin 3. maddesinde yargı mensupları ile bu meslekten sayılanlardan; 4. maddesinde ise bunlar dışındaki tüm kamu personelinden (işçiler dâhil) “terör örgütlerine veya MGK’ca devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara” üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilenlerin meslekten veya kamu görevinden çıkarılmalarına karar verileceği düzenlenmiştir.
İstanbul Gümrük ve Ticaret Bölge Müdürlüğü bünyesinde muayene memuru olarak görev yapmakta iken 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye istinaden yapılan değerlendirme neticesinde kamu görevinden çıkarılmasına ilişkin ... tarih ve ... sayılı Bakanlık onayı ile kamu görevinden çıkarılmıştır.
Bunun üzerine, anılan kararın iptali istemiyle temyizen incelenen davayı açmıştır.
Diğer yandan, davacı hakkında silahlı terör örgütüne üyelik suçundan açılan adli soruşturma sonucunda … Cumhuriyet Başsavcılığının … tarih ve Sor. No:… , K:… sayılı kararıyla kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği ve anılan kararın kesinleştiği anlaşılmıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
667 sayılı KHK'nın 4. maddesi uyarınca terör örgütlerine veya MGK'ca Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen kamu görevlilerinin, “meslekten veya kamu görevinden çıkarılmasına" ilişkin kararlar, adli suç veya disiplin suçu işlenmesi karşılığında uygulanan yaptırımlardan farklı olarak terör örgütleri ile millî güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen yapıların kamu kurum ve kuruluşlarındaki varlığını ortadan kaldırmayı amaçlayan “olağanüstü tedbir" niteliğindedir.
AİHM "demokratik bir devletin, memurlarından anayasal prensiplere sadakat göstermesini isteme hakkı bulunduğunu" belirtmektedir (Sidabras ve Džiautas/Litvanya, B. No: 55480/00 ve 59330/00, 27/07/2004, § 52; Volkmer/Almanya (k.k.), B. No: 39799/98, 22/11/2001; Petersen/Almanya, B. No: 39793/98, 22/11/2001). AİHM'e göre "kamu çalışanlarının devlete sadık kalmaları genel yararı korumakla ve güvence altına almakla yükümlü devlet otoriteleri ile çalışmalarının doğasında bulunan bir şarttır." (Sidabras ve Džiautas/Litvanya, B. No: 55480/00 ve 59330/00, 27/07/2004, § 57; Žičkus/Litvanya, B. No: 26652/02, 07/04/2009, § 28).
Terör örgütleri ile millî güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen yapılara üyelik, mensubiyet, iltisak veya bunlarla irtibat, kamu görevlilerinin devlete sadakat yükümlülüğünü yitirildiğini ortaya koyan ve bahse konu olağanüstü tedbirin uygulanmasını gerektiren hâllerdir. Yukarıda yer verilen yapılara üyelik ve mensubiyet olmasa da bu yapılara iltisaklı veya bunlarla irtibatlı bulunulması hâli de anılan tedbirin uygulanabilmesi için yeterlidir.
Anayasa Mahkemesi 14/11/2019 tarih ve E:2018/89, K:2019/84 sayılı kararında iltisaklı kavramını ''kavuşan, bitişen, birleşen'', irtibatlı kavramını ise ''bağlantılı'' olarak tanımlamıştır. Bu kavramlar ile kişilerin cezai sorumluluğunu gerektiren örgüte üyelik ve mensubiyet kavramlarına nazaran terör örgütleri ile daha az yoğun ve atipik bir bağlantının vurgulandığı açıktır. Bu kapsamda kişilerin terör örgütleri ile irtibat ve iltisaklarının ortaya konulabilmesi için, örgütün amaçlarının gerçekleştirilmesi ya da örgütten yarar sağlamak maksadıyla gerek örgütten gelen talimatlar doğrultusunda gerekse inisiyatif alarak bulundukları hal ve hareketler neticesinde örgüte veya kendilerine yarar sağladıkları ya da örgüt ile amaç birliği veya sosyal birliktelik görünümü içinde oldukları yönünde kanaat oluşması yeterli olacaktır.
