Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/10210
Karar No: 2022/1459
Karar Tarihi: 07.02.2022

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2021/10210 Esas 2022/1459 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2021/10210 E.  ,  2022/1459 K.

    "İçtihat Metni"

    Bölge Adliye
    Mahkemesi : ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
    İlk Derece
    Mahkemesi : ... 1. İş Mahkemesi

    Dava, maluliyet oranının tespiti istemine ilişkindir.
    İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne, dair verilen karara karşı davalı Kurum vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun kısmen kabulüne ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın hukuki yarar yokluğuna ilişkin dava şartı yokluğundan usulden reddine, karar verilmiştir.
    ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen kararın, davacı asil tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    I-İSTEM
    Davacı asil dava dilekçesinde özetle; ... ... Devlet Hastanesince düzenlenen 08/04/2014 tarih ve 397 sayılı özürlü sağlık kurulu raporu kapsamında %67 oranında sürekli malul olduğunun tespit edildiğini ve davalı Kuruma maluliyet aylığı bağlanması yönünden talepte bulunduğunu ancak davalı Kurumca bu talebinin reddedildiğini ancak KOAH hastası olduğunu ve iş gücü kaybının bulunduğu beyanla maluliyetinin tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
    II-CEVAP
    Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili Kurum kayıtlarının incelenmesinden, davacının 28314.35 sicil sayılı işyerinden verilen 01/09/1991 tarihli ilk işe giriş bildirgesine istinaden ilk defa sigortalılık tescilinin yapıldığının ve 518 gün prim gün sayısının bulunduğunun anlaşıldığını, öncelikle maluliyet oranının tespitinin talep edilebilmesi için 10 yıllık sigortalılık süresinin yanı sıra 1800 gün prim ödeme şartının arandığını bu nedenle öncelikle davanın hukuki yarar yokluğundan reddi gerektiğini ayrıca davacının talebi üzerine ... ... Eğitim ve Araştırma Hastanesinden aldırılan raporun Bölge Sağlık Kuruluna gönderildiğini ve düzenlenen raporda davacının çalışma gücünün en az %60 ını kaybetmediğinin tespit edildiğini ve davacının 2 çocuk için doğum borçlanması talebinde bulunmuş olmasına rağmen borçlanma bedeline ilişkin ödeme yapmadığının anlaşıldığını, müvekkili Kurum tarafından uygulanan işlemlerde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığını beyanla davanın reddi gereğini savunmuştur.
    III-MAHKEME KARARI
    A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
    Davanın kabulü ile, Davacı ...’un mevcut Kronik obstruktif akciğer hastalığı nedeniyle çalışma gücünün en az %60 (yüzde altmış)'ını kaybetmiş olduğu anlaşılmakla malul sayılması gerektiğinin tespitine ve Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs hastalıkları epikrizine göre maluliyetinin 24.03.2017 tarihi itibariyle başladığının tespitine,” karar verilmiştir.
    B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
    Davalı Kurum vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesince “... dava tarihi ve yargılama aşamasında toplanan kanıtlar değerlendirildiğinde 518 prim ödeme gün sayısı bulunan davacı yönünden, 5510 sayılı Kanunun 26. Maddesi kapsamında maluliyet aylığı bağlanması için prim gün şartı oluşmadığı ve 5510 sayılı Kanunun 27/3 maddesi uyarınca şartlar oluştuğunda yeniden kontrol muayenesi gerektiği dikkate alındığında, eldeki davada, maluliyet oranının tespitine esas hükmün bağlayıcılığı olmayacağı değerlendirildiğinde, davacının eldeki davayı açmasında hukuki yararı bulunmadığından, dava şartı yokluğundan, davanın reddi gerekirken, ilk derece mahkemesi tarafından davanın kabulüne dair hüküm kurulması yerinde olmadığı” gerekçesine dayanılarak, “Davalı SGK Başkanlığı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulüyle; ... 1. İş Mahkemesi'nin, 04.11.2020 tarihli, 2016/590 E, 2020/88 K. sayılı kararının Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/1-b.2 maddesi uyarınca kaldırılmasına, davanın HMK.'nun 114/1-h ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın usulden reddine” verilmiştir.
    IV-TEMYİZ NEDENLERİ:
    Davacı asil tarafından sunulan temyiz dilekçesi ile; ağır koah hastası olduğu, sürekli bir şekilde makinaya bağlı olduğu belirtilerek maluliyetinin tespitine karar verilmesi gerektiği belirtilerek kararın bozulması istenmiştir.
    V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE ESASIN İNCELEMESİ
    Medeni usul hukukunda hukuki yarar, mahkemeden hukuksal korunma istemi ile bir davanın açılabilmesi için davacının bu davayı açmakta (veya mahkemeden hukuksal korunma istemekte) bir çıkarının bulunmasıdır.
    Davacının dava açmakta hukuk kuralları tarafından haklı bulunan (korunan) bir yararı olmalı, hakkını elde edebilmesi için mahkeme kararına ihtiyacı bulunmalı ve davacı mahkemeyi gereksiz yere uğraştırmamalıdır (Arslan, R.; aktaran: Hanağası, E., Davada Menfaat, ... 2009, önsöz VII).
