8. Hukuk Dairesi 2013/15834 E. , 2015/1025 K.
"İçtihat Metni"Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Katılma alacağı
.. ile ... aralarındaki katılma alacağı davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair Asliye Hukuk Mahkemesi"nden verilen 26.04.2013 gün ve 193/314 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, taraflar arasındaki mal rejiminin tasfiyesi ile evlilik birliği içinde edinilen 224 ada 3 parselin davalı üzerindeki tapu kaydının iptaliyle ½ payın davacı adına tesciline ve bunun mümkün olmaması halinde taşınmazın belirlenecek değerinin yarısının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, taşınmaz taraflar arasında fiili ayrılık döneminde edinildiğinden davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulü ile 17.655,12 TL katılma alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesi üzerine; Hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar 27.09.1995 tarihinde evlenmişler, 27.01.2010 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin kararın 30.06.2011 tarihinde kesinleşmesi ile boşanmışlardır. Eşler arasındaki mal rejimi TMK"nun 225/son maddesi gereğince boşanma davasının açıldığı tarihte sona ermiştir.
Dava, mal rejiminin boşanma sebebiyle tasfiyesinden kaynaklanan tapu iptali ve tescil mümkün olmaz ise alacak isteğine işkindir. Bu davaların çözüm yeri 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4. maddesi gereğince Aile Mahkemeleridir. Aile Mahkemesi kurulmayan yerlerde ise Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenen Asliye Hukuk Mahkemelerinde davanın Aile Mahkemesi sıfatı ile görülüp karara bağlanması gerekir. Görev kamu düzenine ilişkin olmakla yargılamanın her aşamasında kendiliğinden gözönünde bulundurulur. Mahkemece, davanın niteliği dikkate alınarak davaya Aile Mahkemesi sıfatıyla bakılması gerekirken; bu husus gözden kaçırılarak Asliye Hukuk Mahkemesi sıfatıyla yargılamaya devam edilip yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalı vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK"nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK"nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK"nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 301,50 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davalıya iadesine, 19.01.2015 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun"un 2/2. Maddesi, "... Aile Mahkemesi kurulamayan yerlerde bu Kanun kapsamına giren dava ve işlere Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu"nca belirlenen Asliye Hukuk Mahkemesi"nce bakılır..." hükmünü içermektedir. Anılan maddede Asliye Hukuk Mahkemesi"nin Kanun kapsamındaki dava ve işlere, "Aile Mahkemesi Sıfatıyla " bakacağına yönelik bir açıklamaya yer verilmemiştir.
4787 sayılı Kanun"un 2/2. maddesine uygun olarak, Asliye Hukuk Mahkemesi"ne açılan davada yargılama yapılıp karar verilmiştir.
Mahkemece davaya Aile Mahkemesi sıfatıyla bakıldığının belirtilmemesinin sonuca bir etkisi yoktur. Aile Mahkemeleri ile Asliye Hukuk Mahkemelerinde aynı yargılama usul ve yöntemleri uygulanmaktadır. Mahkemece, görevsizlik kararı verilerek dosya başka bir mahkemeye de gönderilecek değildir. Dava aynı mahkemede görülüp sonuçlandırılacaktır.
Asliye Hukuk Mahkemesi"nin, davaya Aile Mahkemesi sıfatıyla baktığını belirtmemesi ancak sonuca etkili olmayan usuli bir eksiklik olarak kabul edilebilir. Sırf bu nedene dayalı olarak esasa yönelik temyiz incelemesi yapılmadan hükmün bozulmasının, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının esaslı bir unsurunu teşkil eden makul süre içinde yargılanma hakkına, T.C. Anayasası"nın davaların en az gider ile ve mümkün olan suretle sonuçlandırılması gerektiğine yönelik 141/3. maddesine, HMK"nun 30. maddesinde hüküm altına alınan usul ekonomisi ilkesine uygun düşmeyeceği, bu nedenlerle kararın esas yönünden temyiz incelemesi yapılması gerektiği kanaatinde olduğumdan Sayın Çoğunluğun bozma neden ve görüşüne katılmıyorum.19.01.2015