Her ne kadar Bölge İdare Mahkemesi kararında; davaya konu kararın cezai müeyyide niteliğinde olmadığı, ülke genelinde olağanüstü hal ilanına neden olan darbe girişimi sonrasında FETÖ/PDY terör örgütünün oluşturduğu tehtidin bertaraf edilmesine yönelik tedbir olduğu, davalı idare bünyesinde görev yapmaktayken MGK'ca devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplar ile irtibat ve iltisaklı olduğu değerlendirilen davacının olağanüstü hal kapsamında alınan tedbirlere yönelik idarenin haiz olduğu takdir yetkisi kapsamında tesis ettiği kamu görevinden çıkarma işleminde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesine yer verilmiş ise de; davacı bu tespitlerle ilgili olarak; FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve iltisak husunda bir bağının bulunmadığı, Bölge İdare Mahkemesi kararının gerekçesinde hangi somut kriterlere göre kamu görevinden ihraç edildiğinin belirtilmediği ileri sürmüştür.
Yukarıdaki mevzuat hükümlerine göre davalı idarenin değerlendirme yetkisi bulunmakla birlikte davacı hakkındaki terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu yönündeki değerlendirmenin kuşkusuz keyfilikten uzak olması gerekir.
Dava konusu işlemin sebep unsuru yönünden hukuki denetiminin yapılabilmesi; bu değerlendirmeyi haklı kılan maddi sebeplerin yargılama esnasında davalı idarece ortaya konulmasına ve izah edilmesine bağlıdır. Bu konudaki yükümlülük şüphesiz öncelikle dava konusu işlemi tesis eden davalı idareye aittir. Bununla birlikte dava dosyasında uyuşmazlığın çözümü için yeterli bilgi ve belgenin bulunmadığı hallerde idari yargı mercilerince 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 20. maddesinde öngörülen resen araştırma ilkesi uyarınca uyuşmazlığın çözümü için her türlü inceleme ve araştırmanın yapılması da mümkündür.
Dava dosyasının incelenmesinden; davalı idarece, davacının 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 4. maddesi uyarınca kamu görevinden çıkarılmasına ilişkin işlemin gerekçesi olarak davacının terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu yönündeki değerlendirmesi gösterilmiş ise de; bu değerlendirmenin dayanaklarının yargılama esnasında davalı idarece dosyaya sunulmadığı anlaşılmaktadır.
Öte yandan davacı hakkında yürütülen ceza soruşturması neticesinde, … Cumhuriyet Başsavcılığı'nın … tarih ve Soruşturma No:… , K:… sayılı davacı hakkında kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına dair kararında yer alan;
"-Şüphelinin Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı ve bağlı birimler tarafından yürütülen soruşturmalarda adı geçenler listesinde bulunmadığı, FETÖ/PDY terör örgütü üyelerinin haberleşme aracı olarak kullandıkları ByLock programını kullananlar arasında kaydına rastlanılmadığının,
-FETÖ/PDY terör örgütü kapsamında değerlendirilerek Daire Bşkanlığına gönderilen dernekler ve sendikalarda kaydının bulunmadığının,
-15 Temmuz darbe girişimi sonrası işlem yapılan şahıslar listesinde yer almadığının, Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı ve bağlı birimler tarafından yürütülen soruşturmaya konu şirketlerdeki ortak ve yöneticileri listesinde yer almadığının,
-Ankara C. Başsavcılığı'nın 2014/37666 sayılı FETÖ/PDY ana çatı soruşturması kapsamında iletişim bilgileri/ HTS kaydı alınan ve örgütün tepe yöneticisi olarak bilinen 72 şahsa ait 336 numaranın irtibatlı olduğu karşı numaralarla yapılan karşılaştırma sonucu abonelik bilgilerine rastlanılan şahıslar listesinde yer almadığının,
Ekip Projesine göre örgüt adı FETÖ/PDY olarak girilen soruşturma verilerinde veya belge evrak verilerinde geçen şirketlerde çalışmış SGK kayıtları içeriğine göre şüphelinin FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü ile bağlantısı sebebiyle KHK ile kapatılan işyerinde çalışmadığının,
-Ankara C. Başsavcığının 2014/37666 sayılı FETÖ/PDY na davası soruşturması kapsamında incelenen 15/01/2014 tarihinde ulusal medyada yayımlanan Fetullah GÜLEN'e ait 25.12.2013 tarihli bir telefon konuşmasında Fettullah GÜLEN'le konuşan kişinin bankanın likidite durumuna ilişkin bilgi vererek örgüt içerisindeki kişiler ile bu kişilerin çevrelerinin bankaya yönlendirilmesi noktasında Fettullah GÜLEN'den onay aldığı ve akabinde bahse konu görüşmenin medyaya Gülen'den 'Bank Asya'ya para yatırın' talimatı olarak yansıdığı bilgileri üzerine 31.12.2013 ile 24.12.2014 tarihleri arasında Bank Asya hesabında örgüt lideri talimatı üzerine para yatırma/yeni hesap açma/yatırım hesabı açma gibi işlemlerde bulunup bulunmadığına ilişkin yapılan incelemede şüphelinin Bank Asya hesabının bulunduğunun tespit edildiği anlaşılmıştır.
Şüphelinin Bank Asya hesabı bulunması sebebiyle konusunda uzman bilirkişiden ayrıntılı değerlendirme raporu tanzim edildiği, dosyaya sunulan bilirkişi raporuyla özetle; "şüphelinin finansal eylemleri ve davranışları analiz edildiğinde, banka işlemlerindeki tek tek işlem özelinde şüpheli işlemlerinin yokluğu nedeniyle sadece bankacılık işlemleri esas alınarak olaylarla illiyet bağının kurulmasının mümkün olamayacağı..." şeklindeki tespitlere yer verilmiş olup, idare mahkemesince de bu tespitler ve re'sen araştırma ilkesi uyarınca verdiği ara kararlarına gelen cevaplar değerlendirilerek dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
Bu durumda, yukarıda aktarılan açıklamalar uyarınca davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve iltisakına ilişkin ölçütler bakımından gerek idare mahkemesince re'sen araştırma ilkesi kapsamında verilen ara kararları, gerekse savcılıkça re'sen yapılan soruşturma neticesinde her hangi bir delil elde edilemediği, Bankasya'daki hesap hareketlerinin de rutin bankacılık işlemleri sınırında kaldığı ve örgüt liderinin talimatı doğrultusunda yapılmadığı göz önüne alındığında, salt idarenin "değerlendirme" yapma konusunda takdir yetkisinin bulunduğu gerekçesiyle İdare Mahkemesi kararına yönelik istinaf başvurusunun kabulü ve anılan kararın kaldırılması suretiyle davanın reddi yolunda verilen temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi … İdare Dava Dairesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. 2577 sayılı Kanun’un 49. maddesine uygun bulunan davacının temyiz isteminin kabulüne;
2. Dava konusu işlemin iptaline ilişkin İdare Mahkemesi kararına yönelik olarak davalı idarece yapılan istinaf başvurusunun kabulü, mahkeme kararının kaldırılması, davanın reddi yolundaki temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi … İdare Dava Dairesinin … tarih ve E:… , K:… sayılı kararının yukarıda özetlenen gerekçeyle BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın İstanbul Bölge İdare Mahkemesi … İdare Dava Dairesine gönderilmesine, 29/03/2022 tarihinde oybirlğiyle kesin olarak karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.