    Hukuk Genel Kurulunun 24.06.1992 gün ve 1992/1-347 E., 1992/396 K. ve 30.05.2001 gün ve 2001/14-443 E., 2001/458 K. sayılı kararlarında da belirtildiği üzere buna hukuki korunma (himaye) ihtiyacı da denir (Rechts-schutzbedürfnis). Mahkemelerden hukuki himaye istenmesinde, himayeye değer bir yarar olmalıdır.
    Öte yandan, bu hukuksal yararın, "hukuki ve meşru", "doğrudan ve kişisel", "doğmuş ve güncel" olması gerekir (Hanağası, E., a.g.e, s.135).
    01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda öğreti ve yargısal kararların bu uygulaması aynen benimsenerek, davacının dava açmakta hukuki yararının bulunması “Dava Şartları” başlıklı 114. maddesinin 1. fıkrasının (h) bendinde açıkça dava şartları arasında sayılmıştır.
    Bir davada hukuki yarar ilkesinin dava şartı olarak gözetilmesinin yargılamanın amacına ve usul ekonomisi ilkesine uygun olarak yargılama yapılmasına yarar sağlayacağı her türlü duraksamadan uzaktır.
    Bu ilkeden hareketle, dava şartı olarak hukuki yararın varlığının mahkemece taraflarca dava dosyasına sunulmuş deliller, olay veya olgular çerçevesinde, kural olarak davanın açıldığı tarihe göre, kendiliğinden ve yargılamanın her aşamasında gözetilmesi gerekir. Bu sayede iç hukukumuzun bir parçası olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme)'nin 6. maddesi ve 1982 Anayasasının 36. maddesinde düzenlenen "hak arama özgürlüğü” nün dürüstlük kuralına uygun kullanılması sağlanabilecek; bu durum, haksız davalar açmak suretiyle, dava hakkının kötüye kullanılmasına karşı bir güvence oluşturacaktır.
    Dava açmaktaki hukuki yarar; hukuk düzenince kabul edilmiş meşru bir yarar olmalı, bu yarar dava açan hak sahibi ile ilgili olmalı ve dava açıldığı sırada halen mevcut bulunmalıdır. Ayrıca açılacak davanın ortaya çıkacak tehlikeyi bertaraf edecek nitelikte olması gerekir. Bir kimsenin hakkına ulaşmak için mahkeme kararının o an için gerekli olması durumunda hukuki yararın olduğundan söz edilebilir. Bir mahkeme kararına ihtiyaç yoksa hukuki yarardan söz edilemez (Pekcanıtez, H., Atalay, O., Özekes, M.; Medeni Usul Hukuku, ... 2011, s.297).
    Uyuşmazlığın çözümünde, hukuki yarar kavramının tespit davasındaki yansımasının ne olacağının ayrıca irdelenmesi gerekir.
    Tespit davaları, bir hukuki ilişkinin var olup olmadığının tespitine ilişkin davalar olup konusunu hukuki ilişkiler oluşturur. Bu dava türü ile bir hukuksal ilişkinin varlığı veya yokluğu saptanmaktadır. Bu davalarda davacının amacı ve dolayısıyla talep sonucu, bir hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun veyahut içeriğinin belirlenmesi olup, istemin kabule şayan olabilmesi için bu davanın konusunu oluşturan hukuki ilişkinin var olup olmadığının mahkemece hemen tespit edilmesinde davacının menfaatinin (hukuki yararının) bulunması gerekir.
    Bir hukuki ilişkinin hemen tespit edilmesinde hukuki yararın bulunması, şu üç şartın birlikte varlığına bağlıdır: 1)Davacının bir hakkı veya hukuki durumu güncel bir tehlike ile tehdit edilmiş olmalı; 2) Bu tehdit nedeniyle davacının hukuki durumu tereddüt içinde olmalı ve bu husus davacıya zarar verebilecek nitelikte bulunmalı; 3) Yalnız kesin hüküm etkisine sahip olup cebri icraya yetki vermeyen tespit hükmü bu tehlikeyi ortadan kaldırmaya elverişli olmalıdır.
    Davacının tespit davası ile istediği hukuki korunma, diğer dava çeşitlerinden biri ile sağlanabiliyorsa, o zaman davacının o konuda tespit davası açmakta hukuki yararı yoktur. (Kuru/ Arslan/ Yılmaz- Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, ... 2011, 22. baskı, s.274)
    Eldeki davada, davacı yanın talebinin maluliyetinin tespitine yönelik olması, İlk Derece Mahkemesince maluliyetinin tespitine ilişkin olarak yasal prosedür tamamlanmak suretiyle, Adli Tıp Kurumu Üçüncü İhtisas Kurulu’nun 07.12.2018 tarihli ve Adli Tıp İkinci Üst Kurulu’nun 14.11.2019 günlü kararları ile; davacının Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları 24.03.2017 tarihli epikrizdeki bulgularına göre, mevcut kronik obstruktif akciğer hastalığı nedeniyle 03.08.2013 tarihli, 28727 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği’ne göre çalışma gücünün en az %60’ını kaybetmiş olduğunun, maluliyetinin 24.03.2017 tarihi itibariyle başladığının sabit olmasına göre, İlk Derece Mahkemesince tespit niteliğinde hüküm kurulduğunun anlaşılması karşısında, davacının iş bu davayı açmakta hukuki yararı mevcut olup, Bölge Adliye Mahkemesince "dava açılmasında hukuki yarar olmadığından, dava şartı yokluğundan davanın usulden reddi” şeklinde hüküm kurulması isabetsiz bulunmuştur.
    Bu durumda Mahkemece yapılması gereken iş, davacının davasını açmasında hukuki, korunmaya değer ve güncel bir yararının bulunduğu kabul edilerek işin esasına girilmeli, toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle sonucuna göre bir karar verilmelidir.
    O halde, davacı yanın bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun kısmen kabulüne ilişkin kararı bozulmalıdır.
    SONUÇ: ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin kararı yukarıda açıklanan nedenlerle HMK'nın 373/2 maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 07.02.2022 karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi