Abaküs Yazılım
7. Hukuk Dairesi
Esas No: 2015/3527
Karar No: 2015/5017
Karar Tarihi: 19.03.2015

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2015/3527 Esas 2015/5017 Karar Sayılı İlamı

7. Hukuk Dairesi         2015/3527 E.  ,  2015/5017 K.

    "İçtihat Metni"

    İş Mahkemesi
    Dava Türü : Alacak

    Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
    1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
    2-Davacı vekili, davacının 05.03.2006-08.12.2011 tarihleri arasında davalı şirket nezdinde mermer ustası olarak çalıştığını, davalının 15.11.2010 tarihinde sezon sonu olduğu ve sezonun bittiği gerekçesi ile iş akdini feshettiğini, yeni sezonda işe alacağını belirtmesine rağmen davacıyı işe almadığını, kıdem ve ihbar tazminatının ödenmediğini, haftanın 7 günü 7.00-19.00 saatleri arasında çalıştığını, resmi bayramlarda çalıştığını ve bunlara ilişkin ücretlerin ödenmediğini, davacının aylık 1.800,00 TL net maaş almasına rağmen davalı tarafından asgari ücretin bankaya yatırıldığını, geri kalanının ise elden ödendiğini, evli ve 2 çocuk sahibi olduğunu iddia ederek kıdem ve ihbar tazminatı ile hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil, fazla çalışma ve asgari geçim indirimi alacaklarının tahsilini talep etmiştir.
    Davalı ... vekili; davacının işçilik alacaklarının 5 yıllık zamanaşımına tabi olduğunu, davacının mevsimlik işçi olarak çalıştığını, davalı şirketin işyerinde taşeronlar ile yaptığı sözleşme gereği personel temin etme yolunu tercih ettiğini, davalı şirketin davacının iş akdini feshetmediğini, davacının şirketten herhangi bir hak ve alacağının kalmadığını, 08.12.2010 tarihli ibranamenin davacının el yazısı ve imzasını taşıdığını ve çalışma dönemlerine ilişkin meblağları aldığını, davacının imzasını taşıyan ibranameye ihtirazı kayıt koymadığını, dolayısı ile fazla çalışma talebinin reddinin gerektiğini, kaldı ki şirketin işçilere fazla çalışma yaptırmasının mümkün olmadığını, sektörün çalışma döneminin kış mevsimi hariç 9 ay olduğunu, davacının ulusal bayram ve genel tatil ücreti ve hafta tatili alacağının da olmadığını, kıdem ve ihbar tazminatı dışında hak ve alacaklar için aylık ve 3 aylık bordrolarda sütun açıldığını, davacının bunları ihtirazı kayıt koymadan imzaladığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
    Mahkemece, davacının davalıya ait işyerinde 28/05/2006 tarihinde çalışmaya başladığı ve iş akdinin 21/10/2011 tarihinde sona erdiği her ne kadar 28/05/2006 tarihindeki giriş bildirgesi dava dışı Beden Mermer tarafından verilmiş ve 21/11/2006 tarihinde yine dava dışı ... tarafından işe giriş bildirgesi verilmiş ise de tanık beyanlarına göre davacının bu süre zarfında aynı işyerinde çalıştığı ve üç şirketinde adresinin işe giriş bildirgelerinde aynı olduğu ve dolayısıyla davacının 28/05/2006-31/10/2011 tarihleri arasındaki çalışmasının davalıya ait işyerinde geçtiği ve işçilik alacaklarının bulunduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Taraflar arasında davacının çalışma süresi konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
    Davacı 28.05.2006 - 31.05.2011 tarihleri arasında çalıştığını iddia etmiş olup, davacıya ait sigortalı hizmet cetveline göre; davacının 28.05.2006 - 12.12.2006, 21.11.2006 - 01.01.2007 ve 22.07.2008 - 15.12.2008 tarihleri arasında geçen çalışmasının dava dışı ... tarafından, 18.03.2009 - 31.08.2009 ve 01.09.2009 - 30.11.2009 tarihleri arasında geçen çalışmalarının dava dışı ... tarafından ve davacının 01.04.2010 - 08.12.2010 ve 08.04.2011 - 31.10.2011 tarihleri arasında geçen çalışmalarının ise davalı şirket tarafından Sosyal Güvenlik Kurumu"na bildirildiği anlaşılmaktadır. Mahkemece dava dışı işverenler ile davalı şirketin irtibatının ne şekilde olduğu araştırılıp, bu işverenler nezdinde gözüken çalışmaların fiilen davalı nezdinde geçip geçmediği araştırılmadan eksik inceleme ile hüküm kurulması hatalı olup bozma nedenidir.
    3-Taraflar arasında düzenlenen ibranamenin geçerliliği konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
    Türk Hukukunda ibra sözleşmesi 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş olup, kabul edilen Yasanın 132 inci maddesinde “Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir” şeklinde kurala yer verilmiştir.
    6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra düzenlenen ibra sözleşmeleri için yasal koşulların varlığı aranmalıdır. Ancak 6098 sayılı Borçlar Kanununun yürürlükte olmadığı dönemde imzalanan ibranamenin geçerliliği sorunu, Dairemizin konuyla ilgili ilkeleri çerçevesinde değerlendirilmelidir. İbranamenin feshi izleyen bir aylık süre içinde düzenlenmesi ve ödemelerin banka kanalıyla yapılmamış oluşu 01.07.2012 tarihinden önce düzenlenen ibra sözleşmeleri için geçersizlik sonucu doğurmaz.
    İşçi ve işveren arasında işverenin borçlarının sona erdirilmesine yönelik olarak Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlülüğü öncesinde yapılan ibra sözleşmeleri yönünden geçersizlik sorunu aşağıdaki ilkeler dahilinde değerlendirilmelidir:
    Dairemizin kökleşmiş içtihatları çerçevesinde, iş ilişkisi devam ederken düzenlenen ibra sözleşmeleri geçersizdir. İşçi bu dönemde tamamen işverene bağımlı durumdadır ve iş güvencesi hükümlerine rağmen iş ilişkisinin devamını sağlamak veya bir kısım işçilik alacaklarına bir an önce kavuşabilmek için iradesi dışında ibra sözleşmesi imzalamaya yönelmesi mümkün olup, Dairemizin kararlılık kazanmış uygulaması bu yöndedir
    İbranamenin tarih içermemesi ve içeriğinden de fesih tarihinden sonra düzenlendiğinin açıkça anlaşılamaması durumunda ibranameye değer verilemez
    İbranamenin geçerli olup olmadığı 01.07.2012 tarihine kadar yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanununun irade fesadını düzenleyen 23-31. maddeleri yönünden de değerlendirilmelidir. İbra sözleşmesi yapılırken taraflardan birinin esaslı hataya düşmesi, diğer tarafın veya üçüncü şahsın hile ya da korkutmasıyla karşılaşması halinde, ibra iradesinden söz edilemez.
    Öte yandan 818 sayılı Borçlar Kanununun 21"nci maddesinde sözü edilen aşırı yararlanma (gabin) ölçütünün de ibra sözleşmelerinin geçerliliği noktasında değerlendirilmesi gerekir.
    İbranamedeki irade fesadı hallerinin, 818 sayılı Borçlar Kanununun 31"inci maddesinde öngörülen bir yıllık hak düşürücü süre içinde ileri sürülmesi gerekir Ancak, işe girerken alınan matbu nitelikteki ibranameler bakımından iş ilişkisinin devam ettiği süre içinde bir yıllık süre işlemez.
    İbra sözleşmesi, varlığı tartışmasız olan bir borcun sona erdirilmesine dair bir yol olmakla, varlığı şüpheli ya da tartışmalı olan borçların ibra yoluyla sona ermesi mümkün değildir. Bu nedenle, işçinin hak kazanmadığı ileri sürülen bir borcun ibraya konu olması düşünülemez. Savunma ve işverenin diğer kayıtları ile çelişen ibra sözleşmelerinin geçersiz olduğu kabul edilmelidir
    Miktar içeren ibra sözleşmelerinde ise, alacağın tamamen ödenmiş olması durumunda borç ifa yoluyla sona ermiş olur. Buna karşın kısmi ödeme hallerinde, Dairemizin kökleşmiş içtihatlarında ibraya değer verilmemekte ve yapılan ödemenin makbuz hükmünde olduğu kabul edilmektedir. Miktar içeren ibranamenin çalışırken alınmış olması makbuz etkisini ortadan kaldırmaz .
    Miktar içermeyen ibra sözleşmelerinde ise, geçerlilik sorunu titizlikle ele alınmalıdır. İrade fesadı denetimi yapılmalı ve somut olayın özelliklerine göre ibranamenin geçerliliği konusunda çözümler aranmalıdır.
    Yine, işçinin ibranamede yasal haklarını saklı tuttuğuna dair ihtirazi kayda yer vermesi ibra iradesinin bulunmadığını gösterir
    İbranamede yer almayan işçilik alacakları bakımından, borcun sona erdiği söylenemez. İbranamede yer alan işçilik alacaklarının bir kısmı yönünden savunma ile çelişkinin varlığı ibranameyi bütünüyle geçersiz kılmaz. Savunma ile çelişmeyen kısımlar yönünden ibra iradesine değer verilmelidir. Başka bir anlatımla, bu gibi durumlarda ibranamenin bölünebilir etkisinden söz edilebilir. Bir ibraname bazı alacaklar bakımından makbuz hükmünde sayılırken, bazı işçilik hak ve alacakları bakımından ise çelişki sebebiyle geçersizlikten söz edilebilir.
    İbraname savunması, hakkı ortadan kaldırabilecek itiraz niteliğinde olmakla yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilir.
    Somut olayda, dosyada 08.12.2010 tarihli 01.04.2010 - 08.12.2010 tarihleri arası çalışmaya ilişkin ibraname bulunmakta olup, fazla çalışma ve ücret sütununda bir miktar ödeme yapıldığı yazılı olan bu belge davacıya gösterilip imzanın aidiyeti ve içeriği hakkında beyanı alınarak yazılı miktarın mahsubu gerekip gerekmeyeceğinin düşünülmemesi ve ihtirazi kayıt olmayan bordrolarda fazla çalışma tahakkuku bulunan sürelerden daha fazla süre ile fazla çalışma yapıldığına ilişkin iddiaların yazılı belge ile kanıtlanması gerektiği düşünülmeden ve böyle bir belge bulunmadığı halde bu aylara ilişkin çalışma dönemi dışlanmadan fazla çalışma ücretlerinin hesaplanması da hatalı olup bozma nedenidir.
    SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 19.03.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi